25 Aralık 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

25 Aralık 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dilliyet Asrın umdesi «MİLLİYET» tir İdarahane: Ankara caddesi, 100 Ne. Telgraf adresi: Ist, Milliyet Telefon Numaraları: Başmaharrir ve Müdür: 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbam 24310 Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 ku- vuştur. Gazete ve matbanya sit BUGUNKU HAVA Yeşilköy Askeri Rasat mer. kezinden verilen malümata gö- re, bugün hava az bulutlu ve sakin geçecektir 24-12-032 tarihinde hava taz yiki 770 milimetre, sıcaklık ew çok Tl, en ar 5 santigrat ola- rak kaydedilmiştir. Ne tuhaf şey! İstanbul gazetelerini bugün lerde en çok meşgul eden, onla- 24 K.EVVEL 1932 ABONE ÜCRETLERİ: riste tahsil et- miş, şimdi burada iyi bir vazifede uy sal, sakin bir gençti, Evine girdi ği zaman, karısı Meliha Hanım, hemen sordu: — Hikmet, atım nerede? sum Haydi git çabuk, al da gel.. — Fakat şimdi, bu v: Türkiye için. — Hariç için 7 Şabuk git al, diyorum na! LK 5 — > Sonba pek gecikirili. 3 aylığı 4— e — Burada gevezelik edersen, 6 , 7S 1 — Ğİ inbii gecikirsin. Zz , — 28— ği Hikmetin suratı buruştu. Buru- İ sunca da karısının hemen aklına geldi: dan ayrılmışlardır. Şimdi Düyunu umumiyede ka- panlar varıtasile farelerle mücade Te edilmektedir.” (Düyunu umumiyede vakti- İstanbul Delterdarı Bey Det- terdarlık bütçesinde ciğer tahsi satı diye bir fasıl mke madde | olduğunu şiddetle tekzip etmiş müteferrikasından mübayaa 6 dildiğimi bildirmişlerdir. Şimdi aldı beni bir merak. Acaba bu ciğerlerin satın alın- | ması için bir mübayaa komisyo nu var mı?.. Varsa azası hakkı huzür alır mı?. — Eyvah, yazıhanede unutmu: | | — Sen bu sabah ta ilâç almas dın. Hikmet hafif tertip isyan edi- verdi: amma istibdat yapıyorsun ba! Biraz şu kocanı da kendi haline bırak canım. Yok, yan bastındı, çamura battındı.: daha bilmem neler? Üç yaşmda çocuk değilim ya.. Valla» hi Meliha hayatımı zehir ediyor- sun. Yok, burnumu — kaşıyormu- şum. Ayıpmış. Sofrada ekmeği u- falıyormuşum, ayıpmış. Eh, insan bul Atkısını pekâlâ yazıhanede unutabilir ya. Allahı seversen, be Di bu'kadar sıkma, i Meliha Hanım, bu nutku büyük bir sabırla dinledi. Küçük yapılı, sade, fakat çok ciddi, vazife hissi- va mağlâp Dir Kadmde Dedi ki; — Pekâlâ efendim, ne isterse niz yapmakta serbestsiniz. Fakat lütfen şimdi gidin de, yazıhane- den atkınızı alıp gelin. Bu sefer Hikmet Bey patladı: — Sana bir şey | söyliyeyim mi? dedi, sen karı değil, başça- emretmeğe meraklıyı ni erkek yaratıp bir bölüğe baş- “çavuş yazdırmalıymış... Sonra da ilâve etti: — Bütün eşe dosta, akrabaya, Meliha Hanım, bugün de şu emir- leri verdi, diyeceğim, Hikmet atkısı aramağa gitti. Fakat o asabiyetle bililtizam eve geç gitmek için arkadaşlarına uğ- radı. Bunlardan Avniye dedi ki: — Ben karıma bir isim buldum. ki sorma., başçavuş.. ne dersin bu İsa meselesi'ne dair “İsa yaşamamıştır,, Ömer Riza Beye cevabımız: izde İsa'nın ya- | iddianıza kâfi| sediyoruz. Şimdi de bu husustaki diğer fikirlerinize cevap vereli Üçüncü. iddinnıza © gelince: “Romalı müverrih Tacitus İsadan | sarahaten bahsettiğine şüphe yok tur... Halbuki Tacitas'a göre “Hı- ristos” canilerden müteşekkil bir getenin reisidir. Kendisi bunu sa- rabaten söyler. Çünkü bu mü- verrih Küçük Asya valiliği esnasın da hıristiyanları bizzat muhake- me ederek isticvap ettikten başka, hazinei evrakı tetkik etmek im- kânını haiz bir adamdı. Sonra o- nun yazılarında İsanın mevhum bir varlık olduğunu gösterecek bir ima bile yoktur.” Bir kere oTacite, ne Kü Asyada valilik etmiş, ne de hi- ristiyanların muhakemesinde ha- zır bulunmuştur. Hıristosun cani- lerden müteşekkil bir çetenin re- isi olduğunu da sarahaten söyle- | dursun, zemnen bile; Lütfen o Tacite'in tercümei halile, tarihlerini oku- yunuz. Tacite milâttan 115—116 sene sonra niği Annales'le. | bein rinde (Liv. 15, XVIV), haristi- yanlığa dair yegâne söylediği söz ler, Roma yangını münasebetile, İsedan değil, Mesihten bahsetmiş olmasıdır. Halkevinin “Yeni Türk Mecmua” sında ne avdet etmek imkânını bulaca- ğız. Tacite'in bu meselelerdeki ş0- hadetinin değeri hakkında düşün- düklerimizi orada uzun uzadıy. yapıyordu. Fakat muf: ra sütunlarla yazı yazdıran en | Belediyenin ime mühim şey ve en dikkate şayan | Resimleri — Eh; sana da öyle bir başça- hâdise nedir? Bunu gazetelerin e. birinci sahifelerinde, en itinalı | Belediye resmi diyince sakın, | | Sedat: yerde görüyoruz: eski kahvehanelerde ve muhal- | o — Galiba dayak yedin, dedi. lebici dülekânlarında asılı Mes' | — Otçien bir başkası. Düyunu umumiye bina- İl udiye | zırkısının resmi falan | ye böyle kadmla yaşıyamam. de sındaki fareler sanmaym! Bu resim sözünün| di. Evet! Sanki İstanbuldaki saklanmış gibi!.. Ve alt tarafında ince bir is- tihza ile yazıyorlar: “Binada kıymetli eşya ve halı- | lar vardır. Bu halılar, eşya ayrı | ayrı kapalı odalarda durmakta- türkçesi vergidir. Belediye ver- gisi... Vergiye neden resim de- hayvanat bahçesinden dört ta- | mişler, yahut bildiğimiz resme lâzım... ne kaplan kaçmış ta bu daireye | neden vergi demezler daha tet kik etmedim. Belediyemizin na sıl vergi aldır Kilimiz. İ türlü resim alır. Ben bunlarda” | birkaçı veririm. Belediyede | bu vergileri . neden verdiğinizi | Bir diğeri de aksini iddia etti: — Asıl bana öyle bir başçavuş Bir gün Meliha hastalandı. Üç Bafta yattı, Üçüncü haftanm s0 nunda da gözlerini bir daha açma mak üzere kapadı. Hikmet Bey müteessir olmadı değil, hattâ ağladı. Fakat içinde de nihayet hürriyetine kavuşmuş insanların duyduğu bambaşka bir zaman şeytan lı tabaklar yığılı durur, lâzım o- | lursa, bunlardan bir iki tanesi ter- kos musluğunda üstünkörü yıka- narak e gelirdi. Hikmet Be; ara yetiştirmek sen de kukmğiz. 5 Bir ke küm bir ucu, bir gece diğer ucu yandı. Sarhoş Vera ağzmda siyara ile u- yuduğu geceler, mutlaka yorga- Dın da bir tarafını yakardı. Perde- ler dumandan sapsarı olmuştu. Dü şen perdeler gelişi güzel amlve- rirlerdi. Hikmet yavaş yavaş bu kadını yola getirmek lüzumunu hissetti: — Vera, dedi, ekmeği öyle sof rada ufalama.. Vera, bak manto- nun düğmesi kopmuş, dilsene o söyleyeceğimiz için, tafsilâtile 0- kursunuz. Şimdi mi efkârı, hiç bir insani vasıta, ne imparatorun ihsanları, ne de ke- faret âyinleri susturamıyordu. Ba şayialatı durdurmak için Neron, diğer müttehimler gösterdi. Reza- Halkımızın LANE HAİD GUNEŞ Şen, neşeli ve musikili komedide sinemasında muvaffakiyet kazanıyorler. Gidiniz görünüz. Memnun kainenlesımız. GLORY “Mösyö, Madam ve Bibi” ARTİSTİK gidiniz ve FRANZ BEKÂRLIGA VEDA gençlik ve neşe filmini görünüz ve dinleyiniz. Bütün. seyircileri letlerinden dolayı nefret edilen ve ; halkın huristiyan tesmiye ettiği bir smıf insanlara en müthiş iş. | kenceler yaptırttı. Bunlara haris tyan ismi Tiböre zamanımda pro- küratı Pontiğs Pilate'm idam olduğu “Mesih” den ge- 'den #ynen naklettiği miz sözlerde evvelk Tacite, İsa- dan değil, Mesihten bahsediyor. Bu yazılarını da milâttan 115, 116 sene sonra yazıyor. Şu halde Ta- site bu yazılarında bak “Mesihi” nereden ö iy? Ha inei evraktan değil. Çünkü bu evrakı kimseye okutmıyorlar, hat- tâ Sinato istedi de ona bile gös- termediler diyor (40, IV, çiğ toires), şu halde kimden? den olacak, mesih ha geldi. İren ge- liyor diye biribirlerini yy dün- | ya ateşile nihayet bulup Mesihin saadet devri gelecek diye 64 46- nesinde Romayı da çayır çayır yakmış olan, Tacite devrinde Ro- ! madaki kalabalık hıristiyan ce- tinden, Halkın Allah diye ta- Neron'un, Roma aristok- rasisini nasıl. terzil ettiği, bun- 1 bu smıfın Neron'a kar lan Tacite, Roma yangınından do- layı Neron'u ittiham etmek için, “rezil”, «menfur» dediği haristi- yanlardan öğrendiği malümatı sa yor. Fakat münakaşa ettiğimiz tarihi İsadan değil, “Mesih” ten | bahsediyor. Dördüncü ve sonuncu iddianız* “İmparatorun hazinci evra- kında Hıristosun (1) muhakeme- | sine ait zabıt veya rapor balunder- #undan şüpheye mahal görme- yiz. İ Eusebius, imparator Maximucs. un 3İl senesinde —milâttan üç- | yüz on bir sene sonra, ha gayret ha - bu zobıtları istinsah ettirerek bunların imparatorluk dahilinde İ her mektepte © okunmasını iste diğini ayedar; Bu vesika İsa aleyhinde bir TRANSATLANTİK İİ Esrar ve Fevkalidelilder filmi. İİ Bu kadar güzel... Bu derece se vimli bu derece şen bir şey olamaz | KADIN ASKER OLUNCA? kiymetinde bir film görmek isterseniz? iki sevimli artisti gamma ve WİLLY FORST P.R- ENES? SİNEMASINA LEHAR''ın meşhur opsreti memmun birakmaktadır. PR ETUAL SİNEMASINDA STELLA, VİOLANTİI ahut Ayrıca Yunan havadis gazetesi Fulo ve Kastioni yaptıklarını mufassalen Bu akşamdan itibaren MA ti da i ŞINEMASINDA Mümcssilleri £ Gerek aşkı, gerekse ölümü GUSTAV FROHLİCH DOLLY HAAS ancak AŞK RESMİ GEÇİDİ NY malar edilebilecek Pek İN MELEK | pm sinemasında Alman talebesi, Yılbaşında Je tanbula geliyor Mekteplilerimiz kendilerini karşılayacaklardır. rü ithamlar ile | samammammmmmzazuu anasız. tebessümle karşılayan edek. ların yarattığı şaheser, Son Tayyareciler İlâveten: Radyo dünya havadisleri. nu.. Vera İ V Mem | dolu olduğu için kilise onu imha | İ için elinden geleni 1. Zaten Busebius ta bu vesikanın sahte olduğunu söylerse de hazinei ev- rakta sabiâ Bulanmadığını idim etmez.,, sorarsanız: — Usuldendir! derler. Ve eğer ısrar ederseniz belediye re simleri kanununu güçlükle bu- haz vardı. Aradan aylar geçti. Artık met Bey Beyoğlu âlemlerine maştı. Bu sırada Vera isminde bir ile tanışmıştı. Bu kadın dır.. Geçen sene birgün bu odalar havalandırılmak için açıldığı za man halıların fareler tarafından didik didik edildiği, üstelik birçok | odalarda farelerin pek siyade ç0- | urla ve işte bu kasma muga- galdığı görülmüştür. tal de al mug. Defterdarlık farelere mücade. | Yir bazı resimler ırlar.. So İeye harar vermiş ve vaziyeti Ve- | ran olursa onu da yazarım, Bu hölete bildirmiştir. (Allah Allah! | gün bundan bahsedecek deği- Ne ehemmiyetli bir iş yarabbi!) | lim. Bugün belediyenin yeni Delterdarlık Emilia mücadele | vergilerinden hsleceğlası vey b gp lriyi z mi?) 8” İ Matbuatta çıkan haberlere 5” bütçesinden haftada d dört pi Jei- | re belediye yeni yeni vergiler mağa | başlıyacakmış ve bu vermişsin. vensira vesnire.. Hikmet bunları söyledikçe Ve- esniyor, buram bu- Harik Hayat Kaza ve Otomobil yali Galatada Ünyon hanında kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırınız. Türkiyede bilâfasıla icrayi muamele etmekte olan UNYON kümpanyasma bir kere uğramadan sigorta yaptır. eymz: Telefon: Beyoğlu 4608. 1515 metin dostları gelmez olmuş- | lardı. Yı Veranm Rus ahbap ları hemen her gece geç vakitlere kadar evdeydiler. Her taraf pis lik içindeydi. o Vera onlarla hep l Rusça konuşur, Hikmet bu muha- | verelerden birşey anlamazdı. Ma- | amafih arasıra Ruslar ona da hi- tap etmek tenezzülünde bulunur. Ömer Riza B., hazinsi evrakta bu zabatların mevcut olduğundan şüp- tatör Manileri bu zabıtları istim- sah ettirerek bütün mekteplerde o kunmasını o emrettiğini (o Eusebius kaydeder diyor, yine bu Eusebius'un lar, yarım yamalak fransızcaları | bu vesikaya sahte dediğini de ilâve İ ile bir iki sey söylerlerdi. İ ediyor o halde iddiasından geriye | Ve bir gün ikisi de bir çatı al | © Bir akşam Hikmet gene evine | ne kaldı? Hıristiyanlığın tamamen | nda yaşamağa başladılar. İ geldi. Kapıyı açtığı zaman, içeri. | intişar ettiği bir devirde bulunuyo- Vera Bohem ruhlu bir kadındı, | den dışarıya doğru bir sigara du- | Hi yanlık koca bir isaperaler | Öyle pek konfora aldırış etmiyor. Gene Ruslar | ü dini olması için daha | P3P3Z du. İcap ederse halının üstüne ya- tıyor, votkayı kadehten değil, şi- öyle > bir fransızca Hikmet bayılıyordu. a alli münasebet ileri- > varmış... Pek. 1! Olabilir. amma, a devleti! Düyunu umumi; » | Avrupa şehirlerinin bir de so- eker maaşını ai: | kaklarına balı! İstanbuldaki gi- mağ gelenlerin attıkları simit ve | bi sai: bulabilir minin... Av. âlimi söylüyor. Bir de kendi. üzere ileri sürdüğü iddialarını bi- bir kaç seneler, Konslantinin nihai | sinden böyle bir zaptın hazimei ev-| ror birer yere serdik zannederim. muzafleriyetini bekliyor. İsa namı | rakin bulunmadığını iddi. etmesini | Şu halde bu iddialarla artık İsa'nın na en ufacık bir hilenin, koca bir ekmek kırıntı islerini i şeden iyordu. Az zamandı » | kulak verdi. du; Ve bu | erek tekere gelimi | rupa şehirlerine benzemeye ev- | Sahi hizmetçi de bu Rur karama Yl kabin yapıldığı zamanda, > İsa'nın | Peder memul etmek lâzım geldiğini | yaşadığına Ws inanılır?. yelildei beklrsişier, hal Enka İvelö vergilerden mi başlayaca- | Yaham içim işini be | © — A, bu Hikmeti Ne emret. | eehkcıne abtları diye rlya, doğrusu anlayamadım. — Muh: | Darülfünun dinler tarihi gız. İ vakıp gitmişti. mesini seven adam., sanki burası |İan hereyanların sahte olduğunu | terem (kardeşimizin, İsa'nın ta-| müderris muavini geri eray FELEK |!“ Vera filvali enfes yemekler | kışla, o da bapvavai. Ensebine gibi, kilisenin en - büyük | rihi şahsiyetini hücumdan korumak A: Bilen Ömer romanı: 16 SEN ve BEN — Ağabeyciğim,. benim biricik ağabeyriğim... Br Gözlerinle bana nasıl bir şifa getirdin bilemezsin! Bundan sonra hayatta yalarz d. lim,. senin bimayen başımın üzeri- ni her zaman gölgeliyecek (değil mi? dedim. Uzaklardan gelen gözleri, göz- lerimin içinde kığılcımlandı. Başı- mu elleri arasına aldı, gözlerimi u zun uzun öptü: — Her zaman seni himaye ede- ceğim benim küçük kardeşim. Ya- yalı bir kuş gibi çarpan kalbin ra- bat etsin artık. Eve kadar elele geldik. Çamla- izli musikisi kulaklarımızı i- ir uğulduyordu. Bu gizli nağ- leri dinliyerek hiç konuşmadık. Yalnız, evimin kapısında ben- den ayrılırken alnımdan öptü ve: — Leylâ.. ateş gözlerinle göz- lerime bak bir defa, onları artık nemli görmek istemem. Hayır ağabeyciğim, onlar öksüzlüklerine ağlıyorlardı, Bun- e ie sell ekle Muazzez Tahsin Sabah oluyor, ben daha yatma- dım, Fakat bunları yazdıktan son- Son defa olarak yatacağım sev- gili odamda, bu gece, çoktandır ol- madığı kader meş 'ut uyuyacağım. Rüyamda Bedi Muammeri gör- mek istiyorum. GELİN OLDUĞUM GÜN Dışarıda, salonları o dolduran bir yığın manasız kalabalık için- den; yorgunluğumu — bahane ede- rek ayrıldım. Bir saât kendi ken- dime kalacağım... Ne saadet!.. Bu sabah, geceki uykusuzlu- ğuma Teğmen çok sakin ve din- lenmiş bir yüzüm vardı. İçimdeki, günlerden beri yaşıyan, titiz ve hır- em his tamamen silinmiş gibiydi. li Kahvaltı etmek için teyzemin geniş ve güneşli yemek. salonuna girdiğim zaman, hepsini sofrada hani hekliyer basla du, Dün geceki sözlerimizi hatırla- yarak göz göze anlaştık ve gü lüştük. Onun gözleri, biraz traje- di Kölyeimrlermlikeği, hatırla- tıyordu Teyzem yanâklarımı öptü: — begin berrak bir yüzün var Leylâ. Öyle güzel bir gelin ola- caksm ki, her gören parmak: ısı- racak, Nejat meşgul ve düşünceli idi, yüzüme baktı: — Haydi yavrum, geçikmiye” lim, Dokuz vapuruna hazır olmalı görünmesi ve düşün celi tavrı bundan ileri geliyormuş. Nejadım, böyle bir günde bile, sırf maddi bir iş adamından Başka bir şey olmaması, birden bire kalbimi demir bir mengene gibi sıktı, vücudümün kanı çekildi san- dım. Teyzem, ince ve ha tey- zeciğim, benim üzüldüğümü anla- mış olacak ki : — Yok.. güvey bey, ü Bırak kızım yapsın. dedi, vak'a mı sebep oldu iyorum, odadan ayrılır- ken, evimin her köşesini gezerek buraları bir daha rmiyetekmi- ölün İD gelin ha- serbest- İG R, başka gözler ve hislerle görecek- mişim gibi, odalara ve duvarlara bakarak ağladım. Ağladım. Ne kadar kimsesiz ve yalnız- dım Allabım!... Annesizliğimi ve babasızlığımı buğün kadar yakm- dan ve candan duyduğum gün ol- mamıştır. Hayatımda ilk defa, mahiyeti- ni anlayamadığım bir isyan his- sile, dokuz vapurunu kaçırmak için elimden gelen her şeyi yaptım. Nejadın eşyalarla beraber yalnız- ca gitmesini istiyordum. Bu bileyi yalnız Bedi Muam- mer anladı ve banahak verdi. Köşkten çıkarken: — Seni gidi maz kız, on vapuruna kalmak için me desise ler icat ettin bakalım? dedi, Bundan sonraki saatler kafamın Ka bir duman gibi geçti, iş, Güzinle, sevgili ar- ei birlikte tuvalet hazır. lıkları, Nejatla Bedi Muammerin siyah elbiselerile misafirleri kar- şılamaları.. Teyzemin herkese gü- len, her gelene iltifat eden sev- gili yüzü ve nihayet resmi elbi- sesile nikâh memuru. Bedi Muammere yaklaştım: — Ben kimsesizim Bedi Mu- ammer., Şabidim sen olursan ba- eş Gİ — Ben mi? Ben mi senin il din olayım?.. Bu fazla işte Leylâ! - Fazla mı? Bewim eğeabeyim olduğunu dün akşam söyleyen sen değil miydin? Bu vadini unuttun mu? — Dün gece., Evet.. Sana söz verdim, fakat bunu yapamam. yapamam Leylâ. Bunu benden isteme! Ben şaşkın şaşkın onun yüzü” ne bakarken o bir şimşek gibi gö- zümün önünden kayboldu. Yokâa onu tekrar kaybediyor muydum? — Leylâ Hanım.. Nejat Beyi sevçliğe kabul'eder misiniz? Benimkinden başka bir sesle: - Evet! dedim, Nejat, nikâh halkasını parma- ğma geçirdi, Elimi öptü, Onun bu ilk pusesile omuzlarımdan ar. kama doğru soğuk bir su geçiyor sandım Teyzemle kucaklaştık: zavallı Rabiacığım.. Bu günü sen görmiyecek miydin? — Anneciğim! Anneciğim! di- ye teyzemin boynunda ağladım. Nejat mendilile . gözlerini &i- lerken Bedi Muammere baktım.. Onun gözleri de bulanık ve kanlı idiler. sonra herkes neş'elendi. Ve salon- lar hıncahımç dolmağa başladı, Ne kadar çok davetli vardı yarabbi! İki insanı biribirine bağlamak için bunca kalabalığa ne lüzum vardı? Çiçek kokuları, cıgara ve dumanları içinde dinin seri lediği bir sirada piyanonun sesi bir vals havasile yükseldi. Nejat yanıma gel — Lelâ.. Benimle danseder mi- sin? Kendimi tutamadan güldüm: — Nejat, sen danseder misin? — Bugün için merasime riayet etmeliyim... Seni yonamağa çalı- şacağım. Danstan yorulacak. olan kim? Ben mi? Nejat; kendine ait bir şeymi- şim gibi beni kollarına aldı ve döndük. Etrafımızda çılgın çift ler bizimle beraber dönüyorlardı. Bir tanesi yanımızdan geçerken, ayağı duvağımın tülüne takıldı, beni de beraber çekecekti; Nejat, kollarımın bir hareketile beni göğ. süne doğru çekti, bu bir saniyelik yakınlık ikimizi de sarstı. Ne jet, onda ilk defa işittiğim boğuk bir sesle; — Lelâcığım, çok mes'udum de-

Bu sayıdan diğer sayfalar: