14 Eylül 1939 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 12

14 Eylül 1939 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No, 2247—50? © güldükçe, sanki sular kabarıyor, yapraklar hışırdıyor ve etrafı 88 ran rüzgârlar, onun kokularını &ü- rükleyip götürüyorlardı. Bütün bu beyaz vücutlar, bü- tün bu güzel kadınlar ve genç kız- lar, biç bir endişe duymayarak, istedikleri gibi gırpınıyorlardı. Çün- kü biliyorlardı ki, MDiyananın bu- lunduğu yere hiç bir erkek gelme- ğe cesaret edemez. Fakat hept O aldanıyorlardı. Çünkü genç bir avcı, pınarın ge- risindeki ağaçlardan birinin arka- sında onları seyrediyordu. Fakat ateş gibi yanan gözleri yalnız Di- yanayı görüyordu. Bir anda ona âşık olmuştu. Onun üzerinden in- ci tanelerine benzeyen su habecik- leri akan, güneşin ışığında bir gü- müş gibi parlıyan ve dünyanın en güzel kokularını şaçan vücudu- ne delicesine hayran olmuştu. O yaşadığı günden beri bukadar gü» zel vücut görmemişti. Göülü yıllar vardı ki böyle bir aşka susamamıştı. Ve görmemiştidi ki omuzunda küçük bir ok kutusu, elinde bir okla yay taşıyan beyaz kanatlı Bros biraz #vvel, buraya gelip te Diyanaya baktığı anda, yayını ger- miş ve kalbine bir ok saplamıştı. Eros (9**) yaya yeni bir ok ko- yup Diyanaya doğru uçarken, gü- zel Tanrı, birbenbire başını kaldır- dı ve onu gürdü. Elini hızla kal- dırarak : — Dur, Eros, çekme!,. Benim başım için çekme! Dedi. Bir taş üzerine oturmuştu. Vü- cudu çırılçıplaktı ve kadınlar et- rafını almışlar, onun Saçlarını ta- rıyarlar, ayaklarına çiçek kokuları sürüyorlar ve vücudunu oyuyor- lardı. Diyana bu sözleri söyler söyle- mez hepsi durdu. Ormanlar hâki- mesi ise birden bire pınarın ar- kaşındaki ağacın yanında kendişi- ne bakun genç avcıyı gördü. Ka- dınlarda bir erkeğin kendilerine ve Diyanaya baktığını gördükleri zaman çığlıklar kopararak harmani- lerini kaptılar, üstleri örtülü olan- ları ise Diyanayı kapattılar, Diya- na hızla ayağa kalktı: — Kimsin sen insan oğlu? di- ye bağırdı 199) Güzellik ve aşk tanrısı Dennsun oğluğ UYANIŞ Genç avcı ağacın arkasından çıktı, yürüdü ve Diyananın yanına geldi : — Ben bu ormanlarda avcılık yapan insanım. Adım Akteon dır. Diyana: — Sen bir küstahsın niçin bu: raya geldin ve neden bizim hare- mimize girdin ? Diye bağırdı. Akteon ona hayran hayran baktı: — Çünki sizi görünce size âşık oldum! — Sen gerçekten bir küstahsın, senin cezanı böyle yereceğim! Diyana kadınların ve genç kız- ların hayretle açılan gözleri önünde genç avcıyı hemen bir geyiğe gevirdi. Akteon güzel gözlü bir geyik olüverdi. Ve acısesler çıkar» tarak gelip Diyananın eteklerine süründü. X Ve o günden sonra Diyana av köpeğinin yanına bu, kendisine âşık geyiği de katarak dolaşmağa başladı. Geyik bazı geceler onun yattığı yerin önünde sabahlara ka- dar inler ve göz yaşı dökerdi. Hergün daha çok güzelleşen ve daha çek olgunlaşan Diyana aşkın ne olduğunu bilmezdi. Çün- kü bir erkekle karşılaştığı zaman Eros ona okunu çekemezdi, görü- nürdü ve göründüğü zaman da Di- yana onu bu hareketinden süratla men ederdi. Fakat bir gün Diyana bu kü- çük kanatlı çocuğun darbesini ye- mekten kurtulamadı. Bir orman- dan geçiyordu. Yanında köpeği ve geyiği, omuzunda ok kutusu vardı, Bir çimenliğe geldiği zaman bir kaval sesi duydu, Öyle güzel bir kaval sesi ki, bunu şalanı görmek istedi ve daha ileriye gitti. Bir ka- yanın önünde durup tasesin geldi- gi tarafa (bakarken, üzerin- de kanat çırparak dolaşan Eros yayını gerdi ve okunu Diyananın kalbine sapladı ve o anda Diyana karşıda bir ağaş altında oturmuş olan çoban #ndymlian ile göz göze geldi. Ne güzel, ne güzel adamdı ve gözleri nekadar tatlıydı. Diya- na yürüdü, çobanın yanına geldi, diz çöküp oturdu: — Çel, ne güzel çalıyorsun! 2607 Endymion'da, Eroş'ın fırlatıp attığı aşk okuyle, tabkı Diyana gi- bi kalbi cızlayarak ona baktı ve çaldı, gece yarısına kadar çuldı ve elmaş kakılı gök yüzünde ç0- ban yıldızı parlayıneşya kadar bir- birlerinin kolları srasında kaldılar ve sadace #iwriştiler. Ne yazık ki, Diyananın sadık giyiği, eski aftaedan bu büyük aşk karşısında olduğu yerde taş kesile- rek saatlarca onlara baktı, ağladı, ağladı ve göz yaşlarını toprak ar- tik ememez oldu. Sabah gün doğar- ken canını verdi ve oracıkta öldü. Diyana, babasına verdiği söze rağmen, günlerce, aylards aylarca bu güzel çobanile sevişti. Aşk oka- dar güzel şeydi ki, küçük Eros'ı gördüğü zaman kızmıyor Wi ona bağrını açıyordu. İşte bu yüzdendir ki, Diyana onun &ltın oklarından bir çoğunu kalbine saplanmış gördü. Çoban Endymion unutuldu, yenı sevgili- ler geldi, Tanrılar bile ona aşık ol. du, Diyans Tanrılarla bile sevişti ve dağlar onun âşk şarkılariyle çınladı. Şimdi Alben dağlarında, Diya» nanın dolaştığını görmiyenler yok- tur, fakat seviştiğini görenlerde varmı bilmiyorum, Ragıp Şevki — 263 üncü sayıfanın devamı — mek garbli olmak mecburiyeti- nin mevzu bahs edilmiyeceğisi söylemek isteriz. Musikiden anlama musiki. yi hakikaten sevmekle ve içten bir alâka göstermekle kabildir. Daha ileriye vararak hattâ di- yebiliriz ki bizim milli musi- kimiz garb musikisine nazaran daha mütenevvidir. Fakat iş- lenmemiştir. (Modületion) ları esnasında fark edilen hareket- ler ve (nüans) lar bunu isbata kâfi gelir, yalnız bundan ev- vel dalma her yerde ve her zaman söylediğimiz, yazdığı- mız, çizdiğimiz, bağırdığımız, çağırdığımız gibi kahve, gazi- no gibi yerlerde ve ileri kültü- rümüze uyğun olmıyan plâkların çalınmamasını temin etmek lâzımdır. A.S. Koçer

Bu sayıdan diğer sayfalar: