13 Mart 1941 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 6

13 Mart 1941 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Pebiyat Konuşmaları ROMAN HAKKINDA NOTLAR | vazan Romanda bir de kahramanlara verilecek isim meselesi vardır, Bal- sao'ın bir çok isimlerini mağaza levhalarından aldığı söylenir. Ge- orge Sand daima güzel isimler seçmiştir: Consuela, Flamarande v. 8. gibi. Dumas Pere ise tannan isimlere düşkündür: Moute Christo Calvacanti gibi. Belki hakiki bir hayat levhası yaşadabilmek için romanda kendi hayetından bahsetmek doğru ola- bilir. Mercel Proust bu sayede şöh- rete erişmiştir. Onun orijinalliği kendisinden bahsetmek değil, da- ha fazla, tanıdığı kimseleri canlan- dırmaktaki muvaffakiyetten ileri gelmiştir. Fakat maalesef Proust'un usu- lü fena neticeler verdi. Her eli kalem tutan hatıratını yazmağa koyuldu, Herkes ilk yediği dayak- tan, içtiği kakaodan, yediği pasta- lardan bahsetmeğe başladı. İutihar hâtıraları, flörlter veakla gelmez binbir ufak tefek roman mevzuu oldu. Saka, bir kimsenin hayatından bahsetmesi enteresan olabilir. Fa- kat bu işte, herkesin muvaffak o- lamıyacağı itiraf edilmeli. Belki şahsi hatıraların yavan- lığını gidermek için «ben» yerine «o» kullanılmak suretile yazıya daha cazip bir veçhe vermek ka- bil olabilir. Çünkü «ben> ancak kendini dinletmeğe layik meşhur şahsiyetler tarafından kullanılınca kıymetleniyor. Yalnız burada üze- rinde durğlacak bir nokta vardır: Kendi yerimize ikinci bir şahsı koyduğumuz zaman kendisinden bahsederken, mütemadiyen «w dersek yine maksat haşıl olmaz. 196 — Servetifünun — 2325 | ziy A Romanın mevzuu ber vakit dramatik vak'alarla örülmez. Ba- zen, bir vicdan azabı, bir rnhi buhran dahi bir mevzu için kâfi- âir. Veya Adolphe'ta olduğu gibi bir karakter tahlili en büyük mu- vaffakiyete namzettir. Aşktan u- sanma hadisesi bu romanla ilk de- fa ele alınıyordu. Fransada bazı genç romancı- ların Edgar Poö'nin tesirinde ka- larak adi ihtirasları veya gayrita- bii hadiseleri ele aldılar. Bu gene- ler umumş olmıyan bu gibi hal- leri canlandırmanın ağırlığını tak- dir edemediklerinden boş yere €- mek sarfettiler, Notlarımızda buraya kadar us- lâp, orijinallık, mevzu, realism, kahramanların isim ve adedi V.8. gibi noktalara kısaca temas ettik. Şimdi romanın yazılması meselesi üzerinde duralım. Plân lâzım mı? Aksiyon roma- nı için olsun, psikolojik roman i- çin olsun plânın bulunması lüzum- ladur herhalde. Zira hissi hadise- ler tıpkı maddi hadiseler gibi bi- ribirini doğurur. Bundan dolayı plân, bütün ufak tefek teferruatı yekdiğerine (O bağlayabilmek için mühim bir rol oynayacaktır. Şu halde her sahnenin her faslın plânını yapmak gerekiyor. Bu plâ- nı yazanın muhayyelesini asla çer- çeve içine alamayacaktır. Bununla beraber mutlaka plân yapılır de- nilemez. Çünkü plğpsız çalışan romancılar az değildir. Bilhassa George Sand kayda değer. Bu ka- dın hiç bir vakit plân yapmamış ve çok def'alar romanlarından bi- rini bitirip başkasına başlamıştır. BStendhal keza serbest çalışır ve yamaç ekseriya dikte etmek suretile iyi düşürürdü. Birçok defalar bir gün svelki söylediklerinden ertesi gün haberi olmadığı vaki olurdu. Kolay yazan birkaç müstesna mubarririn plân yapmasına, imkân yoktu. Bu cümleden olmak üzere bilhassa İspanyalı Lope de Vega zikre şayandır. Beş yaşında lâtince okuyan Vega kalem tutmasını öğ- renmeden şiirler dikte ederdi. Otuz zaşında tiyatro eserleri yazmağa başladı ve neşrettiği yüz yirmi cil- de bin ikiyüz piyes sığdırdı. Bir hesaba göre senede otuz eser ver- diği anlaşılıyor. Bundan dolayı ona Cervantes, «tabiatın cazibesi» de- miştiş. Don Çuijotte muharriri Ve- ganın eserlerinin hemen hepsinin temsilinde bulunduğu için «bütün rakipleri bir olarak onun kadar eser verememiğştir diyor.> Lopede Vega'nın üç bin mısralı bir komo- diyi yirmi dört saat zarfında kale- me aldığı vaki olmuştur. İspanyol muharririni fırtınalı havada bir gemide bile çalışabildiği görülmüş- tür. Vega'nın bu muvaffakiyetinde en büyük amil harikulâde hafıza- sıdır, Önce piyesleri kafasında ya- şatır, ezberler ve sonra kaleme alırdı. Böyle bir adamın plânla uğraşmıyacağı tabiidir. Bugünkü romanların muvaffa- kiyetsizlik sebebinin dörtte üçünü plânsızlık teşkil ediyor denilebilir, Vakalardaki oölçüsüzlük bundan ileri geliyor. Baudelaire, Poö'nın şu gözlerini zikreder : «Bir giirde veya romanda, bir sonet'de veya nuvelde her nokta neticeyi hazırlamalıdır. İyi bir — Devamı 201 inci sayfada —

Bu sayıdan diğer sayfalar: