22 Ağustos 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

22 Ağustos 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

'Harkofta nasıl oynadık? (S Hâkim oyunumuza rağmen 3-2 mağ- | lübiyetimizde hakemin çok tesiri oldu i Dinamo sta dının methali Altıncı ve son müsabakayı Ukran- ya muhteliti ile oynadık. Harkofun, Kiyefin en iyi futbolcülerinm bulun- duğu bu takım (Ney Piro Podrofki) nin Rusyanm en kuvvetli takımların- dan birini teşkil ediyordu. Müsabakada Rus hükümet erkânın- dan bazıları ve sefaret erkânrmız has zır bulunuyordu. Seyirci adedi ise 25000 kadar.. Saha çimen olmakla be raber çok sert ve ayni zamanda kay- gan, Bizim takım şöyle çıktı. Avni Yaşar Hüsnü Bilâl © İhsan Fevzi Niyazi, Sait, Vahap, Hakkı, Şeref Oyuna saat 18 de başlandı. Hakem Çarkoftan Vanya, Parayı biz kazandık. güneş lehimi- ze, ilk akını biz yapıyoruz. Fakat mü dafaalarında kesildi. Top ortalarda dolaşmağa başladı. Fakat rüzgâr le- himizde ve topa hâkimi; Soldan bir Biraz sonra ortadan ile- Favul yaptılar, Vahap attı, Kalenin çok yukarısından avut oldu. Dakikâ 8. Ortadan hücum yapıyor- İar. Sanirforları sağ içle paslaşarak kalemizin önüne kadar indiler. Sağ i- çin şütü kalenin yanında avut oldu. 10 uncu dakika. Gene ortadan hü- cumdalar. Sağ hafları santrfora pas verdi. İleride bulunan Hüsnünün ke- risine santrfor durdurmadan topu at- tu. Sağ içle beraber kaleden Avni de fırladı. Ve topa atıldı. Fakat topa sav rulan tekmeyi yedi, ve rıldı. Yerine Sabahattin geldi. 16 mcı dakika: Sağdan hücumdayız Top sola geçti. Hakkı kafa ile Vahaba verdi, fakat kalecileri atlayarak kes- ©. Vahap yetişerek vurdu. Gol. Hemen hücuma geçtiler. Ve sol a- çıklarınm götürdüğü topu sol içe ver- di, Şüt attı. Sabahattin ellerinde sol- dan iniyoruz. Fakat hakem ofsaytla durdurdu. 20 inci dakika: Biz soldan hücum yapıyoruz. Fakat çabuk kestiler. 23 dakika: Sıkı hücum yapmağa beşir Sağdan iniyorlar. Top s0- İn geçti. Fakat çel şüt avut oldu. Fakat çok tehlikeli bir vaziyet idi. © 2S inci dakika: Top bizim orta mu hacimlerin ayağında, Vahaba geldi. Santrhafları kesmek istedi, top Vaha bın midesine vurdu. Oyun gene dur- du. 27 inci dâkika gene başladı. Top onlarda . Ortadan indiler. Sola geçir- dikleri topu Bilâl kornere attı. Kornerden gelen topu Hüsnü kafa ile keserek uzaklaştırdı. “28 inci dakika: Gene hücumdayız.. Soldan ilerilemek istedik. Hakem ge- na hiç yoktan bir ofsaytla durdurdu. im yalım- Müdafaamız kaptılar. 30 uncu dakika: Soldan iniyoruz: Hakkı kafa vurdu, kaleci çıkmış bu- Yupdu Topu, Şeref kafa ile kaleye . Fakat hakem hiç lüzumu yok- m "bu gayet güzel gelümüze ofsayt verdi. Halk bile haksızlığı memnuni- yetsizlik'e karşıladı. Ve bu sayılmı- yan golümüzü alkışladı. 34 üncü dakika: Çok' hâkim va- ziyetteyiz. Üst üste hücumlar yapıyo- Yuz. Muhacimleri haf hatlarımızda durduruluyor. Gene ortadan indiler. Bize korner oldu. Atıldı. Tekrar korner oldu. Sa- Gene geçti. bir şüt, fakat kale direğine çarptı. Ta Tisizlik. Sağdan inmek istediler, fakat çok ileride Hüsnü kesti. 36 ıncı dakika: Soldan iniyorlardı. Yaşar favülle kesti, Ceza” vuruşunu kaleci Sabahattin kaptı ve uzaklaştır dı. 38 inci dakika: Gene sol açıkları to pu götürüyor. Kalemizin çok yakinine Kadar sokuldu. Ortaya verseydi bi- zim için tehlike olacaktı, fakat şütü attı, Avut. 40 ıncı dakika: Ortadan hücum ya: pıyoruz. Hakem sağ açığımıza ofsayt verdi. 42 inci dakika: Onlar hücumda, Yaşar kornere çıkardı. Müdalanmız kornerden gelen topu kurtardı. Gene tazyik ediyorlar. Sol açıkla» rı götürdüğü topu falsolu bir vuruşla avuta attı. Ortalara gelen topu bizim muhacim ler ayaklarında iyi idare ederek ka- lelerine kadar indik. Top Vahaba ge- gerken hakem Haklıya ofsayt verdi. çok bir vaziyette idi. Soldan ve sağdan sıkıştırıyoruz. Dü dük çaldı. Haftaym. İkinci devre Güneş gözümüzün içi bitinceye kadar da kaybolmadı. Soldan hücuma yapıyorlar. Ortala- nan topu sağ açık şüt attı, Sabahattin tatta, 5 inci dakika: Soldan indiler, Fa- kat favül yaptılar. Attık, Fakat top gene onların ayağında. Tekrar orta- dan kalemize yaklaşıyorlar. Sabahat- tin 18 pas çizgisinin üzerinde topu al mak istedi, elinden düşürdü. Santrfor ları kaptı, Ve boş kaleye ilk gollerini yaptı. Bu hiç beklenilmiyen gol çok fena tesir yaptı. Arka arkaya hücum yapı- yorlar. Sol içlerinin şütü kalemizi &w- yırarak avuta gitti. Biraz sonra bize bir korner oldu. Bir ar lık tazyikten kurtulur gibi olduk. Sol dan bir akın yapıyoruz. Fakat ofsayt- la kestiler. 12 inci dakika: İhsan havadan ge- len topu keserken santrforlarınm gör meden uzattığı ayağı midesine çarpa- rak sahadan çıktı. Yerine Samih gir- oyun Gene soldan hücum :e korner oldu. Boyuna sıkışıyoruz. Kornerler birinibirini kip ediyor. 24 üncü dakika: Biz de ai imi yoruz. Sert oynuyorlar v defa- Jar hakem de göz yumuyor. 28 inci dakika: Ortadan indiler. Kornere atmak suretile durdurduk. Atilan korner avut oldu. 30 uncu dakika: Sağdan iniyoruz. ö hafa verdi, sol hafları topla yü, ve sağ ayağile 40! açığa verdi. Sol açık korner dire- ğinin yakınlarından ortaladı. Yaşar sağ ayağile ters bir vuruş yaptı. Top kayarak kalemizin önüne düştü. Ve santrforları kafa ile çok yakın mesa- feden ikinci gollerini yaptı. Ortadan hücumdayız. Arkadan pas alan Sait kaleye topla girerken kale- ci yatarak kurtardı. Akabinde soldan bir hücum yaptı- lar, Sol açığm şütü avut oldu. Tekrar soldan indiler. Sağ açığa geçen top şütle neticelendi. Fakat a- it, seye Kaleci iyi kurtardı. kıştrıyoruz. Kalelerinden topu uzaklaştırmak için müşkülât çekiyor- 2 inci dakika: soldan indiler. Top sağ içe geçti. Köşeden ve çok sıkı bir şütle üçüncü golü yaptı. 44 üncü dakika: Sağdan indik. Top Vahaba geçti, durdurmadan aradan Saide verdi. Sait topu iki metre kadar »k çok sıkı bir şütle ikinci golü- izü yaptı. Top gene bizde , yun Bu suretle oyunu 2 - 3 kaybettik. Mağlübiyetimizde hakemin büyük tesiri olmuştur. Teknik itibarile ve hâ kimiyet itibarile onlara çok faik idik. Ve muhakkak iki gölümüzden biri of- saytla durduruldu ve birisi de sayıl- madı. Takımda üç orta, santrbaf ve bilhas #a sol hafımız çok iyi oynadılar. Süleymaniye kongresi Süleymaniye terbiyei bedeniye yur- Mizah olmadığındı vik mgr 2) 8 2 GA amma gö saat 10 da yurt merkezinde inikat €- deceği ilân olunur. Fenerbahçe kulübünün tenezzühü Dün Fenerbahçe klübü, 933 senesi zarfında i muvaffakiyetler için bir tenezzüh tertip etmiştir. Tenezzühe yalnız, şampiyon takımlar, idareciler, ve pek cüz'i bir davetli zümresi iştirak etmiştir. Gezme tama cuları aldıktan sonra, Büyükadaya uğ ramış ve doğruca Yalovaya gitmiştir. Gide. hususi otobüslerle kaplıcalara gidilmiş; ze eği Yüzücüler ir er Me ei ve büyük bir alâka ile takip edilmişlerdir. Misafirlerin diğer bir kısmı da kaplıcaların rahat gazinola- rmda muhtelif salon eğlenceleri yap- Jw yenilerini YA ank dn L SIHHİ Nd Sidi İN— ÖĞÜTLERİ Yaşamak arzusu Tabii bir halde yaşıyan bir kimse hayattan lezzet alır ve zevk duyar. Bu itibarla gönlünde yaşamak için arzu hâsıl olur, bu insanlığa mahsus bir hal dir, Ancak pek sun'i bir hayatımedeni içinde ömür geçirmiş bir insanda bu hassa çok defa kuvvetini kaybeder. İn- sanın bynetinde pek derin bir şekilde mevrus olarak yerleşmiş olan bu sev- kitabii kuvveti hayat mücadelesinde müşkülât ve mânilere göğüs germek ve şahsımızın muhafazası ve nesli zin bekası için bilâihtiyar hayatımıza yüksek bir kıymet vermeğe saik olur. Maamafih insanın fıtri olan bu ha- yatma yüksek kıymet vermek arzusu zamanımızda hedef ve emellerimizde daima inkisarıhayallerle karşılaşmak neticesi hayliden bayliye tezelzüle uğ- ramıştır. İstediklerimizi elde etmek, #evdikle- rimize kavuşmak ve kudret ve kuvvet sahiki olmak için sarfeti x büyük emekler boşa çıkar. Beklediğimiz ol- masa ruhumuzun il: iye doğru ham- le almak kuvveti kırr, gönlümüzün yaşamak arzusu da bozulur. İnsanın en büyük saadet ve bahti- yarlığı en asli ihtiyaçlarının temini noktasında olduğu gibi hayattan zevk almak ve yaşamak için arzu duymak ta başlıca saadet ve bahtiyarlıktan ile- ri gelir. Hayat: tatlı ve yaşamayı İezzetli yapan şeyleri elde edememek becerik- sizliğini gösteren kimse dünyada mes'» uf olmaktan lar. Onün haya- ta solgun ve sönük geçmiye mahküm- dur. Ruhunda yaşamak arzusu söner. Onun yerine ölmek arzusu kaim olur. Hastalık esnasında hastanın gön- Tünde bu arzulardan hangisinin bulum- duğunu bilmek çok mühimdir. Çünkü onun hayatı ona bağlıdır. Hasta ola- nın gönlünde yaşamak arzusu varsa hayatta daha yapılacak işleri, bekle- diği emel ve ümitleri mevcutsa bunla” larm onu hastalıktan kurtarmak için büyük yardımı olur. Hayat makinesi- nin iyiliğe dönmek için kendinde za- ten mevcut olan tabii kuvvet yaşamak arzusu gönlünde bulunan ve hayata zevk ve heyecanla sarılan hastanın vücudundaki sinirlerin bütün ihtiyat kuvvetlerini ayağa kaldırır ve hasta- lığa galebe çalmak için ayaklandırır. Kendisi için doktorun kurtardamı. yacaktır, dediğini işiten bir hasta: saman ne diyorsunuz, lurum dok- tor.» İşte bu kuvvetli sinir elektriklenmesi ve hayata dönmek arzusunun şiddetle hissedilmesi hastayı kurtarmış ve dok» toru yalancı çıkarmıştır. Yaşamak arzusu denilen bu” Kuvvet alelâde sathi bir arzudâh ibaret deği'dir. Bu şahsın bütün mevcudiye- tinin ve vücudunun elyafihayatiyesi- nin kâffesinin heyetiumumiytsile ha- rekete gelmesi şeklinde icrayitesir e- den bir kuvvettir. Bu arzunun hafif şekli ise ruhumuzun bütün küvvetile ona müteveccih olmayıp ta “muhalif vaziyet olr surette inkısama uğraması demektir. Yaşamak arzusuna malik 0- lup olmamak keyfiyeti bir dereceye kadar da fıtri bir hal demektir. Nasıl ki bazı kimseler hilkaten bedbin ya- rTatılmış oldukları için müşkülât kar. şısnda pek çabuk maneviyatları bozü- ur. Ruh ve cesaretleri kırılır. Dizer taraftan kanlı ve ruhu canlı bir takımları ise her şeyi pembe ve gül renginde görürler, İşte en ziyade bu g bilere hayattan zevkalmak ve yaşa- mak arzusu duymak nasip olur. Ya- sanmak arzusu olmıyan veya hafif de» recede bulunan kimâelerde bu arzuyu uyandırmak veyahut ta ziyadeleştir- mek mümkündür. Bunlar bilmelidir Li bahkiyarlık insanın içinden gelir. Ruhundan doğar. ne kadar zevkli ve sem DE çe tatlı olduğunu bunlar anlıy: ler ve onlara lâyık oduğu değer ve kıy- meti verebilseler hakiki sandet yolu- na girmiş olurlar, Yaşamak zevkini kalplerimizde u- yandırmak için hakiki ve doğru yol- 'dan yürümek lâzımdır. Bunun için de hayati rabıtalarımızı ve hayatla olan alâkalarımızı daima çoğaltmalı, artır. malı, samimi dostluklar, hakiki mu- habbetler bunun gibi bin bir çeşit ta- bii menfaat ve müeeiiğ kalbinde yertutan İzleme ruhunda yaşamak arzusu uyanır entes zevkalır ve bahtiyar olur. Dr. vii —— de bir tanesi çok şayanı dikkat olmuş, ve genç arkadaşlarımızda bir sporcu ie galebe Fenerbahçeli kalmıştır. Partiyi kaybeden Bey mas- rafmı deruhte etmek zaruretinde ol- duğu için, sporcu arkadaşımız 155 ka- ruş tutan listeyi ödemiştir. Bu sporcular arasında güzel bir eğ- lenceye vesile olmuş ve 185 rakamı günün en fazla söylenen adedi olmuş- tur, Bundan sonra, büyük otelde mükel- İef bir akşam yemeği yenilmiş, ve genç umağni Hayri Celâl Bey tarafından tebrik edilmiş ve şu tek cümle ile kendileri yeni baş- lıyan faaliyet senesi için teşci edilmiş- — Muvaffakıyet kazanmak güçtür. Ancak ondan daha güç olan o mev- kii idame etmektir. Siz bir muvaffakı- yet kazandmız. Bunları muhafaza et- meniz için çok çalışmanız lâzımdır. Sarrlâcivert forma pi sizden bekli yor.. Demiştir.. Ondan sonra muhtelif eğ İenceler yapılmış ve 10 da Yale hareket edilmiştir. Fenerbahçı yeni mevsim için muvaffakıyet yila MİLLİYET SALI 22 AĞUSTOS 1933 — Fransızcadan — — Gisöle, ne yapıyorsun? — Hava bozacağa benziyor Ben ço- cukla evde kalacağım. — Hakkın var karıcığım, eğer maç- ta beni hakem yapmasalardı, ben de si- zinle beraber kalırdım. — Roger yalnız sen erken dön de, yemeğe yetiş. Geçen Perşembe gibi sa- bahm saat ikisine kalma. Hep te, seni mi hakem intihap ediyorlar klüpte? .— Müsterih ol, yemeğe yetişirim. Kocası gidince Gisele beş yaşındaki çocuğunu dizlerine oturttu ve gülerek konuşuyordu: — Sana bugün ne masal anlatayım? — Ah anne, ne olur, piyanoda bir şark Ke Senin o kadar güzel sesin var ki. Maşallah, küçük hanım iltifat edi- yor. — Hani snne sen bir «Gönül şarkı” > söylüyorsun. O ne güzel sey... teki, kızım, senin de bir dediğin iki olmaz. Gisele piyanoya oturdu, çocuğun © kadar hoşuna giden Romansi çaldı. Aylardan Nisan... Hava kâh güneş- hi, kâh bulutlu... Şarkı bittikten sonra çocuk sordu: — Anne, biraz gezmeğe çıksak ne o- Tar? — Evde canın'mı sıkılıyor? — Yok amma, biraz şöyle gezsek fe- namı? — Peki, ha; Bir taksiye Ti ee Çocuk kendisi kadar büyük bebeğini de beraber aldı. karşı gösterdiği mu- habbet annesini hayrete düşürmiyordu. Çünkü onun da daha bebekle oyadığı zamanlar çok eski değildi. Şoföre yavaş gitmesi için emir verdi, bu suretle bütün gelip geçenleri de sey redi; orlardı. irdenbire genç kadın kafasına sopa vurulmuş gibi sarsıldı ve bir sayhayı bo- gazında güç boğdu. Biran çıldıracak gi- bi olmuştu, fakat derhal kendini topladı. Dehşetinden büyümüş gözlerinin ö- ünden, kendi taksileri gibi, yavaş ya- vaş bir limozin geçiyordu. İçinde koca- s1, maruf Muzik Holl artistlerinden Ro- salba ile dudak dudağa gelmişler, geçip gidiyorlardı. Bu Rosalba kimleri imtiha- ra sevketmemiş, hangi zenginleri iflâs Ge Bütün bu yaptıkları sanki bi ez eğilmiş gibi hiç tarap duy beyle. Onun bir Kafe Kabri w rinde komiklik yapan bir Jigolosu vardı, iri da o, yoksa da 0. ocası Limozin geçip gidince Gise- le kel je makhdlen bir mabedin güm- bür gümbür yıkıldığını duydu. Yavru- su anesinin birdenbire değişen ve sara- ran yüzünü görmüştü. Merak ve endişe ile sebebini sordu. Fakat Gisâle gözya- şından kuvvetli bir tebessümle kızını teskine çalıştı. | — Yavrum, dedi, hava bozulacak. Haydi biz eve dönelim, Eve döndüler. Genç kadın yalınız ka- we ağladı, ağladı. Ve bütün mazisi bir film gibi görünün önünden geçti. Çocukluğu, genç kızlık emelleri, nişan- lanması, ilk pusenin verdiği heyecan... Altı sene bulutsuz bir izdivaç hayatı Me Bakınız ki, bir dakika bu al- seneyi yıkmağa kâfi gelmişti. Fakat Gide Te fatalistti: «Ne yapayım, alnımın Ta dedi. Gözlerinden akmak isti- yaş damlalarını geriye itti. Istıra- MK kiş BE eva Ml başa mağa karar verdi. Talik kararımı aldıktan sonra yavru su Blanche ile birlikte bir sayfiyeye çe- Si. Jetediği ve belki de pişman oldu. m acısını unutmağa çalıştı. izi klüç, hayatına değme küm unu içimizden me çoklarımız biliriz. Parasız kaldı iğ e kille bütin yüzler kendisin- den dönmüş, uzanan eller çekilmişti. Bu- nu Roger hissetmiyor değildi. - Fakat sukutunu mümkün olduğu kadar örtme ğe çalışıyordu. Çamaşırı eski de olsa te- mizdi, tanıdıklarından — para istiyen e- linde her zamanki gibi eldiven vardı. Bir gün ortadan kayboldu Ne olmuştu? Nereye gitmişti? Kimse bilmiyordu. Hattâ kimse de merak etmiyordu. Aradan on sene geçti. Blanche di on beş baharı ri bdrakk eimiş e kında. Daha çok kkk babasımın or tadan kayboluşuna hayret etmişti. Za- manla annesi ve babası arasında bir fa- cia geçtiğini anladı. Bunun için bazan öyle der bir hüzne düşerdi ki, sebebini Lokantada: e RE ki ? : . a İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde Tel: Beyoğlu : 4887 4907 TAKSİM BAHÇESİ TROPIKAL EKSPRESS Her akşam yeni programın büyük muvaffakıyeti 4 kap taam yalnız 150 kuruş. Her cuma ve'pazar saat 17,5 da yeni programla BÜYÜK MATİNE Göt l şarkısı anlıyan annesinin püseleri bu hüznü teskin ederdi. öle eski kocasının öldüğünü zan- Royer'in ağrandisman fotoğrafınm önü- ne, huşuğ içinde onun çok sevdiği. bir demet menekşe koyardı. Bir sonbahar günü, öğleden sonra. Gisâle sayfiyenin bahçesine otur- muş, ufukları seyrediyordu. Yaprakla- rı dökülen ağaçlarla kendi halini muka- yese ediyor ve bunda bir müşabehet bu- Tayordu. güzel kadın on sönedenberi bayli değişmişti. Manastıra kapanmış rahibelere dömü: Lâkin yüzünde on senelik tahammülsüz ıstırabın bütün iz- #nçlerm karşısında güneşli, ferah ve mes'ut mazisini düşünürken, bahçenin parmaklıklı kapısında bir adamcağız gö ründü. Ustünde plâspare,. Bu adam, sada- ka istemek üzereyken, sayfiyenin açık lerinden taze bir hava dağıldı. pençerek Blânche piyanoda «Gönül şarkısı» ni çalıyordu. Plâspareli adam birdenbire tiği yüzüne rağmen bu adamı tanıdı. Kalbi yerinden kopar cak gibi çarptı. Hemen yerinden fırla- dı ve bahçeye doğru koştu: — Roger, sen misin? Bu ne hal? O da kadını tanıdı: — Evet, ben im Gisdle aşkını ayak» lar altına alan adam. — Sus Roger, sus. Ben her şeyi u- nuttum. — Buradan geçiyordum. Senin o ka- dar sevdiğin şarkıyı duyunca durakla. — Evet, Blanche yukarıda piyano Sefil adam mecalsiz bir kenara yı- amy özele m yapacağını yaş a çi , bir haldeydi. annesinin piya koşmuştu. Annesi, palaspareli ada- mun başını kollarına almış: — Roger, Roger, Roger diyordu. Fakat eski kocası gözlerini bir da- ha açmadan kapadı e o beri üzerine kapa, iie Gİ gür hüngür ağladı. İRTİHAL Şeyhülislâm merhum Sahip Molla Bey zade. esbak İstanbul mebusu Osman Sahip Bey irtihali daribeka eylemiştir. Cenazesi bu- ünkü Salı günü Paşabahçesinde İnci incir köyündeki sahilhanesinden kaldırılarak cenaze namazı kariyci mezküre camii şerifinde kılındık- tan sonra Üsküdarda Karacaahmet te ailesi kabristanına defnedilecek- tir. Allah gariki rahmet eylesin. Cenâzede bulunacak zevatı köp- rüden alarak Paşabahçesine götür- mek ve oradan Salacak iskelesine nakleylemek üzere Şirketi Hayri- yenin 52 numaralı vapuru tahsis edilmiştir. Vapur köprüden saat 11 de ha- reket edecektir. (6585) yeninin Idare mecmuası Dahiliye vekâleti vilâyetler idaresi tarafından her ay muntazaman neşre idaresi umum müdürü Sabri Beyi: dare ilimleri kongreleri, Mahalli ii reler umum müdürü K. Naci Beyin “Şehir ve belediyecilik” “Selim Sabit Beyin öümeğeilik, A. Hidayet Be- yin cihan idare hayatına ait bazı ma Tümat; ilet yazılari ri çadir. Ba maceleki mecmuayı alâkadarlara tavsiye ede- acenta aranmaktadır. Anketimize © Gelen cevaplar Gelen karşılıkları pey- derpey neşrediyoruz.. 1 inci liste 1 — Şart, o Türkçedir. Araplı kendilerine almışlar. Hidrojeni olara tairif ettikleri gibi. Türkçede part denilerek and yerinde de kul a — Mahiyet — İçyüzü. Özgü. â Hüviyet — Öz türkçesi “elik” ir. 4 — Şahsiyet — Kişilik. kılık. dedi kodu. 5 — Kayıt — Busagi; bağ. y. yazmak. bağlantı, bağlanma, elişil yazılı. 6 Zat. — Kendisi. Olik. #.. 2 — Vak'a — Olgu, beliren, sava 3 — Vakın — Olduğu gibi, doğru 4 — Hüâdisat. — Olaganlar. 5 Yakmak > Yolsankuklar,. çizi giden çıkışlar. 6 — Vükiat — Başagelenler, rüya lar. 1 — Hâdise. — Beliren, olan , va Göztepe Haznedar oğlu BAHA ... 1 — Şart — Olgu. Misal: Senin işini yaparım, fakat şef olgularımı kabul edersen; Eğer uslu olursan, eğer çalışkan ©| lursan, eğer söz dinlersen (söz dinle miş olmak) Eğer rahat oturursan (rahat otur: muş ) 2 — Kayıt — Çevrim (mukayyet ol mak, tahdit etmek) Meselâ: Filân işin olması için bazi olgu ve çevrimler vardır. (kaydü şart Mahiyet — İçyüzü 4 — Şahsiyet — Benlik 5 — Zat — Adam, kendi (bir zat geldi izi , görecek) (zatı âlinizi) Kocaeliden bir okuyucunuz Bugünkü proğram İSTANBUL » 18 Gramofi 18,30 Fransızca dera,İlerlemiş olanlara malısu) 19 Mahmure Hasım 19,45 Fazilet Hanım 20/30 Eftalya Hanım Sadi Bey ve arkadaşlar 21,30 Gramol 2200 Anadolu Ajanı, Borsa haberi saat ayari ANKARA, 1538 m. 12,30 : Gramofon. 18,1 Salon orkebtrün 1844 5 ; Alaturka am, 19488 £ Dame müsükni 20,15 : Ajanı haberleri, VARŞOVA, 1411 m. i 21,08: Orkaster. 2304 musiki Spor haberleri. 23,481 Dans musikisinin BUDAPEŞTE, 550 ım. 21,05: Bir perdelik temeli o 22.50: Haberler Siyan musiki, 24: En yeni dans parçaları VİYANA, 518 m. 20: Siran haberleri, 20,35: Muhtelif, 22: Ses ağ aka el hafif parçalar, 23,301 “Dans haberleri... MİLANO - TORINO - FLORANSA 71,38, “Scugnizsa,, İsmindeki aperet temsili. PRAG 488 m. 20,55. Offenbacha'ın eserlerinden “güzel Her lena,, isimli operet temsili. ROMA, 441 m. 21,20: Plâk; 71.50: orkestra. — Tiyatro, BÜKREŞ, 394 m. 13: Plâk 14: Pİâk, 184 Radyo orkestrası 19: 70: Konserin devamı. 20,20: msi) Haberler. Tağanni. 21,20 telif aletler ile parçalar. Zi: orkestra, 22,20: Keza. BRESLAU, 125 m. 20: Milli neşriyat. Zİ: Taganni 22,20: Skeç'| 241 Hafif musiki ve dans, Heddaya Paşa değil, oğlu imiş.. Ismini yazmıyan bir okuyucumuz” dan dün şu mektubu aldık: 417 « 8 tarihli perşembe günkü ga” zetenizde eski Mısır sefiri Heddaya Pş- Bun esrar kaçakçılığından 3 sene mah kümiyetini okudum. Kendisini ve ailesini Mısırdan çok tanırım. Mahlüm olan kendisi de Eil oğlu Abdülmennamdır. Kendisinin kat'iyen bu işle hiç bir alâkası - yoktur. Oğlunu bu yüzden) mirasından dabi mahrum etmiştir. Göz Hekimi Dr. Süleyman Şükrü Birinci amıf mütehassıs (Bâbrali) Ankara caddesi No. 60 gililliyet geye ABONE ÜCRETLERİ :

Bu sayıdan diğer sayfalar: