28 Kasım 1940 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 8

28 Kasım 1940 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SOINOltkOşesi Milli musiki nedir? Ve nasıl olmalıdır ? — Geçen sayıdan devam — hayat menbaıdır. Ancak dört ge- ceye hasredilerek oynanabilen meş- hur (Tetraloji) sinin birinci kıamını teşkil eden (Rer altını)nda en mü: him rolü oynıyan hep bunlardır. Halbuki: Lâtin jedisinde bu ide fikri yoktur. Meselâ 19 uncu asrın (İmpressioniste) bestekârların- dan olan (Debusşy) nin (Pelens ve Melizand) adlı eserinde filozofik noktoi nazardan esger yoktur, Bun- lar insanı insan olarak taşvir edi- yorlar. Lâtin jenisine bağlı yeni ekol ler içinde Rus muüikisi; son asırda teşekkül etmiş en yeni bir mek- teptir. i Rus musikisinin başlıca karak- teristik tarafı (Nostalgis) nin farla- sile mevcut olması.. ve Kajanı plagal denilen bir nevi kadanş , kullanmalarıdır. Yani cümlenin nihayetini (4-1) şeklinde bağlamak Halbuki musiki nazariyatında gö- rülebilir ki esas bağlama (8-1) dir. Rusların kullandıkları kadana plagal (5-1) ye nazaran daha es kidir ve bu bizanslıların bir ics- dıdır. Sonra Ehlisalip muharebele- lerinin tesirile garba yayılımış 5 inci asırda (5-1) bağlaması dediği- miz kadanı parfet çıkar çıkmaz iki asır kadar unutulmuştur, Sou- ra (İmpressionisi) ler tarafından yeniden kullanılmağa başlanıyor. İşte bu andan itibaren plagel tarz Rusyada pek çok rağbet görüyor, Bizans ve Rus kiliseleri ayni (Jâtürgie) ye malik olduklarından kadans plagal her iki taraita da pek çabuk yerleğiveriyor. iç bir memleket yoktur ki Rusya kadar kiliselerinin tesiri ai- tında kalmış olmasın. Bundan do- 18 — Servetifünun — 2310 (Bu yazıyı7değerli hocam Cemal Reşid'e ifhaf ediyorum.) layıdır ki Rus halk türkülerine zi- yadesile (Diturgis) karışmıştır. Bu kıa tetkikten sonra kendi müziği mizin inkişaf ve tekâmül etmeme: sinin sebepleri üzerinde durabiliriz. Türk müziğinin karakteristik tarafları her milletin müziğinde ol- duğu gibi yalnız halk şarkılarında değil onlardan daha mühim bazı şeyler vardır. Meselâ Rua müziğin- de Rus liturjisi, Rus sahneleri, halkın yaşayış tarzı, ve daha bir çok bâller.. Fransızlar, işte bütün bunların hepaine birden (Atmosfer) diyorlar. Bir. manzaranın kendi- sine mahsus bir rengi ve bir at- mosferi mevcuttur, Ve (Mowssongs- ky) bunlarda en çok muvaffak olan bir Rus bestekârıdır. O Ruş haya mn en esrarengiz taraflarını bul- muş ve Rus atmoaferlerini çıkar- mağa bir vasıta olmuşuur. İşte Türk müziğinde de evvelemirde bu atmosfer mevzubahs olabilir. Yoksa (Çeyrek ae) ve bunun garp tek- niğile mezcedilemiyeceği fikirleri üzerinde durmak abestir. Daha açıkçası diğer milletlerin müziğin- de de pek âlâ çeyrek ses mevcut- tur. Bizim memlekette öyle atmos- ferler mevcuttur ki bunlar diğer memleketlerde pek âlâ bulunmuıys- bilir. Faraza bir ramazan davulu.. Buradaki stmoaferi sadece davul yapmıyor. İçindeki ritm de bazı hudusiyetler veriyor, Sonra daha ziyane hatırımıza bir (Nokturn) geliyor. Bir başka atmosfer daha: Csmiler... Her milletin dini mabe- dinde bizim esmilerdeki (Sonorite) mevcut değildir. Bizim büyük ca- milerin kubbeleri o tarzda yapıl- mıştır ki ufacık bir havanın (Vib-. rağyon) ı bile kubbesinin üzerinde keman teli gibi ses çıkartır. Tabii bu da, "( Konstrüksiyon) itibarile diğerlerinden olan büyük farkın- dadır. Atmoşferlerin #an'at kışmına gelince: Bu atmosferler muhtelif vasıtalarla bir san'at eseri olarak meydana çıkarılabilir. Resim, şiir, musiki... Fakat asıl marifet, diğer san'atlarda da olduğu gibi stmos- ferlerin müzik sesleri arasındaki (Correspondance) larını bulabilmek - tir. Tabii buna şahsiyet de karışır. Tekmil Türk atmosferlerinden mülhem olan eserler tabiatile Türk eserleri sayilır. Bu eserlerin de mecmuu Türk milli müziğini vü- cuda getirmiş olur. Herkesin ken- dine mahsus bir musiki estetiği olabilir. Müziğin son merhalesine varabilmek için müziğin rengini bozacak başka (elemanlar) alma- malıdır. Yâni bir bestekâr bir eser yazarken şuradan, buradan zorla bir atmosfer alıp eserine koyma mâalidır. Bunun için de bir müzis- yenin mügisyenliğinden evvel biz- zat artist olması lâzımdır. Yokşa müzik ikinci derecede gelir. Meselâ (Mowssorgzky) bir mü- zisyenden ziyade bir artisttir. Çün- kü onun eserlerinde bir armoni, bir kontrpuvan güzelliğinden gzi- yade seçilmiş güzel atmosferler buluruz. Müzikdeki polifonik tarz yani (Çok seslilik) tamamile tabiattan alınmıştır. Çok seslilik fikri ilk de- İs 9 uncu asırda meydana Çıktı. Asıl inkişaf ve tekâmülünü de yeni armoni müjdecilerinden olan ve 18 .noi asır müzisyenlerinden Monteverde ye medyundur, İşte nasl oluyor da Monteverde. Rame- aw tabiatın bu çok seslilik vasfini keşfetmişler ve muvaffak olmuşlar da biz de niçin (Dede) efendiler bunu düşünmemiş.. Alaturka mü- zikte canlı eleman namına hiç bir şey yok. Garp tekniğinin iate- diği ritimler ve atmosferlerden ta- mamile mahrum, Köprülü zade Fuat ve Necip Asım gibi Türkiyatçılar.. Alaburka musikisinde İran ve Arâp musiki- lerinden mülhem kısımların olduk- larını söylerler ve bunun Türk milli şarkılarile hiç bir münasebe- ti bulunmadığı kanaatini beslerler. Öyle ise alaturka dediğimiz müsikinin menşei acaba nedir (Elde mevcut bazı vesikalar bu musikinin kajdelerinin kısmı âza- — Devamı 23 üncü sayfada — EEE

Bu sayıdan diğer sayfalar: