30 Nisan 1936 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 19

30 Nisan 1936 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 19
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No. 2071—386 Acı acı gülüyor; bu tahkir edici itimadı boz- mak istiyordu, Haşin bir hareketle zarfı çevi- riyor; Mösyö Pedr Glanor ismini okur okumaz, kâğıt parmaklarını yakmağa başlıyordu. Mun- tazam yazıya şuzun Zaman dikkatle bakıyor; bu yazının da bir muamma olduğunu görüyordu. Şimdi artık «ötekinin bir ismi; İngiliz, Fran- sız, İspanyol gibi muhtelif ulusların dillerinden alınmış garip bir ismi vardı: Pedr Glanor! XI Polisin bütün sıkı araştırmalarına rağmen Nikolay Melikovun katili bulunamamıştı. Na- dejda Sergievna, maruz kaldığı birçok sorgular esnasında, polisin iktidarsız selâhiyetile alay etmekten geri kalmamış; İakat Tatyananın da istintak edileceğini öğrendiği zaman, hiddeti çok şiddetli olmuş; nihayet bir tahkikât fırsatile, genç kızın evde sorguya çekilmesine karar ve- rilmişti. Nadejda, bir Sızıltı çıkmasın diye her şeyi evvelden hazırlamıştı. Genç kızın fevkalâde gü- zelliğinden mütehassis olan istintak hâkimi, ken- disini çok mültefit göstererek birkaç ihtiyatlı sualle iktifa ettikten sonra ölünün evrakını oku- mağa koyulmuştu. Ne çare ki, bu talıkikat ve tedkikat da, evvelkiler gibi, fazla ve doğru bir sonuç verememişti. Bütün ehemmiyetli vesaik hâkimin incelemelerinden ve Nadejdanın araş- tırmalarından kaçıyordu. Dul kadın, Rusyadan kaçışları esnasında, kocasının bütün vesaiki küçük bir sarı çanta içinde hıfzettiğini ve bu çantayı da daima ya- nında taşıdığını anlatmıştı. Fakat bu mesele oka- dar garip görünüyordu ki, Nadejda, cinayetle kâğıtların kaybolması arasında hiç bir münase- bet kuramıyor; ve bu kâğıtların katil tarafından götürülmüş olmasını da meydana çıkarmıyordu. Yalnız hiddetli bir tavurla, ölümüne kadar onu daima aldatmış olan kocasını ittiham ediyordu. Nadejda, menfaat ve hukukunu koruyacak- larını bildiren muhtelif ecnebi murahhas, mü- messil ve maliyecilerile işe koyulmağa başlamış- tı, İşlerin hepsinden haberi olmadığını ileri sü- rerek ve onları biribirlerile bırakarak kendisini bu süretle ellerinden kurtarmağa muvaffak olu- yordu. Mur, şimdi Nadejdanın evinde, ormandaki paviyonu ziyaretten ayni kimselere rastlıyordu. Hele bir gün, kendisini tanıtmak için süratle gizlenmek istediği belli olan Halef Beyle burun buruna gelince gözlerine inanamadı. Sorulduğu zaman Nadejda bu ifade edilmez ve anlaşılınaz UYANIŞ ziyareti inkâr etti; fakat Kisaviye homurdana- rak anlattı: — Her şey berbat gidiyor, dedi. Dün bir Japona kapı açmak mecburiyetinde kaldım. Kim bilir, belkide yarın bir kırmızı deriliye olacak !.. Sonra Murun kulağına fısıldadı : — Polis, izin üzerinde... Zaten her felâket kadından gelir... Mur, ötekini düşünüyodu. Tatyananın tah- kiriamiz itimadını bozmağa denemiş ve posta- cılık vazifesini suiistimal ederek meçhul adam hakkında malümat edinmişti. Gösterilen adreste bir İngiliz iş evi bulmuş ve Mösyö Pedr Glanorun seyahatte olduğunu, kendisile muhabere etmenin kabil olabileceğini söylemişlerdi. Hangi adrese yazacağını sorduğunda: Londraya diye sert bir cevap alır almaz şa- şırmış ve başı önde olarak oradan ayrılmıştı. Bunu takip eden günler zarfında Tatyananın yeni bir postacılık vazifesini beklemişse de, genç kız, hiç bir mektup vermemişti. Mur, bu iti- matsızlığa karşı ızdırap duymaya başlamıştı. Ka- til ile mektuplaşan Melikovun kizının bu meçhul adamla şerikicürüm olduğuna kaniydi. O halde vazifesi, kisaviyenin nasihetini takip etmek ve polisi haberdar etmek değil miydi? Kanlarla bulaşmış maktulü ve kendisini yakalamak için arkasından takip eden adamları istihfafla karşılı» yan caniyi görmemiş miydi? "Tatyana, karşısına oturarak hikâyeler istiyor; Mur, henüz birini tamamlamadan diğerlerini söylemesini israr ediyordu. Çocuklar gibi her hikâyeyi fakat hakiki hikâyeleri cankulağiyle dinliyor; uydurulmuş masallara tahammül gös- termiyor, kibirli bakışları daima hakikati arıyordu. Bununla beraber Mut, biliyor, biliyordu. Fakat neyi biliyordu. Aradan birçok aylar geçti. Sulhun Sep - Jer- mende imzalandığıuı gazetelerden öğrendi. Geç- miş zamandaki hayali varlığını hatırladı, Yur- dunun mezarı üzerindeki otlar henüz filiz sür- meğe başlamıştı. Postalar işlemeğe başladığı için çocuğunun bir fotoğrafisini aldı. Kendisini kalbsizlikle ittiham ediyor. Fakat küçük Kristi- nin kendisi için nekadar yabancı olduğunu gös- teren çok müz'iç maniadan başka bir şey bis- setmiyordu. Her nekadar yalana karşı nefret duyuyorsa da, hakiki vaziyetini tekrar kazan- mak için sayesinde gizli olarak yaşadığı alelâde Mösyö Antuvan ismini bırakmağa lüzum gör- müyordu. Bu ismi gerek vesaikinde ve gerek birçok yerlerde kullanmıştı. Bu tebdilikıyafet terketmek; yeni hayatından vazgeçmek ve orta bir hayata avdet etmek demekti, — Bitmedi —

Bu sayıdan diğer sayfalar: