17 Ocak 1935 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

17 Ocak 1935 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MİLLİYET PERŞEMBE 17 İKINCIKANUN 1935 > an Şahsiyetimizi teşkil eden ruhi ve be- “deni vasıflarımız, vücudumuzdaki birkaç dahili ifraz guddesinin tahtı hükmünde bulunmaktadır. Sihhatsizliğimiz de, hayattaki muvaf- Ez dikmiğeşi) etler Kaçak kibrit, kaçak tütün, ipekli, daha böyle bir sürü el arasına, et te karıştı. Kaçak et de- yince; insanın içine, ne eti olduğu fakıyetsizliğimiz de bunların bazan zam belirsiz, nerede kesildiği bilinme- fından, bazan da muzır derecedeki şid- | ven, bir takım ölü, yahut dirliksiz detinden ileri gelir, hayvanların eti gelir değil mi? Bu guddeler hem harici eşkâlimiz, hem de asabi ve ruhi varlığımız üzerine te- sir icra ederler. Bunların zasfına veya şiddetine göre ber insanda haricen bir takım manzaralar, çehremizde ve vücu- doryazda bati bazı vasıflar bulunur ki, le gerek ımı al emdi mi daha İyİ tamı mak imlcânme buluruz. Haricen baş, el, ve ayakların eşkâli başımızdaki kuvvetlidir, dahili ibtirak şiddetle husu- le gelmektedir. Beyaz, - şişkin eller ve uyuşuk, ölü parmaklar tiroidin zaafa - ipotiroidiye - delildir. Bunların tırnak» ları da yumuşaktır ve kolay kırılır. Bu gibi eller soğuk ve sıkışları | gevşektir. Küçük ayaklar ve ince'çöp gibi bacaklar ipofizin kifayetsizliğindendir. Bu gibile- rin ayakları çabuk bükülür, kolay düşer- ir, mafsal gli e z a . Ve Yl ili nemle Pağlsen | Gunu, Ankara, İzmir belediyelerin başlarına değdiren kemiksiz" cambazlar | de olduğu gibi beş kuruşa indir. | bu bünyedeki insanlar arasından çıkar. Burun ince ve sivri, ( dudaklar ince, ağız küçük, çene çekik... bu çehre umumi bir gudde zafiyetini ve hayatiyet nolan- lığını gösterir. Bilâkis © kalın dudaklar, reyalari ağız, iri burun ve mahmuz gi- tecaviz bir çene, muhacim bir şah- Sl damgasıdır. Tiroit noksanlığında dişler de çürük , şekilsiz ve biribiri üzerine binmiştir. ki, şiddetli gözler, ipertiroidiyene, hali- süddeme atittir. Bu gözler kıvılcım saçar, bir heyecan esnasında baştan dışarı fır. lar, İpotiroidiyenin gözleri ise cam gibi- dir, manasızdır, kudretsizdir. Kuvvetli, gür, bir saç gene tiroidin ve tenasül guddelerinin mübalağalı faaliye- inden ileri gelir. Kaşlarda ipertiroidide kalın ve ortada bitişiktir. Kirpiklerde u- zun ve Renk: tiroit ve ipofizi mükemmel su- rette işliyenlerin rengi penbe, hattâ'kan kırmızıdır. Aksi tekkdirde renk sarı, mo- Bilâkis guddeleri kuvvetle işliyenlere bakınız: girdikleri yeri güneş gibi aydın- latırlar ve rüzgâr gibi herşeyi harekete getirirler, Sert duruşları, dik bakışlariy- le hem cezbederler, hem hükmederler. Bunların içinde guddelerinin farlı if- fırtına — gibi doğan, işi güzel sarf ve heba 6- den ve muhitine kârı mı, zararı mı oldu- ğu belli olmayan bir takım gürültülü in- sanlar da olduğu gibi, itidalini kaybetme- yerek kuvvetini lâzmgeldi; erde, lâ zwmgeldiği kadar sarfetmesini bilen tem- kinliler de vardır. Naturayı, şahsiyeti mevhum bir şey gi- bi telâkki etmeyin bunun hangi bünye- vi zaaflara veya ifratlara bağlı olduğunu tetkik ederek, mümkün merte. be ikmal ve ifratları da tadil eyleyecek tedbirler almalıdır. Dr. Muhip NUREDDİN Mili tefrika: 75 Hayır!.. Bu etlerin bütün suçu, İstanbulun sekiz on kilometre ileri- sindeki köylerde kesilmiş olmasın- dadır. Geçende, tarıdıklarder biri, Bos- lancıdan, bir koyan o buta almış. Gösterdi, İstanbul O kasapları, bu eti bulsalar, amın içine koyarak, yanlarını ışıklarla süsleyip: — İşte biz böyle et satarız... diye reklâmını yapmağa kalkışırlar. Tanıdığım adam. bu eti yolda ya: kalanmaktan korktuğu için iç içe kâğıtlara sararak öyle geti > Çünkü şakası yok. Belediyecilerin eline geçti mi, et gitti gider. Uğraş- ması da üste baz, biberi. Peki ama, Bostancılıların, dile- ikleri paçık,her- götürdükleri eti, ami belediyesinin sınırlarında nasıl olu or da taşıması yasak edi- ten bir tabanca gibi'kuldukları yer de yakalayabiliyorlar? Belediyemiz, bir kilo kuruş kesim vergisi alacağı yerde | etten 9 rirse ve daha bir takım masrafları kısarak etin kilosunu bize 35 - 40 | kuruşa yedirirse, kim kalkar da | Bostancıdan, Pendikten | gizli et gelirmeği göze aldırır? Yolunda kesilmiş, buz gibi kıvır- cık etinin yalnız İstanbulda kesil memiş olduğu için kaçak gibi hor- lanması ne yalan söyleyelim, gücü- müze gidiyor. Salâhaddin GÜNGÖR Öz Türkçe ile Bilmecemiz Osmanlıca karşılıklarını yazdığımız keli. —— gönderinle. arasnda kura çekiyor ve Müliyet bilmece memurluğuna Doğru hallederler Kazananlara hediyeler veriyoruz. Blüddet; Perşembe günü akşama kadardır, bilmecemiz 1234567891011 -—couanaw SOLDAN SAĞA , 3, Dem 3, Şöhret & YUKARDAN AŞAĞI 1 — Çif değil 3, Nola 2, Dümün Jekesi 2. |, Cezire 3, Cet 3. — Oo. — dedi — biribirimize korşı ne kadar o lâkayit kalmışız. Buna artık bir nihayet vermeliyiz. Haydi kalk İsmet... bize gidelim. — İmkân; yok... “demek İstiyo- — Yani müşki rum. — Neden ? — Bu akşam hazırlanmam lâ- zım... Yarm Tekirdağına gidece- ğim. Geleceğimi bildirdim. Am- cam merak eder. Ti ğuol olmadığını da İmiyorsun.. 2 öç senedenberi, bana yalsız kardeş çocuğu gibi değil, bir evlât gibi de ii kk Hele yengem.. 2 Tabiü sen onu hiç görmedin. Baban onu almasını bahane ederek kücük amcamızla bir dargınlık çe minin 'abii onun çocu- | rağmen Şehap amcamı hatırladıkça onu görmeğe gidemediğim için i- çimde bir sızı duyarım. Geçen sene bir cuma günü mektepten çıkmca Galibeye dedim ki... —— Hatırlarsın değil mi Galibe.. . “Gel gidelim şu amcama... im ne yapacak? Rahmi amcam bir ak- şam, Tekirdağında, sofrada, sizin Binbirdirekte oturduğunuzu 8öy- lemişti.. Sonra gene vazgeçtim. — Hata etmişsin... hem biraz garip konuşuyorsun gibi geliyor ba- na... senin bize gelmeyişinde bir sır var, İsmet bu sözleri işitmemiş gibi devam etti: — Fakat'sonra Galibenin o ta. inişi erkadaşı asri Aaaa il CHARLES BOYER Unutulmaz “HARP, filminin büyü Danışıklı döğüş ire, kasabadaki mektepte kahvesinin önünden geçti. Hasan onu, o da Hasanı gördü. Bakıştı - lar, gülüştüler, tanıştılar ve seviş- #iler. Birbirini anlayan ve seven İ- ki genç için yasak var mı?. Sevgi- nin şekli, kanunlarm (o ceza olan maddelerine dokunmadıktan son - ra pek zevklidir. Fakat vicdan, ah- lâk ve muaşeret, cemiyetteki bu düzensizliklere : (Peki) odemez- Netekim bu iki gencin aşk şekille- rinde vicdana aykırı gelen bir hal vardı; Gerçe Münire bekârdı. Hiç evlenmemişti ama, Hasan bir se» nelik evliydi. Leylâ isminde güzel bir karısı vardı. Genç kadın koca- sını çek severdi, çapkın olduğunu bildiği için onu gözünden kıska - nırdı. Bunun için hemen kocası - nın bir başkasile seviştiğini anla- dı. Münire ile Hasan bir cuma ten- ha bir yerde buluşmak için söz - leşmişler, bunun için kızım oğlana yazdığı bir pusula Leylânm eline geçmişti. Genç kadm kâğidı oku: yunca beyninden vurulmuşa dön - dü, Hemen hükümet doktorluğu: na, kızın babasına koştu. Meseleyi gizli bir şekilde Nahide anlattı.Na hit, derin okumuş bir adamdı. Mes leğinin ehliydi. Avrupada ruh dok- torluğu da öğrenmişti. — Evvelce sıhhiye müdürü iken her nasılsa istifa ederek kazalarda hükümet doktorluğu ile rahat ve gürültü - süz bir hayat istemişti. Kocalı kadınım gönül heyeca » nı, kıskançlık acısı ona dokundu. Kızımın âlet olmasını, bu iş rarlı çıkacağını pek düşün Dr gele a sevişmelerine elden geldiği Kilür sed çekeceğini vadetti: “© © — Yalnız sen, telâş etme kisim. Birleşecekleri yere gitmeğe-kalk- ma, işi bozarsın. Onları ben fikir. lerinin yanlış olduğunu düşündü- rerek bu sevdalarmdan vazgeci : receğim. ... Öğleden bir saat sonra Hasan, tıraş olmuş, elinde bastonu, bah - çenin otları arasından yürüdü. Se- dimsi bir yere oturdu. Ayaklarmı aşağıya salıverdi. Aşağıda şaril şı rıl bir irmak akıyordu. Biraz son- ra Münire de geldi. Kesik soçları- nın üstüne bir bere iliştirmiş, lâci- vert etek, ceket giymişti. O sırada aşağıda kasabali bir genç erkekle bir kız göründüler. “Tam onların oturdukları yere gelince durdular: — Münire kız.. Sen beni sev - Yadetmek 5. Hurari 4. İstifabın 2, İşte 2. terasaya çıkar, seninle / cilveleşir- miş. Bir onlarda iken Galibe üş.. Sonra sen Galibeyi kovalamağa başlamışsın.. Yaramaz Çok çalıştık ama... Elinden iki satırlık bir aşk mektubu kopara- madık, Ve herhalde Galibeyi kırmamak için olacak ehemmiyetsiz bir şey- den bahsediyormuş gibi; — Hoş... — dedi — Galibenin de seninle uğraşmağa vakti olma- dı ya... Nazmi, Galibeye yan gözle baka- rak başını salladı: — Desen e ki bir dolap çeviriyor dun... Sonra ayağa kalktı İsmetin kolu- nu tuttu: — Gel bakalım.. — dedi — şu işi anlat bana.. Babam ne yaptı si- ze? İsmet tabiileşmişti, oda ayağa kalktı ve güldü; — Hiç bir şey © yapmadı... Hiç bir şey... Hem Galibe, haydi, kı- mıldan bakalım... Bugün sonuncu ü Beni eğlendirin biraz ba- miyon, Köpeğin olam.. Etme, sa - na yanıyom. : Münire — !Yazmasını başına dolayarak) Ayı.. Eşek.. Senin ka- rın var, Utanmıyon, ilâlemin kız- larının namusile uğraşıyon do- munuz.. .Hasan domuuuzz. Hasan — Bire cigerini yedüğü mün gahbesi.. Garım varsa vabe.. Ondan sana ne., Leylâ aç mı ka- lıyo ki.. Çıplak rs: kalmış ki. Mektep hocasile Maliye kâtibi daha biribirlerine hiç lâkırdı söy- lememişlerdi. Bu konuşma büsbü tün dillerini bağladı. e Yüzlerinin etleri gerign, şakakları zonklıyarak ve dudaklarında acı birer gülüş - K susarak dinlemeğe devam etti - er. Münire — Ulan bizi: te yem yiyo.. Su ii eyü.. Ama nideceğin ki kocası ö - küz.. Bire sen hayvan mısm Ha - san.. Domuz. Hasan — Münire köpeğin olam. Etme. Onu bırakıp seni nikâhla- rım. Münire — Ulan ayı.. Hiç muh- tarı dinlemedin mi?. Şimdiki ka- nunda garı boşamak yok.. Ayrıl - ma yok demeyo muydu.. Haydi i- şine git.. Peşimden gelirsen seni ilâleme rezil ederim. Ve kız koşarak tarlaların için- den kayboldu, Erkek te yolunu de- giştirdi. Yavaş yavaş uzaklaşiş. Münire ile Hasan. seyrettikleri parasız oyunun sersemliği altında bunalmışlardı. Yine susarak aya- ğa kalktılar. Bir kaç adım ilerle - dikten sonra demin yalnızca gel- dikleri yolu yine yalnızca yürü - mek için biribirlerine : — Allaha ısmarladık. dediler. Ve biribirlerine | iki yabancı gibi yollarını değiştirip yürüdüler. Bu danışıklı döğüş komedyası- nın kendilerine Nahitle, Leylâ ta- rafından hâzırlanmış olduğunun bir zaman sonrâ farkına varmış - lardı; fakat kalp ve ruh mesele - lerinde mühim roller oynayan iz- zeği nefis ve gururları bir daha bi- ribirlerile meşgul olmağa onları bırakmadı. Bu suretle bir aile yuvası yıkıl- madan, bir genç kızın namusu ve sıhhati de tehlikeden kurtulmuş - tu. O.N. Kisnbul Beliğişi TEPEBAŞINDA Şehir'Tiyafrosu ŞEH NA TİYATROSU Bu akşam Saat (20) de İnsanlık Komedisi 4 Perde Yazan: BALZAK 256 AN Yazan : Ekrem Reşit. Besteleyen: Cemal Reşit. DELİ DOLU 221-935 salı akşamı bir defa için BİR KAVUK DEVRİLDİ 104 Sandal.. Doğuşu sandalda seyredilen ay... Gülüşerek, koşuşarak kapısın- dan girilen evin terasası... Terasa... Gramofon, kırılan bir plâk... Kah kaha.. kahkahalar. .dalgı gun bakışan genç kız gözleri... Bur- nundan mırıldanılan bir şarkı par. | Az sisli ve binbir çiçek kokulu bir yeni sabaha ulaşan sokaklar. da tek tük gürültüler başlarken; — A.. delirdin mi kuzum... Be. nim artık uykum geldi Deyen Galibenin sesi İşte cümbüşlü bir Ki i. öy gece Gözler. iki yeşil göz kü su- ya atılmış iki çivit parçası gibi eri- miş ve şu engin deniz mutlaka bu- yüzden yemyeşil kesilmiştir. Eski, köhne bir gemi, sivri bur nu ile suları yararken kamarasınm lâmbuzundan enginlere bakan Naz | mi, enginlerin yeşil, mor, mavi bü- tün renklerini bir renkte görüyor- duz Yeşil, yemyeşil.. ve sonra gözle- | rini yumuyor, gi paklarının için- de yemyeşil iki göz görünüyordu: İsmetin gözleri. Rem bütün ie Le ei n ayıramadığı me üyon ve yor- | tarafından ÇILGIN KAN Aşk - İhtiras - Kıskançlık - Musiki ve Sergüzeşt Şaheseri Bugün matine- lerden itibaren Programa ilâve: Paramount dünya havadisleri gazetesi, A: kada Lindberg'in çocuğunun katli muhakemesi - Katil - Şahitl vesaire... Dün akşam SÜMER siremunda HENRİ BATAİLLE'ın eseri ve GABY MORLAY ve HENRİ ROLLAN tarafından bir sureti fev- kalâdede temsil edilen ISKANDAL film'ni görmüş olanlar, bunun ciddea Mevsimin en güzel filmi olduğunu beyan etmişlerdir. Sizin de gidip görmenizi tav- sive ederiz. FOX JURNAL AU Bugünkü program INSTANBUL: Mi ; Dans musikisi. 19, İsmet 30, vagikdni 2030: Stüdyo sigan orkestram, 21,154 Son ha- berler, 2130: Radyo orkestra, 72: Radyo. car ve tango orkestralar, * 23 Ka. VARŞOVA, Isim. 1645: Orkestra. — Sörler. 19,00: Koro kon- sari, 20: Piyano * musikisi, — Sözler. 20,30: Şarkılar. Çolâk.) 21: Filkarmoni heyetinin sen- fonik konseri. 22: Pazmandan paklen konser, 33) Reklâm konseri, 23,18; Deme mu 823 Kir BÜKREŞ,Dökm. mepriyatı, 180 Radyo sberler. — Konfarana. 20,16. N 20,30: Bükreş öperasm- da verilecek oporayı nakil 1198 Kh. FRANKFURT, 251m. 19, kanser Kir. LEİPZİG, 32mm. l is 1830, Sözler, 1 ti ri le.) 21,1 yerler. Şarkıların de- Yarınkı program -- INSTANBUL: 1230: Plik neşriyatı Tokatliyandan 18: Çay smatin Otel telsiz caz, 19,20: laberler. 20; Hava- Siret ve şları. 20,30; Keman solo; viyolenlat Nejat, Zi: Şiir, 21,15: Son ha- berler, 21,30 Radyo orkesirans, 22: Radyo caz va tango orkestraları, i Galibe uyumuş, söle uyanık kal. | döken; Sakini amcam onu muışlardı. O zaman, devrilen bira şi | dü!,, diyordu. şeleri, her saniye biraz daha yese dalan İsmeti konuşturmuştu: Balkan harbinden az evvel Şe- hap beyle ağabeysi Kavaladan İs- tanbula gelmişlerdi. Birlikte tütün ticareti yapmağa karar vermişler ve kollektif bir şirket kurmuşlerdi. İstanbulda Şehap bey o çalışacak, büyük ağabey çiftlik işlerile uğra- şacaktı, Babasının kavalaya dön- mesinden iki ay sonra Balkan har- bi patlamış ve ellerine geçen bü- tün büyük arazi sahipleri gibi Bul- garlar babasının da Karaormanda ki kasaplara parçalatmışlardı. Buraya kadar Şehap beyin bir fe- nalığı dokunmamıştı. Fakat bun- dan sonra Şehap (bey İsmet için Bulzar komitelerinden daha gad- dar olmuştu: “Balkan harbi mütarekesi olur ol maz, annesi Şehap beye bir mek- tup yazmış, ağabeysinin ölümünü bildirmiş ve İstanbula gelebilmek m para istemişti. O zaman Şehap bey kendilerine en ufak yardımda- bulunmamıştı. Hele babasının kol- lektif şirketteki sermayesini, oldu- ğu gibi iç edivermişti. Sokak orta- smda kalan kadın birdenbire le tüğü sefalete dare ve öl | müştü... İsmet Roma'da geçen hafta MUSOLİNİ - LAVAL ar imzalanan anlaşma merasimi - Sar Plebisiti v Bu gece için numero'u biletler evelden alına! Türkiye İdman Cemivetleri İttifak Eşya Piyangosu Amerika, Paris, Brüksel, Viyana ve Peşteye gezmeler - Dahili vilâtlarımız - Otomobil ve bisikletler, Salon, Yemek ve Yati takımları ve daha binlerce kıymetli hediye Değeri 1 Liradır - Her Yerde Satılır. izan ve ANNABELLA yaratılan HASA KOLONYAS PRE NIN BENZERİ Nİ BÜTÜN DÜNYADA! 5 Bulamazsın b Hasan kolonyası Fri Almanya ve İngiltereye berce götürüyorlar. Orada lunan ecnebi dostları bu tesna kolonyanın bütün ya piyasasında bir eşine W düf edilmiyeceğini birlikte yan ediyorlar. İtalyanın 9 hur esans fabrikalarından bur Sanderson bile bu hus kat'i olarak kadar hefis bir olay, demistir, ğ Meb'uslar, Vekiller ve dan istifade zik iti den sakınmız. Hasan Bahcekapı ve Beyoğlu. Nazmi babasından iğrenif olmuştu. Sonra küçük amcasının yaşamağa başladığını sö) Bir gün hep beraber İstan mişlerdi. Şehap bey bu nun fakir bir aile kızıle ni bahane etmiş. Ve sırf zi çin gittiği yazı müştu. di vaziyetleri hiç na değildi. Hükümet ken Tekirdağında iskân a büyük bir yalı vermişti. Bir leri vardı... Ve... rahi Galibe uyanınca hep birl keciye inmişlerdi. Yolda İsmeti uğu sonra *© sile beraber Beyoğlunda bir maya gelip gelmiyeceğini #9 tu. Maamafih kızın verdiği i , ı : iliğind di — Bir bilet daha veriniZ? ağ mişti — Ve Tekirdağı postasma S ile birlikte mendil salli gelmişken, az sonra ken ? vaş yavaş rıhtımdan ayrılan “8 « rün va yermi İsmetle

Bu sayıdan diğer sayfalar: