28 Şubat 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

28 Şubat 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Şehir plünmnın tanzimi ve adliye bi- masının yanması mü ile gazeteler- den geçen noktai nazarları şöylece hülâ- sa etmek mümkündür: Yanan adliye binasının yerine yeni- den bir bina yapılmıyarak © sahi teras halinde muhafaza etmek, met camii ile Ayasofya arasmdaki geniş sahayı “Ayasofya hamamını yıl ağaç ve yeşillikten âri asfalt satıhlı meydan halinde bırakmak, bu geniş mey- danın ortasma bir abide yapmak. Vakıa bütün tabii güzelliklerine ve üç tarafının denizle çevrilmiş o olmasına rağmen ve mahsur bir halde ka- lan ve adeta deni rkezi denizlerden uzak me Avrupa şehirlerini andıran; ve fakat me- deni bir şehir plânından bugüne kadar mahrum bırakılan zavallı ve güzel İstan- bul'u sevenlerin her ne pahasına olursa olsun tesadüf ettikleri engelleri bütün bir asabiyet ve titizlikle yıkmak ve yok etmek arzusunu göstermekte yerden gö- ğe kadar vardır. Yalnız batırlamakla mükellefiz ki bu işin, şehir plânile alikadar oluşu ve şeh- tanzimi işinin de (belediyemizce en değerli cihan mütehassıslarına verilişi he pimizi bu kabil üzüntülerden kurtarmak tadır, Binaenaleyh bu mütehassisların pek tabii olarak şehrin mevcut vaziyet ve karakterine oldukça muvazi edecekleri ve belki de adliye binası gibi €tu. * binalarla; yapacakları etütleri ara- sında bir ünsiyet ve irtibat aramağa sa- dık kalacakları ihtimali galip olduğun- dan; adliye binasının yanmış olmasından ssısların vaktinde haberdar edil mesi her halde faydasız ( olmıyacaktır. Mütehassıslarım yapmış oldukları etüt- ler tetkik ediledursun bu nokta etrafın da şehre faydası dokunur ümidile biz de kendi noktai nazarımızı söyliyebiliriz: Bir kere üzerinde ittifakla durulan bir nokta varsa o da yanan adliye bina- sı arsasınm muntazam bir teras halinde muhafazası ve bu sahaya (yeniden bir i lmamasıdır. Fakat Sultan- le Ayasofya arasmdaki ge- niş sahayı Ayasofya hamamı yıkmak suretile asfaltlı bir satıh haline koyduk- tan sonra meydanın ortasına (bir abide dikilmesi | cihetine gelince: o Herkesçe malüm olduğu veçhile bugün Avrupa- nin hemen her memleketinde — bu kabil vaziyetle “a zuhurunda derhal © umumi şehir plânile alâkadar olmak üzere mev- zii bir imar ve tezyini belde plân müsa- bakası ilân edilmekte ve binnetice mese- le de en münasip hal şekline bağlanmak- tadır. Biz, bu şehir tanzimi arzu ve kanaat- İleri arasında hiç bir kıymet ve ehemmi- yet verilmiyerek yıkılmasında bir beis görülmiyen Ayasofya hamamma — gele- ilme Evet bu hamam; Türklere mimarlıkta vekar ve kemalin ne demek olduğunu 0s- kimez bir kanun halinde hediye eden ve Türklerin imar kudretini bütün âleme tanıtmakta piştar olan ve nihayet gedir yetin azanetleri arasına karışıp Si Siman'an. bir a Ea sinden,, bir şaheseridir. Binaenaleyh biz- ler kudretlerimizi mimarlığın o ulu şahi- kalarından aşırımcıya kadar bu aziz arma ğanların üzerlerine titremekle mükelle- fiz. Aksi takdirde onlara doğru uzanan her mubrip el tarihin insafa sayıfala. rından kurtulamıyacaktır. Binaenaleyh bu azametli sanat üsladının hiç bir ese rinden hiç bir suretle müstağni kalama- yız. içindir ki Süleymaniye ma- ki mevcuttur diye de üstat bile tetkikine doya elbette siyetle inceden inceye tetkik edilmiş ve eserlerinin ölmez ahengi her yerde ta- biatin güzelliğini kendi azametile mamlamıştır ki bu itibarla bizi kelimesinin müradifi gibi telâkki olunan bir mimar olarak değil onun ayni zamanda bir manzumeci oldu- e ba e KE Türklerin en değerli ve ölmez bir abi- desi olan Süleymaniye manzumesinin em ta- | l salsiz en canlı Milliye in edebi tefrikası : 7 l Zühtü müdekkikane bir hareket olur. Binsen- aleyh mimar Sinanın diğer bir çok eser- lerinden sarfınazar yalnız bu iki abide- sinin bulunduğu mevkilerin hususiyetle- ri gözönüne getirilince mevzuubahis A- yasofya hamamının; cihanşümül bir a- zamet taşıyan ve muhakkak ki büyük üstadın da mazharı takdiri olan el ii civarına gelişigüzel bir bina yapılmış olduğunu kabul etmek üs- tadın deha ve ibda kabiliyetine karşı bir tecavüz sayılmaz mı? Büyük üstat; velev ki gerçek dahi ol- $a hiç; alelâde bir bina ile o koca mabe- din güzelliğini ihlâle cüret mi eder veya sanat noktainazarından buna hiç cesaret mi gösterebilirdi. Bunun aksini velev bir lâhze için olsun kabul etmek koca üs dın engin ve yetkin kudretine karşı bir hakaret ve daha hafif bir tabirle bir sui Bazar veya hiç olmazsa onun şümüllü kudretinden şüphe etmek olmaz mı? A- caba bizim buna hakkımız var mıdır ve böyle bir zan veya kanaat ciddi ve derin bir tetkik neticesi sayılabilir mi? Şüphe- siz ki hayır! © O halde bü aziz üstadın ruhunu tazip ve rencide etmekten öteye geçemiyen bu hamam münakaşası elbette lüzumsuz ve faydasız ve o nisbette de keyfidir. Mimari noktai nazardan lüzumsuz 0- lan bu münakaşa psikoloji noktasından dahi mecruhtur. Çünkü mevzubahis 0- lan eserlerden cami ruh ve vicdanın ha- mam ise beden ve sıhhatin tasfiye yer- leridir. Bu itibarla da bunlardan biri di- ğerini tamamlamaktadır ki şiarı temizlik ve iyilik olan Türklerin milli duyguları- na bundan ifadeli ne remiz olabilir? Ayasofya hamamı olsun mümasili 0- lan sair ecdat yadigârları olsun bakımsız- lıkları ve haraplıkları yüzünden intizam perverliğimizi incitiyor ve neşemizi ka- çırıyorsa kabahat onların metruk bir hal- de bırakılmasında ve asri ihtiyaçlara gö- re kullanılamamasındadır. Budapeştenin göbeğinde Türkler za- manından kalma fakat kıymetçe Ayasof- ya hamamının pek çok gerisinde bulu- nan hamamlardan ezcümle Mustafapaşa hamamı vardır ki binanm karakterinden hiç bir şey kaybedilmiyerek o Macarlar tarafından asri temizlenme ihtiyacına uygun bir hale tur. — Şayani kayıttır ki Budapeşte şehri en asri ve büyük havuzlu pek muhtelif ve mütead- dit hamamlarına ve hemen bütün evle- rindeki en mükemmel sıhhi tesisata rağmen bizim pek çoklarını taşı pahası- na yıktığımız bu kârıkadim hamamlara her nedense müstağni kalamamıştır. Bize gelincet Vaktile İstanbülün yı. kanma ihtiyacına karşı en uygun bir şe- kilde yapılmış olan bu aca” ba hangi mebzül temizlik vesaitimizden amana Hülüsa: Hiç olmazsa yıkılması ileri sü- rülen Ayasofya hamamı olsun & kendi malı bulunması itibarile belediyemizce Istanbul şehrinin güzelliği ve sıhhiliği nama Budapeştödeki o hususi düşlü -ve banyolu ve pek temiz servieli cidden dikkate değer hamamlar aynen taklit ve tatbik ra yiz çam konulsa o zaman bu zavallı güzide eser de hem ikide birde istiskal edilmekten kurtular rak yeniden neşeli bir rağbet kazanacak ve hem de illeri yıkılmak a Meme e e giryan . susiyet etmiş Mimar 1. ZÖHTÜ Harik Hayat KANLISIR — Resmi işler, şakaya gelmez, | 1. ıtanın vazifesini işkâl edersiniz. Polisler, katili arı- yorlar, Ayak izlerinin bozulması, araştırmayı güçleştirir. Doktor mu- sunuz? Zabıta memuru musunuz? Ne üstünüze vazife.. Oturun otur- duğunuz yerde.. yeğ Bir ara geriye çevirmiş” iret Beyin ağır ağır üm. Bu, yeni bir teh- Tike idi. Onun, söze | başlamasına vakit bırakmadım. Onun, titrek a- dımlarından, düşük omuzlarından, söz söyliyecek halde (olmadığını | anlayordum, lâkin gene ihtiyatla hareket etmeği (o düşünüyordum. Sahte sahte gülmeğe, alay eder gibi bağırmağa başladım: — Azizim. Şu çocukların cazası- | nı, artık sizden bekliyorum. Vuru- İan bahçavan çırağını görmek isti- yorlar im Siret Bey, alık alık bakı yor, bi.den anlamamışa benziyor» | du. Ne elimle, ne gözümle kaşımla | Yazan: Mahmut YESARİ işaret etmeğe de £ korkuyordum. Söylerken kelimelere basarak mâ- mâl başmnr eallıyordum: — Bir bahçevan, bir bahçevanı vurmuş !.. Bu da küçük hanımlara e mı bu , Bize yaklaşan Halim £ Siret Be- yin kolunu hafifçe sıktım : —Galiba işleri yok, şahit yazıl mak istiyorlar... Böyle kanlı bıçak- Ir şeylere karışmak sizin nenize ? Halim Siret Beyin bana minent- tar bakışından vaziyeti kavradığını anladım: — Azizim, artık, biraz da bun- lara sen, dert anlat.. Çünkü, beni | hayli yordular. Halim Siret Bey, ellerini oğuşturuyor, konuşurken çeneleri biribirine vuruyor, dişleri takırdıyordu: — Doktorun hakkı var, çocuklar. Köşke sirelim., Ben gördüm. Çok fena oldum.! eN MİLLİYET ÇARŞAMBA 28 ŞUBAT 1934 KULAK BEN bl SAR Matbaada Masanın üstüne eğilmiş, yazı yazıyordu. Hem de heyecanlı bir yazı... İki sarhoş arasında kanla neticelenmiş bir kavga hakkında malümat veren zabıta raporunu ye tişriyordu. İnsan, kavgacıların ya- nında olsa bu kadar tafsilât vere - mez. Katilin, nasıl birden bire, ayağa kalkarak yedi kere soluk al dıktan sonra, el'ni sağ cebine gö - türdüğünü, çıkardığı silâhla arka- daşının sol memesinin dört san- tim yukarısına ateş ettiğini, kan - lar içinde yere yuvarlanan maktu- lün, ölmeden üç saniye evvel: — Aman Allah.. Yetişin! diye haykırdığını, noktası noktasına an latan yazısı henüz bitmişti. Evvelen geniş bir nefes sonra da çayından büyücek bir yudum aldı. Cigarasının küllerini silkerek is - kemlesine şöyle bir yaslandı. Bu yaslanış, karşısında © oturan arkadaşın gözüne çarpmış olacak tı ki sordu: — Bu ne çalım böyle? Öteki ses çıkarmayınca * gülüm- aman duruşun var! Bu sözü bekliyormuş gibi cebin- den bir bronz onluk fırlattı : — Neme lâzım! Duruşum olaca- ğına kuruşum olaydı!.. M. SALAHATTİN Havacılar tanışma gecesi Vecihi sivil tayyare mektebi. tara - fından tertip edilen hayacılar tanışma gecesi | mart 934 akşamı Perapalas sa- onlarında verilecektir. Gençlerimizi havacılığa | ısındermak ve alıştırmak için bu varlığın her se- ne tekrar ettiği , bu amimi akşamın da geçmiş seneler gibi çok güzel olmasına çalışılmaktadır. IRTIHAL Sabık üçüncü ordu yoklamacısı mer- hum Galip Beyin oğlu ve Muş mebusu Naki Beyin damadı levazım binbaşıla- rmdan Ridvan Bey eceli mevudile irti- hal etmiştir. Cenazesi buzün #ant on i- kide Bakırköyünde Yeni mahalle cadde- snide kirk üç numaralı evinden-kaldırı. Muazzam sinama sanayiinin en müthiş eseri, milyonlara mal olan bır film DENİZALTI ARKADAŞLARI B. KELLERMAN'ın TÜNEL isimli meşhur romanından alınan FRANSIZCA SÖZLÜ harikulâde film Yarınki matinelerden itibaren İP E K sinemasında Ayrıca: Dünya havadisleri gazetesi, Belçika kralının vefatı, yapılan merasim, Avusturya'daki karişıklıklar, yapılan nümayişler .vesaire gay) (13802) larak Bakırköy kabristanma defnedile- cektir. Allah rahmet eylesin VEFAT Esnaf Cemiyetleri başmurakibı ve Hay van Borsası komiseri Kadri Beyle Zin- gal Orman Şirketi komiseri Şeref Beyin valdesi hanım vefat etmiştir. Cenazesi Çarşamba günü öğle vaktinden evel Bey- lerbeyinde Araba meydanındaki haneden Kaza Sigortalarmızı Galatada Üı Hanında Kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırmız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON Kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta Telefon : Beyoğlu 4.4888 sinirli sinirli kaldırılarak namazı Beylerbeyi camiin- de kılındıktan sonra Küplücedeki mak- beresine defnedilecektir. Salihatı nisvan- dan olan merhumeye ahmet ve efradı ailesine taziyet dileriz. (13780) ve Otomobil yaptırmayınız. 637 Köşke girdiğimiz , zaman, hi bir şey görmedikleri — halde e kızların benizleri soluktu. Halim Siret Beyin soğuk soğuk terlediği, ikide birde mendilini çıkarıp alnı- nı silmesinden belli idi. Neşide, babasınm elini tutmı bu, korkarak haykırdı: ğa — Beybaba,.. Elin buz gibi.. Ya rengin, öyle sarı ki.. Halim Siret Bey, kızile gözgöze gelmemek için, mânâsız hareketler le başını oynatıyordu: — Çok sinirlendim.. Acıdım da.. Zavallı gençmiş te.. Neşide, taaccübünü saklıyamı- yordu: — Bu kadar müteessir olman da doğru mu ya? Halim Siret Bey, bocalayacak sandım. Lâkin o, kendisinden hiç ummadığım bir metanet göstermiş- tiz — Böyle şeyleri görmeğe değil, duymağa bile tahammül edemem: Sonra vak'a, bizim köşkün bahçe. sinde oldu. — Ama, ne münasebetle beyba- ba? — Bilir miyim kızım? Vuran, yahut yurulan ben imişim gibi s0- ruyorsun. Zabıta tahkikat O yapıp meydana çıkarı — elbette.. Artık biz de sorguya (| çekileceğiz. Hiç Korkulmıyan Düşman! Kasabaya geldiklerinin asabhı han oda- sında iki kardeş pencereden etrafı sey- rederlerken gözlerine ilişen yüksek bah- | çedeki bir ev için: İ — Ah şu ev boş olsaydı biz tutsak ne iyi olur dediler. Bu han odasından kurtulmak için bir temenni, ayni zamanda yalnızca, sakin yaşayabilmek için bir arzu idi, Tabii bu arzuyu onlardan başka kimse bilmiyor- dı lu. İstanbuldan gelen Kâbile Hanım kar- deşi Muhsin Beyi handa bırakarak ken- disini tanıtmak için belediye (dairesi gitti ve belediye doktorile, reisile görü tü. Ve evden bahsetti. Temiz ruhlu i sanların arzuları daima — husul bulur. keğinin, v ni kıskanan bir kaynana çenesi gibi liyor: Yeni gelen belediye ebesi hep kar- deşile geziyor.. Doğuşlara da beraber gidiyormuş! Bu mânâsız dedikodu avam, tevehhüm olunan cadının — sivri kadar mânâsızdı, Bu şayınyı tabii onlar o duymadılar. İhtimal ki duydular da mânâsızlıığından dolayı ehemmiyet vermediler, Münâsız şeylere ancak mânâsız dü; nen boş kafalı insanlar ehemmiyet “ rirler. Ebe hanımı bir gün dispanserde ta- nıdım. Karım dişi ağrısaydı, ihtimal onunla tanışamıyacaktık. Dispansere de bu vesile ile gitmiştik. Kendi kendimi tanıdım. Elini sıktım. — İlk evvel bende tamamile bir memur intiba: bıraktı. Ale- lâde bir memur. Bu tabii | ilk iş Ve bir de serbest bir hanım olduğu kana: atini edindim. Sonra kasabada kendime bir muhit yapacak kimseler ararken ebe hanımla i Muhsin Beyin de müna- sip olduğunu kestirdim ve & kendilerile warefemi ilerletkti, mi lerlettim. Ebe hanım da Muhsin Bey de ikisi de iyi insan. Genç kadın evime geldiği zaman alet- lerinin mahfuz olduğu çantayı daima e- vin en aşağı katında bırakıyor. Bir gün sırasını düşürüp bunu kendisine sordum. tabii surette: — Üzerinde kan flan olur. Bet İcan- dan nefret ederim de ondan... Oturdukları ev vakitile kilise evi imiş. Mahzenleri var, konuştukça çın çın ötü- yor, Eskiden papas otururmuş. Kendile- ride pek kimse ile & konuşmazlar. Eğer bizde zor edip konuşmasak tamamile bir rahip ve rahibe hayatı geçirecekler, Bazı akşamlar biz karımla gidiyoruz. Türlü hikâyeler ve masallarla evi doldu- ruyoruz onları geç vakitlere kadar uyku» suz bırakıyorduk. İki kardeş başbaşa çikarışmış ağran- disman fotoğrafilerini dıvara aşmışlardı. Onu biz seyerettiğimiz gibi bazı gece evlerine gelen kâğıtçı, kunduracı, tellâl, adamlar da seyrodi- çarşıda bir kahvede olurumç kasablılardan birile şuradan buradan konuşuyordum. — Lâf açıldı dn o adam dedi kiz — Seninkiler o sssız yerde oturuyorlar; mı, köpekleri falan var mi Bir gün *yoktan bir gaile.. Ben, köşkte daha fazla duramaz- dım; müddeiumumi nerede ise ge- lecek, beni çağıracaklardı. Fakat evvelâ silâh sesini, (o sonra polis, bekçi (o düdüklerini, koşuşmaları duyarak bağ yerine dolan komşular birer ikişer bahçeye, köşkün önüne tonlapayerlanl. N #acia) leşidenin duymaması, ei lan il Yeri, hattâ ihtimal bile bile geve- zelik edeceği muhakkaktı, Beni düşündüren cihet, vak'ayı Neşidenin hiç bilmemesi, ondan ta mamile saklayabilmek değildi. Bu, çocukça bir endişe, bir tedbir olur du. Lâkin ona, ihsas o etmeninen münasip, en muvafıkını bulmak i- cap ediyot i 'Neşideyi, arkadaşlarile birlikte bizim köşke göndermek te aklım» dan geçiyordu. Buna, bir sebep, bir bahane bulunabilirdi. Yalnız, müddeiumumi, acaba, | tahkikatı derinleştirmek için Neşidenin ifa: desini almağa lüzum görecek mi idi? Eğer hakikatte maktül bir baki çavan çırağı, yahut başka bir ya- bancı olsaydı, genç kızın ifadesini almak akla bile gelmezdi. Fakat ölen, Neşidenin nişanlısı - | tarafından m Fransızca sözlü Bugünkü program ISTANBUL : Plâk neşriyatı 16/30: Franarzca ders, 18 19: Ajana ve Münmmer B. tarafından mio 18 Orkuatra, 18,45; Dama musükisi 20: — Ajans haberleri, VARŞOVA, MİB m 16,40: Pisik ile neşeli mus musikisi, 20; Muhtelif bahisleri. 22,15: yane konseri: 231 Da be. 2405: Dans musikisinin dev BUDAPEŞTES$0m. 18; Salon orkentrası. 1,45: Piyano konseri 20,201 Konferana. 20,45 Saboles Fenyes'in kompozisyon lar, 22: Haberler. 22,20: J. Pertis ki takımı, 23,15; Opera orkestraar tarı konser. 24,15: Cezbant. VİYANA,SM m. Hali hazırda yaşıyan Avusturya berte- kârlarının eseri mürekkep konser. 1905 M kuartet konseri (Hol- 261). 21,154 Karıyı neşriyat, 2220: Haberleri 2236; Operalardan senfenik takım tarafından parçalar, 73,415: Plâk ile akşam konseri BÜKRE Ş, 384 ve 1875 m. si Haberler. — Pölk. BRESLA 18 Çay musiki, 18 Mizah 19 Müsalabe, 20 Saar arazisine dair konfurana, 21 be ve Okyanaslar arasında sick-mek, temsil, 73 Mürahabe, 7135 Hafif parçal dana mrsikisl, Selim Sırrı Beyin konferansı tanbul Radyosunda Selim Sırrı Beyi Km akşam saat 7 de-vereceği ml e art a eo id- , Selim Suri üsaha- | AZ) ğe Okçulakdan ve Pehlivanlıktar bahsedecektir. maa m Onlar muhacirdir, Ben — Ne münasebet. der gibi yüzüne bak tım, O zaman yerinden yurdundan ayrıl- manın acısını tatmış yabancı memlket- lerde yaşayan bu adam şunları söyledi: çıkarken Katili değilse bile, ele geçirme- ie yaracayak bir ip ucu yakalandı: ğma dair de bir haber yoktu, Katil bulunsa da, bulunmasa da, müddei umuminin, maktülün nişanlısını görmek ve tahkikatın aldığı şekle göre sualler sormak istiyeceği şüp- hesizdi. ğ Bunları düşüne düşüne sol eli- min baş ve parmaklarile sol kaşımı büküyor, , karıştırıyor, kaşıyordum: Neşidenin, kulağıma fısıldadığını duydum: — Doktor Bey, gene kaş falına 1 Bu, hiç hayra alâmet değil dir, doktorcuğum! Ona cevap vermek için başımı kaldırıyordum, dışarıdan kalın bir erkek sesi, beni çağırıyordu: — Müddeiumumi Bey geldi. Doktor Nüzhet Beyi bekliyor! Neşide, hayatında hiç bir güna- bın gölgesi aksetmemiş | koyu elâ gözlerini açarak duralamıştı: — Sen zabıtai adliye doktoru- musunuz? Niçin sizi müddeiumumi çağırıyor? Fakat ni öbür genç (kızlar, kadınlar, Neşide kadar hassas de- gillerdi. Acaba bu, seven, iri. ne bağlı kalpler arasında bi vati mi? Bu akşam M E L E K Sinemasında NANSİ KAROL ve KARY GRANT Niçin öldürdüm? Ayrıca: Dünya bavadisleri gazetes', Belçika kralınm vefatı, yapılan merasim, Avusturyadaki karışıklık a, yapılan nümayişler vesaire. 413804) Paramount filmi, GABY MORLAY 0 da bir zamanmış! filminde © (13808) konferans işçi kadınlar. için konferanslar vermeğe karar vermiştir. İlk konferans cuma günü saat 4 te Şeh" reminindeki fırka binasında verilecek” tir. Konferansları Tap fakültesi doçent” leri idare edecektir. ——— ISTANBUL BELEDİYESİ Şehir Tiyatrosu T Bu akşam İİ saat1930da | ISTANBUL İl EFENDİSİ İİ Yazan Müsahib zadi | Celâl Umuma. 1155 A 5 Mart Pazartesi ve 8 Mart Perşembf günleri matine saat 18 de FRANSIZ TIYATROSUNDA Meşhur âma piyanist IMRE UNGAR tarafından iki konser verilecektir. Mu“ fassal programları tiyatra gişesine tan” Tık edilmiş ve gişeler bilet satışına haf Hamıştr. l Asrın umdesi “ MİLLİYET” tr —— e ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye için Hariç içi LK herhangi bir şeye mr fen, mantık iflâs ediyor. Ben, Neşidenin bu his uyanık! hakkındaki düşüncemden utan. mı, sanıyorsunuz? Hayır, düşü! düm ve hâlâ da düşünüyorum” Me ğum için, tafsilât alacaklar. Genç kız, çenesine elimi" kunmasından ürkmüştü: ge — Eliniz, demir gibi soğuk” ! : ta iielav Bey, dikkat ediniz Tok dimde duruyorum, size; her #ieyfi” duğu gibi yazıyorum. Hatti X gürel hime bile olsa, gene biç t€ miyorum. ini hayata, insanlara karşı çi kuv 2 O dakikaya kadar e li zannediyordum! Gi

Bu sayıdan diğer sayfalar: