9 Şubat 1935 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

9 Şubat 1935 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

j Valles Beri lorya Svanson'un ilk kocası, Glorya ile geçen th dakikalarınıanlatıyor e Suvanson'u' ilk defa görür Mik. sevdim, O zamanlar mahçup kü- pe figüran kızdı, rejisör Mi Ütreyerek kaçan küçük bir kız. . Ben de o tarihlerde Film çevir - başlamıştı, Kumpanyada çevrilen itibarile hemen emen. “ye rikalı yerlileri cow - Boys'ları yor, kesip asıyor. Diğer defasında > boys'lar kırmızı derilileri kesip Mütemadiyen bu çeşit filmler yi zevkini doyuruyordu. a kampanyada Glerya da bizim: oynuyordu. Bir gün bütün ce- ir ona bir sandviçle kah- ettim, Ben ona nazaran biraz a kazanıyordum. Şaka değil, bir Mömebilim vardı. Onu her akşam Bötürürdüm. Glorya beni kendisini ei bir adam nazarile görüyor lane ba küçük esmeri deli gi- orum, Fakat ona izdivaç teklif Setaret edemiyordum. Çünkü is- Na ki © çok mes'ut olsun, halbuki Bi, © “İ etmeğe kâfi param yoktu. ile beraberdi. Nihayet ka - orada açlıktan © ölmüştü ya, eda, de ucuz otel odalarında Mad, Ekseriya öğle yemeklerimiz. ee bir konserve balıktı, Bir Mn izi seviyorsak böyle yaşa- Ny ik olacağını ona söyledim. de etti. 1916 da evlendik. Nnr aları sinemanın en yüksek olmasma rağmen, önce NN sn Walace Beery idi. Ben m dar mağrurdum ki paramız. le Parasızlık bize vızgeliyor- m kelimenin © tam manasile i Çocuk gibi mes'uttum. Sade Ne İlk sevgimi bütün kudreti- Dİ ia tina, Onu mös'ut lada varlığımı fedaya hazır - 800 frank kazanıyordum. Ma Küçü,, ilmlerde Glorya'ya 3 Ke Fal bulabil se h e. Iktısat ettiğimi tatillerinde gezdirirdi. ie lal al. 4 buna mülmanant etmemiş Besini? tayı Zaten sevimli bir tebes- Her şeyde uyuşurduk. Yazık ki ikimiz de zengin ey, bilmem fakat ben ha - MEİk saatten başkasmı gör- Si onun zengin ol Bakın nasıl? Bir gün © zaman artistleri topla- neti'te orada idi, Bir kaç filmi onu meş hur etmişti. Glorya'ya baktı baktı da: “Bu güzel vücutla, bu nefis yüze insan malik olur da hâlâ cow - boys filmleri mi çevirir? Ben onu angaje ediyorum.,, Adama hararetle teşekkür ettim. Ben işin farkında değildim. e Vakıa Glorya günun birçok saatlarmda benden uzak olacaktı, Fakat çok para kazanacak, bü- tün güzel kadınların sevdiği şeyleri satın almağa bol para bulacaktı. Halbuki gü- zel romanım burada bitiyordu. Ben far- kında değildim. Glorya Mack Senett'in | Gilmlerinde şöhretin en yüksek kademelerine çıkı - yordu. Etrafında bir sürü güzel ve zen- gin adamlar pervane gibi dönüyorlardı. Gittiği yerde bütün gözler ona çevrili- yordu. Bana gelince; ben ona engel olu- yordum. Gloryaya günden güne mühim roller veriyorlardı. Onun aylığı benim- kini fersah fersah geçmişti. “Tencereyi kaynatan,, o idil. Ekseriya eve çok geç geliyordu. Ben kendisini boş yatakta bekliyordum. Bir gün beş gün, on gün kendi kendime dü- şündüm; vicdanım: “Ondan ayrıl. (o Glorya sensiz daha mes'ut olacak.,, diyordu, Kalbim: “O - nunla beraber kal. Çünkü seviyorsun... diye haykırıyordu. o Nihayet vicdanım daha ağır bastı. Çünkü filmde gördüğü- nüz bu çirkin adamın güzel bir vacdanı vardır. Evlendiğimizden iki sene sonra ayrıldık. Glorya'yı bu güzel erkeklerle görme- ğe tahammül edemiyordum. Kalbim o - nun esmer güzelliğile doluydu. Bütün tasarruf ettiğim paraları topladım. An- neme babama verdim. Kendim de Çine giden bir vapurda tayfa oldum. Avun - mama, onu unutmama imkân yoktu, Bü. tün Çini, Japonyayı dolaştım. Filmlerim- de yaşattığım bedbaht adamlardan daha yüz bin kere bedbaht olmuştum. Aç, açık kaldım. Çalışmağı sevmiyordum. Günün birinde ebeveynimden © mektup aldım. Onlar da sefalete düşmüşler, beni kendi- lerine yardım edeyim diye çağırıyorlar. dı. Glorya'nın olduğu Hollywood'a ayak basmamağa yemin etmiştim. Fakat bu sözümü ananı babamı düşünerek geri aldım. Şikago'da beraber çalıştığımız 68- ki bir arkadaş Hollywood'da çok ilerle mişti. Bana mühim roller verdi. “Affe- dilmez günah” ta çok muvaffak oldum. Sahnede “ağır siklet şampiyon” şöhre- tim de almış yürümüştü. Aylığım yük- seldi. Ebeveynimi sefaletten, otel odala- rından çıkardım. Onlara küçük bir villâ yaptırdım. Bugün bankada param, otomobilim her şeyim var... Fakat en bü- yük zevkim eski zamanlarda kaldı. Şim- diki eğlencelerim av ve yarıştır. İşte o de oturuyorduk. Mack Se- | kadar... MİLLİYET CUMARTESİ 9 ŞUBAT 1935 Sahifadaki resimler Solda Sağda : : Nalas Beri'nin güzel bir pozu. Tatlı bakışlarıyla Glorya Swanson. Aşağıda: İki güzel sesli aşık: Jean Kiepura, Marta Eggerth. Martha Eggerth ile Jean Kiecepura Acaba evlenecekler mi? Günün Carususu ile Schubert'in bitmemiş senfonisinde ki sevgilisi sevgilsrine dair neler söyliyorlar? Gazeteciler Martha Eggerth'i ziyaret etmişler. Jean Kiepura ile nişanlanaca- ğının doğru olup olmadığını sormuşlar- dar. Bitmemiş senfoninin emsalsiz yıldı- 7 tatlı tatlı gülmüştür, Fakat Schubert yarım bıraktırdığı senfonideki gibi yara maz bir kahkaha ile değil... ve demiştir kiz — Evet, sorduğunuz sual doğrudur. Biribirimizle nişanlanacağız. Fakat bik hassa yazın bizim izdivacımız ille reklâm artist evlemmelerinden olmayacaktır. Biz biribirimizi, hayattaki alelâide bir genç kız bir genç erkeği nasıl severse öyle se- viyoruz. Ve bütün © arzumuz sakin ve mes'ut bir hayat yaşamaktır. Gürültüsüz. Fakat mes'ut...,, Bu. mülükat Peştede olmuştur. Bir başka gazeteci, günün Caruso'ru olan Joan Kiepura'yı Stokholm'de ziya- ret etmiş ayni suali ona da sormuştur. O da aynen: Evet sorduğunuz sual doğrudur. Biribirimizle nişanlanacağız fakat bil - hassa yazın ki bizim izdivacımız öyle reklâm için yapılan ve bir hafta sonra bozulan artistlerin evlenmelerinden ol - mayacaktır. Bi iribirimizi hayattaki a» lelâde bir genç erkek bir genç kızı nasıl severse öyle seviyoruz. -. İşte bu suretle, bu iki ik ses artis- tinin nişanlanacakları bütün dünyaya kendi taraflarından ilân edilmiş oluyor. Son zamanlarda kısa bir telgraf Jean Kiepura'nın basi hnı haber verince Martha Eggerth hemen geceyarısı Peş- te'deki tayyare bangarına koşmuş ve gü- zel nişanlısma doğru uçmuştur. Bütün dünyadaki Jean Kiepura'nın hayranları hastanım ilk haberlerini sabırsızlıkla bek- lemişlerdir. Jean Krepura'nın hastalığı şöhretinden ileri gelmiştir Bu büyük artistin geçirdiği son has- talk, filmlerindeki #hevzua o kadar ben- zemiştir ;6r doktorlar resmi imzala- rile hastalığının seyrini bildi: ol. salar buna bir reklâm hastalığı denebilir. Hastalık şöyle başlamıştır: Viyana operasında ( Jcan en yüksek muvaffakıyetlerinden birini daha gös - termişti, Binlerce halk onan tiyatrodan çıkışını bekliyorlardı. Jean Kiepura se yircilere imzalı fotoğraflarını dağıtmış- tır, Fakat ti ironun kapısından otomo- biline gidinceye kadar başma pena kalmamıştır. Nihayet birkaç ini kurban verdikten sonra oto- Sm binebilmiştir. Fakat halk oto- mobilin önüne yığılmış, arabanın yürü- mesine imkân bırakmamışlardır. Halk hep bir ağızdan: — Seni operada dinlemeğe paramız yoktu gelemedik. Bari bize burada hir şarkı söyle, Tosca'yı söyle... Büyük artist bu ricalara dayananıa- #uş, ve otomobilinden ayağa kalkarsk, bir kaç şarkı söylemiştir. Manzara sx katen görülmemiş bir şeydi. Viyanansı büyük bulvarı adam almıyordu. Evler» den apartımanlardan başlar uzanmış, nö- betçi polisler vazifelerini unutmuş her. kes bu büyük artisti vecd içinde dinliyon Fakat işin felâleti Jean Kiepura © gece istirahat etmeden trene binip Var şovaya gidecekti. Orada “Milli müze,,, tesis etmek için bir müsamere yapıla. cak, Jcan Kicpura * © “da tazanni ede- cekti, Yolda hr *eşi yurseldi. Ve memleketi unez birkaç gün yataktan M.riha e, 4 hayatı kaç gün ev. Jean'ın hastalığından vel bir gazeteci Martha ilç görüşmüştür. Martha da halktan hayli siuntılar çek- mektedir. Bir keresinde istasyondan i- nince halkın hücumu karşısında, şef dö garm odasında santlarca kalmağa mec- bur olmuştur. Diğer bir defa da halk o- tomobilinin basamak (yerilerine hücum etmiş ve kırmıştır. Artistin mantosunun etekleri yırtılmış kendisi de hayli zede- iştir, Halk tarafından bu kadar sevilmesine kim bilir ne kadar mağrur olduğunu ga- zeteci artiste sorduğu zaman: — Ne yapayım alıştım. Çünkü birkaç senedir bu böyle... Sahne hayatım eski. diz, Kendimi ihtiyarlamış bile görüyo - rü, — Kaç yaşındasınız? Martha küçük bir tereddütten sonra güzel bir tebessümle: — Nisanda 22 yaşıma gireceğim. — Sinemaya nasıl başladınız? — Richard Erichberg bana ilk bir filmde rol verdi. Bu filmi çevirecek artis- tin en aşağı 18 yaşında olması lâzımdı. Halbuki ben o zamanlar 17 yaşında idim. Yaşımı bir yaş büyülttüler, — En büyük muvaffakıyetiniz? — Londrada Capitole'de bir film gös- teriliyordu. Kral, Kraliçe, Prens dö Gal Bernard Shâw orada idiler. Hattâ Ber- nard ile o zamandanberi ahbabızdır. — Ilk evlenme talebi size kimden gel miştir? — Bu çok gariptir. Berlide bulunu- yordum, Romanyalı bir genç köylüden bir mektup aldım. Bu zavallı köylünün yedi tane ineği, 6 tane öküzü ve her cins varmış. İyi bir koca olacağını vadediyor. Resmini de beraber gönder- möşti. Yüzünü unuttum. Fakat iğri ba- cakları vardı. O aklımda kalmış... Şimdi Martha Eggerth m başı ucundadır. Jean Kiepurı olmaz sessiz sadasız lasözkler ve A- merikaya gideceklerdir. Artistlerin istiraplar! Film yıldızları bazan bir. film çevirmek için nelere katlanmaktadırlar Herkes sinema artistlerinin ne müthiş para kazandıklarını bilir. Yalnız bilmediğimiz bir şey varsa. O da bu artistlerin zannedildiği gibi kolay kolay bu paraları ka - zanmadıklarıdır. Yıldızların bir filmi meydana getirmek için gece gündüz çalışmalarını şimdilik bir tarafa bırakalım da bazan hayat- larını ve sıhhatlerini bile tehlikeye koyduklarından malümat verelim. Johmry Weissmuller'ın çektikleri Tarzan'da Weissmuller'in ne ka- dar tehlikelerle karşılaştığını gör- müşsünüzdür. Aslanlarla güreş e- den, su aygırlarını (o bıçaklayan, timsahlarla sarmaş dolaş oynayan bu artist hiç farkına varmadığımız daha başka ıstıraplar çekmiştir. Fi lin çıplak sırtına binmenin neler tevlit edeceğini hiç düşündünüz mü?.. Weissmuller file her bindiği zaman, bacakları kan içinde kalı- yordu, çünkü filin derisi çok sert, kırışıkları çok muhrişti. Sinema artistlerinin çektiği rapları yazmakla bitiremeyiz. Bo- bir dansı çok skarpinle yap- mağa necburdu. Üstelik bu dansı öğrenmek prova etmek için günler. ce çalıştı. Hep bu yüksek ökçelerle, Onun için onu George Raft'ın kol- ları aradında gözlerini bayıltarak dansettiğini gördüğümüz zaman buna bir aşk sarhoşluğu demeyiniz, Zavallı ne yapsın? Canı çok acı- yor da içine fenalıklar geliyor... Daha ıstırap çeken artistlerin sa- yısını çoğaltabiliriz. Anna Dvorak, Massacre filmini çevirirken müthiş bir yılan kendisini ısırdı ve az kal. sın ölüyordu. Kendisine derhal a- meliyat yapıldı ve çok ıstırap çek- ti. Margaret Sullivan “bir kadın as- la unutmaz” filmini çevirirken az kaldı ölüyordu. Her yeni film artistlere yeni yeni acılar bahasına maloluyor. Halbu- ki zavallılar bize sanatlarının an- cak zevk ve neşe verecek tarafları- nı gösteriyorlar. Claudette Colbert'ın çektikleri Bu sevimli Fransız artisti apan- disitten ameliyat olduktan on beş gün sonra Havai adalarında çevri- len bir filmde rol almağa mecbur- du. Bu filmde zavallı a: saatlar. ca yarı beline kadar çıkan buz gi- bi sular içinde durmağa mahküm- du. Havai adalarının iklimi icabı tufan gibi yağan yağmur artistlerin ateş yakıp ısınmalarına da mâni ol- duğu gibi sıcak yemek yemelerine imkân vermiyordu. Haftalarca bu hal devam etti. Henüz yarası ka- panmayan Claudette Colbert üste- lik at üstünde her gün 15 kilometre mesafe katediyordu. Çünkü filmin çevrildiği yere ancak bu şekilde vâsıl olabiliyorlardı. Ondan sonra artiste yalmayak çalılar arasında dikenlere sürünerek yürümek dü- şüyordu. Ve bütün bunlar bir aşk macerasının içinde geçtiği için üs- telik zavallı Claudette âşıkı Willi- am Gargan'a gülmeğe, neşeli bir aşk sahnesi yaratmağa muvaffak oluyordu... Başka bir artist, Joan Blondel, © da apandisite yakalanmıştı. Fa- kat filmin bitmesi lâzımdı. Joan Blondel ameliyat olmasına iki saat kalaya kadar filmdeki rolünü oy - madı. Apandisitin olduğu yer fena halde acıyor. Zavallı artist arada sırada beş damla afyon ruhu i tıraplarını teskine çalışıyordu.

Bu sayıdan diğer sayfalar: