17 Şubat 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

17 Şubat 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| Milliyet im umdesi “MİLLİYET” tir. (17 ŞUBAT 1933 Idarehane : Ankara caddesi, 100 Na. Telgraf adresi : İst, Milliyet © Telefon Numaraları: , uharrir ve Müdür: 24318 | o ai Müdürlüğü 24319 i İdare ve Matbaa 24316 BONE UCRETLERİ: İ Hariç için L iz 3 Türkiye içim | Mike İlediği üddeti geçen nüshalar 10 ku- Gazete ve matbaaya sit için müdiriyete müracmat . Gazetemiz ilânların me- Me BUGÜNKU HAVA Yeşilköy rasat merkezinden melümata göre bugün wa kapalı, şimali istikamet. rüzgiri: ve kısmen karlı edecektir. 16-2-33 tarihinde hava tazyi- â 760 milimetre en çok sıcak- lık 5 on nz santigrat kaydedil- | a O LEK Fİ Jayak atmanın | Asaleti Atmak mastarmın ana tarzlarını ti Yâra atmak — Ayıp bir Hiydir. Âlemi rahatsız eder. Ri ii çocuğu korkutur. ftira atmak — Çok iğrenç idir. Mümkün olursa ceza bh ununun cinayet faslına 80- 7 Taş atmak — Hakiki ve İf scaz manasile bayağı şeydir. İfadenin olduğuna bakmayın. tatsız bir şeydir . 'abanca atmak — bir gürültüden n zarıltısı dilebilir. 'op atmak — Bunun feca- i Ticaret odasından sor- l | türlü düşün- Meka- ibarettir. kabilinden eegi sümak — Haz cizik n boyalara ârız olur bir has- İ Çifie atmak — İnsani kıp Kıç atmak — Arzularımı.| bayağı şekilde izharma , kibar bir şey değildir. Tırpan atmak — Dikkatsiz umumi budamalara denir. ii bir kıymet arzetmez. b Meteliğe kurşun atmak — sadi manası gazetecilere duğu kadar okuyuculara da İ sallat olur, İmanm iptidai J onun içindir ki bir şey anlatır. Amma gel ge- lelim dayat atmak /keyfiyeti- ne, . Düşünün bir kere efendim. | Yihsik Hişkikü berikine çatar, | | çoluk çocuğa ve acezeye mu- pantalon paçası, yemeni ökçesi, şapka biçimi, | kelimelerin söyleniş tarzı, yan | bakışlar, yukarıdan atmalar, tezyifkâr cümleler, karşısın dakini küçük görüşler ve ta- nımamazlıktan gelişler, edebi | yat ve tahrir âleminde bir ne- vi apaşlık ile tosunluk ve Yi- ğütlik etmeye kalkanlara, utan | mazlık ve sıkılmazlığı meslek | edinenlere ve her işe zey- #nyağı gibi suyun üstüne çık- mak isteyenlere günün birinde şöyle kalabalık bir yerde te- imiz bir dayak atmaktaki ki- barlığı, zevki ve şehveti düşü- nün! Dayak atmak külhanbey- | , demeyin! Hayatta içer. | iz, sinirlen biri ni dövdüklerini işitseniz, — Ooh olsun! demez mi niz?.. Dayak sırasma göre bir içti operasyondur. Sırası na göre bir terbiye usulüdür. | irkeeme söze GALA bir sevktir ve sırasma göre bir “hukuku umumiye cürmüdür. Fakat'ne olursa olsun dayak atmada| bir kibarlık vardır —başa baş! ve denk şartlar altında—. Bizim sinemada gördüğümüz kusur | Bizim sinema hakkında Da-| | rülbedayi artistlerinden Vasfi İ Rıza Bey gazetelerde bir kaç | makale neşretti. Bu makale- lerde, şirin artist bizdeki sine- ni, sermaye| kıtlığna atfeder gibi görünü- | yor. Ben bizim ye azlığının bi teşkil ettiğine kail de Bizim sinemada, bizim film. lerde en çok göze çarpan şey tabiilik noksanıdır. Bir simit- çi görürsünüz ki; simitçi gi-| bi “değildir. İki kişi görürsü- | nüz. Tabii adamlar gibi ko- nuşmazlar. Yürürken, söyler-| ülerken, korkarken hep len ha: | Bizim mada serma- | ik bir noksan | Ve ben bu hastalığı Darülbe- dayi artistlerinin bir çoğunda sahnede de görüyorum. So-| kakta görüşür gibi görüşmü- yorlar. İşin fena tarafı budur. | Ve zannederim ki rejisör de bu ciheti tashih edemiyor. Son | defa çevrilen filmlerde mes-| lekten gelmeyen ve öteden be- riden toplanan figüranlar ve aktörler içinde bu hastalığa tutulmamış olanlar çoktu ve Darülbedayi artistlerinden ziyade muvaf- fak olmuştular.. . Bizim zayıf taraflarımızdan biri de elimizdeki artistlere haileden operete kadar her şe- yi oynatmaya kalkışmamızdır. Daha bir ay evvel sizi ağlatan | bir artistin karşımızda deniz mayosile göbek attığını gör- k sizi piyesin sürüklemek | dığı bütün taklitl, 16 şubat 1925 te Cümhuriyet Türkiyesinin o doğurduğu “Türk Tayyare Cemiyeti” sekiz & yaşmı| bitirdi; dokuzuna bastı.. Sekiz yaşındaki bu cümhuri- | yet yavrununda, 20 yaşındaki de- | bu kadar az adi e kala öüülcüğ ve gürbüzleşmemiştir. . Bunun sebebi açıktır: Bir kere, e, Türk Cümhuriye- tinin doğurduğu yavrulardandır. Sonra, eşsiz bir badirede, dünya- ya karsı verdiği büyük ve denk- siz milli imtihanda, tam numaras Yı almış Türk milletinin © şuurlu ve cömert bağrma yaslanmış, yü- reğine yerleşmiştir. Üçüncüsü de, b yavrusu, doğumun: bilgili, hünerli ve temi: lerin mürebbiliği altnda büyütül- müş ve büyütülmektedir. Elbette bu üç temâle dayandığı içindir ki bakadar a zamanda © gürbüzler miştir. cümhüriyet itibaren, | ... Bu bağrı yanık millet, bu gür- büz evlâdınm dileğini, — pilânmı, bütün derinliği ile kavradığı için- dir ki onun sevgisini yüreğine yer leştirmiştir. » Bu dilek nedir? Bunu bütün ehemmiyetle kavrıyabilmek için dünyanın bugünkü gidişine zatmak k Göcüydren ki tile taraftan “et lâhları azaltalım ve hattâ bıraka- lım.,, gibi henüz hayal hızını al. | mamış olmakin beraber hakika- ten çok tatlı, çok yüksek ve çok insaniyetçi düşünce ve sözler or- tada çalkanıp o dururken, vi mevzu hakkında biri ötekini nak- ——-———— komik ve bilhassa saf komik| rollerde çok muvaffak olan bir artistir. Halbuki ona son operette bir jeun premier rolü verilmiştir. Bence gerek film çevirirken, gerek piyes intihap ederken elimizdeki unsurların hususi kabiliyetleri düşünülme lidir. Bu meyanda (Hazım) in harcanmakta olduğunu yi ne teessürle görüyorum. Bu| çocuk taklit yapıyor, yapabili- yor diye ona önline gelen Vö karakterine giden'veya gitme- yen muvaffak olduğu ve olma ptırmak reva değildir. Darülbedayi ( artistlerinde ve rejisinde göze çarpan en büyük noksan tabii olmamala- rıdır. Filmde ve sahnede, bu berbat hastalıktan ve sahne muhaverelerinde o heykelleri bile sinirlendiren görüşme nağ me ve ahenginden kurtulma- dıkça dürüst film çevirmemi- ze ve piyes (monte) .etmemi- ze imkân yoktur. Karilerimizden Hü- seyin oğlu Mustafa Zeki Beye; Küs dinlemiş olanlara tef çalmak tesir eder mi?.. Bahset tiğiniz teklifime en kabadayı- ları yanaşmamışlardı. Şimdi en ürkeklerine onu tekrar et- İ bir (saldırış hava filosu) kurma- Senei devriyeler i “Türk tayyare cemiyeti,, yıl dönümü münasebetile nin | seden pilüânlar bir birini takip eder kani | Diğer tas milletleri, filoları kurmak işlerile de bir dü- ziye uğraşıp duruyorlar. . Kimisi, “emperyal lerle, içimisi de (O hakikaten sırf “milli korunma” kaygılarile, fa- kat her iki halde de biri ötekine üstün bir hava filom meydana Çı- karmak için durmadan, dinlen- | meden yarış etmektedirler. ... Emperyalist düşünce güdenli saldıracakları düşman memlel derek, ne bir şehrini, ne bir İk sabasmı ve hattâ ne de bir köyü- nü bırakmayıp yakacak, ekilmiş tarlalarını zehirleyip kurutacak, fabrika ve atölyelerini bombala- yep yi m gocuk, kadın erkek | bütün şehir ve kazabalar halkını | gaslayıp böğacak, elhasıl taş taş üstünde bırakmıyacak ve böyle- ce düşmanı çarçabuk kendi irade ve isteğine rametmeğe yarayacak | ğa ve yetiştirmiye çalışıyorlar. . Bu memleketlerde, hemen he men her sene bir iki kere tekrar| edildiğini gördüğümüz, büyük ha va manevraları, bu düşüncel tatbikata geçen açık izleridir. Bunun hakiki bir harpte düş mana maddi ve manevi ne gibi ear ve korku verebileceği Od Uzak Şarkta filen denenmekteli olduğu, (Mançuri) den ve (Ye hol) der, Cenevredeki Milletler Cemiyetine ulaştırılan fe: dan, fiyanlardan öğreniyoruz İşte dünyan bu gidiş ve görü- müşü karş günün birinde, hs vadan kendi memleketlerine gelebik | cek böyle korkunç düşman akın | ve saldırışlarma karşı, sırf kendi vatanlarını korumak kaygısını gü 'denler dahi, düşman hava kuvvet lerini daha yurdun. sınrlarında önleyip yok (edecek ve böyle yurtlarını ve milletlerini bu afet ten koruyabilecek © kudrette bir (direniş hava filosu) meydana ge trmiye çabalıyorlar,, a idişi önünde, “başlıca prensipi, o anasiyaseti, yurtta sully v: Emek yi Cümhuriyet Türkiyesi İse, srt ya Sancı ellerden, kendi yurduna. ge lebilecek dalgmlara karşı korun ma kaygitmilan hırsa h ; bir dü- güncesi olmıyan milletlerin en ba şındadır. On yıllık siyasi hayatı mızda, bir samimi siyaset, par lak bir güreş kadar açık olarak bütün dünyanın gözü önündedir. Ancak tarih şabittir ki, geç- mişte başımıza ( çullanan bütün felâketler, varlığımıza — saldıran bütün salgınlar, daima © felâketle ri beklemediğimiz. 9 lara uğrıyacağım'zı hiç ve bunun için de on miye hiç te hazır lerde, bizi gafil uğratmıştır. Enson geçirdiğimiz büyük ve #milli “imtihandan (aldığımız ders. ler dahi, bundan sonr da uğra- mamız ihtimaiden asla uzak olmı- yan o gibi baslınlara önümüze çıkması hiç te irkönsiz olmıyan bu gibi imtihanlara karşı daima ve behemehal hazır ve o uyanık dürmak lözurnünu bir kere daha, fakat bu şefer bütün #cil sıplakleğı ile, göstermistir. Dünyanın bu İ etmemiş olanların şubeye müracant- Tarı. İ hanım dün vefat etmiş cenazesi bu- Harp malüllerine Mütekait herp malölleri cemiyeti | umumi merkezinden: 1 — Gerek on senelik maaşlarını | İ almış olmak ve gerekse sair mazeret lerle 931-932 ikramiye defterlerine kaydedilmemiş olupta ikramiyelerini Gazilere ve Şehit Yetim. lerine ait ikramiye defter ve havale- leri Askerlik Şubelerine gelmiştir Alâkadar arkadaşlarımızın bemen as | kerlik şubelerine, — Memur olupta tahsiratı gev- | 329 doğumlulara Eminönü askerlik şubesinden: 329 | İ Doğumlularin ilk yoklaması 20 Şu-| bat 933 tarihinde başlayarak Mart gayesine kadar devam edecektir. Mezkür doğumluların nüfus cüz- | İ danı ve ücer vesika fotoğraflarile pa zar, garşamba, ve peryembe günleri şubeye müracaatları. İhtiyat ve ruh- satlı efrat yoklamalarında ayni güm eri yapılacağı ilân olunur. Üsküdarda tütün | ikramiyeleri Usküdar askerlik şubesi riya: den: 1) 931 ve 932 senesinde tütüm| ikramiyelerini alamıyanlardan şube-| ye müracaatla kaydedilmiş olan ma İl zabitan ve efrat ile şehit yetimle-| kile Osküdar malmüdür! cantları, 2) Paranın tevzi nisan 833 bidaye tinde hitam bulacağından istihkak sahiplerinin o tarihe kadar malmü dürlüğe müracantla paralarını alma: | arı; 3 933 tütün ileremiyesi kaydi 20| mart 933 de biteceğinden müracaat İrtihal Yenişehir Fener eşrafından mer- hum Hüsamettin Bey halilesi ve mü! tekait binbaşı Ali Riza Beyle Fer- hat Paşa çifliği mutasarıflarından | Muberra hanımın valdeleri | Nakiye gün öyle üzeri Laleli caddesi Sadık Muhtar Bey apartımanmdan kaldırı- larak cenaze namazı Fatih camiinde | eda kılınacak Edirne kapudaki mile ©“ kabristanına defolunacak. Mevla rah | ruk Beyin pederi tüccardan Mus- tafa Arif Bey dün gece vefat et. | miştir, Cenazesi bugün öğleden evvel Harbiyede Poyraz sokağında 13 numaralı hanesinden kaldırılacak tır. Öğle namazı Feriköy camiin- de eda edilerek Feriköy mile kab ristanma defnedilecektir. Allah Rehmat evlesin, olanca derini bütün mülletç; liği i kavranabilmiş ol- genişliği ile “8 senede 40 milyo: 8 milyon!.. Kimsenin bir karış toprağında gs olmıyan, ve kendi toprağının erresine © dokundurmamayı in” edinen ve binaenalyeh, milli korunma yolunda bu kadar millet, eskiden oldu. | çaun vatanında dir de. Bütün şehir halkı, kibar hırsız | Arsen Lüpen'in maceralarından bahsediyor ve bu hafta MELEK Sinemasında JOHN VE LİYONEL BARİMORE kardeşler tarafımdan şayanı hayret bir surette tem- sil edilen bu tekmili Fransızca sözlü filmi görüp kemali takdirle alkışlayor. Bugün saat llde tenzilâtlı Rus aşkı Rus hayatı — fiatlarla matine Harpten evel ve sonra Rusya İHTİRAZ ve AŞK filmi HALR'n KIZI Fransızca sözlü büyük süperfilm. Mümessilleri: MİRYAM HOPKİNS — GEORGE BANKROFT BU FİLMİ BUGÜN MUTLAK ELHAMRA sinemasmda görmelisiniz. Bugün satat 10,45 te tenzilâtlı matine vardır. Bugün MAJİK'te Fransızca sözlü muazzam film Galiçya Cephesi Mümessilleri: Louis Trenker, Armand Bernard ve Marie Antoinette Buzet, İlâveten : R. K. O. dünya havadisleri. Bugün saat lde tenzilâtlı matine Yeni eserler Gazinin eseri Cümhuriyetin ilinmdan beri bü tün memleket gazeteleri hadiseleri fotoğrafla tesbit etmeğe daha ziya- de ehemmiyet verdiler. Ancak gün- tanınmış fotoğrafcılardan Weinberg istiklâl harbinin ve halinde bir | araya toplamış ve satılığa çıkarmış. | ter. Bu albomda yalsz bu hadiseleri değil, memleketin tanınmış sima- larını da ayrı ayrı Haftanın sesi Bu temiz haftalık mecmuanın 6 in | ci sayısı dolgun münderiatla çılımış Mr mn Bİ ŞAKA ya, spora ve mizaha birçok heyecanlı ve güzel hikâyeler | vardır. Tavsiye ederiz. 7,5 kuruştur. dair yazılarla Aysel AKA GUNDUZ Güzide muharrir Aka Günd dıran bu eser Akanın muvaffak edebi eserlerinden birisi olduğu | kadar özlü bir Anadolu hikâyesi- | ın canlı ruhu tema- mile içine sinen Ayseli karilerimi- ze tavsiye ederiz. Koman tevzi edilmekte- Kitap Teşekkür Annemin ölümü ile gelerek ve Suhulet FERNAND GRAVEY ve KATE de NAGY Gündüz Senin... GECE BENİM... İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu Darülbedayi Temsiller? Buyüne matine saat TM ve #uvare saat 2130'da | ji ij N TN Nakili Bedin 4, Galip Hanım. « Komedi 4 perde Umuma Güzel sanatlar sergisi Halkevi Güzel San'atlar Şube- sinden: 9 mart perşembe günü a- de Güzel San” atlar ser açılacağından eserle: günü akşamına kadar saat 17.20 arasmd köşkündeki müdiriyete teslimi anem m ZAYİ — Beyoğlu Feriköy 17 inci 2atrasa esans ram özü aa, onlar tarafından — ma uğra Z. ve var- mdur. artık liğr tehlikeye düşürülemez. imran, atmak en u- mi ifadesile bize itinasız “Türk Tayyare Cemiyeti” ni bu kadar az zamanda, milletin reğine yeretmesinin ana sebebi, işte bu milli lüzum ve ihtiyacım ya- zarak kederime birleşen dostlarıma teşekkürlerimin bildirilmesini gaze- tenizden dilerim. Millet mektebinden aldığım Öne detnameyi zayi ettim. Yeni lacağımdan hükmü yoktur. Gala. tada Erzurumlu Aziz. istediği hayali sahneye gitmek | ten meneder. Meselâ o maka- İelerin sahibi olan Vasfi Rıza | mekte fayda yoktur. Hürmet- ler. FELEK Rauf Yekta Milliyet'in edebi romanı: 23 IMAKEDONYA Aşk, i. Fakat Hakkı Beyol ağ başak gibi mütevazı oldu- ka adayları onu çok asabi mal Beye (tercih ederler, kz oi © Yakışıklı binbaşı, beyaz eldi- nli elile uzakta bir yeri işaret et- İşte. . — dedi — bakın. x gördünüz mü? O Hani şu de kenarına iskemle attıkları et. evet. — Mi İrayı gideceğiz. * Ve bu buluşu bir tez gibi müda. ettir © — Demek oluyor ki molozu ifiz, yürüyeceği gurubu bel bol geçen yolcular, kenardaki hvelerde, gazinolarda oturanlar a hesaptan hariç. . “Kâzım Nami ve Cemal Beyler rez etmediler. Üç arkadaş geniş zam ve ölçülü adımlarla rh seyredeceğiz. Kin, Polüllha ve Kan. Müellifi : Nizamettin. Nazif bum üzerinde dğrülmeniğe başladı- lar. i, gurup muhteşem. ünde gök, kırmızı. nın her çeşidi ile Körfezin öte tarafında e kıyılarında ise bulutsuz masmavi bir sema, berrak bir suya daldırıl. mış temiz bir billâr kâse gibi, bir ayrılık hattı çizmeden denizle bir- leşmişti. Şimdi ılık bir meltem esiyor, küçücük dalgalar tatlı şırıltılarla rıhtımı yalıyordu. Açık tramvaylar düz yolda, bir yarın tepesinden uçarak inen yıl dırım süratli kızaklar gibi kayarak geçiyorlardı. Yaldızlı arabaların tempolu nal seslerine, sağdan sol- dan her taraftan gelen kahkaha- lar karışıyordu. Ob.. bu şehir baştan basa gülüyordu. Kimbilir neler konuşuyordu şu iki Türk mekteplisi?.. Fakat gülü. hangi alışverişten bah sediyordu şu çatal sakallı ibtiyar Musevi? Fakat gülüyordu » ve ya- unda yürüyen bir genç Musevi- nin yüzünde taze bir tebessümün izi vardı. Şu: çıplak kollu iki Rum kızı, ne'de ruha yakın şeylerdi! Elleri ceplerinde, ıslık çalarak yürüyeni şu üç Rum delikanlısı galiba onla- rm peşleri sıra gidiyorlardı. Fakat onlar da bunlar da gülüyorlardı. Rıhtımın babalarından birine oturmuş, avaz avaz bağırarak boş dolma satan şu yaşlı zenci kadin; tramvay makasını açıp kapayı ve arasıra cebindeki rakr şişesi diken bu kırklık amele... ©, bu, şu, yer, gök.. kaldırım ve raylar bile gülüyordu. Olimpos sinemasının önünden geçerlerken Cemal Bey; — Ne mes'ut şehir!.. — dedi — Ya bir düşününüz, sarayın kâbusu kalkmış olsa bu saadetin derecesi ne olacaktır. . İstibdadın bütün şiddetile hü- küm sürdüğü bir devirde ve her sözün pesinde bir | hafiye kulağı varken... Kolağası Cemal Beyin hiç bir ihtiyata lüzum görmeden ortaya attığı bu fikir iki zabitte ne bir korku, ne de bir hayret : yandırmıştı. Bilâkis söylenen leri gayet tabii telâkki etmişlerdi. Beyaz kuledenberi intizam ve ölçüsünü kaybetmiyen adımlarla | bir parça daha kten sonra, temiz beyaz örtülü masalarla be peklenmiş bir meydanda durdu- lar. Burada her yeri tıklım tıklım dolu bir sürü gazino, & kahve ve pastahane vardı. Hakkı Bey yave- re döndü: — Nerede oturalım Kâzım Na- “diye sordu — Sen © buişi Üzen iyi Genç zabit hiç düşünmeden; - Pastacıya girelim... — de- di Fakat kolağası buna itiraz et- — Bu havada dört duvar ara- sına girilir mi? Şurada gazinonun önünde oturalım. Etrafı seyrede- ede birer bira içeriz. Hem Hakkı projeyi yapan sen değil miydin? Burada oturmıyacak mı idik? Cemal Beyin işaret ettiği gazi- no, Rum ve Musevi ailelerile,genç ve şık delikanlılarla, zengin Ru- meli tüccarlarile dolu idi. Üç za- bit güç hal ile boş bir masa bul- dular. Az sonra garsonun getirdi- ği buzlu biraları tek dikişte yuvar- lamış bulunuyorlardı. Hakkı Bey büyük bir neşeyle gülümsiyerek; — Size bir müjdem var — dedi. — Hayır ola?.. — Kemal buraya geliyor. Hat- tâ merkezde kalacak, bizim erkâ- »ıharbiyeye memur ediliyor. — Terfi etmiş mi? Cemal Beyin biraz fazla rütpe meraklısı olduğunu (o arkadaşları bilirlerdi. Bununla beraber Hakkı Bey bu suale sinirlenmişti: — Kolağası o Mustafa Kemal bizim erkânıharbiyeye geliyor -— diye homurdandı— Bu seni mem nun etmek için kâfi değil mi? Cemal Bey derhal kendini top- ladı. Hakkı Beyin kolağası Mus- e le si geni rs u sevgiyi her ne tünde tuttuğunu bilirdi. Garsonun getirdiği yeni bir şişeden bardak. ları doldururken: -— Ooo... — dedi — Buna e min'ol.. Senin kadar ben de mem Bun oldum. Bilhassa bugünlerde gelmesine pek memnunum. Ve ini kaldırarak; adaşlar — dedi — Kola- ası sı Kemalin şerefine! Kadehler tekrar doldu, tekrar boşaldı. Hi Gene gene boşaldı. Doldu, boşaldı. Nihayet, kimbilir kaçıncı şişe açılırken Cemal Bey şu | teklifte bulundu: — Dostlar! Buradan dosdoğru kafeşantana gidelim. o Nasıl mü- kemmel bir fikir değil mi? — Belki mükemmel bir fikiz . Fakat bu gece banir' çök çaliğilk- ğa mecbur olduğumu bilmiyormuş gibi konuşuyorsun. . Bu cevabı veren binbaşı olmuş- tu. Yavere gelince; - Ben.. — dedi — Kafeşan- tüna gideceğime Eden tiyatrosuna gitmeyi tercih ederim. Manakyan kumpanyası bu gece sön temsilini veriyor. — Hangi pi; mış? — Zannederim “Zehirli Çiçek- ler” — Ben onu dört defa seyrettim, Sen beni dinle Kâzım Nami. . Gel gidelim kafeşantana. . Yaver, yarıresmi bir nezaketle teklifi bir daha reddetti: — Beni mazur görünüz Kolağa sı Bey .. Hem “Lola” mıdır,ne karınağrısıdır.. O kadmı dinle- meğe tahammül edemiyorum... Bu muhavere esnasında Hakkı Bey beyaz eldivenlerini ellerine i oynıyacaklar- zatmayın... Sen o Manakyana gi- dersin.. Sen de Cemal, kafeşan- tanı boylarsın. . olur biter. . Ve arkadaşlarınm davranmala- rma meydan bırakmadan güderi bir para çantasından bir altın çı- kardı, masanın üstüne attı: (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: