9 Şubat 1935 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

9 Şubat 1935 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| | | Yedigün Bu hafta Yedigün'ün 100 üncü sayısı çıktı. Çoktanberi yurdumuz- da magazinlerin, cönklerin çıkması ile batmasının bir olduğuriu o ka- dar gördük ki içlerinden birinin böyle iki yılı doldurabilmiş olması- nı büyük bir o muvaffakıyet diye karşılıyoruz. Yedigün okunmak, 9- kunarak kazanmak için çıkıyor; ©- kunup kazanıyor ki günden güne büyüyor, güzelleşiyor, daha büyük bir özenle basılıyor. İlk çıktığı gün- den beri onu biriktirdiniz ise birin ci sayısı ile bu yüzüncü sayısmı bir karşılaştırın: iki yılda ne kadar iler lemiş olduğunu görürsünüz. Sedad Simavi, okuyucularmdan gördüğü yardıma karşılık, her gün daha çok çalışması gerektiğini unutmuyor. Yedigün'ün böyle yaşıyabilmiş olmasına, büyümesine niçin bu ka- dar seviniyoruz.? Doğrusu, onun İt edebiyat, fikir işleri ile tutuna- ini görseydim, yani o bir ma- gazin değil de bir cönk, bir “re - vue” olsaydı elbette daha çok se- vinirdim. Ancak bu biçiminde de onun ilerlemesi, yurdumuzda oku- yârların arttığını gösteriyor. Bun- dan başka Yedigün, kendisine ben- * zeyen başka magazinlerin de yer- leşmesine, tutunmasına yol açmış oluyor. Yarın çıkabilecek olan bir “revue,, için de okurlar onarıyor (onarmak - hazırlamak) diyemem; çünkü her şeyin ancak kendi 80 - yundan şeylere alıştırabileceğini bi Tirim. Vakit geçirmek için okunan yazıların yavaş yavaş yüksek ede- biyat yazılarını sevmeğe götürece- ği, bugünkü Mantar yutmaz Sezai, Tirşe feraceli taze; Billur gerdan gibi romanları okuyanların yarın Homeros'u, Shakespeare, Balzac'ı, hattâ Edgar Poe'yu kapışacakları doğru değildir. (Birini okuyan ö- bürüne el sürmez demiyorum, her ikisine de meraklı olan bulunur. Bir kişinin hem ava çıkmağı, hem de gazetelerde bilmece halletmeği se- vebileceği gibi; fakat biribirine a- ıştıracağına inanmam). Magazin edebiyatı ile “revue” edebiyatı da biribirinden o kadar ayrı şeylerdir. Yedigün'de edebiyat yazıları da yok mu? Elbette var. Sedad Sima» vi bu ülkenin tanmmış, tanınmağa başlamış, hattâ daha yeni işe giriş- miş yazarlarının hemen hemen hep sinden müsahabeler, hikâyeler alı- yor. Bir şiir sepi de açsa belki iyi e- der; çünkü bir magazinde — az ol- mak üzere — ona da yer vardır. Ancak bir magazin çok güzel, çok ince yazılarla çıksa bile yine edebi- yat okurlarını çoğaltamaz; çünkü havası o değildir; bir estetik görüş, inan için çarpışmaz; her türlü gö- rüşe açıktır. Kaygusu ancak güzel, okurlarının severek okuyacakları yazılar koymak olal « (Güzel ya- zı koymak kaygusu, bir edebiyat ün kaygusu değildir; o- şüzellik inanı vardır, ona uymağa, onu yaymağa çalışır.Bun- ların ikisi — bep güzellik çevre - sinde dönmekle beraber — bir de- ğildir, belki biribirinin aksidir. macımız güzel yazı koymaktır. di- yen edebiyat cönkleri de gerçekten birer “revüe,, değil, © programmı daraltımş birer magazindir.'Bunun i iz de eski Servetifünun'dan debiyat “revue” sü çıkmamıştır.) Magazinlerin edrviyat kaygusu ancak güzel yazı basmak olabilir dedim; bunun için de yeni akımla- ra değil, ötedenberi yerleşmiş gö- rüşlere açıktır. Çünkü okurları © bastonlarını kollarının altıma kıs- tırmış İngiliz polisleri, bir buçuk a- sır geri kıyafetleri ve şapkalarmın renkli tüylülerile insana karnaval- da imiş hi: veren karabiner- ler yanlarındaki Türk polislerine emirberine bakan mağrur alaylı binbaşılar gibi koltuk kabartıyor- lardı. Yan sokaklardan gel “İaterna i ce sinirler; tütün bü- tün gerilmişti. Taksime gelince de- rin BİYnefes aldı: — Ohhh! ne cehennem! Ve sanki geriye dönmekten ür- küyormuş gibi geniş ve seri adım- larla Harbiyeye doğru yürüdü. Ora dan Şişliye çıktı, Bir müddet geli- şigüzel dolaştı, Sonra: Vakitsiz ilk yaz “Aydında kar yağıyor... Muğla- da havalar soğumağa başladı. Er- zuramda soğuk, sıfırdan aşağı 18 e düştü. Karsta, (yağan kar, bir metreyi buldu...,, Yurdun dörtbir bucağından ku - lağımıza erişen bu duyumlar, İstan- bullularda, bir imrenti uyandırsa yeri değil midir? * Biz ki, ilkteşrinden beri kışı bek- liyorduk. Şubat ortalarına yaklaş- mışken, yıpratıcı lodostan başka €- sinti göremiyoruz. Günler oldu, paltoları strtımız - dan attık, lâstikleri ayaklarımız - dan, sargıları boynumuzdan çıkar- dık. Sıcaktan soğuğa, soğuktan sı- cağa geçmek yüzünden, en sağlam gövdelilerimiz bile (o kafayı yere vardular. Evlerin içi, yorgan döşek yatan sayrularla doldu. Ecza evle- rinde reçeteler üst üste yığılı du - ruyor. Okullar, çocukları bulaşıcı grip- ten korumak için, on gündür kapı- larını kapadılar, Nereye gitseniz, | hep bu vakılsız yazın, arkası kesil- meyen lodosun sözü oluyor. Hepimizde bir dermansızlık, bir | iç üzüntüsü, bir sinir gerginliği var. İyi ki, belediye hava işlerine ka- rışmıyor. Yoksa, şimdiye kadar, | çoktan: — Belediye, bu kötü lodosu gör müyor mu? nedir bu arkası kesil - meyen çisenti yağmurlar? diye sız- lanmağa başlamıştık. Sözü kısadan tutalım; karakışı dörtgözle arar olduk. İnsanları yerlere seren bu dönek havalardan kurtulsak... diyo - ruz, Her şey, gününde aranıyor - muş meğerse... Şubatta bahar ha- vası koklamak, Zemheride buzlu hoşaf içmek gibi oluyor. Ey kar! Nerdesin? Gel, bizi bu vakıtsız baharın elinden kurtar!.. Salâhaddin GÜNGÖR |K sineması Bu senenin en güzelfilm EKMEKÇİ KADIN büyük muvaffakiyerle devam ediyor. Bu filmi kaçırmayınız. debiyat ile bilhassa uğraşanlar de- gil, arasıra ona da beş on dakika - larını verecek olanlardır. Yedigün'ün gördüğü rağbete se- vindiğimi söylerken ileri sürdüğüm bütün bu “kayıd” lar, işi salt ede- biyat bakımmdan düşündüğümüz- de anılır. Onun tuttuğu yolun da doğru, haklı olduğunu inkâr etmek değildir. Yedigün bir magazin ola- izde şimdiye kadar çıkanla - en olgunudur. Ben o- nun koleksiyonlarını severek karış tırıyorum. Hem onun gördüğü rej- betten, edebayiatçılarımız da bir ders çıkarabilirler: okuru alâkadar etmek, kendimizden çok onu dü - şünmekle, ona bir gez beğenilme- nin yetmeyip her gün beğenilheğe çalışmak gerektiğini bilmekle olur. Rağbeti sürdürmek de ona ermek kadar, belki de daha güçtür; Yedi- gün buna muvaffak olduğu, okur- larını müşkülpesend © etmekten korkmadığı için sevilecek, sayıla- cak bir magazindir. Nurullah ATAÇ ÜNV Müeilili: Nazmi Şahap — İstanbulun hiç tadı kalmadı.. — di'e söylendi — Ve geriye döndü. Harbiyeden n İramvaya yelişemeyince Taksime kadar gitti. (Orada bir çeyrek kadar bekledi. Fakat bu beyhude bir bekleyiş oldu. Tram- vaylar o derece ( dolmuşlardı ki vatmanlar istasyon yapmadan ge- çiyorlardı. — Tünelle inmekten başka çare yok... İstemiye istemiye tekrar Beyoğ- İuna daldı. Attığı her adımda ca - nmı sıkan bir kötülükle karşılaşı. yordu. Parmakkapıya geldiği za - man Mis sokağından çıkan bir ec- nebi çavuşla göğüs göğüse geldi. İ Herif dişleri arasından, tükrük gi- iniz.“ bildirmez Felâket geleceğini önceden Malınızı, canınızı sigorta ed ; iniz Gecikmey bi bir küfür fırlattı, sonra elinin tersile genci öyle bir itti ki az kal sın eczahanenin camı kırılacak ve Nazmi paldır küldür, sapanla fır- latılmış bir taş gibi eczahaneye gi- riverecekti. Bir başka belâya tutul- maktan çekinerek sesini çıkarmadı yalnız yürüşünü biraz hızlattırdı. Halk, sinemalara, pastahanele- re veya dar sokaklardaki randevu evlerine dağılanlar çok olduğu i- çin biraz seyrekli . Bunun i- çin Galatasaraya kadar kolaylıkla ulaştı. Orada, limonatcının önünde bir ân durdu bir gazoz içti. Sonra gene hızlı bir yürüyüşle İngiliz sa- rayına saptı. İşte ne olduysa bura- da oldu. Ecnebi zabitlerile askerler çok yaprak sigarası içtikleri için, Be - yoğlunda hemen adım başma bir tütüncü dülekânı açılmıştı. Bunlar- dan bir tanesi de limonatacınm bi. tişiğinde idi. Ve herif “işgal kuv- vetlerine yaranayım da müşterile - rim fazlalaşsın ye küçücük dü. kânının önüne öyle büyük bir bay- rak takmıştı ki, bu bayrağın gön- deri âdeta Kuin Elizabet dridnav. | üzerine çullanıvermişlerdi. aylarca yattığı o binaya gözlerini Ve gittikçe artan tınım grandi direği kadar vardı. — Sizi pek kıyasıya dövmüşler- | daldıran Nazmiye elini uzatarak i- | sordu: — etiği ilemeeinsz ca İSİNİN ii Miami ini Kİİ adimi Bazı dostlar Aramızda bazı dostlar var ki, onları sile harimimize dahi sokarız. Söz ve sohbetlerine doyum olmaz. Her ne mevzudan konuşulsa, onlar iki ayak- lı kütüphane gibi, yerinde cevaplar ve- rirler, Evin bir müşkülü çıktı mı, derhal sağa sola koşarlar, tanıdığı, tanımadı İ ğı görürler, müşkülü hallederler. Böyle hem eğlendiren, hem de insanın başı sıkışınca bir çaresine bakan dostları kim aramaz. Arif Ruhinin de böyle bir dostu var- dır. Anlatıyorduz — Geçen gün bizim bakkal dükkâ- »ına geldi. Bizde bakkal denilen adam nedense borç vermezse yaşıyamıyor. Umum bir kaide olmuş. Sağlam müşte- rilerden korkum ya, bunlar yumurta de- ğiller ki sallayasm, bazıları çürük çıka. yor. Şerefi bilirsin. (Bilirdim. Bu Şeref yukarıda bahsettiğim dostlardandı.) Bir gün dükküna uğradı. Yanımda, üstümüz- deki apartıman kapıcısı Ali de vardı: — Alinin işini yoluna koydum, dedi. Hakikaten adamcağıza bir istida yaz- mış, polisten işini çıkartmış, şusunu yapmış, busunu yapmış. Ali memnun. Zavallı adam bu iyiliğe nasıl mukabele edeceğini düşünüyordu. Şerefi memnun etmek te o kadar güç bir şey değilmiş. Ali hesabına kendisine bir paket sigara verdim. Oldu, bitti, Bir kaçgünsonragene uğradı. O s- tada Ali de gelmez mi? Meğer adamca:* Kızın başka bir derdi daha varmış/Umu- mi barpte Çanakkalede imiş. Kendisini şehit oldu bildikleri için Erzurumdaki karısı başkasile evlenmiş. Ondan yirmi yaşlarında şimdi, Konyanın bilmem han- gi köylerinden birinde rençberlik eden bir çocuğu varmış. Alinin istediği, bir istida yazılsın da oğlu babasının İstan- bulda sağ olduğunu bilsin. O kadar. Şeref için bundan kolay ne var? © Hemen şimdi istidayı yazarız, de- Hem de usule muvafık güzel bir is- tida yazdı. Fakat birtaraftanda benden bir şişe rakı istedi, Göz ucile de Aliyi i- şaret etti. Oyleya, işini yapıyor, para a- İncak değil, bir şişe rakısını içecek, Ben de Aliye işaret ettim, kabul et- 6. Rakıyı verdim. Mübarek, şişeyi pat- lattığı gibi susuz musuz, şöyle kuru bir meyva ile dikiveriyor, Şerefin talâkati yerindeydi. İstida ya- zılmış, şişe de btimişti, O sırada aklıma bir şey geldi: — Şeref be, dedim, bizim mahallede gayri kabili tahsil bazı alacaklar var, şunları bir yoluna koyabilir misin? O gün hakikaten paraya ihtiyacım; vardı. Şeref hemen atıldı: — Elbette, dedi, ben dostlarım için canımı veririm. Mütemerrit borçlulardan birinin € vini tarif ettim. Fakat kendim de berayı ihtiyat arkasından gittim. Şeref ne yap- sa beğenirsiniz? Kapıyı çalmış, açılır a- gılmaz, hemen içeriye girerek, kapıya arakasından dayanmış. Evdekiler onu bir kaç defa benim dükkânda gördükle- ri için pek korlemamışlar. Fakat Şeref asılmış: Paraları. Yüksek sesle bağıra çağıra konuştu- ğu için, evdekiler konu komşuya rezil olmak korkusile nereden, buluş. mış, Gürültüyü duyan kapıcı müdahale etmek istemiş. Şeref çenesi- ve olduğu kadar bazusuna da kuvvetli- dir. Kapıcıya oracıkta bir temiz dayak Geldi; oradan da para getirdi. Ma- şallah bizim tahsildar o gün pek ya- sigara isteyeceğini düşünüyordum. Bu- Nazmi hızla geçerken bu kocaman bayrak tembel tembel dalgalanı - yordu. Dalgınlıkla farkma vara - mamıştır. Ona sürtününce fesi ye- ve düştü. Nazmi fesini almak için, eğilirken iri yarı bir adam, yeni pençe vurulmuş . kocaman vidala kundurasile üzerine basmaz mı? O canım şılık fes rezil kepaze oluvermişti. Genç bir herife, bir fe- se baktı, sonra hiç bir frenle zap- tedilemiyecek şiddetli bir hırs be- lirdi içinde... Ve iki elile bayrağa sarılır sarılmaz; tildi. Gönder orta- sından ikiye indü ve bayrakla beraber, evvelâ geçen yolcuların o- muzlarına ve sonra yere düştü. Ve yere düşmesile beraber Nazmi de yere yuvarlanıverdi. ir kişi, sonra on bir, yüz bir ve binbir kişi... Bütün Beyoğ - lu; otomobillerden, tramvaylardan, arabalardan atlayanları, berber dü kânlarından yüzleri yarı sabunlu fırlayınları, pastahanelerden pa - çanları ile bütün Beyoğlu Öz Türkçe ile i Bilmecemiz dl işine baldan, Yeni bilmecemiz | 1234567897100 3 — Iptida, birinci 3, 4 — Tevem 4, Emmekten emir 2, 5 — Beyaz 2, Cesur, erkek 2, 6 — Salâbet kesbetmek, tasallup etmiş 10, 7 — Bir mektep 4, Akran, emsal 2, 8 — Uzak widası 2, Emsal, zevç 2, 9 — Alimet, can, deva 2, Dünya 4, 10 — Aşikâr 5, Rabıt odatı 2, 11 — Bedel, mülüzemet eden, saip 5, Çehre, sahifd, başaratlan biri 3, YUKARDAN AŞAĞI « 1 — Karat etmek 6, Akıl, zaman 2, 2 — Sersem 4, 3 — Seyran, teferrüç 7, 4 — Akur, derin, hattı fökl 2, Kabile 3, $ — Tersine okursan ayı yuvasıdır 2 Ha reket ettirmek 8, 7 — Emmekten emir 2, Yemek 2, Bir er kek ösmü 3, 8 — Rabrt edatı 2, Ekmek satan 7, 9 — Ziraat 4, Yemek 2, 10 — Yama 2, Geniş 4, 11 — Ekâl, şikemperver 4, Fül 2, Lühim 2, na da razı olmuştum. Fakat bütün hâdiseler burada saydı. Çok geçmeden bir polis dükküna da- yandı. Bizi karakola iştiyorlarmış. Aman meye? Neyesi, meyesi karakolda öğre- nilirmiş, dükkân kepengini indirip karakola gittik, Hâdise şut Bayılan kızıri evinden merkeze tele- fon etmişler. Dayak yiyen kapıcı da ka- rekola şikâyet etmiş. Davacı üstüne da vaci., Karakolda ben bu işi halledinceye kadar akia karayı seçtim. Bayılan kızm ii i ğin, Işi bözlelikl emaili emel ağa va geçmeleri ile mösöleyi kapattım, Tekrar dükkâna döndük. Artık baş- ka mebele çıkmaz diyordum. Şeref bu sefer İkapıcı Aliyi çağırdı? — Bu istidaya pul lâzim, dedi. Gittiler. Sonradan öğrendim İki a- damcağıza dört liralık pal aldırmiş, Artık dükkân: kapatmak zamanı gel- mişti, giyindim, şapkamı ber zaman karşı duvarda bir çengele asardım. Bir kak : E : i k 1; O zaman Şerefin ondan evvelki ba- m tebii görünecek hareketleri yö. Telefon : hepimizi hayrete düşürmüştür de- sem yalan söylemiş olmam, gel: ğiniz... daha doğrusu polislerin sizi bir sedye içinde buraya getirdikle- ri zaman vücudunuz mosmor kesil. mişti. Ben kaburgalarınızın kırıl- mış olacağmı — tahmin etmiştim. Burnunuzun direği kırılmıştı. Nak avt olmuş bir boksör burnu gibi yamyassı olmuştu. o Ağzınızdan kan geliyordu. Başınızda, dizleri- nizde birçok sıyrıklar, yaralar var- dır. Size derhal bir ”“Antiseptik,, aşı yaptırttım. Elbiseniz parampar- ça olmuştu. Vallahi azizim kurtul. manız bir mucize olmuştur. Bunu müessesemizin bir muvaffakıyeti addettiğimi ve böbürlendiğimi san mayınız. Hayır. Allah kurtar- mıştır. Siz bize bir kıyma yığını ha- linde getirilmiştiniz. Sıcak bir haziran günü etrafı çi- çek tarhları ile süslü bir avluda çok nazik bir tavırla bu sözleri söyle - yen adam, Beyoğlu hastahanelerin den birinin sertabibi idi. Ve kalm- ca bir bastona yaslanarak içinde | Dans musikisi; plâk. 19,30 Türk Sigorta Şirketi Herik ve hayat üzerine sigorta muameleleri icra eyleriğ. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir 4 Merkezi idaresi : Galatada Unyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. 4.4887 'di. Hayatınızın kurtulmuş olması saylavı bayan — As 19,40 Spor Eşref Şefik. 20 senii bert. 20,30 Bayan Bedriye miroaz. 21,15 Son haberler. 2! yo orkestrası, 22 Radyo caz V* orkestralar, 221 Kh VARŞOVA, 148 19,15: Paderevekinin eserlerinde sak 23,15: Dans muaiklak. dradan Hanry Hall B.B.C. dans 175 Kr. MOSKOYVA,IZIĞM 1630; Kizalordu için "üzen | Barit Orkestra 19,30: ra için ÇFierte) 2030: 08: Franszen megriyat. 24405: İevessti yat, 823 Kh. MOSK O V A, çStalisl Yı Karışık kon z sında verilecek ten karışık musiki, 24 allere cevaplar. G5 Kiz BUDAPEŞTE, 55 v Radyo orkesirsun, 638 Khx. PRAG, 470 m. 18,05: Piyano - keman sonstlari Sözler, 18,351 Plâk. 1â,48: Okonom yat, 1945 Almanca musikili meşriy#f Haberler. 2015: Selen orkemirani zi 21: Prag operasında verilecek “NO nakil. (Bernardine Molinaris” p: sinde) 823 Ku BUKREŞ,Sökm.. gi 13 - 15 Gündüz plâk neşriyatı. 18* İğ orkestrası, 19: Saat ayarı, | haberler gil Radyo orkestrası, 20: Konferans talabesi tarafından k cazımın davamı. 23: vehansden naklen konser, 574 Kh STUTTGART,S3M. 19.30: Radyo #keçi, 20: Plik. 21: 18: Şarkılı piyes, 23,501 Dans m lar için jimnastik, Bayan Azâde, Haberler, 1940 iya ve Havayen kitar, 20,10 Ziraat namına konferans: Şefik (H baytarcıbik), 20,30Mayestro Goli r koro heyeti, 21,10 Şir, 21,20 500 berler, 21,30 Radyo caz ve tang0 rası,Raşit şan, geçen alishalar 10 kurugtur— Gesi atbanya ait işler için müdiriyete yi matbanya mit İşi i racant edilir. Gazetemiz liyetini kabul etmez, > 314 lâve etti: — Bir daha başınıza bir gerer gp kg bu le durmaymız. Sizin esir Y8. ğa küçük bir istidadınız bil£ İğ Anadoluya gidiniz azizim. men Anadoluya gidiniz. OMÜ lerin sinirli gençlere, kavg#”” sanlara ihtiyaçları vardır. Bahçe kapısında bir yordu. Gazetenin başm nu almağa gelmişti, teşekkür ederek hast n rılınca ilk işi ona sormak 9 yaf, — Kuzum Anadoluda »€ y# — Musahhih ona hayrelf — Bilmiyor musun? D “e lup bitenden haberin yek İ — Yoo... Aylardan te okuduğ yok. — Tabii buldun rahatir “gi bakıcı kızlara dikkat ettim”? rinden güzel... , “ “Gevezelik etme AllAMEA versen. Gözüme hiç biris! di.'Ben can kavgasına dü! yahu...

Bu sayıdan diğer sayfalar: