13 Şubat 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

13 Şubat 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Stratosfer Kurbanları Şimendifer ve otomobil kur- banları, deniz kurbanları, hava yolları kurbanları yetişmiyormuş gibi şimdi bir de Stratosfer kur- banlarından bahsedilmeğe baş- landı. Belçikalı Profesör Piccard iki defa Siratosfere kadar çıkmış, birincisinde 15,781 metre, ikinci- sinde 16,936 metre yükselmiş ve her ikisinde de güzel güzel inmiş- ti. Genç Sovyet Rusyanın âlimleri daha ziyade yükselmek istediler. Geçen Eylülde on dokuz bin met- Teye kadar çıkmışlardı, bu kadar- la kanmadılar, bu sefer yirmi iki bin metreye kadar çıktılar. Fakat yere inerken Ossoaviakhim . adını taşıyan balonları koptu. Vasenko, Oussiskin ve Fedeseinko isimlerin de olan bu üç âlimin nasıl telef ol- duk'armı bir kaç gün evvel gaze- telerde okumuşsunuzdur. Bu kazada, her vakit sakin ©- lan Stratosferin hiç kabahati ol- madığı anlaşılıyor. Âlimler ölmüş- lerse de yol defterleri duruyor: Balon yirmi iki. bin metreye çık- mış, hattâ orada on iki dakika dur muş, içindekiler Stratosferin ebe- di saki; inin zevkini tatmıslar. Fakat sonra, gece pek geç olma- dan evvel yere inmek için, galiba acele etmişler. Bundan dolayı ba- lonun ipleri kopmuş. Bulutların üstünde, Stratosfer içinde kar ve buz olamıyacağından, balonun buzlardan koptuğu haberinin as- lı yok. Bu haberi Stratosfer ne de- mek olduğunu bilmiyen bir cahil adam uydurmuş... ... Doğrusunu isterseniz, Stratos- fer ne demektir, orada niçin kar ve buz yoktur? Bunları bilmiyen cahil adamlar da pek çok. İlmin, fennin üit üste çıkardığı yeni ta- birlerin hepsini öğrenmeğe herke sin vakti olmıyor. iki üç seneden- beri gazetelere giren bu Stratosfe- rin ne demek olduğunu henüz her- kes öğrenemedi. Stratosfer, lügat manasile, ha- vanın ufki tabakaları yuvarlağı demekmiş. Fakat fenni tabirlerin lügat manası da insana büyük bir sey anlatamaz. Onun için bu ma- na biraz izaha muhtaç: Bilirsiniz ki, hava içinde yükse ğe çıkıldıkça hararet derecesi aza lik. Bu azalma her yüz rietrede, santişrat hesabile, 0.6 derecedir. Ön iki bin metre yükseklikte hara ret sıfırdan aşağı 55 dereceye ka- dar iner.. Fakat o kadar. Oniki bin metreden daha yukarısında, oluz bin metreye kadar hararet ayni derecede kalm. Otuz binden yukarıda ne olur? diye sormayı- nız, Onu da düşünürsek zihnimiz daha ziyade karışır. Şimdilik on iki bin metre ile otuz bin metre a- rasında kalalım. Burada hararet n'cin ayni derecede yani, — a0” “5 derecede kalıyor? Çünkü or lt vin metreden aşağıda hara relin değişmesi havanm amudi hareketlerinden ileri geliyor. Bu 'amudi hareketler on altı bin met- reden daha yükseğe çıkamıyorlar. İşte, bundan dolayı onaltıbin metreden “onraki yükseklikte - o- tuz bin metreye kadar - hararet değişmiyor. On altı bin metreden aşağı, ha- va takabalarının içinde hem amu- di, hem de ufki hareketler oldu- ğundan oraya kadar havaya tro- posfer yani İügat manasile inkı- lâplar yuvarlağı diyorlar. Daha yukarısında bulunan havaya da, yalnız ufki hareketler olduğundan sanız hakkınız var.. Madem ki bu hayasız kadını kolundan tutup zor- la elinizden almıyorlar, ne yapsa- nız hakkınız ver.. Madem ki ben ağzımı açamıyorum, alçakça susu- yorum, alçak ben. Ihtiyar adam hiddetinden, ac- zinden öyle zangır zangır titriyor- du ki düşmemek (için tutunmağa mecbur oldu ve birden yere tükü- çıktı, Ihtiyar Salamon ufak kasabanm sokaklarında ağır adımlarla yürü- yordu. Bir aralık Obir dükkânm camekânı önünde ansızm, durdu: Burada seyyahlara mahsus eşya, gömlekler, fileler, blüzler, balıka- vi İevazımı, kravatlar, kitaplar, sun'i birer pramit şeklin- de, ste, yan yana, karmakarı- ık teşhir olunmuştu. İhtiyar adam ın hiç birile alâkâdar olma- Yıkılan Bir Kalp rerek sendeliye sendeliye bahçeden Yazan: GA ———— Stratosfer deniliyor. Bu on altı bin metre sayısının da her yerde elifi elifine doğru olamıyacağını, memlekete göre, mevsime göre a- şağı yukarı değişeceğini elbette tahmin edersiniz. Stratosfer içinde rüzgâr pek na dirdir. Bulutlar da pek müstesna. Yağmur, kar, dolu orada hiç görül miyor, Sıfırdan aşağı 55 derecede soğuk olmakla beraber daima gü- zel, sakin, berrak bir hava, On al- t bin metre yükseklikte bir kökş yaptırmak mümkün olsa — içinde kaloriferi olmak şartile — insan Lodos ve Poyraz fırtınalarmdan, rutubetten azade her vakit rahat bir ömür geçirebilecek. ..... Fakat balonlarla o kadar yük- seklere çıkan âlimler oralara el- bette bir köşk yeri aramak için git miyorlar. O halde, işleri etasen lâ boratuvarlarda emniyet altında ça lışmak için, canlarını tehlikeye koyan bu ilim adamları niçin bu kadar yükseklere çıkıyorlar ? Kendileri söylemiyorlarsa da, her şeyden evvel bir spor merakı, imsenin çıkamadığı yüksekliğe kadar gidip bir rekor kırmak hır. sının da bu işte bir âmil olduğunu unutmamalıdır. Belçikalı Profesör F.N.R.S. baloniyle iki defa göklere çıktığı vakit başlıca Rayons cosmigues deni kâinat şuaatını ölçmeğe gitmişti. Bunun ne demek olduğu- nu, gene Milliyetin bu sütunlarım- da Doktor Bey anlatmıştı... Rus âlimlerinin yirmi iki bin metreye kadar yükselmekten mak satları yalnız ilme hizmet etmek değil. Bu kazadan sonra, geçen Eylülde yükselen balonu yapmış olan M. Prokofiev söyle söylemiş: Kâinat şuaatmı tetkik et- mekteki ilmi ehemmiyetin pek bü- yük olduğunu biliyoruz. Fakat bu tetkik bizim için e'as değildir. Stratosfer balonu kıvama geldiği vakit, ki, bu da bir kaç senelik bir iştir, memleketimizdeki o pek u- zun mesafeler, bir tecavüze karşı artık bir muhafaza vasıtası olmak tan çıkacaktır. Bundan dolayı, hiç kimsenin Stratosfer baloniyle bi- ze hücum edememesi için, biz o balonu herkesten evvel kıvama ge tirmeliyi Bu mülâhaza, süphesiz, haksız sayılamaz. Stratosfer içinde wca- cak olan balonlar, tayyareler, da- ha aşağı tabakada uçanlardan üç defa daha hızlı gideceklerdir. Bu halde Meskovayı Japonyadan ayı ran koskoca Sibirya da üç defa küçülecek demektir. dl Stratosfer içinde hâva tazyiki- nin azalması şimdiye kadar insan ların, tayyarelerin oraya kadar çıkmasma enğel oluyordu. Belçi- kalı Profesör, balona asılı olan madenden sepetin her tarafını sı- kı sıkı kapadıktan sonra içinde ka lan havayı da suni olarak yenileş- #rmek çaresini bulunca insanlar için Stratosfere çıkmağa, bu taraf tan, bir tehlike kalmadı. Motorlara lâzım olan hava taz- yikine gelince bunu da havayı çe- kip sıkıştırdıktan sonra motorlara gönderecek bir makine yapmak — hiç olmazsa nazari ol kolay olacaktır. Bunları düşünen Belçikalı Pro- fesör, Stratosfer içinde yolculuk işi kurulduktan sonra, Avrupada bir adamım sabahın dokuzunda kahvaltısını ederken, Amerikadan telefonla öğle yemeğine davet e- Tercüme eden: İsmail MUŞTAK 6 hakir bir köşeye atılmış mütevazi ve kıymetsiz bir şeye saplanıp kal- mıştı: Bu, kalın O ve kunt bir dağ bastonu idi. Ucunda sivri bir de- mir vardı. Ağırdı. Sapından tutup lll aş korkunç bir ses çı- a) O köpeği gebertmeli, gebert- Badı çi ye ida inde ihtiyar ada- ceden âdeta haz duyuyor. düşüncenin sövklle AE ei ufak bir para mukabilinde bastonu satın aldı. Bu ağır, kudretli ve teh- likeli sopayı yakal, amaz ihtiyarm hali değişti, kendisini da- ha kuvvetli hissetmeğe başladı: utlarında maddi kuvvet olmı- yanlara silâh daima fazla bir em- niyet hissi verir. Ihtiyar yahudi 80. Hulki, kadın kıskançlığının cehenne- mi içinde yaşayanlardan biriydi. Şehime- nin muhabbeti artık bir hastalık haline gelmişti. Boyunbağını ütületse, traş olsa, cebine temiz bir mendil alsa karısı göz- lerini onun gözlerine , uzun uzun düşünür, bakışları ateşlenir, ne yapaca- İn şaşırırdı. Evlerinin içinde bu yüz- den kavga, gürültü eksik olmazdı. Hal- buki, delikanlı, evlendiğinden beri karı- sma ihanet etmeği aklından bile geçirme- mişti, İki gün evvel Pendiğe akrabalarını ziyarete gitmişlerdi. : Dönüşte ucuzdur diye üç okka et aldılar. Şehime bu sabah erkenden kalkmış, — üç okkanın hepsini makineden geçirmiş ve içine bolca ek- mek içi ilâve ederek kimyonlanmış yas- st yassı köfteler halinde hamur tahtası- nın üstüne dizmişti, Hulki yatağından kalkıp kahvaltı etmek için aşağı inince gözleri faldaşı gibi açıldı, Küçük anasının yaptığı bu hiddetlenmiş gibi bir köşede haykrıp duruyordu. Biraz #onra köfteler tavan'n içindeki cazırdayan - yağda kızarmağa atıldı; Lâkin nedense hep dağılıyordu. Evin içinde iki kişi | idiler. Üç okka etten bu kadar çok köftenin ne lüzumu vardı. Çocuk meme emiyor, arasıra pi- rinç onlu mamadan başka bir şey yemi- yordu, , Saç mangalın başına oturup çayını iç- ti. Bir kaç zeytin tanesi yedi. Etraf dar- ma dağınıktı: Kirli çamaşırlar bir köşe- de duruyor, mangalın yanında bebeğin kırmızı patikleri, nemli dıvarın köşesin- de iki çiviye gerilen . ipi i ki me biçim © et alırsın? Sırf yağ... Böyle köfte mi olur, hep dağılı — üne yor. : Delil anlı sesini çıkarmadı. Ufacık bir itirnz etse saç saça baş başa gelecekler ni bilirdi. İki senedir asabından basta o- lan karısının kahırlarma böylece taham- mül etmesini öğrenmişti. Çocuk yerde katıla katıla ağlıyor, gözyaşları kirli yü- zünde titriyordu. Kadın: ezidin piçi, geberemedin gitti sen de,. Dedi, yavrusunu tartaklıyarak ku- <ağına aldı, Memesini ağzma tıkadı. Biraz sonra çocuk susmuş bir kenara | yatırılmıştı. Kadın köfteleri yeniden yo- Zurarak bir tencereye koydu, kavurdu. Ve üzerine biraz - sıcak su ilâve ederek kaynamağa terketti, Hulki, kâğıt yapıştırılmış kırık camın aralığından ensesini üyüten'soğ! gençlik hayatını zehir eden şu ma lü, pasaklı deli karısına içinden kü ederek lâpa Kipa düşen karları seyre dı. Birden pencerenin önübde dud ve kirpikleri boyalı, siyah mantolu, sarı #osonlu bir hanım peyda ol dan ve soğuktan hiç perva 3ün kanlı tanrdr: Bu güzel "kadn Gü teli kanlı tandır: Bu güzi adın Göztep-li Şermindi. Birlikte uzun bir” aşk macera st yaşadıkları Şermin. Kadın hâlâ peşi- ni bırakmıyordu. O, biraz - yolumu şaşır muş bir kadın olduğu, kendisi de evli bu. Tunduğu için Hulki © onu daima reddet- mişti, Faka O sırada Şehime tencerenin kapağını açtı. Kaşıkla içini | karıştırdı. Köfteler, haftalık yemek leri şa ağlı, tuz bulamaçtı. Ve hayat mii dpi smdaki şu ayak ve | ellerinin trrnakları uzamış, başı , yüzü kirli bir köpek gibi Pis şu çılgın karıydı öyle mi? ,, kafatasının içinde fıkırdamaya | yle evlilik hayatıma, aile saa- iği vakit — Pariste: saat do- kuz iken New-York'ta öğle olunca ya kadar sekiz naatlik “zaman ge- çeceğini de hesap ederek — saat te sekiz yüz kilometre yol giden bir tayyare ile ne kadar rahat ve çabuk gideceğini ne güzel tasav- vür ediyor. Döktor G. A. Köpeği gebertmeli, gebert. iki dakika evvel öendeliyen a- dımlarına şimdi daha fazla meta- net gelmişti, daha doğru, daha ha- tif yürüyordu. Gölün kenarında bir aşağı bir yukarı dolaşmağa ko- yuldu. Bir aralık © adimlarını sık- laştırarak âdeta koşmağa başlamış- tı. Soluk soluğa nefes alıvor, yü- zünden terler akıyordu. Fakat bu soluma, bu terleme hızlı yürümü olmaktan ziyade hırs ve hiddeti- vakit geçtikçe elindeki ha fazla bürmretle er yağ ri Otelin mavimtrak gölgeli bir se- dalgalanan holüne, elinde. il irdi ve hiddetli nazar. kek, m ve karısı ir köşeye çekilmi; ler, yumuşak hasır koltuklar içine gömülmüşler, kayıtsız tekellüfsüz konuşuyorlar, bir taraftan da sa- man çöpünden yapıl ince boru- larla kadaklertdeki Yili sl panın kabzesini tutunca adaleleri nin daha fazla bir kuvvetle gerildi. ğini duydu; şimdi kendi kendine, mırıldanma kabilinden, / söy rek içiyorlardı. — Acaba bunların hangisi? detine, zevceyo sadakate isyan etti. He- men elbiselerini giyerel- kendisini dışa- rt attı Karısı arkasından: if nereye” gidiyorsun. Boyun devrilsin. Diye haykırdı. Yumrukları sıkılmış, dişleri biribirine kilitlenmiş, karlarm e arap Zehra» Bim evine koştu. Şermini tahmin ettiği gi bi orada buldu. Eski sevgilisinin ellerine sarıldı, Beriki: — Aşkta sebat eden muvaffak olur. Diye müftehirane gülüyordu. Delikanlı bütün hicranmı, sefaletini ve âile yüzünden uğradığı felâkeli hınçkıra hınçkıra ona bağırmak istedi; fakat bo- ğazmı bir el sıkıyor gibiydi. Sesi çıka- | iniyordu. Sandetsiz hayatı şüpbeli bir kadının çılızın, şüpheli ve yaldızlı sandetile de- ğiştirdi. Yaprakları sararmış eski aşk ro- manının sayfalarını o yenileştirdiler. Bir haftalık aile cehenneminden uzak, oto- mobiller içinde, sazlı içki sofraları başın- da, kırmızı abajorlu yarı karanlık odalar- da aşk ve ihtiras dakikaları yaşadı. ime, kocasının evinden çıkışını hiç beğenmemişti. Bir gün gelipte bu tazyi- —Nihayet gelebildiniz, dedi, si- Zi her tarafta aradık. Mösyö (Med- witz)'yeni fiyat arabasile bize gö- Tün etrefmiı dolaştıracak, ta (De- senzano) ya kadar uzanacağız. Bunları söylerken bir taraftan da sanki bu davetten dolayı bir de ayrıca teşekküre mecbur imiş gibi onu nazlı bir eda ile misafirlerin bulunduğu masaya sevkediyordu. O yaklaşınca ötekiler nazikâne ayağa kalkarak ellerini uzattılar, Ihtiyar Salamon ilk önce vücudun- dan bir raşe geçtiğini duy. du. o Fakat aynizamanda ke zmın sükünet Yı ve sıcak varlığını “da bütün tatlılığile koluna asılmış olarak hissediyordu. Bütün azmi kırıldı, uzanan elleleri birer birer sıktı, hiç - bir şey söyle- meden koltukların birine oturdu, ta ri havana sigarası çı- kardı, dişleri arasma (sıkıştırdığı bu yumuşak tütün yaprağın fi EEE m | MN Yarın akşam ARTİSTİK Sinemasında | Güzel muzanniye JARMİLA NOVOTNA'yı Meşhur tenor HANS HEİNS BOLİMAN'ı ve genç komik O FRITZ SCHULZ'ü Cazibedar havaları, nefis musikisi ve zenzin mizanseni havi FAKİR TALEBE operetinde tekrar göreceksiniz. HARP filminde en büyük deniz mu barebelerini ve en böyük harp sefinelerinin batmasını görecek- siniz. Pek yakında ARTİSTİK'te ai B E AL WA | FAnışr | Bugünkü program | MEYEM | İSTANBUL: 15 Şubat Perşembe akşamı | Plak neşriyatı TÜRK SİNEMASIND Anadolu Ajansı ve Muhtelif meşri- (13243) 5 . yat, 19,50 Eftnlye Sadi hanım grubu tarafın dan alaturka musiki mey (Se kinin, bu tahammül | edilmez ballerinin di, Relik, Şeref Beyler iştirmkila). AA i ini b ğı öni hiç düşü 21,20 Mesut Cemi rafından masal per şe m ele pere meas Yarın akşam MELEK | © kimyonla < yiyim ni 21 Hymn tarafından Oda musi- Pe en şık giyinen 88“ a Kimsesizdi Hulkiden başka, küçü een vimli ve parlak yıldızı Ni yusundan gayri düyada kimsesi yoktu. | az30 Grsmefen LİL | a İhtimali kocası artık eve gelmiyecekti. 18 © Orkestra: Verdi Ouverture Nabuc- b 6 " b Belki de başka bir kadınla evlenecekti. anlmzrnt > Bize: ve Membıselim | Ah., Ne yapmıştı? Ertesi gün karakola Uarle . D A M İ e A : müracaat etti, Şıfalı bir cevap almadı. | | 1445 Alatarkı saz. : Mahkemeye geçek oldu. Para yoktu. | 20* Ajanı mabel. tarafından nefis bir tarzda ibd&ji fi Ayağın Yırtık lâstikler, , başında eski VARŞOVA 1415 m: edilen çok meşeli bir eser tak” ği şal parçası, çocuğunu kucağına ala- 1155 Piyano konseri, 18,15 Piyano ile car. i ge e >» rak ağlaya ağlaya komşulardan, şuradan dim edecektir. İ Hulkiyi sordu. Hattâ bilmediği i kapuları bile çaldı. Yok.. Yok.. Geceleri uykusuz, yemek © vakitleri iki üç kaşık N k esmer köfte çorbasile, gazı N bardakta yaptığı bir kandi (0 h mük ışığında titriyerek, ağlıyarak pi | ve hâlâ kocasını kıskanarak: geçiriyordu. BUDAPEŞTE 40'm: 2 ANS ME 18,30 Somagmi orkestrası, 19/50 B. Kener yn a dank Metre Galya Maze Kii £ “eli meşriyat, Buda, e mem a art kanser, 5 Maci o mmm 115247) il takımı. : VİYANA S7 m Erkek sinema artistlerinin ÖP en meşhuru 3 k FREDERİK Ni berler, 23,20 Plâk konseri, 2420 Bad-Aussce- MARCH : denerken İrem açelani GARY GRANT Ve nim ik bir çocuk ceseti çık: ; deki karların üstünde de Şebimeyi cen | CAROL LAMBARD. tahtala dı X kaskatı buldu- tahtaları çatırdayor, penceredi ; ş dl ii ayol ME Ge Taa esi « | KARTALLAR Hulki Efendinin banesini terk ile alüfü arın, çocuğum kadınlarla temas petiresi,. sere e UÇARKEN i li. Bir haftalık vicdansız" ik falet yüzü tecennün Na a BİLEN eğme düşünerek | ec evveli çocuğunu boğarak öldür. İl Fransızca sözlü Paramoust ! ge mücrim gibi titredi, ağladı, ve sonra da evini yakmak suretile filminde PERŞEMBE yüzüne kapayarak hınçkırdı. halkımın has matinelerden itibaren N ka başını yırttı. Ellerile saçlarını i N İPEK , . dise hukuku umumiyeyi alâkadar et- Uluyan bir köpek. gibi, eğyaz hi | ie belamlağamina mösekbierelarak her sinemasınd y baykoş gil me kadar zevç Hulki Efendi tahtızanna 13248) ge a RM ve de tihbundlide yapılan muayene, | A mmm ( ) Diye haykırdı. petiçesinde mumsileyhin . şuuru mahtel | ' Hulki o geceyi karakolda geçirdi. Er- | olduğu sörülerek emrazı akliye hastaha- NN? | Pösi pin evin enkazı aratndan varmış | mesine sevkolundu, -ON— milliye! fi N v İttih dı Milli Asr umdesi “ MİLLİYET ” ıha dil ABONE ÜCRETLE .. . . l Türk Sigorta Şirketi giz Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz a Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir rak geri verilmez — Mi Y Üisekezi idaresi :” Güladâz Üsyel Hi “lr a k Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. , Tel. Beyoğlu: 4887, 636 N Evet bunların hangisi idi ? Şu sopa | re tekrar başladı. Herkes Fransız- | buki karr ili) ile hangisinin kafasını patlatmalıy.| ca konuşuyor her ağızdan neşeli | ben bir e dı 7 Hangisinin ? in 7. | kahkahalar çıkıyordu. mam. Karım da kızım da bu gi işüni tiyar yahudi, koltuğuna gömül | dikleri hi e halinde Ml ve ei müş, vücudü ileri doğru sasarğ ös) si savak a ' i üphelenmiş olacak ki | siz sadasız, sigarasının yaprakları - i ir keli: ile kon” men kalkarak ona doğru yürü- | nu ssırıyordu. Dişleri arasında si ei iç pilli i a rayı o kadar şiddetle sıkıyordu ki | san görüşürkeri bu meclisi? 4 il bundan çıkan esmer usare dişleri. nin arasından görünüyordu. Öte. kiler yüksek sesle söhbetlerine de. vam ederken ihtiyar Salomon-zih- nen kendi kendine konuşuyordu — Hakları var, Ben yüzüne tü- kürülmeğe lâyık bir adamım; kı. zımı çalan haydut her kim ise ben imdi el bile verdim.. Vakıa in de elini sıktım, fakat bili- yordum ki kızımı çalan haydut bun lardan Hem elini sıktım, hem de şimdi onunla birlikte, ayni masada oturmağa razı oldum. Ha- onu tepeliyecektim? Tepelemek le dursun, bilâkis nezaketle eli- ni bile sıkıyorum. Evet bu adam- ların hakları var, hem pek çok hak- ları var; onlar gülseler, be- nimle alay etseler pek haklıdırlar.. Öyle bir görüşmeleri, sanki ben burada yokmuşum (gibi öyle bir konuşmaları var ki.. Evet sanki ben mevcut değilmişim, ci ben fena bir mahcubiyet altmd?, r kaç kelime olsun konut! Onların ir şey, apandi; alık, eğlencel — sıkan bir mahlük idim. ir şey ki onunla be: maktan ulanıyorlar, fakak Eğ onlara para getiren bir $€Y.© için baştan da savam! Ah para, para, bu sefil Pi li para... Ben bununla onla” » tefessüh ettirdim! Para, PA” hin lânetini taşıyan para! m ne'de kızım 9 üyor; onların gözü ü, bu şık kıyaf yer-|

Bu sayıdan diğer sayfalar: