12 Eylül 1929 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14

12 Eylül 1929 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

672 UYANIŞ No. 1726 41 Hakkı Tahsinin neşredilmemiş bir hikâyesi KORKU — Geçen nushadan mabad —— Bağdadın bu siyah geceleri, dam üstünde, açık havada hurma dalından yapılmış karyolalarda, (bura- da karyola ekseriyetle bu cinstendir), bütün aile biri bririnden uzak, yatarken, geceleyin sizi muhat olan şeylerle alâkadar olmamak için, hissinizin hadisatı hariciyenin tesiri altında bulunmaması lazım.Hâlbu ki hisli bir adam bu dedigim «<Urdum, duymazlık » dan aridir. Gece, derin uykuda, damın üstünden kanat darbaları işittiniz mi ? yahut, uzakta Diclenin bir yakasından ötekine, heyecan ayni zamanda konuşup ses veren, Şeyh Abdülkadir Kilan, İmamı azzam Ebu Hanife gibi islâm büyüklerinin türbesindeki saatların uzun ve muttarit akislerini duymamak ihtimali varımı? Böyle kısa recfeler, temaslar, ikazlarile kaç defa uyandığımı bilmem. İçim heycanlı, Sa- bah gelmiyor. Gece uzun. > Fakat en korkuncu bu işte, Ne berbat ses? Göya milyonlarca kapı gıcırtısı, tahta koparılışı, ev yıkr lışı bir araya gelmiş, öyle sandım ki: birkaç bin kedi bir araya toplanmış, ayni hecelerle haykırışıyor. Şimdiye kadar bütün uyanışlarım da, gözlerim açıl dığı, yahut kendimi yatak içinde idrak ettiğim vakıt sade şuurum hükm ediyordı. Bu sesin kulağımı yırtan çatırtısı beni yerimden oynattı. Zıpladım. Yatak içindeyim. Ne &esdi? Diclenin karşı tarafında, Bağdadın Kâ- zımiyesinden öteyanına, öteyandan bu tarafa nim bulunduğum yerden duyan, göle, çöle hırçın bir ses dalğasının akışı var. Gidip gelirken ses akisleri devam ediyor. Artık ağlayacaktım. Bağıracak halim yoktu, muhakkak. Amma ağlayacağıma galiba... Etrafıma göz gezdirdim: kardeşlerim uykuda, içle- rinde yalnız ablam kımıldadı, sonra babam... başını biraz hafifçe doğrultarak, evvelâ elini yastığının altına tabancasına, insiyaki bir haraketle uzattı; bizden baş- layarak hepimizi süzdü, öteki tarafına döndü, yattı, Yukarıda ay çıkmış; gök bütün parlaklığına rağ- men, yine yldızları bol. Nereye gitmeliyim? Hava karanlık olsa fazla kor- kacağım, ama karanlık yine iyi. Kimse beni görmez. Ben kimseyi görmem, bilhassa o haykıran kaplanda kafesinden kaçup kurtulursa, beni belki bulamaz. Fakat bu açık havada, gökte ay varken, ay, hurma dallarının arasındaki hurma salkımlarını bile uzakdan takdım: ve be- seçilirirken, © muzip hayvanın, sanki gözünden kur- tulmak imkânsızdı. Böyle olmakla beraber aydınlık bana. cesaret verdi. Birinin yanına sokulmak istiyor- dum. En yakında küçük kardeşim vardı. Ona güve- nemedim. İkimizde küçükdük. Ne ben onu, ne o beni koruyamazdık. Vazgeçtim, ve sırasile, karyolayı aşar- herkesi birer birer düşündüm. Annem de daha çok şefakkat bulacakdım. Hsusile onun göğsüne ( başımı koyup uyumak ne tatlı zevkdi? Yalnız ben bu hissi teselliden fazlasına muhtaçtım. Korunmak arzusunda idim. Babamı düşündüm. Beni bu kaplanın elinden o kurtaracakdı. Babam gençti. Küçük yaşına rağmen delice cesareti yüzünden miralay olmuştu. Meselâ oraların en azılı, Şemer, Anze, Hamavend ğibi aşiret- leri ondan pek çekinirlerdi. Ve karyoladan inerken bunları da düşünüyordım. Onun yanına gidebilsem ? Artık korkacak birşeyim kalmazdı. Halbuki hava mehtaplı, her taraf gündüz gibi. A- caba beni kimse görüyormu? ya şimdi haykıran kap- lan beni görüyorsa? Korkuyorum. Yürümeğe mecalim yok, Babamın karyolasile aramızda beş altı metre kadar bir mesafe var, Boğazım kurumuş, göğsüm faz- la çarpıntıdan büsbütün daralmıştı. Nefes alamıyor- dum. Ondan başka soğuk bir suyun içindeyim gibi, vücudüm donuyor, titriyorum... Ağlamak mı istiyorum? Yalnız mıyım ? Güya bir başıma terkedilmişim... Herkes benden bezgin mi idi ? Benim bu heyecanlı anımda niçin beni düşünen, bana: «Korkma, gel» diyen bulunmuyor ? Bu kadar terkedilişe sebep ne ? Daha neler hissettim, neler düşündüm ? İzah,ede- mem. Ama şimdi de, o zaman gecenin beyazlığına rağmen bir adım ilersini bile göremediğimi çok iyi hatırlıyorum. Galiba bağırmışım. Sanki aymı battı ? Gözlerime inen titrek bir per- de mütemadiyen uçup sallanıyor. Başımın içinde bir boşluk var, Yalnız kulaklarım duyar gibi... Babam soruyor: — Nen var? — Söylesene nen var ? İşte o kadar... Sonrasını bilmiyorum. Aradan ne kadar geçmiş? Diyorlar ki : Üç ay... hastalığım arasında hep o gecey i, o hır- çın sesi sayıklamışım. En buhranlı zanlarımda da, kendime malik olma- dığım halde, o hayvan haykırdıkça, şuurum lahik olmadan, kalkıp kaçmak, yahut saklanmak istediği- mi de söylediler. Mamafih doktorlar ben bilmesemde, o &esin üze- rimdeki tesirinden beni kurtarmak için beni bu mi- safir olduğumuz evden derhal uzaklaştırmışlar. Sene- ler geçti. Büyüdüm, fakat, hâlâ o yırtıcı sesten, tit- rer ve örperirim... Hakkı Tahsin

Bu sayıdan diğer sayfalar: