21 Temmuz 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

21 Temmuz 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

lm « MİLLİYET SUMA, LI b Z. 1933 | İktisadi bahisler : | İM KAYE ESİH Hİ Şimendifer ve Sanayi Erzurum hattı inşası münasebe- tile... Şimenditer bir memleketin sa: | nayileşmesinin esasmı teşkil eder. Kısası, demiryolsuz sanayileş- me olamaz. Bir memleketin sana- yileşme derecesi ise, hatlarının u- zunluğu ve şekli ile anlaşılır. Hatlar sırf askeri veya sırf ik- hsadi veyahut askeri sanayileşmi. ye hizmet edici şekilde inşa edilir: Sırf iktisadi olan inşaat, dahil- deki zirai ve madeni istihsalâtı sa hillere sevk ve ihraç içindir. Bu gibi demiryollar ( hattımüstakim klinde ihracat limanlarından da İildeki tihsal mahallerine doğru isal edilirler. Fakat bu hatların biribirlerine amudi bağlantıları yoktur, Son şekildekinde ise, “strate- ji noktadan maada, memleketin mühim iktisadi merkezlerine yer- leşen ve yerleşecek olan sanayiin istikbali nazarıdikkate alınır. Çün- yerli sanayi, yerli mevaddıipti- işliyeceğinden ve mamulâtin büyük kısmını gene dahilde sarfe- deceğinden, husule gelecek müba- delenin temini için — büyük şef- lerimizin de takip buyurdukları program gibi — ancak balık aği şeklinde inşa ettirilecek bir şebe- keye ihtiyaç vârdır. Bugünkü nasyonalist iktısat devrinde ancak - sanayiimiz bize * buhrandan kurtulmak imkânını ve- recektir. Sonra (ihtiyaçlarımızın büyük kısmını sanayi mevaddı ip- tidaiyelerini mebzulen yetiştirme- | ğe müsait olan memleketimizin hu dutları içinde tamini de, bizi ikti- sadi refaha götürecektir. Teknik enternasyonaldır. Tatbikatı yalnız bilgi, icraat ve enerji kaynaklarına bağlıdır. Bu tabii amillerin çoğu i- se bizde mevcuttur. Hele Ereğli il- tisak hattının Ankaraya bağlan- masile sanayiin ekmeği olan kömü rün, kolay ve ucuz, Anadolunun u- zak köşelerine kadar nakli, orala- rın süratle sanayileşmesine, yani dahilin zenginleşmesine yardım et- miyecek midir? Sonra, şehirlerden, sanayi merkezlerinden uzak, yaşa- ma ve terakkileri yalnız tabiat un- surlarına bağlı olan büyük müesse- seseler, gene şimendifer sayesinde tecessüs etmiyecek midir? Sanayi kitle istihsal eder. Kitle- yi tren sür'at, emniyet ve az mas- rafla taşır, Şeraiti havaiyeden mü- Şimendifer, sanayiin mamulâ nın sarfiyatını arttırır. Fazla sü İ bağlanmasile müstahsilin malları da kıymetlenir. “Müstahsil, nakli- yatın sür'ati sayesinde malını en İ fazla Fiat bulduğu mahalle vak. tinde yetiştirebilir. Böylece “kon- joktur” değişmelerinden de müs- tefit olur. Sanayiin inkişafı ucuz şimendi- fer nakliyatına muhtaçtır. o Zi nakliye tarifelerinin yüksekliği mamulâtın maliyet fiatine doku- nur, Netekim tarifeler bugünkü sanayie hariçle rekabet (imkânı imryacağından sanayiin henüz inkişafa başladığı memleketlerde umumiyetle tenzilâtlı tarifeler tat bik edilir. Milli iktisat programımızın ba- şarılmasında sanayimize (düşen hisse büyüktür. Sanayiimiz ise, ci hanın takdirini kazanan DEMİR - EL'in idaresindeki çelik ağ siyase- tinin yadımı ile, siyasi istiklâlimi- zi iktısadi istiklâlimizle perçinli. yecektir. Hayri SÜREYYA Karl şikâyetleri ———— Boşuna akan bir su de Hünkürimamı mahallesinde © bir ev mahzeninden bir su çıkmıştır. Bu su oldukça çok berrak ve | tatlıdır. Çamlıca memba sularından biri oldu- ğu da muhakkal Çünkü arazinin vaziyeti itibarile başka bir su olması. na imkân yoktur. Bu su yanındaki ev lerin temelini delerek arsaya sıkışmış ve caddeye boşuna akıp gitmektedir. Etrafındaki evleri mahzen katları ağzına kadar su dolu olduğu gibi ar- sa da bir göl halindedir. Fakir mahal lesi olan ve her mahalleden ziyade sü- ya muhtaç bulunan bu semtte bu su- yu bir zapt altma alarak bir o çeşme yapılması ve suyun fazlasını da aşağı- daki bostanlara verilmesi beldecilik ve şehircilik namma çok (hayırlı ve makul bir yapılmış olur. Davetler Balet dersleri İstanbul Halkevi Reisliğinden : Evimizin, Gülhane parkı kapısı için deki; Güzel Sanatlar şubesinde balet ve stop dersleri başlamıştır. Arzu eden ler her gün 17 den sonra mezkür şube Müdürlüğüne müracaatla © kayıtlarını yaptırabilirler. RADYO Bugünkü proğram ISTANBUL 18 Germaen. 19 Saz (Handan Hanim) 19,30 Saz (Fayda hanım). ise fabrikaları istihsal bölümi — yani spesik i der. Mevcut istihsal şeraitine uy- gun mamulât nevileri seçilir. Ima- İât seri ve tip üzerine fazla olur, binnetice maliyet haddiasgariye düşer. Rasyonel çalışılır. & Böyle modern işletme usulünün tatbikile de büyük teşekküller yani büyük sanayi vücuda gelir. Şimendifer, fiatleri tenzil ve tanzim eder. Tenzil eder; çünkü rekabeti fazlalaştırır. Tanzim e- der; çünkü yerinde bol ve ucuz o- lanı, ihtiyaç mahallerine sevkeder Böylece lüzum nispetine göre faz- la istenecek fiatleri düşürür. Ayrı: ca fiat istikrarına da yardım eder. Diger taraftan, istihsal mahalleri- nin dahili ve dünya piyasalarına Milliyet'in edebi romanı: 35 20 Tayburacı Osman Pehlivan. 20,90 Ülkü H. Eliza H. İnci H. 2130 Gram baberi, #aht ayar, : Piyano konseri (Ferhunde Ulvi H. tarafından), 18445 : Frnnsrrca ders, VARŞOVA 1411 m. İli Senfonik konser. 22,15: Konserin de vamı. 23; Kahveahne konseri, BUDAPEŞTE 560 m. 20,35: Plak. 21,30: Şarkılı bir temsil, VİYANA 318 m. 2055: Hafi musiki, dair peşriyat 21881 mar. Benna : « - Plâk. 21,30: Karışık meşe riyat. 23: Dame müsikişi, PRAG 488 m. 20.10: Çek besteleri. 2i: Opera musikisi. 2155; Skeç. 225: Piyano konseri. BÜKREŞ 984 m 21,35: Avasturyaya koni YAYLA KIZI. — YAZAN: Aka Gündüz. — sofada bırakıp çıktı, Ta.. Alpaza- rma çıktı. Orada yabancı bir küfe- geldi. Kapıyı dövdü dövdü kimseler ses vermedi. Anahtarı içerde unutmuş- tu. Bitişiğe sordu. Komşu kadın i- şin doğrusunu söyledi: —Nefise yenge senden kaçtı e- nişte. Ben artık dayanamıyacağım, başımı alıp gideceğim dedi. — Irzı kırık nereye gitti dersin? Kimsesi yok ki. Kayabaşında bir. Komşu hemen izi bozdu: — Bir bildik kamyon gidiyor. muş. Çankırıkapıdan kalkarmış. Yabanabatta da, ölmüş teyzesinin bir kızı varmış ne.. Pek anlıyama. | dım, ellem oraya gitti. Şoför yama: | ğı ile konuşurken duydum. Okadar söyledik, öğüt verdik, insan erini eyalini bırakır mı? dedik dinleme- di. Ellem canı çok yanmış. — Sen de akıl taslama. Ben onu ber edeyim, malımı paramı alıp kaçtı diye, ondan sonra görür gü- nünü! Şermini de götürdü mü? — Yoo. Onu müdür gile yolladı. Hemen Müdür Beylere seğirtti. ay e A ELEYR mi arasın fa ledi. —. — Nefise ablanın bugün evde temiz.. — Şermin ğer sözleri işidince içine il girmiş, Benzigül'ün ar- kasma sinmişti, ye çıktı: ayım ir. . — Doğru söyle kız!” iktısadi şartlara uygun olmazlarsa | Kadıköyünde, Acıbadem caddesin- | Odun parası Ona tam üç sene sonra raatgeldim. Hayret! Ne kadar değişmiş. — Vay canım, ciğerim, Göreceğim geldi yahu!.. diye önümde durup'be- ni kucaklamasaydı vallahi tatiyamıya caktım. Ne değişiklik, ne tahavvül? olur şey değil Kalıp kıyafet yerinde. Boylahinış, genişlemiş, üstübaşı mükemmel, Şık, tertemiz bir adam: Şöyle bir bakışta sade kostümü yüzelli lira, belki de da- ha fazla eder, i Çekti kolumdan, bir pastacıya olur- duk. Anlattı. Eline aileden biraz miras suretile para geçmiş. Bununla Amerikaya git miş. İki sene orada kalmış ve bu müd- det zarfında hu serveti epeyi genişlet” miye muvaffak olmuş. Kendi ifade- sine nazaran “Amerikaya beş bin İn- giliz lirasile gittiği haldö “yirmi beş bin ile dönmüş.,,. Olur, Müteşebbis bir insandı. Pek mümkündür, dedik, Sonra bir sene de Pariste. Montekarloda filân yaşamış. Ve bu serveti bir kaç misline Şıkarmış | Bugün şöyle böyle yetmiş seksen bin tiralık adam. O gün iyi bir lokantada birlikte ye- mek yedik. Gece beni bara götürdü, göç vakit obu öteline kadar teşyi ot tim. Otelin kapısında şık bir otomobil duruyordu. Bana makinesini methetti. — Sekiz silindirli, güzel bir marka. Gümrükten çıkarırlarken memurlar saşırmışla, kiyeye ilk defa giren bir maki demişler. Filân. Yüklü olduğu belli, Ertesi gün (bana otele. iie yemeğini beraber yiyelim, Geç vakite kadar onunla öteyeberiye "git miş ve geç vakit yatmış olduğum için erken kalkıp öğle yemeği davetine ye tişemedim. Ondan sonra da işten baş alıp bizim milyoneri ziyaret etmek üneküm ölme i. Bir gece bahçelerden birinde biraz saz dinlemiş, dönüyordum. Ağacami- inin köşesindeki tütüncüden bir ciga- ra alirken koluma birisi girdi, Baktım o. Perişan bir haldeydi. — Ne o? Nen var? dedim. Koluma girdi. Yürüdük. yorum. Fakat birden bire para- sız kaldım. Bu akşam ne tesadüf, ne tesadüf, Seni dairede aramıştım. m di çıktı, dediler, — Hayrola! — Şöyle bej yüz lira kadar bir şey istiyecektim. Çocuk musun? diye gülümsedim. Yahu ayda yetmiş beş lira , kazanan ye otuz lira apartıman kirası veren bir adamda bu parafın ilece- ğini tahmin ediyorsan pek safdilsin dostum, dedim. — Hiç değilse yüz lira kadar. bir sey. — İmkânı yok. Deli misik? Dün şir ketten avans istedim. Odur almak i- çin yirmi lira koparabildim. Ön lira daha öteden beriden il li, rm odun alacağım. ladı. Ü raya almıya mecbur olacağım. 'Nasl oldu bilmiyorum? O ne söyle- di? Ben ne söyledim? Eve kadar be- raber gittik ve cebimdeki nafaka ola rak ayrılmış beş lirayı da üstüne ko- yarak şirketten avans olarak aldığım yirmi lirayı, yani cem'an yirmi beş li- rayı eline toka ettik, Ayrılırken bol- keseden vadediyordu: — Üç güne kadar nasılsa. param gelecek. Sana üç sene idare edecek 0- dun alır ve hediye ederim, diyordu. Aradan buşünle tam altr gün oldu. “Ayıp olur,, diye onu aramıya gitme- mmiştim. Fakat odun pahalılaşıyor. Şöy le bir oteline kadar gideyim, dedim. Şirketten çıktım. Ağır ağır Beyoğlu- GE ÖĞÜTLER Kendilerini güzelleştirmek ve gü- zel yapmak için kadınların sarfettik- leri bütün kıymetli emek ve gayret lerini boşa çıkaran ve nihayet muv: fakıyetsizlik ile neticelenen bu sâ gayretleri esasen yanlış yol taki melerinden. ileri gelir. Bunlar güze nederler. Halbuki güzellik gelir. Güzel iki duygular sima; da azayibeden vazifelerini içerden güzel hisler ve hakkile da ahenk ve uygunluk bulunmasına heyetiumumiyesile insanın üzerinde husule getirdiği aksitesirler ne güzel görü: Bütün dünyânın güzellik kremleri ni okşıyan ve ruhunu tatmin eden bir yeceği gibi keza tuvalet odasının bü- rıda açıkta vücut hareketlerinin insa- nın yüzüne ve bütün vücudile cildine, evza ve etvarına verdiği güzellik, hafif” lik ve lâtif renkleri veremez. Güzel bir kadın simasının insan üzerinde bıraktığı tesirden başka ka dmlarda ne güzellik vardır? Filhaki- ka kadınların çehtelerindeki çizgi ve renklerin cazip ve ruhnüvaz şekilde imtizacından mütevellit tesir güzel- liklerinin hepsi değilse de en ül kısmı saydabilir. > Tabiat her kadını ayni derecede gü si mutavasst bir halde bulunan her kadın güzel olmak İsterse çok çare- lere başvurabilir. - Bu çareler ise yap- tığı masraflı ve zahmetli ve faydasız. tedbirlere nispetle en kolay en ucuz ve daha ziyade istifadelidir. kullanılırken çok dikkatli ve ihtiyatlı bulunmalıdır. Zira cildin kurumasına ve çatlamasına sebebiyet verirler, alla sül'1az Epa yeli o ku vermek daha alâ olur. Yüz için en iyisi gülsuyu veya zam- bak suyu ile fazla yağlı bir sabun kul. lanmak, derileri ziyade yağlı olmıyan lar için pek münasip olur. Yüzleri yağ İlanlar için ise gülsüyunu kullan» mazdan evvel yüzlerini yağ çıkaran bir ruhlı imış bir tülbentle temiz lemeli ve sonra gülsuyunü kulanmalı. Sabahları kalkınca bir bardak su içmeli, İhtiyaçları olanlar bununla be- -aber tabiate hizmet eden bir toz da içebilirler. Bunu müteakıp beş daki- ka kadar basit vücut egzersizleri ve ondan sonra da yatakta on dakika ka dar arkaüstü yatılırsa vücutlarınm çe- vik ve narin olmasını arzu eden ha- nımlar için iyi bir başlangıç olmuş e- lur. Bundan başka her gün dışarıda ni- hayet bir saat kadar yürünür. ve hı hususta kullanılan bazı otlardan ya pılmış çaylar da içilirse matlüp netice tamamile elde edilmiş olur. Büyükada Dr. ŞUKRU — —————— — maralı dairede olduğunu söylemişti. Otomobili kapınm önünde duruyordu. Hayır! hayır! hayır! Tanrmıyorlar. Ve sekiz senedenberi böyle adam o- na çıktım. Otele uğradım. — Burada böyle adam yoktur, de- diler. Aman! Nasıl olur? Beraber gitmiş, kapısmın önünden ayrılmıştık. (2) nu Ve aylardan beri ilk defa üstü- ne yürüdü: — Doğru söyle! Yoksa iki gözü: nü oyarım. Benzigül kızın omuzunu tuttu; — Yoo! Buna darılma. Bunun ne suçu var. Ç — Nereye gittiğini bu şeytan çe- kici bilmez olur mu? Merdivenin üst başından bun- ları di iü Basim 35 ei iz — Nuri Efendi! Bu ne münase- halle karılarından sor, . — Kusura kalma hanımefendi. Hani, Nefise beni çok bunalttı da, ne yaptığımı bilemiyorum. Bari iş anlaşılımcıya kadar Şermin bura- rım, Perihan Hanımın içi sevinçle hop etti. Düşündüğü şey kendili- inden dengine gelmişti. Petek'i emanet alacak, bir dalia vermiye- cekti, Petek gibisini nereden bula- cak? Para istemez pul istemez. İs- terse kim verir? Üst baş © yapar, hem çocuklara bakar hem eve yar dım eder. Hemen: ç — A, dedi. Biz ahpabız. İstedi- ğin kadar kalsm. Şayet Nefise Ha- ! arm bulunmazsa ne olacak? Şey. Aklıma geldi. Siz nasıl olsa anab- tellerine gelmemiş. Buna siz ne mânâ verirsiniz? Bence bunun bir tek mânâsı vardır. Bu kış soğuktan titriyeceğiz. ! İisanın içinden gelen, kendi kendine hasıl olan güzellik lik dışarıdan hâsıl olur ve yapılır zan- ellik verirler. Bu yapmasına ve içerisile dışarısı arasın- vabestedir ki bu halin çehre ve bütün bir araya gelse hoşa giden, zevk hissi- kıt'a veya bir parça şiir kadar hiç bir sey İnsanın çehresine güzellik veremi. tün eşyasını kullanan sabahleyin dışa- el yaratmaz: Fakat sıhhat ve bünye- ODESA, 12 çarşamba, (Kafile ile K den arkadaşımızdan ilk mektup) — İs- tanbuldan ayrılalı iki gün oluyor. Bu sabah saat dokuzda Odesaya vardık. Daha şafak sökerken bizi oraya götü- ren vapurda bir faaliyet başladı. Bun- dan anladım ki deniz seyahatımız ar- tık sonuna yaklaşıyor. Size bir parça bu seyahatten bahset- mek isterdim, ancak uzun mektup ya- zacak vaktimiz yok. Hatta bunu bile zorlukla yazabiliyorum. Kafile hareket hazırlığı İle meşgul benim bir şeyim ol- madığı için Odesanın en lüks otelinin salonu olan bu salonda şu satırları ka- ralıyorum. Seyahat umumiyet itibarile râhat geçti. Bütün günler eskiden Rus yaya gitmiş olanlar yeni gidenlere ora hakkında malümat vermeklerile geçiyor du, Ben de bu seyahati İlk yapanlar- dan olduğum adeta — tarif edemiyece- ğim — bir heyecan duyuyordum. Niha- yet saat sekize doğru ufukta bıyaz be- yaz noktalar görüikmeğe başladı. Biz hepimiz bunların melet olduğunu tah- min etmeğe uğraşırken İkinci kaptan bizi, bunlar karşıcı çıkmış olan Rus yelkenlileri olduklarını söyledi. Vapur yaklaşdıkça höyecanımız arti- yor. Artrk o beyaz oktaları vazihan görebiliyoruz, Bunlar adetleri yüzlere varan yelkenliler ve kotralardı. Vapurumuz onların hizalarına gelin» ce, yolunu kesti, Her kotrada ve yel kenli de gürbüz yapılı genç Rus erkek leri ve kızları vardı. Bürada kadınların erkeklerden hiç farkı yok. Herkes müsavi. Bu süretle açık denizden baş- layan tezahürat halâ devam ediyor, Va pur rıbtıma yaklaşırken o — sonradan öğrendiğim veçhile Odesa şehir bandosu “Türk milli marşı çalmağa başladı. Hepimiz vapurun yânasacağı tarafı toplandık ve bizde onları selâm- ladık. Nihayet rıhtrma çıktık. Burada mahşeri bir kalabalık vardr İlk safta muhtelif şehir mümesilleri, Odesa şeh- ri Rüesasi, Hükümet erkânı, mihman- darlarımız, Türk konsolosluğu erkân: vardı, Rıhtımda bize şehir namma bir #at beyimr hoş amedi etti. Buna bizim kafile reisimiz teşekkür © etti. Ondan &n güzel hediye 3 sene Teminatlı (5040( T.L 1.50 Bütan Şark umumi dapszileri N. de TOLEDO | latanbal, Satar Mamarı Macaşul Man Mo, 23 Tetelon 20620 DOKTOR HORHORUNİ Her gün akşama kadar hastalarını | Tel, 2,4131 (4917). ; | 4049 Odesaya nasıl gittiler? Orada sporcular kendilerini açık denizden karşılamışlardır sonra otomobillerle Odesanm €&, oteli olan bu otele indik. Bir © istirahat ettikten sonra, sefirimisf $ rilen büyük ziyafette bulunduk ği mekte her iki taraf çok kaynaşmıfi halde idi. Muhtelif nutuklar testi di. Pemekten sonra şehrin muh lerini gezdik. Hemen şimdi Moskovaya h: yoruz. Odesaya ait daha mufasal İâtr, Moskovadan yazacağım, 1933 yüzme müsabaks Bu senenin yüzme programı 'dercediyoruz: 21 Temmuz 1933 Birinci Teşvik 9 yükdere Lido. si 28 Temmuz 1933 Mıntaka Seçmö" 4 Ağustos 933 Mıntaka Şampi7df Yüzme nevi ve mesafeleri : 100 Metro Serest Erkek” 20 , Te . 40 & : 1500 # ” 100 ,, Sert Üstü " 200 Kurbağaam O 4X200 , Byyrak yarışt © Türk Bayrak yarışi » 100 ,, Sirt Üstü ; 200 Kurbağalama 100 Serbest S0 > Serbest 12/14 yi 50 , Kurbağalama ç ©) 100. , Serbest 14/16 100 , Kürbağalama,, " s0 Serbest 35 ve dabi kari yaşf 50 , < Kurbağalama » #y 100 , Serbest de 200. , * . 400 “ , 100. , Sırt Üstü ” 200 ,, Kurbağlam oo» Türk Bayrak yarişi » 10 , Sır Üstü 200 , Kurhağalama w 100 Serbest Kule ve Tramplen atlayişları: Kİİ lere tümim edilen beynelmilel & me mlicibince icra edilecektir. | İRTİHAL Üsküdar dispanseri baş hekimi V tor AH Saip Bey tahti tedavide duğu Cerrah paşa hastahanesinde fat etmiştir, Cenazesi bugün saat 9” hastahaneden kaldırılarak Topkap! rislanına defnedilecektir. Ailei didesine beyanı taziyet eyleriz. (© Tiilliyef li Türkiye için Hariç yi Yonilköy rasat merközinden al malimata nazaran bugün hava dar, i 207.833 tarinde hava tazyiki 758 1000, om fazla hararet 22 e ax 21 JET <e idi. .İ tar bulup evi açacaksınız. Kız ge- celeri yalnız evde korkar. Çamaşır bohçasmı bize gönderiniz. Hanı- mınızla Barışmca kızı gelir alırsı- nız, Oradan Çankırıkapıdaki * hana koşin. Söylediler: -— Kamyon sabahtan Yabanaba- da gitti, Ne bilelim biz. İçinde bir çuk avrat, erkek, bebe vardı. Yüzünü, kılığını anlattı. — Yüzleri örtüktü. Ne kılıkta olduklarına aldırış etmedik. Elin karısı ne giyer ne eder biz ne ka- rışırız, 3 Kayabaşını düşündü, Kendi ken ine: — Oraya gitmez, çabuk bulaca- Şımı Kahpenin dölü Yabana- bada gitmiştir. Altınları, bilezikleri o düşündü Yüreği burkuldu. Eve koştu. Kom- şunun ahır damından avluya geç- ti. Her şey yerli yerindeydi. Yalnız bir takım değerli şeyler ortada yok tu. Konsolun üstündeki gü kol saati, iki yaldızlı şamdan, kutu içindeki bir çift zarflı fincan vesai- ire... Artık tas tamam anladı ki - kuş kafesten gerçek uçmuş. Mutfağın yanındaki odaya gir- Petek'in çamaşır bohçası orada idi. Küçük takunyalarını da boh- çaya tıkıp koltukladı. İçerden aç- aka ri a e daş tığı sokak kapısına dışardan bir sandık kilidi taktı. Bohçayı mü- dür beylere bıraktı ve ses çıkarma- dan çabük çabuk uzaklaştı. O bunları yapa görürken polis- ler de önü cayir vızır arıyorlardı. Bonolar monolar bir yana.. İşin ne de olsa bu ev oradan daba gin, daha süslüydü. Evin adam da hep böyle tatlı dilli han dı. Analığı gelinciye kadar b kalabilirdi. Benzigül ablayı d8 deki anası kadar seviyordu. okutması yok muydu okutmas” kötüsü bu idi. Sabahtanberi evetle. mesi de bundandı. Hileli iflâs ka- rarile hapsedeceklerdi. Karının al. Unlarını neyini alıp verse de gene kurtulamıyacaktı. Bir yandan borç- lar ödenemiyor, öbür yandan hile- Ni iflâs cezası. Tahtakale hamammın önünde enselediler. Gidiş o gidiş. ime ne? ten, yemiş çıkolata © verilmekten, diller dökülmekten adamakıllı se- vinç sersemine dönmüştü. Büyük Hanım çocuğun çişinden, oturağından kurtulacağı için Petek i öpüp okşuyor. Perihan Hanım boğaz tokluğu- ma tepe tepe kullanacağını düşüne- sek kıza yemişler veriyor, — diller döküyor. Benzigül kıza acıdığı ve kendisi. ne canyoldaşı, dert ortağı olacağı için seviyor. Gerçi Petek öte evde de sevili- yordu. Hiç dayak yememişti ama. te onun üstüne yoktu. Ne oku kolay belletiyordü. Hele Gazi ba çok yaşasın. Daha neler gi Benzigül abla ona söz ki çok yakında bunu da cek. Böyle abla dünyada mazdı. Ona çatal tutmasını, çakla kesmesini bile Günler geçtikçe (o Petek e de artık ısınmıya başlıyordu. ikçe evin havf, ! iz k nız günler gı da bir değişiklik oluyordu. yordu. Büyük Hanım yeri! Oturakları kımıldamıyor. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: