18 Şubat 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

18 Şubat 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| Birden bire insanda © bir is-| sinin bir kaç senedir tertip et-! yazmaya başladim.. “Güzellik | ( Askeri bahisler Çabuk asker yolla DMilliyet ın umdesi “MİLLİYET” tir. 18 ŞUBAT 1933 İdarehane : Ankara caddesi, 100 No. Telgraf adresi : İst. Milliyet Telefon Numaraları: | Başmuharrir ve Müdür: 24318 iiyetlidir. övündükleri gibi) övün Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matban 24310 LK lığı 4— 7s0 M— Gele evrak geri verilmez — lüddeti geçen nüshalar 10 ku- tur. Gazete ve matbaaya sit BUGUNKU HAVA Yeşilköy Askeri rasat merkezinden alınan malü- Öl yağışlı olacak | elden kuvvetli e hararet 4 ve en az 3 de- ce idi. Ayların bünyelerinde de tim bünyemiz gibi hususi değişik kıymette uzuvlar. Dün arkadaşlardan biri an it. Sultan Hamit devrinde mecliste cahilliği ile maruf Bendeniz çemiyeti rü. 8 © azasındanım! diye ci hakem heyeti azası: Ve hazirundan biri de p vermi: Efendim! vücutte sünnet fedilen azada vardır. | ırda da ilk günler ehem- İktisadi kıymeti dır. Lâkin asıl hünerli gün ayın onundan on sekiz yir- | kadardır. O esnada en ye inanılacak yalanları İlk yan hissi belirir. — Allah Allah yahu! Ge- çen av verdikt Ve nihayet anlaşılır ki üç ay evvel iş... Tediyeyi yaparsınız. Yoksa suyu keser ler, ve sizi Kerbelâya sürer. ler. Makalemin mevzuunu bul- mak için evvelâ dimağımn sükünetini temin etmeliyim. “Acaba su hakkında bir yazı | mevzuundan “icare” ye düşüş- | bekçi, yazsam mı?.” İe zihnimin ken: — Cirrrr! Çıngırak... Bu se- fer: — Siyortacı!., — Ne sigortası?.. Makbuzu getirirler... o Anlayabilirseniz anlayın... 1898735 numaralı poliçenin bedeli imiş.. Bu ne demek?, Ve bir müddet mü. mülâhazsar şöy- üzerinden geçer- nakaşadan sonra anlaşılır ki; | İ eşya sigortası imiş. Müddeti de geçmiş. Şirket size kredi Tabi rirsiniz... önünüzde bem beyaz durur. Kalem elinizde rlaşmaya başlar... Niha- y bir mevzu bulursunuz. “Güzellik müsabakaları”. “Güzellik müsabakaları” hakkında ne &yazılabilir?.. Çook!.. Her şey yazılabilir. O halde: — Curre!. Kapı. Aldırmak istemezsiniz. Lâ- kin kulağınız oradadn — Elektrik parası. Ne kadar yanmı 173 kilovat. Ne?., 173 kilovat.. — Muhakkak saatte bozuk- luk var. Yahu biz kaç lâmba yakıyoruz ki: Elektrikle işle- yen bir şeyimiz yok... Nedir — Evet! Orası doğru amma kime şikâyet edeyim birader. Gözgöze bedava para veriyo- — Efendim şirkete müracat ! der ve parayı alıp gi- der. Kesenin ağzı açıldıkça si- zin karihanız kapanmaya baş- lar. “Güzellik müsabakaları” ser- levha... Alt tarafma gelelim. “Bir kaç senedir, şehrimizde yapılmakta olan...” İyi değil bu başlangıç, belediye havadi- si yazar gil Değiştirelim... “Karilerimizin de malümudur ki Bu da pek klâsik bir başlangıç... ÖfF! ateş bastı... — Cerrerl, — A. Artık illâllah! Para niz bilmem, Ben tahsildarım.. | Nerode da kaldısdı... Evet. | MİLLİYET CUMARTESİ 18 İ mekte olduğu güzellik “müsa- bakası bu sene...” « Crrrer!i — Kim a?.. Hizme | — Birisi gelmii iyor. Ropdesambr ile — dışa- rıya çıkarsmız., Kısa boylu, ü- şümüş büzülmüş bir adam: | — Efendmi! İcare için gel İ dim. İ “Güzellik © müsabakaları” teki mesafeyi bir kere düşü- nün , — Ne icaresi?. — Evkaf icaresi. Efendim lira 74 kuruş... | — Necee? | — (Gülümseyerek) 43 | 74 kuruş. | — Şimdi bu cek miyiz! — Mümkünse. Mümkün dı — İeraen tahsil ed | | 4 lira parayı vere- demek nedir?, Kimin vergi: dir biz bu parayı heden ve: riz?. Kimin hayrma gider şu- nu bana bir anlatsanıza. — Efendim. Bendeniz emir kuluyum. Git parayı iste " der- ler. İsterim, vermezseniz ver- medi derim. Amma icare ne dir, kimindir orasını müdü: | yete sorunuz... madılar yahu!. Ezanlar bil türkçe oldu. Hâlâ Evkaf ye- rinde, hâlâ icare veriyoru: İ diyoruz. Evkaf ilk icat eden İ İmamı azamdır efendi. Bilir | Tani- mam. Bendenizin imamlarla J işim yok. | — Öyle imam değil.. İmamı | azam... — Beyefendi! Parayı vere- cek misiniz, yoksa... — Yooo! Tehtide gelemem. Vermiyeceğim işte! Ne yapa- caksın.. İ — Bağırmayn beyim! Ben İ bağırıyor muyum... Sen bağıramazsın efen- dit — Sen de bağıramazsın öy- le isel, Şrank!.. Kapı kapanır. Me mur gider.. Ve siz içeri girer- sini Haydi bakalım. “Güzellik İ müsabakaları” nı yazınız. Ar- | kadan bir: — Cırerr! daha... Majik si- nemasının el ilânı. Bir daha: — Cirerrl, — Yahu! Bu kapı değil! İ Çalar saat! Hiç durduğu yok. İ Şu çıngırağa bir kâğıt tıkaym — Kuzum efendi! Bu icare | — Hâlâ şu Evkafı kaldıra- b UBAT müsabakaları” oKulaklarımda | bir oğultu.. “Beynim. hamam kubbesi gibi ötüyor.. | Pamuğu çıkardım. İ dünya varmış... Kapı dı Oh! — Cırrer!.. Hemen fırla- İ dım. Hizmetçiye parulayı ver- dim: İ — Bey evde yok). diyecek.. Sırasile, vergi / tahsildarı, liahmer ianesi, ha- lıcı, tereyağcı, manikür geldi- İ ler ve gittiler... - Bir tanesi 15- rar etti Vah, vah! yok... — Hayır efendim. — Ne zaman gelir acaba!. — Vallahi bilmem efendim! Bir emanet vardı da... Bırakın bize verelim.. Hayır kendisine vermek | için tenbih ettiler... Ali Bey Bey demek gönderdi. Ali Bey denilen zatar- kadaşımdır. Kendisine iki sonra iade etmek üzere on eş lira vermiştim, Bir hafta İ oldu görünmediydi. Hemen fırladım. Ümidi kestiğim on beş lirayı almak için kapıya | seyirttim. Gelen adam elime | bir zarf verdi. — Ali Bey gönderdi.. Efen- İ dim. dedi. Zarfı açtım ve o- kudum: “Kardeşim, Senden aldığım on lirayı iade edemediğime pek müle- Hâlâ bu şark icadımda ısrar e-! essirim. Fakat o günden beri | İ hastalanıp evden çıkamadım ki; daireye gidip te para teda- İ rik edeyim. Binaenaleyh ikisi- ni iade etmek üzere cumarte- sine kadar bana beş lira daha vermeni rica eder, gözlerini | öperim. ALI, | Fena oldum. Amma elden ne gelir. Ne yaptığımı bilmi- yerek herife cevap verdim. Peki evde bulamadım dersinize — E mektup nerede derse... — Kendisine verdim. deyi- Kapıyı kapadım ve içe- riye girdim. İlk işim, önümdeki “Güzel. lik müsabakaları” yazılı kâğr- FELEK Büyük Türk ibi, Yasal Ziya Bey dünkü Cumhuriyet. İ te üç dör satırla bana çatmak. | ta devam ediyor: Diyor hi: İ «Acaba Felek Bey de “Ah. met Haşim” in vaktile kendi. si için yazdığı satırlarda be- nimle beraber midir?» Bundan zannederim beş se- ne kadar evvel, İkdam gaze- tesinde Ahmet Haşim Bey ba- durma. | 1933 Bir çok büyük tayyareler yapa rak, bunların içine — bolcs asker lerine saldırtın İ gazı osnasnda akıl tesirli bir surette tatbik e Bu sebepten, cihan kavgası İ tarihinde bunun ancak bir iki kü. çük misaline tesadüf edilebilir: Birincisi; 1910 birinci teşrin ayında ili A bit şark harek - hatlarının 80 kilometre gerisinde İ Kowno muntakasma tayı ile inerek Kowno - Brody demiryolu. nu bir kaç yerinden attıktan yir. mi dört saat sonra kendil, tek rar almağa gelen a uçup kaçmaları; ikincisi de, Filis- İ ön cephesinde gene tayyarelerle İngiliz hatlarınm gerisinde yere inilerek Sina çölünün içinden ge- çen ve İngiliz ordusuna su sevket Sek için yapılan meşhur demirbo- ruyu patlatmaları İleride yeni bir kavgada, düş- manlarını yenmek için © her yeni vasıtayı tetkik etmekten ve sına» maktan yorulup bikmıyan askeri milletlerin son yıllarda meş gul oldukları bir mesele de işte budur Tayyarelerle asker, 6 İ cephane yollamak ve yeti lüzum ve ihtiyacını, son ye yıl içinde duyan Fransızlı ta ve Irakta yerli ayaklarıcılar tarafından hücuma uğramış, çev- rilmiş ve kuşatılmış olan karakol- larına, postalarına ve müfrezele- rine, karadan yardım yetişinciyo kadar dayanmaları için onlara tay yarelerle çabucak erzak, c: ha- ne, ilâç ve takviye kuvveti ul İ ermak suretile bunları helâk İ maktan veya tutsak olmaklan kur tarmışlardır. İ Bu küçük sınamalardan elde edilen muvaffakıyetlerden sonra, mesele tetkik edilmiye hak kazan manda çok uzaklara kadar git- mek hususundaki müstesna kabi- İiyetleri, onların böyle bir işe pek elverişli olduğunu © göstermekte- dir. Askerlik âleminde, bundan ylece istifadeler çıkarılacağı dü ünülüyor: 1 — Malümdur ki piyade kuv- vetleri düşman cephesinin bir nok lasına siklet merkezi yaparak sal- ır. İşte bu yarma yapılan yere lüşmen ihtiyatları © yetişmezden evvel deliği büyültmek © ve düş man ordusunu ikiye bölmek icin delinen yerden çevik kuvvetler i- geriye saldırırlar. Bu saldıranlar, süvari gibi, zırhlı kıtalar gibi bir. iklerdir. İşte böyle bir zamanda, İ tayyarelere bindirilmiş kuvvetler, İ yarılan yerden pek çok © içerive | derinliklere doğru acele sürüle- cek olursa düşman sunun #erilerinden tesir etmek suretile onun parçalanmasını kolaylaştırır > (4) esnasında nı düşmanın cephe- gilizler olmuştur. Bu ordular, Fas | di. Tayyarelerin, pek çabuk bir za | İ çim smamalar yapıldı. büyük bir dırırlar ve orasını delerek yarar» | | m e sald ihtiyatları onu çab İurur ve bocalatır, Bu za üvarinin yardımma piy mak lâzımdır, ki buna Imaz. Çünkü İşte böyle na- bir süvari fırka- 4mm. ayyarelerle gönde- rilecek bir tabur piyade bile ba- zan büyük bir kırmn kaz | sma sebep olur. | 3. — Düşm deki ikmal te: piyade ağır yürür zik bir zam. i tayyare ile | silâh fabrikala an ehemmiyetli | Komedi 4 perdi ve tunelleri yakıp yıkmak mak çok değimli ve fayda ş- tayyareye bindi. rilerek yollanacak iki üç fedakâr | zabit veya küçük zabit | lan bu gibi mühim tesisle rabilir, işi, son yıllarda yalnız as- | keri edebiyatta mi mekle kalmıyor, k askeri memleketlerde bu işler her fersat- tan istifade edilerek sınanmakla ve talim edilmektedir. gilizler, 1932 yılının i ayında, üç büyük tayyare il buçuk gün içinde Kahireden tum'a 70 nefer göndermişlerdir. Bundan bir kaç ay sonra da Nord Hampton Şayr alayına mensup ve yuvarlak rakamla 600 noferden | ibaret üç bölük piyadeyi dokuz a det (Vikers - Viktorya) tayye içinde Kahire den Iraka müşlerdir. Bu tayyarelerin beheri 22 nefer taşımak üzere üç defa uçmuştur. Son defa, Fransız sonbahar manevraları osnasında dahi bu bi tayyareye 25 neferlik bir tahrip müfrezesei bindirilerek (| 'rırmızı düşman taraf ordusunun ge: irilmiş ve bu müf yonlarla nakledilmek- man piyade alayma alayın yü molası e m bir baskın yapmıştır. Maamafih, bu iş, yeni bir tay- yare tipinin yaratılmasını icap et- tirdi. Şimdiki halde “Çabuk as- ker yollama tayyaresi"adı takılan bu tip tayyareler çok büyük hava kuşlarıdır. İngilizler ve Araerika- klar, kendi orduları için yaptırdık ları bu tip tayyareleri il li tatuyorlar, Son da yapılan bu cini metörkü olup 35 mektedir. | | | | ŞAKA SİNEMACI İstanbul Belediyesi Darülbedayi Temsilleri Bugün suvare TTK EE İl tl iht | Halk gecesi - 18,45: Saz Müşerref Han 19,30: Orkestra, (müptedilere mahsus). 20 - 20,30: Karagöz saz 21,30 - 22,30: Orkestra, Ajanı ANKARA, 1538 m. 12,30: Orkestra, 18: Orkestra, rahnak fasli. VARŞOVA, 1411 m ve konseri, 21,08: Operet musiki. si, 23,10: Piyano ile Chopin'in e BUDAPEŞTE, 550 m. 18.05: Opera takımı tarafım ser. 19,50: Telefon memurlarının nnili konseri. 21,05: Tiyatro, Şehir Tiyatrosu at 21,30 da | yi Li m Bugünkü program Fransızca 20,30 - 21,30: Hafız Ahmet B. ve Borsa haberi, saat ayarı. 19: Ajans haberleri, 19,15: Fe 13,15: PIlAk. 17; . 19: Kah serlerinden konser. 24: Caz. dan operetlerden mürekkep kon- i Müteakiben: | 24,50: Dans musikisi, MÜNİH, 532 m. 18,05: Konser, 19,50: Tagan- .- Müsahabo. 2: Gilbert'in eser lerinden 2 perdelik “Mikado” pereti, 23,50: Stutgart'tan: musikisi ViY, (taganni MİLÂNO-TORİNOFLORENSA 18,15: Dans musikisi, 20: Plak, 20, Yeni musi 21: Plâk. 21,50: Kabare. 23: Caz, PRAG, 487 m, 17,15: Konser. 18,58: o Plâk. 19,35: Musikili almanca metriy, 20,20: Bando Oomuzika. 21,2' Gramofon plâ soyabat hati- raları. 23,20: Hal i BÜKREŞ, 394 m. 18,05: Karışık mu Radyo orkestrası. 21,50: Piyano konseri: 22,20: Radyo orkestrası, Ay- lar verilir. İ- on günlük devre söz, na hiç umulmadık bir şekilde | ve sebepsiz olarak hakaret et-| ye, mişti. Fakat sonradan haksız. için gelmişlerse doğrusu çata- | da azaçık rahat edeyim. Yazı rım... Hemen kapıya fırlarsı | yazamıyorum.. nız... Hızla açarsınız... Komşu! © Bir müddet sülünet!. Am- eydan muhare- | Şimdi ay başlarında yani ve hattâ kavga dev. .. Son on günlük derve . it devresidir... ci devreden bir gün yaşa- Dun hizmetçi — Madam biraz sizin ütü. w der. Siz geriye o Yazmağa başlarsınız. “Cüm ma kulağım yine çıngırakta, Acaba kâğıt tıkalı iken de işi- tecek miyim diye! Yazıya biraz daha devam ettikten sonra: lığını teslim etmek kibarlığını gösterdi ve gazelesinde imza- sile bu sözlerini geri aldı. Yusuf Ziya Bey bunu bil- miyorsa kendisinden ! böyle başkalarına söyletip on- ların da başını nâre yakan bir met Haşim Beyin o zaman söyleyip te sonradan tashih zattır. Eğer dediği gibi Ak. | İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi sözlerde hemfikirse ini bu sözleri tekrardan şimdi kim menediyor?. Lâkin, iş ne oldu?. Güzel intihabındaki isabetsizlik da vası nereye gitti?. . huriyet refikimiz bir kaç sene- dir...” Refikimiz demek pek| yerinde değil.. Handise biri! rimizin gözünü oyacai Bö; le refik olur mu? Mürsiliği bırakalım da başka bir tabir bulalım: “Cumhuriyet gazete. lir. Çabuk infial eden bir sat olan Ahmet Haşim Beyi o za- man bu Yusuf Ziya Beyin a- : İ lehime tahrik ettiğini — Çıngırağı işitemiyoruz.. | İkdamın esaslı bir rüknü o va- Kâğıdı çıkardık. Bu sefer) kit söylemişti. Yusuf Ziya kulağıma pamuk tıkadım.. Ve | kendi söyleyemiyeceği şeyl - Güm, güm güm.. diye ka- pıya vuruluyor... Açtık. Ek- . İçeriden protesto etti- Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz. 4 N Sigortaları halk için müsait şeriti havidir. Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Tel: Beyoğlu : 4887 12 “Ben elimde kalem, önümde ız kâğıt, “Acaba ne yaza- da soğuk olmasın!" diye en kapı çalınır. Açı- lizmetçinin se: Su parası için gelmişler. Fe. illiyet'in edebi romanı: .MAKE Garson. . Hesabı gör. ika sonra Kapalıçarşı- geçen üç arkadaş, tramvay nden Tahtakaleye © ulaş ulunuyorlardı. Orada biribir- selâmlıyarak ayrıldılar. Hak yan sokaklardan birine dal- olağası ile yaver, gerisin ge- dönerek yavaş yavaş yürüme- dılar, we Bunlar, her akşam yemek yedik i “Apti” nin lokantasına gidi. DONYA Aşk, Kin, Politika ve Kan. Müellifi : Nizamettin Nazif aereakanaeseesenesaktesesez rafta, hamallar bir tarafta başbaşa vermiş konuşuyorlar, gelecek yol- cuları bekliyen sabırsız şebirliler asabi asabi dolaşıyorlardı . | çoktu, Kimisi hamallara küfrede- | rek, kimisi yere düşürdüğü bir pa- keti kalabalık arasında ele geçir- meğe savaşarak istasiyondan uzak laşıyor; bazıları ise hiç telâşsız oturdukları yerlerden kımıldan. | mıyarak istasyonun tenhal bi nı bekliyorlardı. az Bir kaç dakika sonra bur da hareket çecrigörüldü. Dana nefes almadan bağrışan otel sarlarına işaret etmiye başladıl Bir çokları “Grand Otel” mek istiyorlardı... O kadar ki bir kaç dakika içinde önüne yığılan bavullarla v. sında bu 0- telin simsarı diri diri gömülür gi olmuştu. Bereket versin hameli ra. . Derhal koşuştular ve valizle- di kapıştılar da zavallı simsar ne- es miş olduklarını bilseydi, otele git mezden evvel mutlaka Vardarka- ps karakoluna uğramıya lüzum hissederdi. Çünkü bu iki adamın gözlerinde, bir şeye karar vermek için çok düşünmiyen ve en kanlı bir kararı tatbik etmek için zerre kadar tereddüt duymıyan insanla rm enerjisi parlıyordu. Birisi kafasına uzun püsküllü. kalıpsız, sipsivri bir fes geçirmiş- t. Yakışıklı bir adamdı bu..Fa kat pek kılıksız, £ kıyafetsiz bir haldeydi. Diğeri ise Bektaşi tari- katine mensup bir dervişti, Sivri fesli arkadaşının gömleği neka- dar kirli ise bunun başındaki “sik ke” yi (9) saran ince beyaz örtü de o derece temizdi. Bu iki arkadaş bir kaç saniye kadar gözlerini arabanın arkasın- dan ayıramamışlardı. Neden sonra adam dalgadan yeni uyanan bir esrarkeş ağırlı ğıyle kafasmı dervişe döndürdü. Bir an gözgöze baktılar. Faytonlar, üç atlı büyük lândo- lar, caddeden biribirini kovalar gibi bi geçiyordu. Az evvel istasyonun tahta parmaklık ları önünde yığılı duran kalabalık (Devamı var) bavulları başka bir araba ile geti rirsin. , Benim odam ayrıldı de- ğil mi? Pek tabii Nazif Beyefendi. Simsarın fevkalâde (o hürmet göstererek konuştuğu adamı, Dra- malı avukat (Nazif Celâleddin Beyden başkası değildi. Avukat Selâniğe her gelişinde Kolombo oteline iner ve — m bir m olduğu için avuçdolusu par — federdi. Nitekim yeşil kâğıdı u- zatır uzatmaz elini yeleğinin ©*- bine sokmuş ve simsarın avucuna altın sıkıştırıvermişti. Kolombo” nun adamı yerden bir temennah alarak bu Ocömet müşteriyi selâmladı ve akıbinde bagajların — bulunduğu furgona doğru koşa koşa uzaklaştı. O za- man Nazif Bey trenden inmesine yardım eden adamın koluna geçe rek ölçülü adımlarla ve vikarlı bir yürüyüşle istasyondan çıktı, Bir iki dakika sonra körüğü a- on caddelerin kalaba lığı gi iyerek, dörtnala Ko. lombo oteline doğru yollanmış bu lunuyordu. Eğer Nazif Bey faytona biner- ken, istasyon önünde duranlardan iki kişinin kendisini endişeli na- zarlarla süzdüklerini, kendisi ta- — Al şu bileti. Ben bu efen- rafından görülmemek için ihtiyat- diyle birlikte otele gidiyorum.Sen | lr davrandıklarını ve hattâ gizlen inerlerdi. Çünki kafeşantanın ya- mbaşında duran bu otel, kafeşan- tan kızlarının geceyarısından son- ra koridorlarda dolaşmalarına ve müşterileri ziyaret etmelerine mü- saade edilen yegâne oteldi. Kolunda Grand Otel bandırolu nu taşıyan simsar, işte bu kafileyi peşinde sürükliyerek uzaklaştık- tan sönra idi ki avcı elbisesi giy- miş, başı kasketli ve gözlüklü bir adam yataklı vagondan atladı ve gene o anda vagonun o kapısında beliren redingotlu bir adam e- linden tuttu, inmesine yardım et- ti. Kolunun altında çok © kabarık bir maroken çanta taşıyan redin- gotlu adam, hafif bir reveransla karışık; — Teşekkür ederim.. — dedi — Tren geldiği andanberi bulun- duğu yerden kımıldanmıyan Ko- lombo otelinin simsarı davet edil- mesini beklemeden bu adama doğ ru koştu: — Hoşgeldiniz beyefendi. . Redingotlu bir tesekkür de bu- na ikram etti, — Bağajdan alınacak bir şey var mr efendim? - Evet... Ve elinde tuttuğu yeşil bir kâ- ğıdr uzatarak ilâve etti: im- lar, Tren garda durduğu zaman bu kalabalık itişe kakışa © vagonlara hücum etti, Lokomotifin bacasından fışkı- ran dumanlar, iyi (kapanmamış “valf” lardan kaçan buharlara ka rışıyordu. Az ışıklı istasyon birden bire koyu bir sis altnda © kalmışa dönmüştü. Kompartrmanların açılan kapı larından hamallar bavullara, çan- talara saldirırlarken birinci mev- ki arabalar önünde simsarlar avaz avaz bağırmıya başlamışlardı: — Grand Otel — Emperiyal — Kolombo. . — Otel Emperiyal, . yanaal! — Kolombo.. dı. olcudan biri ve bir yolcu Bu saatte “Vardarkapısı” Se- in en kalabalık veen canlı lerinden biri Çünkü İstan- İdan gelen (konvansiyonel bu i Btte Selâniğe ulaşırdı. iki İstasyon her zamanki gibi, bir kovanı gibi uğulduyordu. Ara- lar gırtlakları (o yırtılırcasma tırıyorlardı: Vardaa! Vardaa! , yeşil ve kırmızı lâmbalı i geliyor, dördü rları bir ta i. Sıfır numara kalıba vurulmuş feslerinden ve kozmatikli bıyıklar rmdan belli idi ki bu müşteriler bovarda insanlardı. Bunlar giyi- nişleri ile saçlarının kesiliş tarz. ları ile, önleri çok kapalı yelekle. rinde sallanan altın kordonlar ve iskarpinlerinin bol bağlanmış pa- piyon kravatları andıran ipek “fi yonga” larile yüz aynalı bir odada dolaşan tek adama benziyorlardı. Dedik a, bunlar hovarda insat lardı ve Selâniğe bovardalık için gelenler bep bu “Grand Otel” e Emperi- (*) “Sikke” Bektaşi dervişler rinin serpuşu, p

Bu sayıdan diğer sayfalar: