7 Eylül 1939 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 5

7 Eylül 1939 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

244 SERVETİFÜNUN No, 2346—301 TULUAT TİYATROSU" Bugün Türkiyede piyessiz tem- sil vermek yasakdır. Bu vaziyet karşısında İstanbulda bulunan muh- telif seyyar tiyatro kumpanyaları evvelce tulüat olarak oynadıkları piyeslerin metinlerini tesbit ederek Basın Genel Direktörlüğüne tasdik ettirmiş bulunuyorlar. Elde her piyesin muayyen bir metini (bulunmasına rağmen bu kumpanyaları temsil esnasında, bu metinlere temamen sadık kalmakta- dır denemez. Metin bugün de sey- yal bir halde tutulmakta ve isteni- len yerlerde bol bol tulüat yapıl- maktadır. Tulüat yasak edildiği gibi kanto'lar da yasak edilmiştir. Fakat bu da ka- nuna uydurulmuş Kanto yerine 80lo, düctto, varyete ve saire adlarile eskisinden pek az değişik numara lar gösterilmeğe başlanmıştır. Esa- sen bu çeşit tiyatroların bir karakte- ristiği de şudur: Üç, üçbuçuk saat kadar devam eden bir seansın belki iki buçuk saati muhtelif var- yete, hattâ hokkabaz ve canbaz numaralarile doldurulur. Geriye ka- lan bir saat kadarlık kısa bir za- mana da tulüat olarak oynanacak komedi sıkıştırılır. Görülüyor ki, hemen her sözü cinaslı ve gülünçlü olan bir tulüat komedisini iki, iki buçuk saat devam ettirmek güç ve bugünkü tiyatro kumpanyaları için mümkün değildir. Bu cinasların çoğunun kaba ve ağır sözlerden ibaret oluşu, temsillerin Alçanık dıvardayım Baş açık huvardayım Nerde bir güzel görsem Sabah akşam ordayım Fidayda yavrum fidayda Boş yüz lira yedirdim bir ayda gibi kantoların muhtelif jestlerle ve imalarla söylenişi bu tiyatro temsillerini sık sık nezahet çerçive- sinden çıkarmıştır. Bu vaziyet tulüat tiyatroları aleyhine, münevverlerimiz arasında bir ceryan uyandırmıştır. Tulüat kumpanyâlarının dejenerasyonu sırf (*) Birinci makale geçen sayımızda, rx Bugünkü Tulüat tiyatrosunun kötü vaziyeti karşısında anti- patisini umumileştirib tulüat tiyatrosu fikrine kadar götü- renlerin yanında : İs Garb tiyatrosunda olduğu gibi kudretli aktörler tarafın- dan tulüat olarak ufak tefek zarif nükteler yapılmasına müsaade edenler ve 2- Tu- İdat fikrinin ileri bir tiyatro için esas temellerden biri ol- duğuna inananlar vardır. Bu sonuncular arasında en çok düşünmüş ve yazmış bir kimse olarak İsmail Hakkı Baltacıoğlu'nu tanıyorum. Yazan: Hüsamettin Bozok kendilerine karşı değil, alelümum tulüat üyatrosu fikrine karşı bir antipati doğmasına vasıta oluyor ki, bu da muhtelif müfrit hükümlere vesile oluyor. Öyle ki, İ. Galip Arcan'a : «Bugüne kadar Hiyatrocu- Tuğu meslek edinmiş akiörlere birer vesika verilib ondan sonra sahneye çıkmak ösleyenlere müsaade edil- mese... (1) » dedirtecek kadar ileri vardırtıyor. Refik Akmed ise: «Tuldat tiyatrosu, halkın zevkini adileştiren bir sanat şekavetinden başka bir şey değildir (2) » diyor. İİ Galip Arcan, zikrettiğimiz makalesinde disiplinsiz ve zevki ifsad eden tiyatroların halk için bozuk ekmek, kokmuş et, tasfiye edilmemiş içme suyu ve fireni tut- mayan tramvay arabası kadar mu- zır olduğunu ve bunun için de Ba- sın Genel Direktörlüğünce tulüatın (0) Külüür Haftası. No.8 (4mart 1996 ), «Tulüat Tiyatrosu>. (9) İstanbul nasl eğleniyordu. 197. Sayfa ve kantoların yasak edildiğini söy- lüyor. Basın genel direktörlüğü ay- ni zamanda bu gibi tiyatrolarda oynanmak üzere muhtelif piyesler de yazdırttı : Hülleci, Şeriatçımna... ilâh. Bu üç beş eserin kâfi gelmiye- ceği muhakkaktı. Ve nitekim de öyledir. Esasen mühim bir noktada şu- dur : Devletçe alınan bu tedbirler, oldukca parlak bir mazisi olan “nev'i şahsına münhasır,, ve teknik itibarile garb tiyatrosundan ayrılan bu halk tiyatrosunu kendi sahasın- da ilerletmek değil, onları yavaş yavaş disipline ederek ufak seyyar garb tiyatroları şekline sokmak gayesini güdüyor. Gerçi memleket içinde dolaşan; gerek garb eserle- rini; gerek yerli eserleri temsil eden muhtelif tiyatro teşekkülleri vücud bulması alkışlanacak bir şeydir. Bu çeşit seyyar tiyatrolar dünyanın her tarafında olduğu gibi bizde de halk terbiyesi üzerinde mühim tesirler yapabilir. Fakat, son zamanlarda dejenerasyona uğrayıp halk zevkini ifsad eder bir hale geldi diye bu orijinal tiyatro tarzını kaldırmak, yok etmek değil; onu parazitlerin- den ve kötü taraflarından sıyırarak yaşatmağa çalışmak daha doğru bir hareket olurdu... , İ. Galip Arcan'ın ileri sürdüğü gibi : «Devletçe bir tiyatro mektebi kurulub da burada memleketin her yanına tiyalro terbiyesi ile müceh- hez okur yazar aktörler çıkıncaya kadar kimseye diplomasız mesleğe intisab hakkı verilmemesi (3) » doğ- ru olur mu, bilmem. Bugünkü tulüat tiyatrosunun kötü vaziyeti karşısında antipatisini umumileştirib tulüat tiyatrosu fikri- ne kadar götürenlerin yanında: 1- Garb tiyatrosunda olduğu gibi kudretli aktörler tarafından tulüat olarak ufak tefek zarif nükteler ya- pılmasına müsaade edenler (4) ve 2- Tulüat fikrinin ileri bir tiyatro (8) Darülbedayi mecmuası, No. 58 (15 mart 1985) . «Tulümt> , Yazan: Ekrem Reşit. (4) İ. Galip “Arcan'in Kültür Haftası'a- da a mezkür makalesi.

Bu sayıdan diğer sayfalar: