6 Haziran 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

6 Haziran 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

*© yıldızlardan bir ışık ta desem boş. 4 İ Bir ölünün arkasından j Haşim'i Gömdükten Sonra © Haşimi gömdük. Dikenli yabani 3 otları çiğneyerek, taze kabirlerin W üstünden atlayarak, biribirine ke- © hetlenmiş eski mezar taşlarına tır- © manarak onu bir çukurun dibine © kadar götürdük ve döndük. İşte | hepsi bu. Haşim gitti. Fakat bu gidiş ve bu dönüşte ne anlatılmaz bir facia seziyorum ki “insan dili bunu beşeri kelimelerle mümkün değil anlatamıyacaktır. “Yemin ederim ki bu hissi en güzel © anlatabilen dün onun kabrinin üs- tünde uçuşan leyleklerdi. Kazma seslerine karışan hocanın duasına cevap veren leylekler. Bunlar Ha- şimin leylekleri. “Pürhayal” ley- ekler ki her biri gittikçe genişli- yen, ummanı andıran göllerden, Haşimin göllerinden kalkarak Ha- şimin cenazesine gelmişler. Uçuşa uçuşa hepsi birer mersiye okudu- ; lar. Onların takırdayan gagaları nın sesleri, işte dün en güzel, en W beliğ hitabe bunlardı. Sallanan 5 servilerin en yüksek dallarında © her biri bir yuva kurdu Vebiz, © Haşimi bu leyleklerle yanlız bırak- tik ta döndük. Haşim, leylekler ve sükün. Şim- «di gece gelecek, mezarlık geceleri- © nin bu simsiyah renkli nescinde © onlar başbaşa ve konuşmaksızın © konuşacaklar, ... Şimdi matbaa mürekkebi kokan © odaların tozlu masalarında çakı- lar, Yaberlerin kurşunlarını sivrilt- ti. Sülolar dolduruldu. Gazeteler- de her sütun sahibi, her yazıcı, her ona bayılan, her ona meftun, her arkadaş, her dost, onun için yazı yor. Onu düşünüyor ve ağlıyor. Bu boş ve tesellisiz izler, kalem oyun- © “ları, marifetler, her gözyaşı, her “ıztrap onun yokluğu yanında ne il ; diyeyim bahrimuhitte bir katra, ormanda bir yaprak, gökte sayısız. Gene boş. O yok, o dönmedi. Ve © bir daha da dönmiyecek olduktan “© sonra hepsi hiç, hiçin hiçi. İÇ Genco, gecenin yalnızlığı ve © sessizliği içinde leyleklerle başba- m p .. Bu işin tesellisi yok. O ka © “dar coşkun, taşkın bir insanm © bu sükünuna tahammül edebilmek güç şey. Gürültünün, kavganın bu ansızın duruvermesi, susuverme$i acı, feci inanılmıyacak ve kolay kolay alışılamıyacak şey.Gerçi şim di kulaklarımızda uğultusu var. Yarın belki, belki değil muhakkak o da silinecek, fakat Haşim, bugün © başlıyan sükünunu hiç değiştirmiye Truva Hafriyatı İlim bakımından büyük bir ehemmiyeti var © Ankara'da T. D. T. Cemiyeti- nin çalışmalarına iştirak etmiş o- lan Rus âlimlerinden Prof. Mar, bügün İzmir'e (gidecektir. Prof. Mar İzmir'den Efez ve Bergama » harabeleripe oradan da asarı ati- ç ka tetkikatı için Girid'e gidecek- “tir. Prof. temmuz nihayetine ka- dar Rusy: dönecektir. Mar, Truva harabelerini ziyareti hak- © kında bize şu beyanatta o bulun- — muştur : — Truva (şimdiki oismile Hi- © sarlık) harabelerine yaptığım se- yahat bende çok iyi imtibalar bı- yakmıştır. Burada Prof. Bledena'. © nin idaresi altında, hükümet namı “na Salâhittin B; in iştirakile asa- “rı atika aranılmaktadır. Evelâ şunu söyliyeyim ki, tesadüfi olmı- yarak Truva'ya yaptığımı bu zi- — yarette gördü im Türkiye — tarihi ilimlere karşı gösterdi Jâkayı ispat etmektedir. Truva'da yapılan araştırmala- ra verilen ehemmiyet, Vali Sırrı B. den başlıyarak en basit amele- ye, ve âlimden talebeye hatta yeni türk yazısı hatasız okuma- ğı öğrenen mektep talebesine ka- dar herkesi buraya toplanmıştır. Burada yapılan araştırmalar yalnız Eğe medeniyetini değil bü- cek, bu elim ve inatçı sükütu mu- hafaza edecek. Konuşan, yürüyen, çoşan, hay- kıran, taşan, patlayan, gürleyen, yırtılan bir insanın birden stop e- den bir makine gibi bir lâhza için- de duruvermesi düşününüz, O konuşmayacak ve coşmayacak. Ha şimin konuşmamasını. bilir misi- imi ik eseri mec- Haşim bir iz Bunu siz benden çok daha iyi bilir ve tak- dir edersiniz. Fakat Haşimin mec- lislerinde, Haşimin sohbetleri bun lardan aşağı kalmıyacak, bunlar kadar, belkide bunlardan fazla kıymetli, değerli idi. Hemen her gün, her istediğimiz. dakikada Haşimin kitaplarını açıp okuyabileceğiz. Fakat Haşimi bir daha dinleyemiyeceğiz.. Şimdi an- latabiliyor muyum ki niçin bu işin tesellisi yoktur? Bu ölüm her ölüme benzemiyor. Bu yokluk, bu boş- luk, bu ölüm, hakiki ölümün ta kendisi. es “Çocuklar bugün derse girmiye- lim, Haşimin dersi var.” onu kız- dırmak, çıldırtmak için on beş se- ne evvel bu yazınm altımda oku- duğunuz kahrolası imza sahibi Gü zel Sanatler Akademisi koridorla- rında arkadaslarmı kışkırtır ve o- nu dershanede boş sıralarla yapa- yalnız bırakırdı. Onu üzenlerden, öldürenlerden biri de benim. O bana kızar, küfür eder ve severdi. Bundan birkaç ay evvel Alman hastahanesinde karşismda beni ter biyeli, uysal, hürmetkâr ve müşfik görünce gerçi bu hırçın, yaramaz talebesini kucakladı alnımdan öp- tü amma, Onun benden, dostların- dan ve herkesten beklediği şey bu değildi. O iğnelenmek, hırpalan- mak isterdi. Yaşadığını, hayatta ve kuvvetli olduğunu ona anlat- mak için mutlaka onu ısırmalıydı. Onun en çok sevdiği insanlardan biri idim. Onu ziyarete gidenler, hepimiz sirkte bir arslan seyreder gibiydik.. Öleceğini o da, biz de seziyorduk. Bu feci şeydir.. Ölüme doğru sarkan insanlara karss hası ilişimiz vardır. hare- ket, bir mersiye, bir dua okumak- tan farksızdır. Muhtazır bir insan la hırlaşmak ta kabil olmuyor. Ne yapalım âlemin nizamı böyle. ... Haşimin sevdiklerine ve sevme- diklerine karşı indirdiği en büyük darbe ölümüdür. Elf NACİ tün cihan medeniyetinin nasıl in- kişaf etmiş olduğu meselesini hal- ledecektir. Romalılar ve Yunanlılardan ev- velki anlara ait,lengüstik me- selelerinin tetkikinde, anahtar hiz m: *ni görecek, ölü lisanlarda ya- zılmış birçok vesikalar Türkiye. de her yerden ziyade vardır. Filhakika Lidyalılara ait yazı- | lar, ölü ve Asyai bir lisan olan Lydna dilinin, Avrupa dili olan Etrorya lisanı ile rabıtası hakkın- da bir anahtar hizmetini görmek le kalmayıp ayni zamanda Türk dilinin tarihi hakkında da bir a- nahtar hükmündedir. Şimdiye kadar yapılan araştır- yalar sayesinde Romalılar ve Yu nanlılar tarafından yapılan inşaa tn altnda kılan ilk tabakalar | kaldırıldıktan sonra yeni tabaka- Jar bulunmuştur, Araştırmaya ne- | zaret eden heyeti bugün gördüğü işlerin, fikrimce, çok ilmi bir e- hemmiyeti vardır, Truva harabele rine ait intibalarımı size anlatmak için şu darbi meseli hatırlatırım: ““Napoliyi gör ve öl ” Ben de Tru va'yı gördüm fakat şimdi yaşa- nal isterim, çünkü asırların ara- sından bir hayat rabıtası Tükki f yi Truva'va bağlıyor.” | İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanında 5 Bulunmayan şehirlerde ecenli aranmıktadır. > Tel: Beyoğlu : 4887. 3255 MILLIYET SALE 6 Alışkanlık!.. Mevsim, kadın kıyafetlerini dekol- teleştirdi. Yarı çıplak vücutlara tek- avuştuk. Dün bir arkadaşla Ye. | stahane caddesinden geçerken ö- | şın bir kadın peyda ok du. Denilebilir ki üzerinde elbi mma bir şey yoktu. Gelişi gözel re sarılıvermişti. Arkadaşım kolumu dürttü: — Erkek kısmı sarışına bayılır, de- ğil mi? Anlamamazlığa geldi — “Milliyet” in tefrikasından mı bahsediyorsun? — Hayır, canım. Şu önümüzdekin- den!,. Omuzlarımı si — Bana ne, — Amma, bak... Ne güzel kadm. — Olabilir... — Bu kadar lâkayıt oluşuna hay- ret ediyorum... — Ben de sönin bu kadar kendin. | den geçişine hayret ediyorum. Güldü: ? — Ya, bundan on beş sene evvel | yolda bü kıyafette bir kadına rastla- saydın..: — O iaman başka... Bugün başka.l Biz artık, çıplak kadına kanıksadık a çocuğum. Sonra anlattım: — Sen, galiba fıkrayı bilmiyorsun, Hani, herifin birine “teres?” demişler de sırt üstü düşüp ölmüş. O sırada bir Bektaşi derviş geçiyorm — Aman, efendi hazretleri. Gel, yetiş... Zavallıyı belki nefes eder kur- tarırsın., demişler. Derviş, yavaşça sokularak sormuş: — Ne oldu bu cana? Teres sözü ağrına gitmiş. Yüre- gine indil — Siz çekilin bakayım.. Derviş, yerde yatanm kulağına eği- lerek on dakika kadar, bir şeyler mi- rıldanıp durmuş.Herif, aksırarak dop- | doğru ayağa kalkmasın mı? Herkes merak içinde: ! — Aman, efendi hazretleri, nasl | keramet izhar buyurdunuz da | ölüyü dirilttiniz? diye sormuşlar. Derviş gülerek: z — Bunun kerametle filân alâkası iründe kimse- rip kişi idi, Kendisine teres denil duyunca fenalaşıp yere düştü. kulağına eğildim: On kere, yüz kere, beş yüz kere “teres., teres., tercs., te- ...." dedim. Alıştı. Yavaş yavaş kendine geldi. Şimdi, bütün İst yüzüne “teres” diye bağırsa umurun- da bile olmaz! Ve çekilmiş, yürümüş. Kıssadan hisse: Biz de bu bayılan adama benziyoruz. Eskiden bir kadın yüzü il yi nâdir temaşa bizi bayıltmaya kâfi ig0- ilrdi. Kulayımıza Bektaşı derviş gibi “kadın. kadın. kadın... kadınız”"diye bağıran olmadı amma kadını karkımız. da yarı çıplak görmeğe başladik've senin anlayacağın alıştık azi- vegi M. SALÂHATTIN Kadın Penceredeki saksılar Apartıman veya evlerimizdeki pencereleri saksılarla (| süslemek fena bir şey değil. Yeşilliğin ve çiçek renklerinin gözlerimizi ruhumuzu okşaması şayanı arzu bir şeydir. Ancak pencere ve bal- kon kenarlarına sıralanan saksıla- rın kayarak aşağıdan e geçenlerin başlarma düşmesi gibi hiç arzu €- ar. Hal- buki bu mahzuru bir çivi il | dan kaldırmak elinizdedir. Çiviyi saksıyı koyduğunuz yere çakınız ve saksmın altındaki deliği bu çi- vinin üstüne oturtunuz. Bu suretle saksının aşağıya düşmesi ihtima- li yüzde doksan azalır. HAZIRAN: 1933 | SANAT Il Şiirde yapmacık Bedbinlik Şiire yeni başlıyan heveskâr- larm yazıları yapmacık bedbinli- | Zin en güzel misalleridir. Henüz | mektep sıralarında oturan, bu se- beple gündelik ekmeğini düşün- mek mecburiyetinde olmıyan, ha- yatın belki en mes'ut ve sıkmtı. 8iz zamanmı yaşayan gençler, ya- 71 yazmak için kalemi ellerine al dıkları zaman, etraflarını, derin bir kuyunun içine kazara düşmüş bir insan kadar karanlık ve kor- kunç görüyorlar. Henüz lanıma- | dıkları aşkın ve hicranm ıstırapla | rından, henüz yalnız güzel taraf- | larmı gördükleri hayatın manasiz lığınden, henüz daha omuzlarına | almadıkları yükün ağırlığından şikâyet ediyorlar. Genç şi kürınm estetiğinde güzellik, tuhaf bir görüş neticesi, şikâyet ve göz yaşmda en ülvi mertebesini alı- yor. Mecmuaların beveskârlar sü- tunlarını karıştırınız, neşeyi, azmi, yaşamak zevkini ve sevginin tat- İslığını terennüm eden bir tek sa- tir bulamıyacaksınız. Bu yazılara bakarak, sahipleri olan geçler hakkında âcele hi kalkışmaymız. Çünkü yarınki nes lin müthiş surette bedbin, septik ve ümitsiz yetiştiği neticesini çı- karırsanız hükmünüzde yanılmış olursunuz.Bu hal her zaman ve her devrede böyleydi.liselerin edebiyat dersleri bu günkü şeklini muhafa- za ettikçe, edebiyat hocaları va- zife ve mes'uliyetlerini hakkiyle | idrak etmedikçe her zaman ve her devrede böyle olacaktır. Divan €- debiyatımız, kısmen Nedim müs- tesna, sadece şikâyet ve eninden ibarettir. Halk edebiyatımızda da neşeli parçalar pek az bulunur. Edebiyatı cedide, Fikret kısmen müstesna idealsiz ve bedbindi. Milli edebiyatta bu korkunç bed- binlik silsilesi nihayet bulmasa bi- le korkunçluğundan çok kaybe- heves- | üm vermeğe | der, Genç talebe, önüne, şiirin en | güzel nümuneleri diye sürülen parçalardaki şikâyet ve feryatları gördükten sonra, yaşmn icabı taklitçiliğile okuduklarınm güzel- liğini değilse bile bedbinliğini yazdıklarına aksettirmiye çalışır. Yaratıcı bedbinlikle yapmacık bedbinliği birbirinden ayırdetmek lâzımdır. Istırabı tasvirde en faz- la muvaffak olan Dostoyefski'nin bedbinliği, O insanı hayata daha kuvvetle bağlıyan, insanda bir i- deal uyandıran bedbinliklerden dir. Yaratıcı bedbinlik, taklidi im kânsız olanıdır. Onem içindir ki ! Dostoyefski'nin - eseri yaşayacak- tır, Ve onun içindir ki yapmacık bedbinliğe misal olan pek çok ro- mantiklerin eserleri devirlerile be- raber ölmüşlerdir. Bugün, şiirde şikâyet ve gözya- 91, tahammül edilemiyecek kadar | bayağı ve iğrenç bir hal alıyor. He | lehicran ve vefasız sevgiliden şikâ yeti terennüm eden şiirler şimdi ba naliteye misal olarak gösterilebi- lir. Romantik şiir dişi idi. Yirmin- ve haykıran, edebiyata yeni bir du- yus ve yeni bir görüş getiren şiir- lere güzel der. Gençler, mektep sıralarında öğ- rendikleri hatayı tashih için ne ka- dar sene sarfetmek mecburiyetin- de kalıyorlar. Bugün yirmi beşle otuz arasında olan şairlerin tekâ mülünü takip ediniz. Herkes gi hicrandan bahsederek ölmüş sev- giliye mersiyeler, muhayyel sevgi- liye mısralar yazarak şiire başlı- yan sanatkârm, yaşı ileriledikçe ve kültürü arttıkça daha az bedbin- leştiğini,yazılarına daha fazla er- keklik ve gurur geldiğini göre- ceksiniz. Fakat ayni sanatkârların hayatı, şüphesiz ki © şiirlerindeki tekâmülle tam bir zıddiyet göste- rir. Her halde yirmi beş yaşmda hayatla mücadele eden, hayatın bin türlü sıkıntısma göğüs geren adam, mektep sıralarında koşup oynıyan, kahkahalarından geçil- miyen neşeli ve mes'ut çocuk de- ğildir. Edebiyatı, bugün sarmış olan, yapmacık bedbinlikten kurtarmak için mekteplerde okünan kıraat ve antolojileri biraz daha sıhhatli ve gürbüz yazılara tahsis etmek lâ- zımdır, Bu işte edebiyat ancunia de hocalari- İ birsi ————— Hikâye İş arayanlar — Alâ. Ne iş yaparım? — Marangozluk, — Al. Ne tarafta oturuyorsun? — Zeyrekte. — Alâ. Kaç yaşındasın? | —Otuzbeş, — Âli, Lisan bilir — Hayır. — Alâ, Marangozluğu neden ter- kediyorsun? istersin? — Kırk beş lir; ; — Alâ. Pazartesi günü saat gel, — Peki, Fakat müessesenizde kâ- tipliğine beni kabul ediyor musunuz? — Canım sana pazartesi günü sa- at onda gel diyorum. — Beyfe: — Fazla lâf istemem. Hasan, yazıhaneden çıkar. Beyfen- di gerinir. onda Hasan bir iş iâtiyor. Beyfendi pat- rondur. Bir müessesenin sahip ve mü- dürü. Müessese: Müstahdimin Id: hanesi. Marangoz kâtip olmak yor. İş arayanları boş çevirmemek mü essese sahibinin prensibidir. Pazartesi günü saat on. Hasan müesseseden içeri İ fendinin başı kalabalıktır. ler koridorlarda nöbet bekliyor. san da sera beklemeğe gecikmeğe başlar, bir türlü kendisine sıra gelmiyor. Beklemekten usanır ve birden düşünürki kendisi bu müess0- seye kâtip olarak geliyor. Kâtip mü- dürden sonra gelen oldukça mühim bir mevki, Hizmetçileri şöyle yararak müdürün yanına girer. — Beyfendi.... demeğe kalmadan beyfendi. — Ha. Der geldin oldu. Perşenbe günü saat onda İşe başla. senin işin gel, derim efendim. ii Hasan çıkar. Beyfendi gerinir. fendinin başı bermutat kalabalıktır. Hizmetçiler koridorlarda nöbetbekli- ye. Artık bu det lü görerek kalabalığı ya in yanma sokulmak ister fakat bu defa bir kadın — ki mutlaka iş a- ramuğa getmiş Bir Kizmetçidir. — Ö-. nüne geçerek — Dur! Der. Biz de insanız. Bekli- yoruz. Hasan bakar. Kıvrak; dilber | bir genç kız. Hatırlar ki geçen defa geldiği za- man da bu nazarı dikkatini celp et- mişti, Bir köşecikte büzülüp iş arama- ğa gelen hizmetçilerle beraber sıra bekliyordu. Kızın hareketi o kadı katidir ki Hasan bir adım bile atmağa kendinde bir kudret göremez, olduğu yere muhlanır kalır. Ve gözünü kız- dan ayırmaksızın sıra beklemeğe ra- zi olur. ... O gün bir türlü sıra gelmez. Oda gözü meftunane o genç kızda müdü- rün gittiğini bile gö Kızla birlikte dışarı çıkarlar, Ara- larında kısa fakat kolay bir anlı olur. Bir pastacıya otururl, Dilber ve kıvrak kız Hasanı kendi. ve bağlar. Hasan ertesi gün idareha- nede buluşmak üzere ayrılır. O gün müdür gelmez birlikte gene aynı pas- tacıya giderler geç vakte kadar konu- şurlar Hasan artık âşıktır. Geç vakit. Kız Kadıköyünde oturu- yor. Vapur kaçmıştır. Geceyi bir otel- de geçirmek lâzrm. Sabahleyin birlik- te idarehaneye giderler. Müdür has- ta gelmemiştir. Gene birlikte çıkar- lar ve ayrılamazlar. Bir hafta sonra Beyoğlu Belediyesinde Nikâh Memuru onların akitlerini icra eder. Evlenirler. ... — Hasan! — Nevar? — Sen idarehanede ne arıyordun? — Seni, Sen ne arıyordun? — Ben de ... Bir sene sonra Müstahdimin İdare- hanesine Hasan ile kıvrak ve dilber kız birlikte giderler ve yavruları için nine ararlar, bir vazife düşmektedir. Edebiyat ve türkçe hocaları, talebelerinin kendilerine gösterdikleri yazılar- da, ilkönce, bu yapmacık bedbinli- ğe itiraz ederek, bunun manasızlı- ve hem de yazan için zarardan baş- ka bir şey olmıyan gözyaşlı şiirle- ri mecmuaya koymamalı ve sahi lerine de daha sıhhatli yazılar gön dermelerini ihtar etmelidirler. Elimizde olan her vasıtadan is- tfade ederek, gençlere, yapmacık bedbinliğin edebiyat ve güzelliğe düşman olduğunu anlatmıya çalış- r NABİ Allah ömür versin, teşekkür €- 83 üncü liste ANKARA, S.A.A. 1.— MUAMAZA 2 Muvaffakiyet 3 — MÜVAKKAT 4— MUVAZENE 83 numaralı Listet &— MÜKERRER 8. — MÜLÂHAZA 10.— MÜLAKAT 1.— MÜMANEAT $— MÜFSSESE © 12 — MÜNAFERET 6— MUKAFAT . 13— MÜNAKAŞA 7- MÜKEMMEL 14— MÜNAVEBE m — Gelen karşılıklar 81 inci liste a: şarlatanlık, yanıltmak b #te söz söylemek, doğruya yakm başlangıç ile kiyas yapmak, ruyu saklayıp olmamışı doğrudur “di- ye dırlanmak boşuna lafatmak. Mug- İnk: anlaşılınası güç, çetin, kapalı söz, iş için kullanılır ise zorlu, pürüzlü de mektir, kök denilişi (kapanmış, kapa 1s) demektir, karışık, zor. © Müka- yele: sözleşmek keşişmek. Milkayese: ölçülemek, ayarlamak, © vuruşturmak yuruk, iktizalanmış, iktiza şeyin icap ve saya buyuruğu. Muktedir: güçlü, elinden iş gelen, de- len, değerli, bilğili, beçerikli. Muha- cir, Muhaceret: yurdundan, göçlendir- mek, balurulan yeri bırakıp ve barkından ayrılmak, bir yerden eli- iğini keserek başka bir yere göçmek; Muha- eden, Muaz saçmalamak, için ve y doğ- erinden 1 demektir. cir hicret ve mubaceret edici, yurdunu bırakıp oçluğu ve çocuklarile r ölkeye göçüğ giden; di- yavlar tarafından alınan larm oradan başka yere göçmesi: yerin de rauhaceret ve muhacir — kullanidır. rumeli miuhaciri gibi göçkünlük. Mu- sibet: kaza, bel felâket.dert götülük. tipkilik, benzeyiş eşlikler- me, denkleşme, uygun olmak, uygun bulunmak, ik. Mütalda:. düşü" nülmek, istek, yaziya itaba bak- mak, kitab okumak, rey. A k, itaat etmek. M ü sözü doğru olmayan. Müva- doğrusunu gizlemek. Müzat: sit korşu koyan (enli zati teaffün), karşılık, tersleyen . Göztepe Haznedar oğlü” Baha Mütabakat ve Bugünkü program “isrannin. den 1830 Gramofon 19,00 Franazren ders Çİlerlemiş ©“ anlara mahsus). 19,30 Alaturka saz (Cemmet hans) 2000 Alaturka saz (Necmiye HJ, » 20,30 Alaturka ser ÇNibal Tevfik 18, 18,0 1900 19,30 2000 Hanim), 7030 ,, 2130 Alaturka sez (Eftalya Hane arkadaşları). 2100 Gramofon, ğ itibaren: Ajans, Born baberleri sani ayarı, il 2150 z2w . ANKARA, 1538 m, 1230 » Gramele, 18, Filarmenik örkertra: Besiheven verture Eşment Geerine Faniaisis Les yantal. 1845 £ Alaturka sax 190 » Dana murikiri. 20, “1 Ağam haberleri VARŞOVA, 1411 m. 13,415; Plâk. 1,08: Plâk. 13 Orkestra ko: 19: Hafif musiki ve dans parçaları, 20,30: sahabe, 21; Beserimakinin ererlerinden ( Ş5 iümindeki opera, 24: Dana maslkis. MUDAPEŞTE, 560 ma. 3 1025: Piyano konseri, 21351 Mac sarkıları, 2248. Oyera orkestrası kont 2415: Florin pastahamesinden maklen masikisi VİYANA, 518 m. 2015: (İlkbahar) isimli senfonik bir 2145 Memleket saati, 23: Haberler. 2: Badapeyteden naklen Sizan mesikisi, MİLAN - TORİNO - FLORANSA 20,45 Pik. — Sözler. 21; Haberler. — 21,20: Karışık konser. 21,05: Dantenin larını güftelediği (Hölle) den parçalar. PRAG, 488 m. 2045: Şarkılar. 2125: Piyano sanatları, Prag radyo orkestrası (Solist sanatkâri iştirükile), Z1A0: Zamana ait kuntor ko ROMA, 441 m. 21/20: Taa. 21,30: Spor haberleri. — tenkiben senlonik komser. — Dame musi LÂYPZİG 280 m. 21,30: Sigtrir Waymer sazti (Senfenik ki si berler. — Richard Wagı eserlerinden plâklar. ABONE ÜCRETLERİ Türkiye için Hariç iç Mel © ENE ği üzerine dikkatlerini çekmeli, | mecmua sahipleri de, hem okuyan | evrak geri verilmez — Müddeiİ halar 10 kuruştur — Gazete YERE müdiriyate MÜ inların GUNKU HAVA merkezinden “E hava er buluğ gür mütehavvil ölerek 5-6933 tarihinde hava tazyiki 750 © limetre, en farla srcaklık 19, en ax 13 İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: