24 Mart 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

24 Mart 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© manda, küçük bir hadise, Şiire Hiç bir mevzua veda etmek ka- bil değil; en umulmadık — bir za- kendi- sinden çok uzaklaştığımızı sandığı mız bir meseleye dair eski düşün- düklerimizi birer birer hatırımıza © getiriyor. Zamanla o kadar değiş- | mişiz ki onları evvelâ birer yaban- ci sanıyor, uzaklaşmalarını bekli- > yoruz. Hayır, onlar gitmiyor, çünkü bi- zim zamanla değiştiğimiz bir ve- him değilse bile sandığımız kadar tam da değil. Hem yalnız biz mi değiştik? © Bize kendilerini belki pek hissettirmemiş olan o d celer de, zihnimizi sonradan işgal eden meselelerin tesiri ile değişme- di mi?... Bunun içindir ki ilk ya- dırgama hissi çabuk zail oluyor ve © biz o eski dostlara gülümsüyoruz. Öz şi'r meselesini © Sabahattin Rahmi Bey kurcnladı; buna dair ilk yazısını okuduğum günden be- ri mısraların, manzumelerin seri. nı yine aramağa başladım. Bula- mıyacağımı biliyorum, o sırrı kim. se keşfedememiş. Fakat muvaffak olmak muhakkak lâzım mı? İşin © en zevkli tarafı muvaffakiyete de- ğil, teşebbüsted'r. Mısra, nazmın sirri niçin keş- fedilemez? Çünkü hiç bir mr'rar, manzumeyi çözmek kabil değil dir. Vakıa “şiriyet” onların içinde- ir; fakat onların cüzlerinde de- gil, külde ve küllün ancak o vazi- yetindedir. İki kelime arasmda kü- çük bir durak, veya mevcut dura- © ğın kaldırılması bütün sihri mah- © veder. Ahmet Haşim'in “Ağaç” man- Zumesini hatırlayın: Gün bitt!. Ufukta neş'e söndü. “Biti” den sonraki noktayı kaldı- rın, yani oradaki vakfeye o riayet etmeyin, şiir ölüverir. Niçin? İza- ha lüzum görmeden anlamı bep gös- © termek kab'l değildir. Öyledir de onun için, Fakat buradaki vakfe, musiki- nin “es” leri gibi değildir; çünkü onlar hesaba girer ve manadan gel mez. Halbuki şiirdeki vakfeler ma- nadan doğar. Şiirde ahengi vücu- de getiren yalnız manadır demiye- geğim; fakat mananın da bu hu- susta mühim bir unsur olduğu mü- bakkaktır. Hiç olmazsa vezin ve kafiye kadar ehemmiyeti dir. Ver- laine'in “De la musigue avant te chose” una Andre Spire “De Vömotion avant toute chose” diye cevap veriyor ve authentigue bir heyecandan daima bir musiki do- gacağını söylüyor. Vakıa heyeca- nın mana demek olduğu iddia edi- lemez, çünkü o zaman bir musiki © parçasının, bir resmin, bir heyke- lin de — bir heyecan zgevlüdu ol- duğu için — bir manası olduğunu söylemek icap eder. Bu ise edebi olmağa kalkan, yani fena musiki- ye, resme, heykele kapı açar. Şiir için öyle değildir, çünkü şi- ir kelimelerden, yani “idöolo- gigue” olmaktan lamaz. Yal- — nız savt terkiplerine inhisar etme» ğe kalkınca — muvaffak olduğu © farzedilse bile — şiir olmaktan çı- 1p musiki olur, Halbuki bunlar © ayrı ayrı şeylerdir; şunun için ki Ener sonu) bi © sordum. Halim, bunu, benim kıs- © partıman tutuyorsun ve kendin ku |. 'kisini de ayrı ayrı zamanlarda öz- üyoruz ve ikisinden beklediğimiz zevk bir değildir. Bir manzumede vakfeleri mana ayin eder dedim; evet ama yalniz 9 değil. Vezin de, kafiye de (yani iştirak ederler. Milliye Fikirlar ve insanlar in edebi tefrikası: 29 dair Biribirlerine yardım etmedikleri, yahut biribirine zıt vakfeler dikleri zaman manzumenin gi zel. liği bozulur. Zannederim ki etkile- rin bir mısradan öbürüne geçmeğe bir kusur saymaları içindir. Fakat bunun güzellik vücude getir mesi kabil: Bize aba bivücudumuzun Cevfi mazide bir siyah ve uzun Gece teşkil eden hayatından Burada zahiri “enjambement” var, hakiki değil, çünkü “siyah”, “uzun” ve “gece” kelimelerini üze rinde durarak okumamızı nazım gibi mana da istiyor. Eski şairlerimiz arasında Nefi de “enj ” dan, hattâ bü- tün kaidelere rağmen beyit “en- jambement” ından harikulade te- sirler çıkarmasını bilmiştir: “Bul- du bu şevk ile bir güna neşat endi- şem — Ki bu mıkdarı safa vermek olur mahzı hayal — Çehrei dilbe- re feyzi nazarı aşıkı pâk — Meşre- bi aşıka keyfiyeti sahbayı visal.” e mananın biribirinden ay- rılabileceğini hiç bir zaman kabul etmedim. Bunun içindir ki bir insa- nin anlamadığı dilde yazılmış bir yirde zevkalabileceğine inanmam. Vakıa Marinetti “Edirne muhasa- rası” nı okurken italyanca bilmi- yenler de zevk alıyor, ama o man- zumede kelimelerin manası yok, hemen hemen hepsi birer “onoma- topde”; Marinetti onu okurken şa- irlik değil, o meddahlık ediyor ve biz manayı anlıyoruz, Baudelaire, Wagner'in musikisi- si dinlediği zaman: “İşte benim musikim!” diye bağırmak istediği- ni anlatır. Ekseri manzumeleri din- ler veya okurken bu hissi duyarız, Onlar da bizim söylemek istediği- miz, hattâ belki de &söylediğ şeyleri hatırda kalmağa daha lâ- yık, daha münasip bir şekilde söy- ler. Bunun içindir ki gönüle değil, itap eden sözler bile, musiki, sır gibi şeyler karışmadan hoşumuza gider. Meselâ darbıme- seller, meselâ Boileau'nun birçok mısraları. “On sera ridicule et je n'aserai rire?” mısrar, hiç şüphe- siz şy adi manası ile'birşür deği dir; fakat bizde şiir (o heyecanmı tevlit ediyor. Neden? Çünkü “Başlangıçta ke- lâm vardı”; kelâmin, düzgün sözün bizim üzerimizde büyük bir tesiri vardır. Bu mısrar, belki uzun bir muhakemeyi kısaca anlatıveriyor. Vauvenargucs: “Kötü nazmın hu- susiyeti nesri uzatmak, iyininki kı- saltmaktır” mealinde bir şey söy. ler. Hiç şüphesiz ki “öz şiir” dedi- ğimiz zaman il inkâr edemeyiz. O kadar ki nesir- de bile bu meziyeti haiz. satırlar görünce, mevzun olmasa bile, mıs- radan aldığımız zevki duyarız.Şim di türkçe bir misal hatırlıyamıyo- rum; fakat Andr& Suarâs'ten bir cümle zikredeceğim: Mustet'den len yazısına şöyle başlıyor: “On İaime toujours, parce gu'il a beaucoup aim&.” İncil'in “Çok sevenlerin © çok günahı affoluna- caktır” sözüne de telmih eden ve manası zaten dolgun olan bu cüm- le mevzun değildir; fakat şüphe- siz bir mraradır. (Ölmüş ve pek zeki diye şöhret bulan bir şairimiz de. o Musset'ye dair bir yazısını bu cümlenin ter. cümesi ile açmıştı. Ama ne tercü- me! “Alfred de Musset'yi Fransa'- KANLI SIR Ona, biç âdetim değilken bu sa bahlamaların sebep ve hikmetini kançlığıma hamletti ve böylelikle kumar hikâyesi meydana çıktı. Sen, iğrendi tiksindiğin es- ki mektep arkadaşınla candan dost oluyorsun... Beyoğlunda a- mar oynamadığın halde, onu ve — arkadaşlarını davet ediyorsun! O zaman, senin oynadığın oyu Du anladım... Halim, kumar için nereden pa- ra bulabilyor? Annesiyle dargın! Ailede bir rezalet çıkinasın, diye hakikati saklıyorlar zannederim. Benim tabkikatım feci hakikati ortaya çıkardı. Lâkin ben de gizle b meğe mecburum. Sana, onuda — söyliyeyim. Halim, annesi namma sahte senetler yapmış ve bir kısım © em'âkini satmış! Kumar için, şim- di parayı nereden ve kimden bula biliyor? Onun on paralık itibarı - kalmamıştır. Kim ona borç para Yazan: Mahmut YESARİ verir? Son bulunduğu memuriyetten de garip bir şekilde istifa etti; da ba çiz istifaya mecbur ettiril- di. Arasıra benden sızdırdığı bir kaç lira, onun kaç gecelik kumarı- na yeter? Ona, sen borç veriyormuşsun, ai ica ederim, bunun manası ne- dir? Bu paraları senetle mi, rehin- le mi, hangi teminat mukabilinde veriyorsun? Bütün bu #uallerimi, Halimi sevdiğim için, korumak istedi; için, sinirlendiğim için zannet Senin vaziyetini anlamak istiy. rum. Kocamı, niçin kumara teşvik €- diyorsun? Aile arasında, çelimez, il edilmez bir dirliksizlik çıkarmak için mi? Eğer ondan se- net alıyorsan, bu senetlerde kimle i tası var? Bir rezaletle, aile- — irlerini genç kıza açık açık söyle- : i — Semiha, dedi, bilirsin ki seni yorum. , Sevmesem © seni almam. değil mi? Yalnız kimse garanti edemez: Hangi erkek bu kadar sadık ve vefalı kalacağını söylerse inanma.. Eğer böyle bir şey olursa, yani sana ihanet edersem, açık söyliyo- rum ki senden saklamıyacağım. Belki bunu yüzüne karşı söyliyemem. Fakat bir mektup yazarım, şöyle. göze görünür bir yere koyarım. Ağlamak yok, mesele çikarmak yok. Canın isterse güzel güzel mahkemeye gider, ayrılırız. Sen yeniden pre hayatını tanzim edersin, ben de öyle... Semiha iyi terbiye görmüş, hayatın acaip cilvelerine karşi cahil, sadece mü- kemmel bir zevce | olarak yetiştirilmiş murti bir kızdı. Sakin ve tatlı yüzü daba sevi” Öyle geldiğini pek iyi ifade ediyordu. Kendisine “tam koca,, olarak seçilen bu Haldun Sezai'yi seviyor mıydi? Böy le bir sual sormak, bu suale cevap almak kadar müşkül bir şey. a Semihayı seviyor o mıydı? Muhakkak genç kızın terbiyesini, dalma her sözü- nü dinleyişini seviyordu, Öyle hatletle- ri vardı ki İstanbul gibi büyük bir şehir. de bu hasletler herhangi bir koca için bir emniyet sigortası sayılır. Gerçi Haldumun Semibayı aldatmağa hiç te niyeti yoktu. Fakat hayatında bu Şifte bir hâkimiyet isterler. Kendileri is- terlerse, karılarına ihanet edebilirler, (a- kat karıları asla. Nihayet evlendiler. Modaya uymak için balayını Bursada, Semihanm teyze- sinde geçirmeğe git Dönüşlerinde artık evlerine iyiden iyiye yerleşmiş"bu- Tunuyorlardı. Bir gün Haldun karısına yeni şartlar e vere rim. Eğer sevmeseydim, seninle evlen- mezdim. Fakat benim gibi bir adam, iz- divaç çenberinim zulmu içinde yaşaya- maz. Nihayet dışarıda işim var. Hayatı- mı kazanıyorum, daha doğrusu hayatı. mızı kazanıyorum. Onun için öğle ye- meklerine her zaman gelâmem. Sonra seninle her zaman — dışarıya çıkamam. Hani seni ihmal ettiğim aklına gelmesin. Fakat esir olmağa da niyetim yok. An- ladın değil mi? Semiha küçük başını eğdi ve ev işle rile meşgul olmağa © Haldan da evin hâkimi mutlakı olduğunu göster. mek için elde ettiği kıyaistli serbesti besti i- le ev hayatmınm geçimini te- nin etmeğe kar Ee öğle ve hattâ akşam yemeklerini dışarıda yer, Arkadaşlarile bilardo, tavla oynar ve öy- le evine dönerdi. Bütün bunlar Semihayı hiç kızdırmı- yordu. Hattâ kadmcağız bir gün dahi olsun serzenişte bulunmamıştı. Onun mama aramam mmm saman da çok severler, çünkü © çok kadın sevmiştir.”) Bunun gibi yanlış ifade edilmiş fikirleri, anlasak, hattâ kabul et- sek bile, iyi karşılamayız. Meselâ | “Muhtevi muhtevaya irca edile- mez” g'bi bir cümle okuyunca — kimin olduğunu söylemiyeceğim — | bunda muharririn © yanıldığını, “muhteva” kelimesini “ihtiva e- den” manasında aldığını anlıyo- ruz; demek istediği de doğru. O kadar doğru ki bunu kabul etmek için Bergson'u okumağa da hacet yok. Fakat ya şaşırıyor, yahut gü- lüyoruz. Şiirden uzaklaştığımı zannetmi- yorum, çünkü kelâmdan bahtedi- yorüm ve şiiri, öz şiiri vücude ge- tiren daima kelâmdır. Nardllâh ATA mukabilinde ise, Halim, bu rehin- leri nereden buluyor? Sahtekârlı- ğı yetmiyormuş gibi bir de hırsız- lığa mr sürükliyorsun? Bu, çök Ea bir o yun, Hüsrev!-Dü , bu, oyu va sonunda ben de; rezil olaca- İmei N Ben, bundan şu neticeyi çıkarı- yorum: Sen, kocamı değil, beni yıkmak istiyorsun! Hatıran, hayalimde daima te- miz, yüksek kaldı. Allah aşkına Hüsrev, bu temiz hatrraya hürmet et, kirletme... .. Beynim durdu... Mesturenin mektubunu okuyo- rum, bir daha okuyorüm. Kafam biraz olsun işliyeceğine, büsbütün duruyor... Ben, neler düşünüyorum; Mes- ture, neler düşünüyor? Ben, Mestureye hınç besliyebi- Kir miyim? Bir kadından, daha çok uzaklaşmamış bir mazide sevil- miş bir kadından bu kadar çirkin- ce, alçakça intikam alınmaz? Fa- kat mektubun her satırında başka bir mana, başka bir ittiham var. Mesture, bir çok noktalarda haklı... Zavahir aleyhimde oldu- ğu için, Mesturenin muhakemeleri doğru... İkisi de evleneli üç sene olmuştu. Bu mey son aylarda z fazla kullanmış, — karısına bir kaç defa | ihanette bulunmuştu. Hatti yeni bir kadınım peşinde idi. Bir gün öğ- İeden sonra bi'y nda bir ağırlık hissede- rok, itti. Herhalde bu baş ağrısı bir gün evvel arkadaşlarile fazla kaçırmış olmasındandı. İşlerin de o günlerde biraz bozuk gitmesi keyfini büsbütün bozmuştu: — Eve döneyim, Semiha bir ıhlamur hazırlar, diye düşünmüştü. Semihanın kendisini beklediğine hiç şüphesi yoktu. Fakat kapıdan girerken, hizmetçi kı- zın: — Hanım evde yok, demesine öyle kızdı ki. — Nereye gitti? Ne Züman gitti? — Her, günkü gibi gilti. — Ne'znman gelecek? — Bir şey söylemedi efendim. Zam- nederim masanın üzerii sizin için de bir mektup var. Haldun birden başınm ağrısını unut- tu. Hakikaten masanın o üzerinde ince bir yazı ile adresine yörilmış bir mek- tup duruyordu. Haldun yerinde bir başka adam ol- saydı, hemen zarfı yırtar, mektupta ne- ler olduğunu ( öğrenmek isterdi. Fakat Haldun mektubu — alen eli titredi ve zarf düştü. Zihninde, hatıralarının de- rinliklerinden bir ışık belirmişti: “Bel ki yüzüne karşı söyliyermem; Fakat har. halde bir mektup yazar ve göze çörüne- cek bir tarafa brrak.ım. Olgar, anlarsın. Kavga yok, mesele çıkarmak yok. Tat hı tatlı mahkemeye gider, ayrılırız.,, emek ki bu ders Semihanın zibnin- de iyi yer etmişti. Tahin östihzasma ba- kn ki, bu mektubu kendisi değil, Semi- ha yazıyordu. Mektubu yüzmeş ve evi'de bırakıp gitmişti. Artık onun insanın içi. Koltuğuna oturarak başını iki elleri arasına aldı: — Semiha neden gitmişti? Onun ne- yini eksik etmişti ki.. Artık bundan sonra dost dediği ayyaş arkadaşlarım büsbütün kokina düşmüş olacaktı. Ev gibi insanr kolundan tutup düşürmiyen mexnede hele Semiha gibi emsahsiz bir kadm artık hayal olmuştu. O sirada kapı açıldı ve Semiha içeriye girdi. Haldun kaybettiği saadetine bir- den kavuşmaktan mütevellit bir hayret ve sevinğle karısına doğruldu, onu kol- larma aldı. âdeta yalvarır gibi: tık gitmiyeceksin değil mi? Beni affet beni bırakma. Ben budala bir adamım. Seni seviyorum. Semi kaybetmek istemi- yorum. Genç kadın hiç sesini çıkarmadan ko- casmı çocuk gibi kollarımda salladı. Göz leri gülerek : — Peki, peki, dedi, affettim. Sus! Semiha yalnız kalınca masanm üzerin de duran mektub merak etti, Hemen aldı, zarfı açtı. Bu Haldunna â mektup ertesi alışam için bir ziyafete davet eden arkadaşlarından birinin mektubu idi. SEM Dr. İHSAN SAMİ Tifo ve Paratifo Aşısı Tilo ve Paratifo hastalıklarına türulmâs mak için tesiri çok kati muafiyeti pek emin bir aşıdıt. her eczsne ve Eczh de- 1315 m meme Dr. Hafız Cemal Dahiliye mütehassısı Cumadan başka günlerde saat (2,30 dan 6 ya) kadar İstanbul Divanyolu No. 118. Kabina tele. fon : 22398. Kışlık ikametgâh 19. Telefon 4 isil Yalnız bir şeye, bir tek şeye i- çim yandı. Mesture: “İzdivacımın bütün mes'uliyetini bana yükle. mek hiç doğru değil... Benden hangi fedakârlığı, hem en ağır fe- dakârlığı istedin de, ben yapma- dım? Eğer sen ısrar etmiş olsay- dın!” “Benim, guçum, günahım o- labilir; lâkin sen de o kadar gev- şek davrandın ki... Buna rağmen, ben, seni kabahatli bulmadım, ka derime boyun eğdim!..” diyor. Fakat Mesture, sen, © zaman bu kadar kuvvetli değildin... Mart 18 Ani seyahatim, Halim Sireti şaşırttı ve neşesini kaçırttı... Umu rumda bile değil... Mesturenin mektubunu zaman zaman okuyorum. Onun bana ver- diği teselli kâfi: “Hatıran, haya- İlimde daima temiz, yüksek kaldı. Allah aşkına Hüsrev, bu temiz ha tıraya hürmet et, kirletme...” Bu, hayatımın sonuna kadar reh-| berim, yol ışığım olacak, Mesture! Hareket edeceğim günün sabahı, apartımanıma bir tezkere bırakıl. mış. Kapıcıya sordum: — Kim bıraktı? karılara benziyen — Bohçacı yaşlı bir rum karısı,» Pek yakınba bir ACAR GUSTAV FRÖLIC M Sigortaları halk için Merkezi idaresi : Tel. Beyoğlu : Deniz Levazım Komisyonundan: 300 Adet Kazan Borusu: günü saat 14 te, Deniz Fabrikalarma lüzumu olan 300 adet Kazan boru su İ Nisan 1934 Pazar günü saat 14 te pazarlıkla alımacağın- dan şartnamesini görmek isteyenlerin her gün ve münakasa- ya iştirak edeceklerin de yevıni mezkürda Kasımpaşada kâin komisyonuna müracaatları. Ittihadı Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz Galatada Ünyon Hanmda Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. güzellik harikası MARŞI - KAMİLLA HORN müsait şeraiti havidir 4887. <Gili-121 Satınalma Pazarlıkla 1 Nisan 1934 Pazar (1344) Bugünkü program STANBUL : 18 Plâk nesriyatı, 18,30 Fransızca deri. 19 Eşref Şefik Bey tarafından kon- ferans, 19,30 Türk musiki neşriyatı. (Udi Refik Talât B. Fahire H. Tanburi Re- fik Bey Rifat B. 20,15 Yukarıdaki saz heyetine mü- ganni Safiye Hanımm iştirakile muh - telif eserler. 21 Muhtelif neşriyat, Ajans ve bor sa haberleri. 21,30 Radyo orkestrası tarafından muhtelif eserler. BÜKR E.Ş, 364 ve 1875 m. 13: Borsa haberleri. — Plâk. Plâk., 17,15: Çocuk — neşriyatı kestrnar. (Fanicn Luca 22,5: Son haberler, VİYANA, BOZ m. 18,15: Müsahabe, 18440: Josef Hatsar takımı 20/10: Aylık dünya vukuatma bir bakış. 20/40: e ve, 2055: o Gemvrede oynanacak neticesi. 2105: kı 22,45: senlinik 'le Paul Whiteman takımından parçalar, EE mik ISTANBUL BELEDİYESİ r Tiyatrosu Bu akşam saat 2ide KÖKSÜZLER 3 Perde Muharriri: Vedat Nedim Halk gecesi Umuma 1633 — Başka bir şey söylemedi mi? — Cevabını bana bırakacaksınız. O kadın benden alacak. Tezkere, Mestureden: “Teşekkür ederim, Hüsrev! Be- ni minnetlar (ettin. Fakatne YÜZ” den? Onu, sorma. Anlatması urun. Hem anlatmak ta neye yarar? Eğer ünün ibrinde, herhangi bir vesile beni aramak istersen, “e dermi apartımanının - kapıcısına gönder, ben oradan sordururum. Gözlerin. den im. İstanbula” bağlanarak ayrılıyo. "“Daha iyi! Bu bağlılık, bana ayrı. lık, gurbet aralarını 'duyurmıyacak! Mestare Hanımdan Hüsröv Beye. Hüsrev! Annem öldü.. Yalnızım. Kocam, birden değişti. Onun hali, beni, kor kutuyor... Artık tamamile onun e- lindeyim.. Beni, hayata karşı çok zayıf yetiştirdi Bir takım pürüzlü O mirasişleri, karışık davalar, çapraşık meseleler var, En ehemmiyetsiz alış verişlere bile aklım ermiyor. Halim, bildiği gibi oynayacak. Tehlikedeyim.. O,senidost biliyor! Gel, beni kurtar!..,, ayse, Mektubu alır almaz, otelin hesa- ZED Dr. Nuri Fehmi Göz Hekimi Cüğuloğlü Süreyya; Bey“apart. saat 2-6ya kadar, Telefon 23212 121 Dr.HORHORUNİ Eminönü Valide kıratanesi Mam» yanında <em> (13732) * 1237 l 3 üncü kolordu ilânları İ M.M. V.SA, AL. KO. den: Yerli Fabrikalar mamulâ- tmdan 13,000 kilo sarı sabun“ lu kösele kapalı zarfla müna- kasaya (o konmuştur. İhalesi 31 Mart 934 cumartesi günü saat 15 tedir. Taliplerin nü- mune Veşarinameyi görmek ü- zere her gün ve münakasaya iş tirâk içinde o gün ve vaktin- den evvel teklif ve - teminat mektuplarile Ankara'da M. M. V.SA.AL. KO. na müracaat- ları. (3486) (1069) 1420 Asrm urhdesi * MİLLİYET” tir. Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen uishalar 10 kuruştur. — Gazete v8 matbaaya sit işler için müdiriyete mü racaat edilir. Gazetemiz ilânların mes'a* Tiyetini kabul etmez 7 bını gördüm, trene atladım. Trenin hızı kâfi değil. Çok dağ Jar aşacağız, çok ovalardan geçö” cağiz.. Bir kuş olup © uçmak bile, içimin titizliğini yatıştıramayacak' İstanbuldan ayrılırken, hep Mes- turenin vadini düşünüyordum. Her gittiğim yerden adresimi gönder- miştim, Fakat sekiz ay, bir haber gelmedi. Ben, onu, ne diye arayacaktım? Ne maksatla, ne vesile ile arayabi- lirdim? Adresimi" istemesinden, 9 Bun, beni aramak niyetinde old&” ğu aşikârdr. Lâkin bu, pek tı inme oldu. Beni, kendisine hâmi olarak 65 ğırıyor! Mesture; bundan emin 0l# bilir. Hayatta hiç bir kimse, hiç bi” kuvvet, onu, kazalardan, tehlikele”” den benim kadar korumayacaktır* Sirkecide trenden © indiğim ZX man etrafıma bakınıyordum. Mes” ture, hemen karşıma çıkacak san” yorum! Garda, birtek ( tanıdık çehrey€ tesadüf edemiyorum. Pek çocukç# Peki, Mestureyi nasıl bulacağım? Şimdi nerededirler? İ | i

Bu sayıdan diğer sayfalar: