30 Nisan 1936 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14

30 Nisan 1936 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

162 SERVETİFÜNUN No.2071—386 Hikâye Sevmek İçin Sevmek! Yazan : Gavsi Ozamnsoy)| «Sevmek, güzel bir şeydir; fakat ümit ba- yağıdır.. Kavuşmak ise ümidin sonudur; bun- dandır ki, aşkın, ölüm saatidir o... Aşk ümit- le mümkündür. Öyleyse, neçıkar?.. Seni, unu- tamazsam da... Bir Fransız şairi bile der ki: Sevilmek için sevmek insana mahsustur; fakat sevmek için sevmek âdeta meleklere vergidir... Ben de...» Onu, bir daha görmedim.. Sonta... Hayatı- mın ötesin! biliyorsunuz.. Bütün gençlik heves- leri arasında, ömrümün bu birkaç hoşsaati de... Yirmi yaşımla beraber geçmişe karıştı, gitti.. ve... nı Altı ay evveldi. Çok sevdiğim bir dostumun daveti üzerine, Mısıra gidiyordum. Vapurun gü- vertesinden, suların bitiminde günün gömülü- şünü seyrederken, düşünüyordum. Her günkü hayatından bıkan, eskinin tekrarından usanan insan ruhu, daima yeni ve başka olanı arar. Bundan ki, seyahat susayan muhayyileyi doyu- rur ve ihtiyar kalbi tazeler, Dünyaya gelmek en basit bir tabiat vergisidir, Fakat dünyada yaşamak; yaşadım diyebilmek !.. Bambaşka bir şeydir bu.. Bir estetik sırrıdır. Ömrünün saat- lerini önceden âyarlıyan, her gün ayni dakikada ayni işi gören insanı, ben neye benzetirim, bilir misiniz ?.. Falso yapmadan çalışan basit bir fizik makinesi.. Öyle ki, yaşamanın tadına varanlar için, keşfedilmiş bir istihsal âletinden ibarettir. İşte, iş adamı budur. Sevgisi otomatik, duygu- Jarı ölçülü bir adam!... Gözyaşlarını bile korkarak harcar. Hattâ, sevmek, düşünmek ve ağlamak için, muayyen saatler ayırmıştır. Of, Yarabbim!.. Iztırabın da hendesesi varmış, demeki!.. Bana sorarsanız, hayat bilmediğini, tanıma- dığını aramak, bulmak demektir. İnsan, daimi bir lezzet arayıcısıdır. Bunun içindir ki, Mısır yolculuğu benim için, güzel bir değişiklik ola- caktı. Kleopatranın ülkesi, eskiyen duyguları- mı yeniliyecek, başkalaştıracaktı belki... Artık, sular iyice kararmıştı. Geminin ışık- ları, dalgaların üzerinde, esrarlı siluetler çizi. yor; ağır ağır yükselen ayla karanlık arasında gizli bir kavga başlıyordu. Mısır toprağına gece ayak basmak, beni sevindiriyordu. Kim bilir?., Belki de, sukutu hayalden, çok korktuğum için!.. * *. Dostum. sarışın bir bar kızını gözucuyla, masamıza davet, ettikten sonra, bana döndü : — Biliyor musun? dedi.. Cennet kuşu ka- barenin en az şuh, en sessiz kızıdır. Çekingen- liği yüzünden, arkadaşlarından çok az, kazanır. Ne çare ki, burada ondan başka, sarışın yok.. Sen ise, sarı kadınları, seversin... Bense, artık sarışın kadınlardan usandığımı... Bu gecenin lezzetini, esmer bir Arap kızının sıcak şehvetinde, arıyacağımı, söyliyecektim ki.. buna, vakit bulamadım. Çünkü Cennet kuşu, yarı hayret, yarı masümiyetle, sessiz sedasız masamıza çoktan çökmüştü bile... Canım sıkıl- miştı. Buraya, Mısırın yerli güzelliğini, avla- mağa gelmiştim. Halbuki, ilk tanıştığım kadın, alelâde bir Avrupa artığıydı. Ben, yeniye susa- mıştım! Karşımdaki ise.. Eski, kullanılmış, atılmış bir modelden başka bir şey değildi... Okadar .. w # Kolumdan sarsıyordu, arkadaşım : — Bu, ne dalgınlık yahu!.. İşte, çok iç- menin cezası.. Böylesızar, kalırsın sonra... Sa- at dördü vuruyor, işitmiyor musun?.. Haydi, biraz gayret... Artık gitmeliyiz.. Unutma ki, yarın ehramlara kadar, bir gezinti yapacağız.. Başımı, Cennet kuşunun kuştüyü kadar ha- fif göğsünden, güçlükle kaldırdım. Gerindim. Uzun uzun, doya doya gerindim.. Gözkapakla- rımi araladım. Onun, «Cennetin hayali» kadar sıcak, yüzünü karşımda buldum. Bakışı, bir yaz. öğlesi kadar, ısıtıcıydı. Yüzümde ılık bir nefes soludu. Tekrar düştü, başım... Hafifçe mırıl- dandım : — Sen, istersen git yat.. Baksana kımılda- namıyorum bile... Yalvarırım sana... Bırak be- ni.. Ömrümün, en rahat uykusunu uyuyayım.. Rüyamda, Cennet kuşumla beraber, Cennetin kapısından geçiyorduk... — Hep, böylesindir zaten sen.. Ne fena huy fakat; biliyor musun?.. Bir kere alışmıya- sın bir yere.. artık, oradan ayrılamazsın.. Gün- lerce barda kapanacak olduktan sonra... Zahmet edip, Mısıra kadar, gelmeseydin bari...

Bu sayıdan diğer sayfalar: