7 Şubat 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

7 Şubat 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ ği şekilde imiş. Yani öyle se ; vanlı, sarmısaklı yemekler yok İ muş.. İspanak, haşlama, pata- tes, haşlama, et haşlama veya ıskara, balık, keza. Tatlı: ye-| miş haşlaması, salata, hindiba haşlaması, haşlama, kızartma, kızartma, haşlama... Dün lokantaya bilhassa da- vet edilen sabık muavin il Beyefendi gözlüğünü takıp lis- > Asrın wmdesi “MİLLİYET” tir. 7 ŞUBAT 1933 İdarehame : Ankara caddesi, 100 No. Telgraf adresi : İst. Milliyet Dyer Müdür Bey itizar etmiş: — Beyefendi! Onlar sıhhi de ğildir, Midenizi bozar. Bizim yemeklerimiz çok sıhhidir.. — E öyleyse bir piyaz emre- der misimiz?.. — Maalesef kalmad.. Bu” gün piyaza pek rağbet vardı. Çabuk tükendi... — Bari iki yumurta haşlatın Geleni evrak geri verilmez — “Müddeti geçen nüshalar 10 ku- ruştur, Gazete ve matbaaya sit işler için müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânlerm me- #'uliyetini kabul etmez BUGUNKU HAVA Yeşil köy askeri rasat merke- sinden verilen habere göre bu- muvor, laşır, yahut su, galiba den bıkmış karar verdi geçmeden r eskiden seyrettimiz Minyon Virjini ismindeki dansöz gelir. miştir... İr kayrak) şeklini giri iye Dileme akel yiye 3 p sı rtiyor. Devenin namusu | g. azeken da öle b haine | itiğini zannederken, beş yüz| “Eg eya ai İşittik ki; belediyemiz me- ii paşa > ik frank teklif. edildiğini görüce, oy”on cemiyeti ye â Ben farkında değilim. Koltu | başlamıştı. Hattâ sokakta bir | hiç ge mn e tefenii hald / a oz gi ğunda bohçası, bağrı yanık bir | kaç defa rastlaşıp selâmlaşmış- e almaz, komşusu dr yn v e coni —. inde İL in ln m Ai | rl kad dam oktar arda, kn erer mayan PA Se) yn Ee rtz .— uy Mİ ke akm z hanee kuru a i z aya gazetecileri de bırak” | kin ettim ve anladım ki; bizim | Birgün, iş yalnız selâmlaş eri nee Kızlarını ıslat e Hemi pa: gazete pazar günü stadyumda inüşabe” | güreşen develerin aldıkları ne- ticeleri yazarken galip bir deve yi mağlüp gibi yazmış. Kadına dedim ki: — E canım! Ne olur. Deve bul Ha o yenmiş, ha öteki, i ii — Ne söylersin be kızanım! iy diyo” | Herkesin namusu var, Kabul et ve gazete sahibi de | meyiz. Binekliyi. Bizim de * İ ve ötekine sarma urdu. Öteki de bacağını kurtarayım diye uğraşırka (uğraşır iken) resim almışlar. Bakarsan bizimki alt ta gibi görünüt ama dildir üle, Bizim deve Kabakçalı Zülke- fin devesi... Kuzum evlâdım. Doğrultu ver şu işi, namusunu gazete lere kadar müdafan eden ba köylü kadınını doğrusu takdir ettim. n Beyefendinin tavsiye etti" iç MAKEDONYA | Aşk, Kin, Politika ve Kan. Mia: Nizamettin 290? rüyordu, Kavalı çalan ayaklarını uzat- mış, yerde oturuyordu. Bunun kı vırcık bir otp sakalı vardı. “Her dıvardaki ki ikisi de maaşlı ecirdir. , he gazeteciden bulabilirsiniz (Dikkat geldiği zam. ya kaldırdı: be — Olabili de İM <a maaş, zammı maaş, terfi, te Faki ve bazan de tenkihat gi N wi rank mr? FELEK Aldığı emir kat'i ve sarihti: Emirber Hasip. neye mal olur şa olacak, ölü veya diri ele geciri- 8 E üfleyişte Biri cı K ısım ine kada, çi mi yaln seliyordu.. Ve gali gırtlak şu garip orkestrayı ie eden bir maestro denkliği idi mis Bir flüt ve... Bir kaval! duvara payanda vurmuş gibi ayak İşte bu orkestra, durmadan | ta duran gaydacı, gözlerini bundan or; her kafadan bir ses çıkan | ayırmıyordu. nanlı odada, uzun sarı saçları İşte bu orkestra durmadan larmı döven bir genç kız, iyor; ve dumanlı odada her ka- doğrularak, | kıvrılarak | fadan bir ses çıkıyordu. Yere kırmızı bir kilim serilmiş- ti. Duvarlar baştan başa kilim- lerle kaplanmıştı. İki köşede kar şılıklı iki yer minderi vardı. Bun- İarm üstüne kırmızı, pa küllü, tftüz kebeler örtüllüştü. Sarı sırma ile | kılaptan işlemeli, dört köşe şiltelerde oturmus üç genç kız. dumanı tüten bir kuzu çevirmesini ellerile parçalayarak, yağlı lokmaları avurtlarını sisire irli kır saçları, terli alama ya adam, gözlerini l tutulmuş bir h iş gibi sağa sola sallanark kol Arın açıp kapayordu: Ber armonik çalıyordu. “Yanı başında inadına şişman, boylu, yusyuvarlak bir genç üç © ulaşabilen ellerile catlatasıva öttü 5 Z 3E & > Bon'Iy belki arasıra şö f | zengin olmak hülyalarma dal- mamış değildir. Fakat muhak Hele cumartesi akşamları nu, ertesi günkü pazar tati düşünmek zevkine doyum ol- Bonfiy böyle boş kalırta, gelin tonumdığı yerlerini. dör tiyatroya, sinemaya gider. En büyük zevki evde flâvta çalmaktır. Sağda bir komşu kı zı yar ki, onun için flâvtasına neler üfletmez. Lökin solda da | tn şenlendirmeğe çalışıyordu. Bir gün sol tı nen bir başkası geldi. Bir akşam Benfley gene flâv ' tasına yapışmış, bir hava çalı yordu. Penceresine oturan res- Bunun üzerine cesarete ge“ — Kebap”. — Döner kebap varsa, bana kantası piğlin tarafmdan. ii ş — Dönere fazla rağbet oldu z © “Dünya bir yağlı huyruktur. Yi: | gundan o da bitti... sam dinledi PA iler — O halde bana müsande et | *i kesilince: Diye bir mesel vardır. Gün | te gidip dışarıda yemek yiye |, — Bravo eçtikçe bü meselin şümul dat: | yim. demiş ve şersiyesini ala» | id, i daralmaktadır. Zaman olur rak çıkmış, börekçide üç tane len Bonfli ki bir öğle yemeği bile| sade boğaça ile mefsini körlet- ii ha tutturdu. O da: makla kalmaz ya, sam Bonfley'in. apartımanına gelmişti. e Yeni misafir evvelâ den geçirdi. & bir küçük tablonun önüne — Azizim, : dedi, bu tablo Garallefin tablosu, —Bu adam bizim üstattır — Öyle söyleme. Bu tablo €n aşağı yüzbin frank eder. — Ne diyorsun? Yüz bin — Hem de su içinde.. Bonfly'nin © zamana kadar âsude kalan zihni şimdi allak bullak olmuştu. Gözünün önü Tablo le edebilir. giderken: da gösteririz, Erte: | Dairesine kitap okur, yahut ireden çıktı küttan sonr — Beni i komşu flâvta yürültüsün- olacak. taşınmağa | ve taşmdı. Çok essam olduğu söyle biliyorum. Bu dı, Veremi Bonfiy , dinledi. Flâvta se- | Yaşa! dediği işi | çatnezler. ikinci bir hava da- res ik tab'oları göz- İonun nihayetin an, iki ellerini hava | lir a. ran biri sakallı, biri sakalsız iki kişi, mahmur gözlerle bu sahneyi seyrediyorlar. bıyrilarinı hiz len” krza gör yorlardı. Sofra: başındaki kızlar, ara sıra gülüşerek kirttarak yan” larma sokuluyorlar. Ve kâh ger danlarını, kâh yanaklarmı öptür dükten sonra, ağızlarına kocaman bir et lokması tıkıyorlardı. Bun lar yaşlarını, başlarını almış adam lardı, Karşıki minderde ise genç bir delikanlı sırt üstü uzanmış yar tıyordu. Üçünün de kıyafetlerin- den epey zengin oldukları anlaşılı- yordu. Bellerinde- rengârenk püskül“ lü, ipek, Trablus kuşakları vardı. Çuha şalvarlarmin uçkur yerleri gözükmüyordu. Yollu Halep ipek- lilerinden mintanlar © giyimişler, saltalarını (*) duvara asmışlar Alır, yeşilli, sarılı, mavi, pem- be boncuklarla işlenmiş bir. kı- lftaki rakı şişesinden ara sıra ön“ lerindeki kahve fincanlarını dol- duruyorlar ve bir nfeste dikiyor lardı, Kehribar ağızlı, kısa, ya: semin çubuklarında sigara eksik ol mayordu, Odada pencere yoktu. Nefes, rakı ve sarmısak kokuları bi- rine karısıyor. duman bulut" ikti, ! korda ği tosile şapkasını kaptığı gibi da ve buldu. Tabloyu alarak Garallef in atelyesine gittiler. in le|ne neler, neler gelmiyordu? Yüzbin frank bu! İnsanı deli bi — Yarın tabloyu alır, üste | 7 gün uykusuzluktan şi şen gözlerile yataktan kalktı. | iyi taklit etmişler, de di, hem de kimin taklit ettiğini bir genç ressam Fakat asıl kuşu vuran'Garal İ lef oldu. Çünkü taklit te olza, tablonun altına inizasını attı ve İ yüz bin franga Arajantinli'bir milyonere sattı. zevat ve müessesnla dukları lutufâr bis ve tesellilerden dolayi aileten duyduğumuz men ve şükranı derin tecssürlerimiz sebebile, ayr ayri arz ve iblâğn İmkân bula. madığımızdan bu baptaki kusurları. mizin elemlerimize bağalanmasını aleni teşekkürlerimizin lütfen buyurulmasını rica ederim. i ik Adlive Pederi sabık, iie Mori * billâh öldü altı olunca, pal Suriye işti. Akşamı . iple ru ressamı | değildir. be ile söndürülen t | tortu idir. Dostumuzun itimadı kalmadığı, royanın Cenev. ından, daba mektedir. ve kabul İNİ çıkarıldığını da ları her an bir daha koyula” dre parça daha koyula z i kız durmuyor, dinlen- miyor, muttasıl raksediyordu. Kim bilir kaçıncı kadehi yuvarlar» Terken oluranlardan sakallısr ya nındakini dürttü: , — Nafi Bey.. Ben bu kıza bit tim, ç Ve elini kuşağına attı; kesesi” ni çekti içinden bir avuç gümüş Fakat arkadaşı onun eketlerii endişeli bakışlarla takip ediyordu. Hemen kolunu kavradı: . — Aman.. Ne Dur! — Ne oluyor? — Sakar para atayım deme? — Niye? , Sakalsız adam başile karşıki minderde yatan genci işaret etti; ve ağzını onun kulağına dayaya" rak; — Görmesin... yapıyorsun? * dedi - görürse — Yana, Âşık demek? — Kara sevdaya tutulmuştan beterdir. — Gaydacı keseden para çıkar dığmı görmi Kasketten ziya gecelik takkesine benzeyen garip şekilli ve yağlı serpuşunu a- çarak yanlarına sokuldu. Sakallı adam tereddüt etmedi, avucunda” İkomyu memleketlerde) Meclisinde Bütçe müzakere- sinde şid- irmüşlerse de hükümet me- buslarının çokluğu yüzünden ek- seriyet temin edememişlerdir. M. Ponsot'nun bu günlerde Şa. İma gelerek munhede müzakerele- İ rine başlıyacağını mevsuk memba yan edeceği belli değildir. Bu hu- Susta rivayetler o kadar İ bunların hiç birine inanmak doğru z rir ve müdürleri âli komiser | M. fiy bütün ümitlerinin bo | Ponsot'ya bir mazbata vermişler İl İ şa gittiğini görünce sarardı. Fa | ve geçen ü kat üstat derhal teskin etti: — Yavrum, dedi, bu tabloyu | bana verirsen, sana teselli ma- | temi kamında birkaç frank veririm. | cevap verilmemiştir. Başka yere Bötürühsen, onu da nkü taklittir. Yal nız tablo bana gençliğimi hatır lattı, Orun için alıkoymak iste rim, Verirsen, işte sana beş yüz frank... Bonfly bütün ümitlerin boşa Lübnanda bir dar- | yeniden ihyasile bugünkü dikta günlerde âli komiserlik dairesinde sik sık içtimalar aktedilmekte ve Lübnanda yeniden kurulacak olan meclis azasınm intihabatı hakkın- | da mühim kararlar verilmekte ol- duğu muzirren iddia edilmektedir. Her ne olursa olsun Lübnan idare- sinde mühim tahavvülâtın arefe. bize gösterilmesinin sebebi, mek- tupta gazetemizden de bahsedil- mesi gazetemiz hakkındaki temenniyalına teşek- kürler ederir. Dostumuzun mektubunda, Hoy- bon cemiyeti ve Hoyboncular hak- kında gazetemizde intişar. eden haberlerin temamen hakikata uy- yön olduğu yazıldıktan sonra ar- tik Hoybon cemiyetinin tefessüh etmekte olduğu, Bedirhan mermi kın arkadaşlarının bile rına en yakın mek vede ve Amerikada edeceğim | raları kendi keyfine | İacâğı anlaşılmaktadır. sarfetmiş ve hiç bir iş yapmamış | mmammmmmamauzmmumunzzz! 13 şubat 933 tarihine müsadif mektubunu şöyle bitirmektedir: “Türkiye « Fransa arasmdaki İ n sanı e Dostumuz Bedirhan oğulları- | münasebat düzelmiş olduğundan | 'cra edileceğinden talip olanla- na, ve arkadaşlarıma, Fransızların i ö bak- | Fransızlar da artık metelik vermi- Hoybon i takip diye aldığı paraları ke: geçen cemiyetten çıkarıldığı izah edil- bildirmekte ve Telefon Numaraları: , Ka N detli gürültüler kesirası dinlenceeletir. la uzun, derin tetkikten sonra | kak ki, birçokları gibi bu hülya | (O Ressam, tabloyu daha iyi eti g Rİ : a gı İşleri Müdürlüğü pal dolanla müdürüne demiştir ki: | ile o kadar fazla meşgul olma | muayene etti, bir aralık lu Al Am binini i 3 büyük yla Mate ban re Bouchier 5 — Azizim, iyecek | mıştır. Hayatı gayet munta* itti, leyor: Suri; disi istisnai | se Şey e mene ek ai el | az Ki yakma de) İY alnez, dedi, yalnız bir ok | Harmezi de ani e Ve bütçe, İ) 15 Şubat Çarşamba alamı 2145 be yeni ve gür progrümile İİ hani, köfteler, kadın budu nere | fazla para veriyor. Öyle bir şir | siği var. İmzası yok. Fakat ne | Yi tasdik ederek dağıldı. Büce$ MÜNİR NURETTİN KONSERİ ABONE ÜCRETLERİ:Ü| (2 * Nerede tatlılar. Vezirpar | ket ki işini yapan memurlar | zarar.. Bu tablo onun değilse, | yün Kerdli nm e ide veireiin Hire ae, Kadın göbeği, dilber dur | Di iyi tutuyor. Zaten yapılan iş | başımı kestiririm. e koi sür | 2 İ dağı, bülbül yuvası... Topu te- | te De? Hiç © kadar yorucu şey | Bonfly © gece rahat uyuya: r, memur ma- | SİNEMANIN: 4 “BÜYÜK SİMASI Kn ça a İİİ e öç il beşlik ver | SAğ: | madı. Zengin olmak hülyası yirmi ber | Edie Polo - Luciano Albertini - Dominico Gambine eee yi Akşam saat altıda serbest. | uykusunu kaçırmıştı, Ressam ” temişler, bu. | e “Ereni Vekilin İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu Darülbeday' Temsilleri | Bugün suvare çok ki, gün hava bulutlu ve kumen Mi. aksi bir kii ki, bundan | © Üstat, table; örünce bi Lübnanın vaziyeti saat 21 â İn salatasını Yaş rn. z ir &iracı varki, an ime ya örünce bir dön. U 30 da yağmurlu ulacaktezörgür garp Vi Üy ealarımızın hepsi | hiç hoşlanmaz. kere yerinden oynadı. Uzun & | © Diğer taraftan Lübnanlılar da meme Tatdaiyz Miiridedk dir Bonfley'in hayatı işte“böyle/ zun muayene etti. Ressam, | Lübnanın Suriyeye ilhakı ve vah- Sarı pe Nİ e ben ne yiyeyim öyle)?" geçip gidiyordu. Sıh- | komşusunun kulağına yavaşça | det temini için mesai sarfediyor. nl ki 700 milimetre, en fazla se Gİ N bati yerinde olarak, mümkün | — İşimiz Yolunda! dedi, | lar, Fakat bumeemi Kübnanl ür Zeybek caklık 9, en az $ santigrat kay- > Size bir fileminyon 5 olduğu kadar bu yeknesak haya | — Fakat Garallef uzun bir sü- | edilen. Heliyanlar Frar hayatın Tayyare Balosu müesseseler tat miştir. cektir. de Hoybonculara diğer emsali anm | yorlar. Bunun için gerek burnunu çekerek fincanını uzat- tı: — Kız! doldur şunu! y Yemek yiyen kızlardan biri, sa: niye sektirmeden boncuklu şişeyi uzattı: — Lakır.. lakir, Takar! — Hay yaşayasın! - Kız, Nafi Beyin elindeki fin can: da doldurunca, iki kafadar tokuşturdular ve birer yudumda çaktılar. Peki amma.. Bu Nuri Ağa ge lecek mi? gelmiyecek mi? Nafi Bey suratını büruştura- rak; a — Onun tabiati böyledir., - di- ye homurdandı - bekletir, bekle tir ondan sonra gelir. Eğer yatsı namarım Petriç'te kıldıktan son ra yola çıktıysa, bir saatten evvel gelemez. Sakallı gülümsedi: — Hangi yatsıdan bahsediyorsun a Nafi Bey.. Ben Katunsalı'nm ne kaşarlanmış melâmi olduğunu bilmez miyim? Hem sofu adamın burada işi ne? Bu köyde bir bar dak içen, bir yıl gusül ab- desti alsa yine arıtamaz. Şu kız- lara bir baksana.. Hele şu göbek atanın kılığına bir bak.. Kız şimdi srkaya doğru iğil- Bu Perşembe akşamı GLORYA'da İlk defa olarak Başdöndürücü safhaları Venedik'in küçük göllerinde ve Karnaval şenlikleri arasında cereyan eden KARNA v4 LE Mahtoşem bir baloda, mükemmel RODA SANDOR Çıgan or Yarın akşamdan itibaren O PE R A “sinemasında CANBAZLAR HAKİMİ Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir. Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. > Tol: Beyoğlu : 4887 > Önümüzdeki Perşembe ak: şamı Pera Pa'as . salonlarında Bu eşyanın bir kısmı, baloda za yazdığı bir mektubu bu dostu- | çekilecek eğlenceli piyangolara muz bize gösterdi. Bu mektubun | konmuştur, Diğer kısmı da ko” #tiyon meydanmda dağıtılacak” | cüzdanlarını hâmilen şubeye mü- | İstanbul Tayyare şubesi tara | fından ayrıca mühim miktarda zengin ve mütenevi kotiyon da | tedarik edilmiştir. Daloda Da rülbedayi san'atkârlarından Ha zım Beyle Halide Hanım tara- fından küçük bir iskeç söylene | mazhar olan Tayysx" balosu: | Dun bu sene de emsaline faik o | za yürek madalyon ve Ermeni- işinden | İer ve gerek Hoyboncular, , şimdi de Fransızlara kin besliyorlar.” dramatik ve romantik bir film, inecekler. MEKTEPLİ KIZLAR güzel filmi görmek üzre koşu dan halk ile her seansta Tebalep doludur. 896 | (FAskeri tebligat | Fatih Askerlik Şubesi Riyase- verilecek: Tayyare Balosu için | ginden: 329 doğumluların yerli ve “adan il se yabancıların ilk yoklamalarına 10 etli eşya”teberii ed | subat 933 tarihinden itiharen baş- lanacaktır, Samatya ve Fatıh Na- hiyelerinin öğleynden sonra saat 13 den 17 ye kadar yeni nüfus racaatları ilân olunur. İstanbul ikinci icra memurlu şundan: Emniyet sandığına Mehmet Namık B. tarafından rehnedi- Tip borcun ademi tesviyesine bi saen haczen paraya çevrilmesi Her sene fevkalâde rağbete | takarrür eden bir buçuk mıskal inci, bi pırlanta yüzük; bi, | kordon birinci açık arttırması azartesi günü saat on dörtten ki ların 932-4588dosya numarası" nı hâmilen mahallinde hazır bu lunacak memura müracaatları lüzumu ilân olunur, iş, omuzlarını titreterek belini büküyor; başını yere değdirmeğe çalışıyordu. İki kafadar göz göze geldiler; sonra yutkunarak içleri" ni çektiler, Sakallı adam yerden göğe ka” dar haklıydı. Bu köyden bir bar- dak su içenin, İstanbul sarayının hareminde bir yıl haram işlemiş- ten farkı kalmazdı, Köy, “Petriç” e iki saat me safede idi. Fakat sanki Parisin göbeğinde imiş gibi, burada se fahetin her şeklini tatmak müm- kündü. Bu köyün kızları, usta bir şöhret simsarının elinde terbi- ye edildikten sonra pazara oçı- karılmışa benziyorlardı. Menlik, İstromca, Royçoz, Se rez ve Dırama beyleri. civar köy- lerin ileri gelenleri, zenginleri, rejiye tütün satarak ellerine ge çen altınları keselerine | doldurup buraya üşüşüyorlar ve şu gayde- cnn şapkasına atıp bir kaç kadeh çaktıktan sonra evlerine dönüp Rum sarraflardan para dileniyor” larlardı. Köyü kim bilir hangi açık göz bu hale sokmuştu; ve köyün ismi kim bilir ne idi! (Devamı var) T“1 Cüppe ile redingot aras bir ceket.

Bu sayıdan diğer sayfalar: