3 Ağustos 1939 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 13

3 Ağustos 1939 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No. 2941—576 tığını derhel anlamıştım, Babamdan habersiz öz annemin evine ak &ik gidip gelirdim. Bunun babamda farkında imiş. Birgün çarşıdan dö- nüyordum. Analığımın evinde kim- e yoktu. Fakat babamı cumbal: pencerenin kafesleri arkasında ağ- İarken buldum. S okağa mı yoksa akli evine mi bakıyordu, anlıyama- dım. Onu ilk olarak ağlarken gör- müştüm ve kendi kendime: «hâlâ &nnemi seviyot, demek ki tekrar birleşecekler.» Diye düşündüm ve #nneme de bunun için yalvardım. Babam beni gördü, gözlerini silerken beni mindere, dizlerinin yanına oturttu, Uzun uzun öptü, azun uzun okşadı, hıçkıra hıçkıra konuşuyordu : — Evlâdım, Mahmudcuğum, be- ai dinle.. Caketinin cebinden küçük bir kese kâğıdı çıkardı. Ben bunu çeker Zannettim ve babamın elinden kap- tam. Kâğıddan mindere ince bir kum aktı. Ben bir şey anlamamış, alık alık babamın yüzüne bakıyor- dum, O yeleğinin cebinden küçük bir şişe aldı, parmaklarıma etkıştı- rarâk devam etti: — Bu kehribar gibi sarı kumu dereboyuhdan topladım. Şiğe ile bunu al, annene koş. Sakın kim- seye gösterme ha!.. Annen seni çok sever, kaşkulanmaz. Kâğıdı cebirae boğalttı : — Gözlerine bundan bir avuç fırlat, arkasından dön. Akşama se- ninle İstanbula gideceği. Ceblerimi pordaların &rkasina boşalttam. Şişeyi kırdım. Islanan yerler köstebek öbekleri gibi ka- ardı, toprak kaynadı; etrafa san- ki keskin bir kaşağ kokusu yapıldı. Keszabın ne olduğunu o zaman tanıdım ve bunları babamın sura- tnâ nasl fırlatmadığıma hayret ettim... Ben srik annemlerde otu- ruyordum, Buna benzer günler birbirini takibetti, Fakat birgün şehirde şu dedikodu çalkandı : «Tahsildar Hü- seyin efendinin defterleri ve mak- buzları çalınmış. Bu makbuzlarda Tükümet hesabına köylüden top- lanan vergiler varmış. Bunu da- Sıdkı beydir.» -Asıl felâket çattı! Birkaç lira mukabilinde kandırılarak Dedemin defterlerini sandığından çaldığım çocuğu UYANIŞ ve babama götürdüğüm söyleni- yordu. 'Anaından babamdan çok sevdiğim anamın anagına babasına yapar mıydım bu kötülüğü! Ama yüzüme karşı söylemeğe cesaret edemiyorlardı. Hiç unutmam bir öğle paydo- saydu. Pordalardan bahçeye girdi- ğim vakit annem kuyudan $u 8; kiyordu. Beni görünce #lindeki ipi bıraka, Kova tuğlalara çarparak küayunun dibine yaralı seslerle yu- varlandı. Kollarını açmış bana doğ- ru geliyordu. Beni akması için ku: dağına koştum. Bilmiyorum nasıl oldu, ayaklarım kösteklendi, yüzü- koyun kapaklandım. Ahnem omuz» larımdan tuttu, bir kedi gibi ha- vaya kaldırdı ve salıverdi, tekrar kapaklandım. Beni dövüyordu. To- katlar bir şimşek süratile iniyor, bir kırbaç şakırtısile şaklıyor, ba- Kıramıyor ağlıyamıyordum; bog bir çuval gibi ahıra kadar sü- rükledi; kapıyı arkasından dayak- ladı. Yerde, yatmış bir balta duru” yordu. Ben kaçmak iştiyordum, ellerinden fırladım. Fakat bavak- larım baltanın sapına takılıp, yer- de bir gülle gibi yuvaslandım. Ba» şım kapının demirine şarpmış, kö. şecikte sıkışmış kalmığtım. Annem baltayı kavradı ve üştüme saldırdı: — Dedenin defterlerini çalıp babana götüren sensin değil mi9? Kafamın üstüne kalkan 'balie kafamı bir karpuz gibi parçalıya» cak sandim ve; — «Evet i> deyiverdim... Korkunun altında verdiğim bu bir kelimelik cevab bana on altı sene «Hırsig» damgasını vurdu, Bütün âile, bütün akraba, bütün kasaba beni hâlâ böyle bilir Reis Bey! Fakat büğün sır balta dadır, hakikat baltada gizlidir. Son- ra ben İstanbula gönderildim. Li- seyi bitirdim, Darâliğnuns girdim. Bu on altı sene içinde... Delikanlı dört ayağını direyip bir adım daha ede bir at gibi durdu. Salon sabıruzdı. Reisi maznunu okşer gibi mırıl- dandı: — Sonra? Asıl meşsle? O, sanki menaja kalkan bir hay- van gibi şahlandı: -- Sonrası mı? Düşmandım & nama | Çünkü tekrar evlenmiş, iki olmuş. Fükat benim öz kardeşimi neye sokağa atmışlar f. mesi da kız endike, 119. On altı yi Siler Kız oreşin etkileri, Sebeb Fia ekti pe EA

Bu sayıdan diğer sayfalar: