2 Mart 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

2 Mart 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Avusturya, Almanya cidali: Orta Avrupanın . yaziyetindeki karı: giklik devam ediyor. Sosyal demokratlar imha edilmiş ve Avusturyada Dollfass Faşistliği yerleşmiş gibi görünüyor. Bu- ha rağmen Avusturya'nın beynelmilel va #iyeti zayıflamıştır. Alman Milli sosya- Tist fırkası, kendiliğinden 28 şubata ka- dar Dollfuss ile bir mütareke ilân etmiş- ti. Bu tarihe kadar Avusturya'daki Nazi faaliyetlerine nihayet verileceği gibi, ha- riçten de Dollfuss Hükümeti o aleyhine tahrikât yapılmıyacaktı. Nazi'lerin iste- dikleri Avusturya'da Milli Sosyalist fır- kanın serbest faaliyette bulunmasma mü- mancat edilmermesidir. Dollfuss 28 şüba- ta kadar bu şartı kabul etmediği takdir- de Nazi'lerin tahrikâtları tekrar başlıya- caktır. Viyana hadiselerinden sonra başlayıp ta 25 şubata kadar devam eden bu mü- tareke iki gün evvel (bitmiş demektir. Dollfuss'un Nazi şartlarını kabul etmiye- ceği bildirildiğine göre Almanlar Doli- fuss aleyhine tekrar harp ilân etmişler demektir. Binaenaleyh yarın ve mütea kıp günlerde ajans haberleri, Avusturya aleyhine başlanan yeni propugasda faa- liyeti hakkında malümat vereceklerdir. ... Dolltuss, Moussolini, Hitler: Avusturyadaki o hadiselerden sonra lara kiril meselesile daha ya- ndan meşgul olmağa başladı. Dollfun tarafından yapılan hareketten sonra A- vusturya artık rr tertibi — bir faşist devleti olmuştur. Bu itibarla aralarında yakınlık vardır. Esasen o Dollfusa faşist İiderinin teşvikiledir ki iki hafta evvelki ıreketleri yapmış ve Avusturyada fa- şistlik ilân etmiştir. Avusturya bundan böyle İtalyanın nüfuzu ve hattâ himayesi altma girmiş balunuyor. Bunun içindir ki Mussolini Avustur. ya'nın mukadderatile alâkadar olmağa başladı. Hafta arası Hariciye Müsteşarı Suviç'i Budapeşte'ye yolladı. Suviç, Ma- sar Başvekili Goemboes ve Hariciye Na- seri Kanya ile görüştükten sonra Viya- ma'ya gitti. Bu seyahatin, Avusturya ile Macaristan arasında bir birlik tesisi gibi bir maksat istihdaf ettiği | söyleniyor. ya kğ sa mikyasta eski Avusturya Ma istan İmparatorluğunun e ihyası de mektir, Italya bu yeni ele bir ta- kam iktesadi müsamı da buluna» caktır. Meselâ Triyeste ve Fiume liman- larından serbest transit hakkı verecel- tir. Hattâ Habsbourg hanedanının tek- rar ihyası bile mevzwubahistir. Tarihin garip tecellileri vardır. Bir a- ww evvel, İtalya Avusturya'nın nüfuzu altında idi. Şimdi de Avusturya İtalya- arm nüfuzu altına giriyor. Filhakika eğer meydanda yalnız bir küçük Avusturya olsaydı, böyle bir vaziyet tasavvur edile- bilirdi. Fakat Avusturya büyük bir Al man kütlesinin bir cüz'üdür. Binacna- leyh Moussolini Avusturya | merelesini Almanya ie Z İki son güm arda Küller ile Momin zan Bl dı. İtalya ile Almanya beynelmilel kon- serde şimdiye kadar beraber yürümüş lerdi. Avusturya meselesi yüzünden ara- Tarı açılması beynelmilel © muvazeneyi “İtüst edecek mahiyette bir hadisedir. ... Avusturya ve Küçük ltilâf: iğer taraftan o Avusturya meselesi Küçük İtilâf devletleri arasmdaki tesa- südü de bozmaktadır. Yugoslavya Avus- #urya'nın İtalya nüfuzu altına girmesine sazı olmuyor. İtalya nüfuzu > gire- ceği yerde Almanyaya geçmesini tercih varla Çekoslovakya da Almanyaya ilti- hak edeceğin: Htakyat 'nan nüfuzu altına görmesine Bu da beynelmilel mu- razenenin sarsılmakta olduğuna ayrı bir #elildir. < Bu vaziyette Almanya ile Yugoslavya ve hattâ Romanya arasında bir yakmlık göze çarpıyor. Diğer taraftan Çekoslo- vakya da İtalyaya meylediyor. Macaris- tan zaten öteden beri İtalya'ya yakındır. Bu mücadelede Fransa'nm rolü, İtalya ile"Almanya'yı biribirine çarpıştırmak- tan ibarettir. Asırlarca zaman O Fransa simaldeki Cermen tazyiki altında sıkışıp Kalmıştı. Şimdi de galiba, ayni Cermen yla Adriyatik denizine doğru sarkarak Talyayı tazyike başlıyor. Acaba Mousso- ini ile Hitler bir anlaşmak zemini Tacaklar mı? Yoksa Latin « Cermen mi Milliyet'in Haftalık Siyasi İcmal edebi tefrikası : 9 MİLLİYET CUMA 2 MART 1934 cadelesi Ren nehrinden Adriyatik sahil- lerine mi intikal edecek? Mr. Eden'in seyahati: Beynelmilel münasebetlerin | harpten beri devam eden muvazeneyi altüst ede- cek derecede hât olduğu © bir zamanda silâhsızlanma meselesinin yürümiyeceği kârdır, Bu mesele etrafındaki faaliyet, İngiliz nazırlarından Mr. Eden'in seya- hatine münhasır kaldı. Bu İngiliz nazırı evvelâ Paris'i ziyaret etti. Sonra Berline geçerek orada üç dört gün kaldı. Bun- dan sonra Romaya geçti. Kendisini bu- raya kadar takip edebildik. Buradan da Paris'e geçerek Londra'ya avdet edeceği bildirilmişti. Her gittiği yerden silâhsızlanma hak- kında nikbin haberler geliyor. Ancak bir defa oradan ayrıldıktan sonra silâhsiz- lanmanın ayni yerde gk Ha durduğu an aşılıyor. Paris'te iken nikbin haberler geldi. Şimdi anlaşılıyor ki yeni Fransız Hükümeti, Daladier hükümetinin AL manya'ya karşı müsaadekârlikta fazla ileri gittiğine kani, Almanya'ya gelince; Hitler'in silâh- sızlanma hakkımdaki son teklifini kabul etmeğe hazır olmadığı anlaşılıyor. Al manların en ziyade itiraz ettikleri tayya- re hakkındaki tahditlerdir. Malümdur ki İngiliz teklifi Almanyayı iki seneye kadar askeri tayyareye sahip olmaktan sane ipin 10-1ziM Fok Sayyörelerin ilgası hakkında umumi bir sa, Almanya gibi diger devletler ee eg eş 5 mazsa Almanya nba Mi niker. ing Tizlerin hedefi şudur: tayyare İngiltere için çok tehlikeli bir silâh mahiyetinde- dir. Binaenaleyh banun ilgasımı iltizam ediyorlar. Almanya'nın da tayyare inşa- sina razı olacağız diyerek, F tayyarenin ilgasına imale için iki sene çalışacaklardır. Ancak Almanlar derhal tayyareye sahip olmak noktasında ısrar ediyorlar. Hitler tarafından yapılan tek- life göre, Almanya, komşularının, yani Fransa, Belçika, Lehistan ve Çekoslo- vakya'nın sahip oldukları tayyarelerin üçte birine sahip olmak istiyor. Bu hesa- ba yöre Almanya'nın derhal 900 tayya- reye sahip olması lâzımgeliyor ki İngil- tere'nin bügün Par) olduğu miktardan iki Görülüyor e Mr. Eden'in Pari Berlin'de büyük bir muvaffakıyet temin ettiği iddia edilemez. Roma'da neler yap- uğı henüz malüm değildir. s.. Balkan misakı ve Venizelos: Balkan misakı hiç © beklenmedik bir cepheden itiraza hedef oldu. e Yunanis- tan'da Venizelos misakı beğenmiyor. Bu 22 iki noktadan aykırı görünü- ” Evi süğekkinn on çok kazan; iznin eden Yunanistan'dır. Saniyen misak Venizelos | tarafından İm A ve takip edilen harici | siyasete Binaenaleyh bu itirazın Yu- Dee Vek fından yapılması hayretle — telâkki edil- miştir. Yunan gazetelerinin yazdı kılırsa, Venizelos tarafından ileri itirazın sebebi şu imiş: Romanya Rusyaya taarruz ederse, Bulgaristan da Romanyaya karşı taarruza geçerse, Türkiye Rusyaya karşı bitaraflığı muhafazaya bağlı olduğundan Ro- manyaya yardım edemiyecekmiş. An- cak Yunanistan yardıma borçlu imiş. Bir defa tarif edilen vaziyet dai- ma nazariyatta kalmağa mahküm. dur. Sonra Bulgaristanın (taarruza uğradığı halde Şikel koşmadığı- mız için şikâyetçi vaziyette bulunma" rülen “ İâzm Yunanistan (o değil, Romanya olmalıdır. Biz Yunanista- nm hudutlarmı hem misak hem de aramızdaki ayrı falet lıyoru: ayni kefaleti verdi göre, bu kadar teminatı Yunanistan kâfi görmelidir. Bize öyle geliyor ki, Venizelosun bu itirazlarnda dahi politika oyunu | gibi mülâhaza ovar - der. Bumu da Yüman devler adamma yakıştırmadığımızı söylemek mecbu- riyetindeyiz. mele tarafından yapılan nüm. rin garip bir mahiyet aldığını b KANLISIR iken kurşunu yediği anlaşılıyor. A- ğ#mdan ilmek içinne eszliiç mesafe lâzımdır? Bu, kullanılan silâha ve üstünde durulan satıh se- viyelerine göre değişir. Vaka ma- hallinin etrafı düzdür ve dut- tur. Uzakta duran ve kafaya nişan alan katil, silâhının namlusunu yu- karıya kaldırark ateş ( edecektir. Kurşunun tam müstevi girmesi ka- bil "değildir. Katilin maktulden da- ha yüksek satıh seviyesinde olması da varittir, bu ihtimale göre, kurşu- nun seyri yukarıdan aşağıyadır. Tabibradli, dudaklarını büktü : — Güzel söyliyorsunuz, beye- fendi, bütün ihtimalleriniz doğru- dur. Yalnız burada, müspet bir ne- tice alamıyacağız. Bu, fethimeyit te anlaşılır. Müddeiumumi, halifçe gülümse: miştir ei ed öyle tahmin /ediyo- 'a mahallinde; bin- Yazan: Mahmut YESARİ olalım. Emrede: , beyefendi. Tabibiadlinin işareti üzerine fe- nerleri yaklaştırdılar. Tabibiadli e barebr ben de eğildim. Yarayı kapatan kan pıhtıları da kurumağa mıştı. o Tabibadli, kanla ya- Pışmış saçları ayırdı, o yara tekrar açılmıştı, mütemadiyen sızan kan- lar, muayeneye mani oluyordu. dey e | DüSAPIRI Bir mektup.. Yolda yırtılmış bir mektup eli- me geçti. Yapışlırabildiğim yerle- rini yanımda e okuyordum: “Dün, seni görmeğe geldim. Fa- kat sen beni... Niçin yanımda otur. madın? Ama, hakkın var, Otura- mazdın. Yaban... dı. Baş başa. li nlata... O kadar göreceğim geliyor ki... Uyku... Can... Kulaklarıma gir miyor. Ah, sen.... Korkunç... Göz- lerinde... Baygınlık..... Yaşıyor, de- mem. Ölüyor, o diyemem.. Niçin? Kollarının boynumda... cekmiyim? Hasta... O akşam, hatırlamiyor- musun? Nasıl gözgöze... Şimdi be- ni. Üzmek... İnanmıyorum, inana- mıyorum. Daha bir gün bile, senin- le buluşamadık. Ben ki senin... Ru- huma... Ne kadar.... Haberin yok. Burada sözümü kesti: — Yahu... Bu âdeta deli saçması. Güldüm: — Elbette deli saçması olacak. En son satırı okusan a.. Eğildi: Imza okunmuyordu. Fa- kat imzanın üstünde şu kelimeler vardı: Senin için çıldiran... M. SALÂHATTIN Küçük iz izah Yeni çikan “Bütü; daimi muharrirleri ardımda ismimin bana haber verilmeksizi ğunu hayretle kam olmadığını tav hiç bir suretle zih ederim, Elf NACİ —————— yor. Jagilterenin şimalinden bir tı kım işsiz âmele toplu bir halde yüş yaparak Londraya gelmişler ve Başvekil tarafından kabul edilmek istemişlerdir. Mac Donald, bu amel murahhaslarını il etmişlerdi. Bu mebuslardan bazıla- rile meclis arasmda cereyan eden mü- nakaşada mebuslardan birinin “Ce- henneme kadar yolunuz vardır” söz- lerini söylediği bildiriliyor. İngil Parlamentosunun müzakereleri dai- ma vakarla ve çok sakin hava içinde cereyan eder. “Asil * Lert,, ukahra - man arkadaş», mebus” sözleri arasında bu dar yolunuz” hitabi uyandırmış olacaktır. melenin nümayişle, mekle beraber, her hâlde İngiltere i- çin bunların fevkalâde bir hâdise teş" kil ettiği de inkâr edilemez. ... Bir Imparatorluk doğdu: Sabık Çin İmparatoru Pu Yi, dün Mançurya imparatorluğu tahtına otur- du. Pu yi bir müddettenberi Mançar- ya hükümeti reisi bulunuyordu. Ja imparator ilân etmek- lar Pu yi”, faz Gir istiklâlini perçinle. male ayl ını bir daha dünyaya bildirmek istiyorlar, Mançuryanm istiklâli henüz hiç bir devlet tarafından tanınmamakla be- raber, bu emrivakiin tanınması için İngiltere ve Almanyada kuvvetli bir cereyen başladığı anlaşılıyor. Bu ce- reyanm arkasmda ticaret mülâhaza- ları vardır, Gerek İngiltere, gerek Almanya Mançurya ile ticari mün sebetlere girişmekten büyük menfa- atler ürnit ediyorlar. İmparatorluğun da bir vakarı vardır. Binaenaleyh ye- ni vaziyet Mançuryayı tanımak cere- yanlarmı takviye edebili Ahmet ŞUKRU roamıştım: —Siz affedersiniz, beyefendi, in- cir ağaçlarınm cinayetteki mevki ve münasebetini anlamadım. Saffetime mi, yoksa bönlüğüme mi, her ne ise, güldü: — Eğer kurşun, kafatasma yu- aşağıya doğru girmişse, kurşun yüksek bir mevkiden alıl- mış demektir, Cesetin ve vaka ma- halinin vaziyet ve haline nazaran, incir ağaçları, en yüksek mevkidir. Binaenaleyh katil, ağaca çıkip bek- lemiş, oradan nişan almış olacak- tir. Müddeiumuminin sözü mantiki, — söyledikten sonra — basit, lâkin çok kuvvetlidi. Ayağa kalkmıştık. Tabibindii * anlamak kabil. deği. Dedi, “Müddeluminimi; mi Jerdu; yasındaki silt iste Lai be, kulübe yıkıntısının sağı ileri- sindeki ağaç gölgesini . elile işaret — ir ağaçlarını tespit edi- niz. Fethimeyitten sonra ya gelmesi muhtemel keşif veya tah- kik heyetine, cesetin o bulunduğu vaziyetine nazaran incir ağaçları- nın mevkiinin de ehemmiyetini ha- olalım. de bir ihtimali dahi tecrübe etmiş Hayrete sormaktan kendimi ala- İdi Müddeiumumi, poli — Cesete daha mi Dedi ve incir ağaç doğru yrd, ri onu takip ediyor. 5 le hi dı: le yy e de olduğum yerde sıçramı- ii — Bir iz mi buldunuz beyefen- ;: Müddeiumumi, feneri, tutanm elinden almıştı, önünde durduğu in cir ağacının dibine, gövdesine fe. gö Z LN Yalancının mumu.. | Aksaray imamı Kasım Efendi yir- mi lira ması çocuğu ve karisi ile fakirane geçinir, tevekkülle yaşar bir adamdı. Karısı Hanife Hanım, bu fakir hallerinden ara sıra şikâyet eder: — Efendi, artık yama bıkümı, usandniz. Çocakların akla rında çorap kalmadı. Bu yaşamak de - gil ki.. der, soni bapları balu » nan Üsküdarda Di Öüçiler camii imame Hafız Şerif efendinin vekiz çocuğu ol temiz ve müreffeh mii Munise — Kardeş, bizim efendi yetiştiremi. yor, maşallah siz sekiz çocukla gül gi“ bi geçiniyorsunuz, demişti. Munise Hanım rastığı eksik olm - yan kaşlarını atıp, buruşmuş podralı avutlarını şi: Hanife Hanımcığım de- rabı hak nelere kadir değil, geçinmemize haset ediyorsun diye söy- lemiyorum, kendi kocamı övüp senin kinin aleyhinde söylemek gibi oli amma, para bulmak, ii geçinmek (armut piş, ağzıma düş) di- ye olmaz. Eğer bizimki geçinmeyi yir- mi lira maaştan bekleseydi vallah açlık» tan ölürdük.. — Ya ne yapıyorsunuz kardeş? olursa, bizim mahallede olsun, olmasın efendi oradadır. Devir hatiminden alır, ramazanda bir kaç camide mukabele 0- kur, oradan alır, atar bir kenara.. Son- ra mevlüt okur, konu komşudan oğlu- nu hıfza çalıştıranlar olursa hufzı de- rindir diye bizimkine müracaat eder- ler, oradan alır, velhasıl neme Jâzm gözü açık adam. Taştan ekmeğini çıkar- ması bilir. Zavallı Hanife Hanım ahbabının bu izahatı hatırına geldikçe boynunu bü - ker: — Ne yapalım bizimki ihtiyar adam- cağız, fazla kazanamıyor, bizim Fızki - mız da dar, diye kendini teselli eder - di. Bir gün semtlerindeki mümeyyizin hanımı dünyaya bir erkek evlât getir - miş, Müfit Beyin evvelce adağı muci- bince kurban kestirmesi, mevlöt okut- ması o kararlaştırılmıştı . Bunun mahalle kahvesinde konuşulurken in iz çocuğu, ve bir de amca zadesi Halil ile bera - ber geldiler. Hafız mevlüt okuyacak, amca zade- si de kasap olduğu için kurban .kese- cekti. Kurban kesildi, yemekler yapıl- dan cuk memnımen ahbaplarına veda'et - mişler: — Huişallah boca efendi bantı alın da bize gece yatısına buyurun, gelmez- seniz darılırız, diye ayrılmışlardı. Bir hafta sonra yapılan davet icabı Kasım Efendi karısını ve üç çocuğunu alarak üsküdara Şerif Efendilere misa- fir gitti Ev sahipleri kendilerine | yaptıkları iyiliğe mukabele göstermek için o gün kuzu kestiler, baklava yapıp fırına e dağından m nedir, midesine bir ağırlık bast Va de sağdan sola, sol iç dan sağa dönmeğe, uzun uzun esneme- ğe başladı. Ara sıra konsolun üstün - deki fanoslu limbalara , yerlerdeki har hara, yataktaki öylemi | yeni yoran yerdeki halmın ucunu kaldırdı. Kula- ğini döşeme tahtasınm çatlağına koyup dinlemeğe ; başladı. Aşağıda iki kişi cenaze o merasimi, yeni Viyanadaki Bugün saat 1l de tı Bugün MELE MANSİ KAROL - cenaze merasimi, yeni kralın Ayni bilntie iki ISTANBUL BELEDİYESİ Şehir Tiyatrosu Rnwüin Saat 14 de Bu EFENDİSİ İ Yazan Müsahib zade Celâl 1155 TEŞEKKUR Zavallı anamın ölümünden dolayi ge- rek cenazede bulunarak gerek hatır a- larak taltif ve tetliye eden zevata ve teşkilâta karşı duyduğum minnettarlığı edaya belki de tecssürüm vakit birakmaz. mülâhazasile şükranlarımın ibliğina kıy- metli sahifenizin delâletini rica ederim. Esnaf Cemiyetleri o başmurakıbı ve Hayvan Borsası Komiseri Kadri. (13920) RR ayaklarımı iyice bağla da öyle keselim. pe me il çam ya eman arlar, kesmeden i Bm aa Sonra, inilti, kalın, kaba bir inle « me, Hanife Hanımın aklı başından git - üs — Eyvah.. Aşağıda adam kesiyor - lar, insan öldürüyorlar... Diyerek hemen pencereye koştu. mağa başladı. Biraz sonra inde Pol, haki yetiler, Evpahip leri de bu gürültüden uyanmışlardı: — Hanımın üstüne fenalık gelmiş, Tamba istedi. Tabancasını çe- kip Tel edilen odanın altına indi. Ka- direğe dört ayağından bağlan - maş bir mandanın kesilmiş boynundan ne aletağını gördü. İki sdam da korkudan köşeye di. Bunlardan biri nba la i Sb Abmet, diğeri de imam Şerifin am ca zadesi Halildi. tahkikattanı İmam Polisçe yapılı Şerif Efendi efradı kesir oldu - Ku için maişeti icin evinin alt kısmı Bı gizli bir mezbaha yapmış, kaçak ola- rak koyun, keçi manda ve emsali hay- vanlar kestiği anlaşılmıştı. Bu vak'adan sonra kaçakçı imam Şerif ailesi, Aksaray imamı Kasım e - fendi ile ahbaplığı bozdular. Hanife Hanım doğru yoldan ayrılmıyan koca- smı takdir ederek, çocuklarının eskile- söyle konuşuyordu: Ahmet, şunu yere el inüyor! Sonra, ağaca da dikkat ediniz, kabuğunda sıyrıntılar var. Kabuk parçaları daha yeni döl müş.. Daha henüz (incir mevsii değil. Çocuklar incir koparmağa çıkmazlar.. Feneri, eri çevirmişti; pantalo- nunun dizlerini hafifçe yukarı çek- ti ve ellerile yakın dallardan biri- ne tutun Mi hayret verici bir çe- 1; bastığı yallarile do > tartıyor. — Doktor Bey, silâh © patladığı zaman saat kaçtı? —Dokuz buçuktu, Müddeiumu- ? buçnke. S ğlerikdiklitibay. Ex Müddeiumumi muavini, gökte ağır ağır yükselen ayın istikameti- le, kulübe yıkıntısinı hizalıyor gi- bidi: “ — Çok âlâ | : Dedi, ağaçtan indi — Az çok anlar gibi oluyorum, Katil, karanlığa kı atmamı, hedefe ışıkta — nişanlamış.. Ka herhalde, harikulâde nişancı ola- Derin ışığını enini Gpmiriyoclun Bakınız, ağacın dibinde kuv- göküntüleri vetle basılmış topuk cak! Şaşmaz bir isabet (o endahtı olan bir nişancı! Tekrar kulübe yıkıntısına doğru ürüyord — Şimdi cesetin üstünü başını muayene etmek kalıyor. Kâtibe dönmüştü — Cesetin vaziyetini tespit ettik, başka yapacağımız bir şey yok, de- ğil mi? Kâtip, hürmetle başını eğmişti: — Yok, beyefendi. o her nokta tespit edildi. Müddeiumumi, polislere işaret etti Ceseti kaldırtın, köşke nak- ettirin... O dakika da beyimin ten karıncalar üşüştü sanki.. Eğer o anda, bir doktor, bir fen nabızlarımı tutsa, kalbimi dinlese, derece ile ateşime baksa, şaşırır, donar kalırdı; o çünkü nabızlarım atmıyor, kalbim işlemiyor, damar- larımda kanım yordu. Bunu, ben (o söyliyorum; yani, bir doktor söyliyor.. Evet, o anda, vücudumu üşüteri bir ateş kapla aştı. Nihayet, korktuğum asıl felâket , gelip çatmışlı. Asıl facia şimdi baş lıyordu... Biraz evvel Halim Siret Beyin ki gibi benim de çenem atıyor, diş- karli takırdıyordu: — Bir dakika, beyefendi, bir is- Bugün İPEK SIN£MASINDA MUAZZAM -BIR FILM Denizaltı Arkadaşları En son sinema terakkiyatı sayesinde yapılan jmüthiş bir eser ( Tamamen Fransızca sözlü ) Ayrıca: Paramount dünya haberleri, NİÇİNÖLDÜRDÜM? Fransızca sözlü büyük paramount filmi, oynıyanlar: Ayrıca: Paramount dünya havadisleri, Belçika kralının vefatı, Viyanadaki karışıklıklar vesaire.. Bugün saat Il de tenzilatlı mastine vardır. DİKKAT: Bagün saat İde prozramı ilâva olarak KIZ MISIN ERKEK MİSİN? filmi gösterilecektir filmi görmek kabildir. Belçika kralının vefatı kralın tahta çıkması, karışıklıklar. enzilâtlı metine vardır. 115951) K sınemasında KARİ GRANT Meb'usan Meclisine yemini, Zİ Bugünkü program . ISTANBUL; 12.30; Türkçe plâk meş e iğ ANKARA: 1230: Ankarapalastan maki, konseri (Ekrem Zeki Ber tarafı Fransızca dera, 19,18: Gram: VARŞOVA, MIS m. ırair Revü, 1755: Hafif havalar ile şarkılar, 1620 Tria könser. 180; Zirai müsahabe. | 1920 Tagansili . Pu e Muhtelif 'arşova Filkarmonik | kımı tarafından senfasik konser. 23,40; Danf musikisi, 24» Müsahabe. 24,05: Dana musikis” nin devam, BUDAPEŞTE 550m. Il 18,30: Braç konseri. 19: Konferansa, 193 o | Spor haberleri. İ94Sı Salon orkestrasının 9 seri. 2030: Budapeşte opsrasmda vi temnili nakil. Müteakıben: Sigan musikisi. VİYANA, SO m. 18,10; Kadn sati, 18530: Taganmnili konar” Badan sporu. 1935: Köylü © nayriyi Sigan musikisi. 20,45: Haberler. 21; AktÜ” alite, Z1J15: Ayusturyaya, deir, 23: Akşam be" berleri. 23,20: Plâk ile akşam konseri, BÜKRE Ş, M4 ve 1878. Üniversite — radyo” 20,20: Plâk, 20,45: Konfe . Zi pa Konser heyet fondan © sönfenik (Wagner'in F. 22; Konferans. Çi” Kömerin devamı. 2245: Haberler, BRESLAU 316 m: 17 Halit musüki, 18,59 Gençlik 29 Org konseri, 21 Haberler müteakiben 19: Haberler. 1945: er ve yeni danalar, 23 Haberler, mandolin ve tar konseri, Asrın undesi “ MİLLİYET” ABONE amal : Türkiye işim Hariç” İK E e mi Gelen evrak geri verilmez.— madde seçen nüshalar 19 kuruştar— Genet ler için Gazetemiz İiyetini kabul etmer. yurunuz. Zannediyorum ki sesim kadı”? pınarlari yaşla dolu söle şük omuzlarım, titrerk, bükük İevim, bütün varlığım > yalvar" ——————————— irki ———— duz ize Beyefendi, ceneti, köşke Mİ ettirmeyiniz. Müddeiumumi, hayretle öz“ rini açmıştı: N — Sebep? e — Sebebi mi? Köşkte » : var, Müddeiumumi, duralamışt"? — Maktulün mü? — Evet. ; — Vak'ayı duymadı mı — Duydu. — O halde? li — Fakat meçhül bir vak'a gib” Hakikati bilmiyor. gök

Bu sayıdan diğer sayfalar: