21 Ocak 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

21 Ocak 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

( Askeri bahisler İ Geleceğin harbi, mevzi harbi mi yoksa hareket harbi mi? maharet, çeviklik ve spor. Bir vak'a olur, Bu vak'ada bir çok adamlar hazır bulunur. Fakat sonunda bu vak'adan herkes başka başka ders çıkarır. Bunun gibi, on altı yıl evvel büyük savaş oldu — Cihan savaşı. Buna kırka yakm mil. let katıldı. Nihayet bir taraf yen- di, öbür taraf yenildi. Fakat bu yü- ce hâdiseden herkes başka başka dersler aldı. İşte (meselâ, savaşın galipleri olan Fransızlar ve onlara uyan diğer bir çoklarının çıkardık» ları netice ile yenik (o Almanyanın çıkardığı netice hiç te ayni değildir. Fransızlar, Büyük cihan savaşın- dan sonra şu neticeye vardılar: Ge- lecek harbi artık manevra ve saldır mak olmıyacaktır, gelecek savaşı ihtiyatlı davranmak, siperlere gö- mülmek, müdafaa etmek, müdafaa ile düşmanı yıpratmak © olacaktır diyorlar. Talimnamelerinden tesa- düf muharebesinde saldırım bab- kaldırdılar. Muharebe usulle- rini büsbütün değiştirdiler. Mevzi harbi fikri, âdeta Fransız askerlik kaidesinin anahtarı oldu. Denebi- lir, ki Fransanın, büyük savaştan çıkardığı en değerli (o ders mevzi harbidir. Biz bu çekingenliği onlarm yal- nız talimnamelerinde görmiyoruz. Hakikat ve iş yüdesinde dahi görü- yoruz. İşte & meselâ iş meydanda. Milyarlarca lira harcıyarak tekmil Alman sınırını ve İtalyan hududu- nu boylu boyunca bir asri tahkimat ağı ile bezediler. Meşhur Çin du- varı gibi, ülkelerinin bütün çevre- sine bir müdafaa duvarı çevirdi- ler. Fransa, neden böyle müdafaa- ya geçiyor? Topu mu az, makineli tüfeği mi yoksul, tankı mı yok, pa- rası mı kıt? Hayır, bilâkis hepsi var, Hem de herkesten çok fazla var, O halde neden hem fikir ile ve hem de fiil ile hareket savaşma küsmüş? Çünkü Büyük cihan sava- şından çıkardığı neticeye göre ha- reket ediyor. Öyle ama, acaba böy- le hareket doğru (mu? Bu yüksek mevzua cevap atmak bizim haddi- miz değil ama, böyle hareketin düş- manı olan Fransada mevcut bir az- lığın ve Almanyada mevcut bir çok-' olyun düşüncelerine tercümanlık et mek te günah sayılmaz ya. Büyük bir kısım Alman ve Fran- sız askerleri var, ki cihan harbin- den büsbütün başka türlü ders ler almışlardır. Onların fikirlerine yör Gelecek harbi mevzi harbi de- gil, hareket savaşı olacaktır. Fran- sa, yanlış netice çıkarmış, yanlış yo- la sapmıştır. Mevzi harbi kat'iyer muayyen bir harp şekli degildir. Mevzi harbinin, malzemenin zen- giuliği ve öldürücülüğü karşında zorla kabul edilmiş olduğu tasdik | edilmemelidir. Mevzi harbi, harp şekillerinin asrileşmiş bir cinsi de- #ildir. Mevzi harbi bize Büyük ci- han savaşının bir armağanı değil- dir. Zaferli bir surette ilerliyenleri en asri öldürücü malzeme dahi yo- Tundan çeviremez. Bilâkis, mevzi harbi, harbin dejenere olmuş, bi- çilmiş bir şeklidir. Bunu kabul e- Çanakkalede İngiliz den, zaferden umudunu kesmeli- u kestirme sözlerle ortaya atı- bn muhalifler, dediklerini şöylece ispat etmek istiyorlar: Alman ordusu, 1914 te Maden meydan muharebesinde kendi sağ kanadına karşı baş gösteren Fran- i yüzünden saldırımdan vaz geçip te toprağa yerleştiği za- man Alman taarruz malzemesi ve ateş kudreti müttefiklerinkinden aşağı değildi. Bilâ fek, top ve hele ağır top hususun- da müttefiklerinkinden çok üstün idi. Bu halde Alman garp ordusu, Fransız malzemesinin tesiri ile de- Zil, sevk ve idare yanlışlığından ö- türü müdafaaya geçmiştir. Yoksa, cenuptan şimale kuvvet kaydırarak ve Rus cephesine yola çıkarılmış 0- lan bir kaç kolorduyu göndermek ten vazgeçerek bir siklet merkezi kurup hareket harbini devamlan- dırmak mümkündü. Sonradan geti- rilen kuvvetler ise damla damla işe sokulmak suretile denize kadar uzatmaktan başka bir iş göremediler. is makineli tü- sağ cenahı Şark cephesinde ise zamanın dörtte üçü hareket harbi ile geçmiş ve ancak Galiçya, Romanya ve İ- talyan cephelerinde taarruz hazır- lıkları ve hareketleri yapmak için şark cephesinden kuvvetler çekil diği belli başlı zamanlara inhisar etmek üzere burada (mevzi harbi yapılmıştır. Avusturya — İtalyan cephesinde ise, başlangıçta, İtalyan ordusu ge- rek sek ve idare ve gerekse perso- nel zayıflığı yüzünden büyük ölçü- de bir saldırım savaşı tatbik edeme- miştir. Biz, bunlara şunları katabiliriz: ordusunun mevzi harbi yapması, harekâttaki maksadına hiç uygun olmadığı hal- de, İngiliz ordusunun malzeme ve cephane yoksulluğundan ileri gel- miş değildir. İngilizler, bu kadar zengin malzemelerine rağmen, İn- giliz ordusunun evsafının noksanlı- ğı yüzünden yarım yıl yerlerinde saymışlardır. İkinci bir mesele dahi, savaş va- sıtalarının asrileşmesi, omüdafaa gücü kadar ve belki daha fazlas sal- dırım gücünü artırmış olmasıdır. Eğer hareket yapmak için düşma- nın bir yanını tutmak ve çevirmek mümkün olmazsa, ve hattâ cephesi- ni delip yarmak imkânı elde edil- mezse, tayyarelerle gerisine saldır. mak, zırhlı silâhlarla boş delikler- den girip içerlere sarkmak gibi ha- reket harbini teşvik eden yeni hal. ler meydana çıkmıştır. Mevzi harbini kabul etmek, sik- let merkezi toplanmasını bilmemek hareket harbi talim ve terbiyesi ile, taarruz ruhu ile beslenmek demek- tir. Mevzi harbi, sevk ve idare za- yıflığından sonra, talim ve terbiye noksanlığının, meharetsizliğin, çe- viksizliğin alâmetidir. Atlamasını, sıçramasını, koşmasını, o aşmasını bilmiyen zabitler ve neferlerden ibaret olan bir ordu, eğer manevi- yat itibarile bir şeye malik ise, bel- ki yalnız müdafaa yapar (1878 Os- manlı - Rus seferindeki o Osmanlı ordusu gibi). Bu da noksan ise hiç bir şey yapamaz (Balkan harbinde Türk ordusu). İstiklâl savaşımızm şanlı netice doğuran meydan mu- harebeleri, hareket harbinin par- lak bir masalidir, ki burada rol oy- nayan, şimdiye kadar saydığımız Bir kadının 24 saatlık hayatı Yazan: o Stefan Zweig Tercüme eden: İsmail MÜŞTAK 11 kahkahalar, yer yer dolaşan insan- | kâfi idi, oyunun her hali bu sima- > eee en birer şey, sarı | nın sinirlerinde ve hareketlerinde ir alev gibi dalgalanıyor, bunların irer çizgi gibi e le o, ey b el GEY ateşten birer çizgi gibi okunuyor. seliyordu . Hiç bir şey işitmiyor, hiç bir şey hissetmiyor, etrafımda tehalükle gidip gelen insanları (o görmüyor, masaya para atan yahut an kazançlarını çekip kapan başka el- lerle meşgul bile olmuyordum. uletin yuvarlağı gözüme görün- müyor, krupyenin sesi kulağıma gel miyordu. Etrafımda olup biten şey- er taşkın bir heyecan içinde tabii mikyaslarından daha büyümüştü, ben bunları sanki bir rüya arasında seyrediyordum. Esasen ruletin yu- varlağı siyahın mi yoksa kırmızı- nın mı üstüne düştü, bu yuvarlak durdu mu yoksa hâlâ dönüyor mu bunu anlamak için oyun masasına bakmıya hacet yoktu. Kayıbr, ka- zancı, intizarr, sukutuhayali, hülâ- sa oyunun bütün safahatını anla- mak için taşkın bir ihtirasın zebu- nu olan bu adamm yüzüne bakmak kika geldi. Bir saatten beri içim- den hep bunu düşünüyor, sinirimin üstünde patlamıya müheyya bir fır- tına gibi duran bu hâdiseyi bekli- yordum. Teknesi içinde yuvarlan- makta olan minimini güllenin ha- reketi tekrar ağırlaşmıya başlamış, masa etrafında neticeyi bekl iki yüz ağız tekrar nefeslerini zap- tetmişti. Bir saniye sonra yuvar! durdu ve Krupye haykırdı: ro!,, ayni zamanda tahta kürek ma. sa üstündeki paralarla banknotları toplamıya başladı. Krupye bu ameliyeyi yaparken genç adamın biribirine kavuşmuş elleri meydanda mevcut olmıyan bir şeyi yakalamak istercesine kor- kunç bir hareketle atıldı ve çok geç- meden, sıklet kanununa boyun e- ğerek, can değişen bir vaziyette ma a on- Tak “ Ze. “Manizade” şirketinde çalışan Ali Rıza dolgun maaş alır, iyi geçinirdi. Henüz bekârdı, Fakat bir liranm on para kıymetinde olduğu şu zamanda evli olsaydı geçinmenin yollarında şa şıracak, aksayacaktı. Son zama: da şirket hissedarlarının girişti ük bi ü reite para şirketin büt- dı. Ve bir ay sonra iflâs bo rusu çalındı. İcra memurlarının kasayı mühür- lemeğe geldikleri gün Ali Rıza, yüzü badanası uçmuş duvar gibi bozuk, ta- lin karık köprüsü üstünde sendele - yen bir hasta vaziyetine düşmüştü. O akşam hesapça olan ufak ilişiğini de kesip ticarethaneden çıktı. Bahçeki pısı akşam vaktinde boşalmış bir dı sessiz ve muattaldı. Ticaret - kapayanlar birer ikişer yol inüyor, köşe başlarında yor gun hamma'lar dinleniyorlar, bazan bir satıcı sesi boş sokakarda akisler yapıyordu. Ali Rıza başı önüne eğik Sultan hamamma doğru yürürken demin ar kasından kapanan tiçarethanenin ih- | timal bir daha hiç açılmayacağnı dü- | şümerek zihni karıştı. Yüreği sızladı. Artık o faaliyete, o kazanç zevki yeda ediyordu. Bundan sonra vaziyeti ne olacaktı. Hiç.. İstanbulda kolay ko lay iş bulumamayacağını biliyordu. Kendini muattal, bir kahve köşesinde işsiz pineklerken tasavvur etti. İş bu- lup çalışamayınca © zaman bazı günlerini aç ve bazı günlerini ekmek peynirle geçirecekti. Yüreği ezgin, gözleri dolu dolu Fincancılar yokuşunu tırmanırken bey ni uğuldayarak acı acı düşünüyordı Kendisi kısa aklile anlamışiz yet içinde yaşayan her fert bir va; feye bağlanmalıydı. Bu vazifeye ya şarak namuskârane çalışmak insanlı vazifesiydi. Şimdiye kadar çalışmal tan zevk duymuş ve alın terile kaza- nıp yediği ekmeğin lezzeti ve bere ti ona daima çalışmak arzusu vermi © Acaba tahbincek miydi? Meyus olmağa hiç te lüzum yoktu. Keder ve nsanı uçuruma sürükleyebitr: ii. tta daima müteşebbis, yılmaz ve fnal olmak lâzımdı. Beyazıda çıktığı vakit kararını verdi: Bu gece müste- rih evine gidecek, yemek yiyip uyu - yacak, yarın erkenden iş aramağa çıkacaktı. Ve inşallah buna muvaffak ta olacaktı. Delikanlı Aksarayda bir ihtiyar ka dının evinde kiraladığı küçük odasın- da Allah ne verdise yedi. Sigarasını, kahvesini içti, yattı; fakat 9 gece bir türlü gözüne uyku girmedi. Yatakta sabaha kadar döndü. — Iş bulabilecek miyim.; Nö'yapa cağım.. Bulamazsam, ne yaparım. ki eskisinden iyi bir iş bulacağım. O zaman Semihayı da annesinden iste- rim, Bir aile teşkil ederim, mesut olu- —— —————— —— gibi sevk ve idare kudreti ile, Bü- yük harpten sonra üç yıl kadar sü- ren hareketler ve muharebeler €s- nasında Türk zabitlerine vş nefer- lerine verilen bedeni ve ruhi kud- rettir, Bir ordunun yağmurda, çamur- da, karda, kötü arazide, bin bir ta- bii ve yapma güçlükler içinde dö- ğüşebilmesi için neferinden başka zabitlerinin ve hiç (olmazsa orta sevk ve idare kumandanlarınm zıp- layabilmesi, sıçrayabilmesi, : koşa- bilmesi, atabilmesi lâzımdır. Bunun mânâsı da, gençleştirilmiş bir emir ve kumanda altında ruhi ve bilhas- sa bedeni bir saldırım havası yarat- maktır. İşte, geleceğin savaşını, bi- çilmiş bir mevzi savaşına sokmak istemiyenler bu noktaya ehemmiyet vererek meharete, çevikliğe ve spo- ra sarılıyorlar, CİNOĞLU düştükleri yerden kalkarak vücuda saldırdılar, vahşi kediler gibi hum- malı hamlelerle bu gövdenin üstü- ne tırmandılar, aşağıda, yukarıda, sağda, solda bütün cepleri araştır. dılar, bu ceplerin ötesinde berisin- de unutulmuş bir kırıntı, bir kaç al- tın bulmak ümidile,her cebe girdi- ler, fakat her girdikleri cepten boş çıktılar. Ellerin bu araştırmasına cepler ümitsizlikle cevap verdik- çe o, hızımı bir kat daha arttırıyor, bu beyhude ve lüzumsuz ameliyeyi daha fazla hararetle tekrar ediyor- du. Ötede ruletin teknesi | tekrar dönmeğe, yuvarlak gölge | tekrar tekne içinde koşuşturmağa, altınlar tekrar şıkırdıyarak höcreler üstüne düşmeğe başlamıştı. Masa etrafın. : Buruşmuş bir esva- bın ötesinde berisinde bir kaç pa- ra bulmak için ümitsizlikle cepleri- ni karıştıran bu adamın parmakla rı sanki benim kendi parmaklarım imiş gibi ben bilâihtiyar onun bü- tün hareketlerine iştirak — ediyor- dum. Derken e, üstüne fenalık gel- miş bir adamın nefesi lıkanmamak için ayağa kalkışı kabilinden sert lar bu vaziyette çok kalmadılar ve | Çalışmanın zevki ilah bu güzel ve tatlı dakik i ba bana nasip edecek m Fakat bunun aksi de var, iş arar, ar: li bir kızdı. Hasta olduğu zamanlar kendisi kardeş gibi ğ düşünceler içinde at sekiz buçuktu. Kalktı. Çaymı a - lelâcele içti ve her zamanki işine gi - der gibi evden çıktı. o Tasarruf olsun diye Beyazıda kadar yürüdü. Meyda- na çıkınca düşündü. Şimdi nereye gi- decekti?. Müracaat edeceği yerleri zihninde tasarlayarak tramvaya at - ladı. Ne kadar tanıdığı avukat, tüc - car, komisyoncu varsa hepsine müra- caat etti. Sonra aklima Maariften bir mektep muailimliği almak geldi. Lâkin bütün başvurduğu yerlerden müsbet bir cevap alamadı. Hepsi işin kıtlığından, parasızlıktan, idarci mas is hattan bahisle sabır tavsiye ediyor- lardı, Mekteplerin tatil zamanı oldu- ğundan muaılimlik için de bir ay bok lemek icap ediyordu. O günü böyle başı boş, Gülhane parkında ağaçlar altında akla geçirdi. Gece, evi si ği Ayaklar bu insanlar da âlicenap - lık denilen histen eser yoktu. İzzeti nefis sahibi bir genç te: — Aman.. Beni yanınıza ne olursa olsun alınız.. Yoksa iki üç gün sonra aç kalacağım. diyebilir miydi?. Ötekiler kazanıyorlar, yaşayorlar, işsizler kendisi gibi sürünmeğe, öl - weğe mahküm bulunuyorlardı. iki üç gün böyle devam etti, Dördüncü gün sabahleyin yataktan kalktığı zaman cebinde yiyecek beş parası yoktu. Es- ki elbiselerini çarşıda satmaktan baş ka çare var mıydı?. Bu ii ancak üç gün idare edebildi. Oda ki- Ali Rızanın işsiz kaldığının onun- ümide Seb cu günüydü. Zavallı, son bi lin kâtibine müracaat edecekti. Bir öğle üzeri midesi iki gündür baş, gözleri fersiz, bacakları ve kol « Jarı kesilerek Balıkpazarmdan Yemi- 46 doğru yürüyordu. Hammailar yük altında ağızıarnda sigaralarını tüttü- rerek önünden © geçiyorlardı. Sıcakta yüzlerinden ter damlayan şu açlamlas rın yerinde olmayı istedi. Onlara gip- ta eti. Kendisinin bir az sonra mide- sine bir lokma bir şey gireceği yüp - beliydi. Halbuki şu çalışarak kazanan adamlar öğle vakti i mekle karınlarını doyur: Ah. bir iş bulabilseydi tan akşama kadar Gümrükte konşü - mentolar peşinde mal sandıkları ara- sında didinir, koşar, yürür, terlerdi amma sabahları üi çayını içer, öğle ve'akşam val h meğini yerdi. Hini hacette cebinde ah baplarını ağırlayacak parası da bulu- damdı. Ali Rızanın haline çok açıdı. O da birkaç gün sabretmesini söyledi. Naçar, bekliyecekti. — Açım. Diyemezdi. Oradan ayrıldı. “Mua- venet talebi” zannedecekler diye şim- di bildiklerinin. yanına bile gidemiyor du. Sirkeciye 'geldi. Biraz garda otur. du. Sonra kalktı, Gülhane par'ııma git- ti. Tenha bir yer bulup ağaçların tina yattı. O gece eve erken giti Iki içip yattı. Uyandığı ortalık karanlıktı. Semihaya sa» ati sorunca sekiz buçuk olduğunu Gözlerini açtığı vakit sa » | TÜRK SİN ve BOĞAZİÇİ RENATE MÜLLER - SARAY (Eski Sah ve Çarşamba günleri için mama Fiyatlar: 75 - 100 - 150 Harik Hayat Bir hafta rarfında 15 bin kişi tarafından Eayret takdirle / seyredilen devam ediyor. Bugün seanslar saat 13,14, 5, 16,15 - 18,15 ve 21 di GUSTAV FROEHLICMH'i İstanbul'da çevirdiği yegâne Sarı Pijamalı Kadın Pek yakında sizi mastedecektir. En zensin musiki - en şen ve kahkahalı mevzu JOSEPHİNE BAKER | ve trupunun seansları hergün saat 17 ve 21 de başlar. Parartesi, ortalarımızı Galatada Ünyon Handa Kâin EMASINDA ŞARKISI m muızznm şıbeserdir. GEORGES ALEKSANDE (12432) m Glorya) Sinsmasında biletler şimdiden satılmaktadır. ve 200 kuruş. gey (12431) ve Otomobil ÜNYON SİGORTASINA yaptırınız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON Kumpanyasma bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. Telefon : Beyoğlu 4.4888 6 i il İSTANBUL BELEDİYESİ SEHIR TİYATROSU Bu akşam | saat 19,30 da i "UKUS HAYAT İ li Büyük opereli an Yazan: (Ekrem Il l ve Cemal Reşit İmuma Operetin son iki günü. VON 121 a ACIKLI BİR HİTABE Türk Şiir Kralı Filorinalı Nâzım Bey, 14 yıldanberi ihtifalini yaptığı (Tevfik Fikret) in, biricik dostu Hüseyin Kâzım Kadri B.'in acıklı ölümü dolayisile yük- sek faziletlerine dair, buzün saat İ4te Küplüce'deki mezarı önünde mühim bir hitabe okuyacaktır. Yeniköy sulh icra memurluğundan : Bir borçlan dolayi mahcuz dört kan: tar kireç 30-1-934 tarihine müsadif salı günü saat 14 te İstinyede kireç otakla. rmda açik artırma suretile satılacağın- dan isteyenlerin orada bulunacak memu runa müracaatları ilân olunur. (12426) hayretle öğrendi. Demek şöyle böyle açlıktan mecalsiz yirmi dört saat bay gın yatmıştı. Genç kızdan biraz su is- tedi. Ve hasta olduğunu söyledi. Ge - Milliyet bu sütunda iş ve işçi yenlere tavassut ediyor. İş ve if istiyenler bir mektupla İş muza müracaat etmelidirler. İş aranıyor 20 yaşında bir genç almanca, tüf Ge, ingilizce, franarzca ve muh vâkıf, bonservisleri havi, ehven şorB” itle iş arıyor. Milliyet H. V. rumuzu#f müracaat, “iü Türk tebaasında, “20 yaşında Bi genç, almanca, türkçe, ingilizce, fesi” sizca ve muhasebeye vakıf” mükem * mel in i i, iş arıyor. racaat, i Ölmesin yazının garsonluk kahvecilik ve el maki e çorap İf leyen 20 yaşında bir genç iş arıyo” Eyüpsultan eski yani Balıkçı Bakks 12 No. da Tokmak oğlu Hasan; sun çalışmak arzusundadır. A caddesi, karşınındf Ne kahvede ei vasıtasi Alimet, z ri Dr. Horhoruni Eminönü Valide kıratanssi ilem» yanında «> (12135) len sudan birkaç bardak içti. Odasm- | da yalnız kalınca; Gene “iş bulamı - yacağını” düşündü. Beş dakika sonra odadan Ali Rızanın can havlile ko - pardığı bir sayha duyuldu. Hareketle rini zaten birkaç gündür kollayan So miha kapıdan rüzgâr gibi girdi. Ali Rizayı yerde baygin bir halde buldu. Aç- lıktan bayılınıştı. İki gün sonra Hal kâtibi Sedat Beyden Ali Rıza bir mektup aldı. Bir hafta sonra da mahrukat cemiyetine kâtip olarak yerleşti. Sol kolu sargı - lar içinde vazifesine başladı. Çalışma nın, kazancın zevkini tekrar tattı. Hayatını kurtaran sevdiği Semiha evlendi, Mesut oldu. Hayatta felâket li dakikalar da vardır, yeise kapı) mak doğru değildir) — O, N. Jyeilliyet. ABONE ÜCRETLERİ ürkiye için | Hariç, LK. LE İl 3 aylığı 4— 8— İl 5 » 7180 “— uu . 14 — 3— Gelen evrak geri verilmez — Müddel geçen aüahalar 10 kuruştur. — Gazete *€ matbaaya sit işler için müdiriyete mü raçant edilir. Gazetemiz ilânlerın mes” İiyetini kabul etmez, Nİ bir hamle ile ayağa kalktı, arkasın daki iskemle kuru bir” gürültü ile yere yuvarlandı. O, buna hiç ehem- miyet vermiyerek, hattâ kendisinin bu haline hayret ve endişe ile ba- kan iki tarafındaki insanlara dik- kat bile etmiyerek ağır adımlarla sallana sallana rulet masasından uzaklaştı. Ben bu manzara karşısmda ade- ta taş kesilmiştim; çünkü onun bun. dan sonra gideceği o yeri biliyor- dum: O, ölüme gidiyordu. Bu tarz- da kalkan bir adam ne bir otele, ne bir kabareye, ne bir kadının yanı- na, ne bir şimendifer kompartıma- nma, hülâsa içinde hayattan eser bulunan hiç bir yere gitmez, bu gi- dişle bir insan ancak ademe atılır- dı. Cehennemden farkı olmıyan bu salonun en hissiz adamı bile ru. let masasından kalkıp uzaklaşan bu biçarenin ne evinde, ne bir ban- kada, ne de bir akraba yanında hiç bir istinatgâhı kalmadığını ister is- temez kabul ederdi; belli ki bu a- dam son naktini ve ayni zamanda bütün mevcudiyetini oyuna koyup il şimdi bu salın- tılı adımlarla gi! yer her halde hayat âleminin haricinde bir yer- ir, Ben daha ilk dakikadan itibaren hissetmiştim ki bu adamm kumar masasında kazanç veya kayıptan daha büyük bir şeyini oynamakta- dır ve bu oyunun neticesi fena çı- karsa onun için çok fena bir akıbet tevellüt edecektir. Bu his ile yüre- ğim titriyordu. Böyle (olmasına rağmen onun masa başından kal- karken gözlerinde hayat denilen şeyin bir anda sönüp çekildiğini, canlı siması üzerinde ölümü etrafımda bir yıldırım patladığını duydum, gözlerimin önü kararmış- tr, Onun her hali bana o kadar te- ir etmişti ki o, oturduğu sandalya- dan güçlükle kalkarken (o ben de düşmemek için elimi (o dayamağa mecbur olmuştum. Biraz evvel o- nun heyecanlarını kendi damarla- rımda, kendi sinirlerimde nasıl duy dumsa şimdi de sallana sallana yü- rüyüşü bana öyle tesir etmişti, ben de olduğum yerde sallanıyordum. Çok geçmeden kendimi zaptedemi- yerek ben de yürümeğe, ben de o- nun peşisıra gitmeğe başladım: A- yaklarım, bilâihtiyar, harekete gel- ti, Bunda şuurumun hiç bir te- iri yoktu, ne yaptığımı bilmiyor. dum. Kımıldıyan, yürüyen ben de- ğildim; bir aralık öyle oldu ki hiç kimseye aldırmıyarak, hiç bir seyi düşünmiyerek ben de onunla birlik te gazinodan dışarı sıkmak için | kendimi koridora attım. 5 , Genç adam o zamana kadar vet tiyere gelmişti. Hizmetçi pardösÜ sünü tutuyordu; fakat onun koll#” rında iradesine inkiyat edecek vet kalmamıştı. Sakat bir adam g bi idi. Garsonun yardımile süyü giydi. Sağ eli mihaniki bir reketle yeleğinin cebine gitti, bö” şiş vermek içim peru eriyordu iii kat cebini bir çok karıştırdığı BEİ de bir şey bulamıyan bu el boş tr. O vakit vaziyetini, salonda biten şeyleri, beş parası kalma olduğunu bir an içinde hatırla Bİ bi oldu ve hizmetçiye mırıl yi nevinden bir şey söyliyerek, ei rulet masasmdan kalkışr gibi, bir hamle ile atıldı, bir sarhoş #*. sendeliyerek gazinonun erdi lerini indi. Hizmetçi ilkönce ifade eden ve nihayet hakikati 9), ladığını gösteren bir tebessüniA. bir müddet bu adamım arkasssöiği Bu sah yoz di u sahnede o kadar he: yici bir hal yardı ki ben bumu. yüz yüze geldiğimden adeta pe mıştım. Tanımadığım bir ads! pi meyusiyetine, tıpkı bir tiyatr0 dalyamından bir piyes sayradaiiiği ne, şahit olmak beni sıkıyordu” Şımi çevirdim. Sebebini anlıy8? dığım bir elem, bir ıstırap yül TR mim e mize ini amimi S önmim Bb m dm a e e .n.mii medi az Ew a.

Bu sayıdan diğer sayfalar: