8 Aralık 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

8 Aralık 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ui haftaki mler ERDE Fedora sineması bu hafta Fedora is» göstermek» t özlü ilmi gö e Terki edileceği 'edora'ya niçin katil olduğuna Vladmir ea iyi dostudur ve onu Sinema yıldızlarınm elbiseleri sin kurduğu tuzaktan kurtarır, Fakat Rusyadaki oğlunun imtikamm almağa yemin eden Yariçlen'in İpanof'un kar- deşi ile annesini öldürmesine mâni ola- maz.» Muhakeme etmeden adam öldürttüğü işin Yariçkin azledilir. Ipanof affedilir. Fedora'yı Marie Bell çok kudretli bir oyunla canlandırıyor .Fakat aceba ne den sanat kuvveti çok büyük olan bu ar. tist bu kadar nefa giyiniyor?.. Ekmekçi kadın Melek sineması bu hafta (Elemekçi kadın) imnindeki Xavier de Montepin'- €n büyük muvaffalıyetlerinden biri ol. muşta. Jan Fortiye'nin çalıştığı fabrikada bir yangın çıkıyor. Jan muhakeme ediliyor. “Ağır hizmetlere mahküm. e Bir tarafta masumlar ceza görürken diğer tarafta asıl mücrimler Pariste muh- teyem bir hayat sürüyorlar. Jan mahkü- #miyet müddetini bitiriyor ve Parise dö- 'nüyor. Çocuklarını buluyor. Fakat ken- disi onların kendi çocukları — olduğunu bildiği halde, çocukları annelerini tabii tanımıyorlar. Oğlu büyümüş, güzel bir kazı sevmektedir. Fakat © kız başka bir genci seviyor. Ve kızın sevdiği adamın babası cezasını Jan'ın çektiği suçun asıl failidir. Bu Elm, movzuunun güzelliğinden ma- ada, çok iyi bir şekilde oynanmıştır. Ger- maine Vermoz Jan rolünde sanatının bü- tün kudretini göstermiştir. Filmdeki mü. sik te çok kuvvetlidir. Parisin muhte - şem hayatımı gösteren zengin salonlar mükemeldir. Bu film bu sene gösterilen filmlerin en güzellerinden biridir SARAYDA Nana! Bu hafta Saray sinemasında Nana filmi gösteriliyor. Emil Zola'nın bu ©- serini fazla methetmeğe lüzum yok- tar, Çünkü Nana, bu meşhur Fransız a büyük eserlerinden birdir. Filme gelince, Nanayı sevimli Slav yıldızı Anna Sten pek canlı bir surette yaşatmıştır. Film bu itibarla baştan başa heyecanla doludur. Vs Anna Sten Emil Zolo'nun realist gö- rüşlerini büyük bir kudretle canlan- daranıştar, Nana, mevzu itibarile, kimsesiz kalmış güzel, çok güzel bir genç kı- zın hazin ve feci bir macerasıdır. Nana bu güzelliği sayesinde bir ti- yatro müdürünün nazarı dikkatini celbeder. Yıldızlar mertebesine çıkar. Fakat bu esnada Jorj de Müfa is minde b'r zabite öşik olur. Jorj'un bir kardeşi vardır: Andre, o bu münasebaltan hiç te memnun değildir. Genç kızı sevmektedir. Bu- nun için Jorj'u Cezaire göndertir ve Nana'yı kendisine metres yapar. Nana Jorj'a fena halde tutulmuş” tur, Fakat aralarında bir bir muvasa- la vasiatsi yoktur. Çünkü Jorj'dan ge- e bütün mektuplar ifna edilmekte» Aradan zama ngoçmitşir. Ve Rus- ya ile Fransa arasında harp patlamış. tir. Nana bunu bir barda öğreniyor ve ne yapacağını bilmez bir halde e- vine dönüyor. Artık Jorj Cozairden avdet etmiş tir. Bir gün Nana ile buluşuyorlar. Fa- kat Andre bu münaseabtın artık de- | vam etmesine taraftar değ dir. Çun- kü o da Nana'yı seviyor. İki kardeş fena halde atışıyorlar.. Bunu Nana | duyuyor. Ve odasına koşarak taban- beynine hülâsa etmek çok zordur. Yalnız ana hatlarını burada çizmekle iktifa et- tik. Film her cibetten muvaffak ol- muştur. Dekorlar ve fotoğrafi çok gü- zeld'r. Erke artistlerden Pilips Homs ve Lionel Atvil, cidden Anna Sten'e iyi rol arkadaşlığı yapmışlardır. JPEKTE: Siyah gölgeler İpek sinemasında bu hafta he- İ yecanlı bir macera filmi gösteril. mektedir. Bu filmi macera ve po- lis romanı meraklıları heyecanla seyredebilirler... Vak'a Okyanos adalarmda geçmektedir. Manza- ralar ve fotoğrafiler güzeldir. Film de heyecanlı sahneler çoktur. El imâs kaçakçıları ile polisler arasm- İ da geçen maceralar alâkayı uyan- İ dırmaktadır. Filmin bütün mev- zuu aşağı yukarı zehirli bir hançe- İ rin ucundadır. Ve bu hançer 40 nuna kadar filme hâkim olmakta. Ür, - TARİHİ TEFRİKA: 25 İttihad ve Terakki! (BAHAEDDIN ŞAKIR BEYİN BIRAKTIĞI VESİKALARA GORE) Her hakkı mahfuzdur. Yazan: A.C. Cemiyetin gösterdiği tereddüt ve mülâyemet 37 Mart hâdisesini yadigar bıraktı verildiğini işittim. — İhtimal ki bu doğru değildir, öyle olmasını te- menni ederim, Fakat her halde o- nun meşbu bulmasının halk üzere fena bir tesir hasıl edeceği şüphesiz dir. Bir şey daha nazarı dikkati cel- bediyor. Cemiyetin o kanunlarını kat'i biliyoruz. Bu kanunların ce- miyet efradı tarafından düşünül- meden (o çekinmesi ve buna karşı cemiyetin süküt ile mukabele eyle- mesi gariptir, sanırım. Şimdiye ka- dar bizi mahveden, kanunlarımızın | fenalığı değil, muamelâtımızda o kanunları çiğnememizdir. Mevcudi yetimizi temin için cemiyet zabıta- sına daha ziyade ehemmiyet verme liyiz. Vakit geçirmeden bir telif ko- misyonu teşkil edilerek ihvan ara- sında mevcut olan suitefehhümleri, muvakkat bir zaman için olsun, or- tadan kaldırmağa çalışmalıyız. Ha- İ talarm nereden çıktığını araştırma- Mıyız. Cemiyetin buradaki en mühim hatası bu gibi inkılâblardan bekle- nilen mantiki neticeyi hasıl ede- cek olan kat'i tedbirler alınmasma nasılsa lüzum görmemesidir. Mem- iddetli ve şüphesiz ir tathir ve tasfiyeye ğü bir srada cemiye- üt ve mülayimeti 31 mart tin teredi | bâdisesini yadigâr bıraktı. Umumi muamelâtta gösterilen mülâyemet İ insaniyete muvafık olsa da içtimai hikmete menafi idi. Eğer cemiyet | ilk muvaffakıyet anlarında hükü- metin idaresini tamamen eline al- mış olsaydı, şüphesiz ki bugün bu yolda karşılaştığı müşkülâtı atlat- mak için uğraşmağa mecbur olma- yacak, milletin mukadderatı elinde » bulunacaktı. O zaman kuvvetin ken disine bir hak olarak bahşettiği bu muvaffakıyeti buzün tedbirlerle, pek müşkülâtla elde etmeğe çalış mayacaktı. Şimdiki halde kuvvetli bulunma- ğa muhtacız. Bunu da şüphesiz me- busan meclisindeki fırkamız temin edecek. Fakat'bugün maateessüf görüyoruz ki fırkamız ferden te- fevvük ve ekteriyeti haiz (olduğu halde mecliste muvaffakıyet temin- edecek bir vaziyette bulunamıyor. Cemiyetimizin mevkiini temin et- mek kuvvetimizin membaını teşkil eden fırkamızın ittihadile, kuvvet- leşmesile mümkündür. Diğer taraftan 31 mart irtica va» kasın zuhuru sırf cemiyetin ku- surundan ileri gelmedi. Bazı vaka- ların teşirile âdeta bir emrivaki kar şısında bulunuyorduk. Cemiyetin buradaki yegâne hatası mevkiini Yizumundan fazla güvenerek her türlü vakalara karşı hazırlıklı bu- lunmaması idi. Biz komite olmak i- tibarile her ihtimale karşı hazır bu lunmalı idik. Muayyen bir program dahilinde hattıhareketimiz muay- yen olmalıydı. Halbuki vaka günü cemiyet efradı yekdiğerinden bi- haber, vasıtasız, faydasız bir kuv- vat halinde müteferirk ve perişan idi. İstanbuldaki cemiyet efradının bazıları tarafından haksız 'korkaklıkla tefsir edilmek istenilen bu tenikârane haseketleri, şüphesiz hareket ordusunun muvaffakıyetini ve icraatını kolaylaştırmış oldu. Bu programsız kuvvetin ufak bir ihti- yatsızlığı ihtimal ki memleketimiz- de ikinci, İran vekayii ihdas edebi- lirdi. Bu hatalarm tekerrür etmemesi İçin iptida her ihtimale karşı efra- dımiza bir hattı hareket tayin et- . Her zaman için üçüncü bir inkı'âp hareketine hazır bulunma- lıyız. Cemiyet efradı aralarında her türlü rabtadan mahrum birer mü- teferrik unsur gibidir. Cemiyet mün tesipleri biribirlerini tanımalı, ya- hut tehlike zamanlarında yekdiğe- rini tanıyarak © muayyen bir pro- gram dahilinde hareket edebilmek için birleşebilmelidir. ” Bu fikirler 31 mart vakasında ya- pal 'na tecrübelerden dolayı ile- ri sürülüyordu. Çünkü yalnız cemi- yet efradı değil, cemiyet erkânı bi- le hâdise esnasında biribirlerinin » nerede olduklarını ve nereye sak- landıklarını bilmiyorlardı. Bunu bil medikleri gibi hâdisenin mahiye- tinden de haberdar değildiler. Dok tor Bahaddin Şakir beyin o günler de gizlendiği yerden arkadaşlarına gönderdiği aşağıdaki mektup bunu isbata kâfidir: “Kardeşler, Sizin bulunduğunuz yeri bulmak la meşgulüm. İzinizi haber alarak şu mektubu yazıyorum. Ne yapıla- cağma dair sizden malümat iste- rim, Size mi iltihak edeceğim, yok- sa ne yapacağım, bildiriniz. Mahmut Muhtar paşanın Pireye gittiğini doğru olarak haber aldım. Selâniğe gitmesi için Piredeki bir vasıta ile kendisine şimdi bir mek- tup yazdım. Asarı Tevfik zırhlısmın kuman- danı sarayı bombardıman etmek is- tediğinden dolayı Sultanın pencere si önünde asılmıştır. Hocalara, âs kerlere para dağıtıldı. Selânikten ve Yanyadan protesto telgrafları gelmiştir. Mesele kat'i bir irticadır. Cemi yeti ilmiye sarayla beraber, sara» yın emrine tâbi olarak hareket edi. yor, Muradın, Cemil Mollanın ve- sairlerin bunda medhalleri muhak- kaktır. Talât ve Nâzrm ile vaka günü ak- şamı Şehzadebaşında birleşecektik. Halbuki nereye gittiklerini haber vermeksizin evden çıkıp gitmişler. Rica ederim, beni tecerrüt etmiş bü halde bırakmıyarak süratle cevap veriniz. Bulgaristan hakkında aldığım ha vadisler Fenadır. Baki vatanm s0- Tâmeti, kardeşler. Velhasıl İttihat ve Terakki cemi- yetinin, kendisine verilen raporlar- da yazılı olduğu gibi hükümet iş- lerine demir ellerle sarılmayıp uzak tan seyirci kalmakla kanaat etme- sinden dolayı çok yanlış hareket et miş olduğu gün geçtikçe daha ziya- de hissediliyordu. Valilerin bir ço- ğu doğrudan doğruya İttihat ve Te- rakkiye düşmandılar. Meselâ An- karaya tayin edilen o Hazrm bey hakkında gelen bir raporda denili- yordu ki: (Bitmedi) Hanım efendi ! Para saadetin anahtarıdır. Mes'ut olmak için zengin olmak şarttır. Zengin olmak için de bir Piyan- go bileti akmak lâzımdır. Behemehal bir Yılbaşı Piyango bileti atm.

Bu sayıdan diğer sayfalar: