28 Kasım 1929 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10

28 Kasım 1929 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

844 UYANIŞ No, 1737—52 Içtimai görüşler: Hürriyet kelimesi Beşerin hürriyet fikri on sekizinci asırda meydan aldı. O asrın sonu ile on dokuzuncu asır içinde bu kelime uğrunda insanların döktükleri kanın, verdik- leri canın haddi hesabı yoktur. Halbuki hürriyet denilen halin objektif olarak mevcut olduğu yoktur; mevcut olabileceğine bile ih- timal vermek abestir. Hürriyet nedir? İnsanın her istediğni yapabilme- si mi? Asla.. her insan ı istediğini yapmağa bırakılırsa, dünya yüzü, hiç de tımarhaneye dönerdi: Böyle mutlak bir hurriyeti, hürriyetin havarileri bile kabul etmezler. Şu halde hürriyet nedir? Memleke- tin örfü, kanunları haricine çıkmamak şartile ferdin istediğini yapabilmesidir, mi diyeceğiz! Demek, fert için hürriyet denilen hal, birçok kayıtlarlarla bağlı olarak güya istediğini yapabilmektir. Halbüki böyle mukayyet bir hürriyet dahi haki- katte mevcut olmamıştır. Her memleketin örfü, kü- nunu ayrıdır. ' Ter memleketin, her milletin içtimai vicdanı, ferdin her hareketini kendine mahsus görüş #aviyesinden görür. Bu halde hürriyetin alemşumul bir manası olmıyacağı pek aşikârdır. Bu şekilde hür. riyet tamamile izafi bir mahiyet alır. Binaenaleyh hürriyet denilen hal okadar kayıtlara bağlansa, tabi- dir ki onu bir ideal olarak alıp uğrunda kan ve can feda etmenin hikmeti anlaşılmaz. Bence hürriyet yoktur; ve olmaması, bugün için insaniyetin lehinedir. Hürriyet demlen hal her vakit fertler tarafından cemiyetin zararına bir alet olarak kullanılmıştır. İçtimai nizamı, ferdi menfaatleri namına bozan sultanlara, müstebit kişilere karşı mücadele içtimai bir farzdır. Her yerde olduğu gibi bizde de zuhur eden hürriryet kahramanları, hürriyet babaları, hür- riye şairleri, ancak içtimai bir idarenin mücahididir- ler. Onlar, ne kendi ferdi hürriyetleri, ne millet ferd- lerinin teker teker hürriyetleri için çarpışanlardır. Hürriyet için mücadele ettikleri vakit bir ferdin, ve- ya bir fert etrafında toplanan azlık bir zümrenin kudretini kırmağı, ferdi veya zümrevi istibdadı yık- mağı göz önünde bulunduruyorlardı. Demek ki hürriyet denilen hal ancak nazari olup ameli kıymetten külliyen mahrum bir haldir. İnsaniyet içinde bir nevi hürriyet arıyanlar vardır ki o da ancak fikirde mevcuttur. Hürriyt dimağın her türlü bağlardan salim olarak düşünebilmesi ve nihayet düşünülüp söylenebilmesidir. . Hürriyetin en doğru maması bu olmak lâzımeelir.. Fakat hatta. bu ideali bile tahakkuk ettirmeğe muvaffak olamamıştır, çünkü böyle fikri bir mücahede, müte- aZZi bir cemiyette bazan bir isyan, bir tehlike do- gurabilir, “Her türlü sui istimale müstait olan bu kelimeyi lügatlerden kaldırmak mümkün . olmasa da, iki üç asır mütefekkir insaniyeti şaşırtan bir boş hayal ok duğunu söylemekten kaçınmamalıdır. Cemiyet tekâmül ettikçe kendi içtimai felâh ve halâsını temin ederken, fertlere bazı güna imtiyazlar eş 'bir ör beşer, Şark'ıın masal anaları » CENGİZELE ANASI — Geçen sayıdan — Şark'fa bir kadın. tarihin en korkunç inkilâbını kendi bağrında büyüttü. Onun da her âna bibi önün- de bir beşik vardı. Bunun bir taht, yahut bir mezar olmasını istiyordu. Bu kadın Ulun İğe'dir. Ri Şark'ın masal kadınları haykırdılar: — Cengiz kağanın anası ! Tata Tungu devamr'etti : — Doğudan Batı'ya doğru dört ulusun tOYr Hileler rını atlarının ayaklarına çiğneten Budançar oğulla- rını (| ALANGOA yetiştirdi. Gökten gelen analık mu- cizesini Türk-Mogul milletlerine duyuran &on masal kadını odur, O da bütün Güney (9) gökün kutlu ana- ları gibi mukaddes sülâlesinin ilk evlâdını doğurdu. Fakat Cengiz'in tahtını ondan gelenler kutmadılır. Gayretli anası kurdu. Ben o günleri yaşadım. O ana- nın göğsündeki yanardağa kendi ruhunun alevini nasıl verdiğini bilirim. Timuçin'nin babası öldüğü zaman mezarının etrafında aklar giyinmiş kırk kızlar dolaş- madılarf9|: O bir han, hakan değildi. Son moğol ka- ganlarının uruklarından ayrılmış bir batırdu. Cengiz babasız büyüdü. Öksüz, hamisiz yetişti. Yaşamanın kara büranlı (4) günlerini ona ilk gençlik çağım ağu- lıyanfil acı yoksulluk öğretti. Kardeşlerile beraber koş- tular.. Balık tutup geçindiler. Yoksulluğun Kartal kanatlarını sindiren uçurumu kenarında Timuçin ile (4) Budançar— Moğol e ilk ceddidir. İran tarih- lerine Güreş eg tarzında geçmi - (2) Güney- Türkçe; her zaman güneşe maruz olan yer. Esi Fariside Güneyi in mukabili Aftapıı dur 8) M oğol ey vefatından bir müddet sonfa rüesa ve asilzadegân evlâtaları “Kız baştan ayağa beyaz elbise giyer, müteveffa hükümdarın kabrine giderler, etrafında ayin icra derlerdi. (Gamiiktevarih)te izahat vardır . (4) Buran-Türkçe; fırtına . (6) Ağulamak-Zehirlemek. Ağu-Zehir, bahşederse, bunu hürriyetle ifade etmekten vazgeç- melidir. Cemiyet disiplin ile yaşar ve disiplin ile te- akki ve tekâmül eder, Disiplinden mahrum cemi- yetler, ister istemez geri kalmağa mahkümdurlar. Halbuki disiplin ile hürriyet birbirinin. tamamile zıddıdır. İnsanlıkta aranacak şey nihayet kahir ve kavi olanlarda bir dereceye kadar tesamuhtür. Kudret ve kuvvetini içtimai vicdandan alanlar nihayet ferdi İç- tihatlar için bir tesamülh gösterebilirler, Yirminci asır hürriyetin bir kuruntu olduğu tam realist bir asır olarak göründü. Bu asırda cemi- yetlerin kıymeti yükseldi; fertlerde içtimai tecelliler hürmet ve itibar kazandı. Onun için bu asın şey'i kıymetlere, asri demeliyiz. Bu asın mücadeleleri fertleri bıraktı; millttlere intikal etmeksizin zümrevi bir hale intikal etti. o Fakat ne olursa olsun hürriyet mefhumu bir boş hayal olarak göründü. Bugünkü insaniyet için, tekrar edeyim, on sekizinci asırdan kalma Le) tel dike cidden Zararlı bir zihniyettir, Öyle değil mi Küzim Nami

Bu sayıdan diğer sayfalar: