22 Ocak 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 4

22 Ocak 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

mukaveledeki parayı Devlete verdirmek, fakai ambara daha azını koyarak izi kaybeltirmek gibi türlü türlü bozuk şekiller vardır, Diğer bir sızdırma w- sulü de işi olan vatandaşı u- mumi suretle zorluk ve yavaş- kk tehdidi altında bırakarak kolaylığı ve sürati para ile satmaktır. Buna benzer bir tanesini de yakından blliyornm. Bir sıusi müeşdeseye mevad ipiidaiyesi ve- rilerek iş ıwmerlamak için hazır lanan şarinmamede, aynı zamanda işin imal müddeti olan günün mikdari dahi yazılı idi. Fakat iş bununla kalmıyor; mevad iptidai- ye Ankarada teslim olunuyor, tes- lim gününden itibaren de iş müd- deti başlıyor. Halbuki sınai mües- sese İstanbulda bulünuyor. Dedi- gimiz iptidai maddeler şimendifer- le kaç günde gelebilirf şartnamede bunun için sarahat yok. Nakil günleri muhsrebe zamanında ne kadar artabilir? orası da düşünül- memiş idi! Şu halde az kazanç peşinden koşarak devlete iş yap- mak İsteyenler, böyle tehlikeli bir şartname ortada iken ona İştirak sedemezlerdi ve bu çok tabii idi. Sulistimallere karşı cezaların tatbikinde imhal ve ihmal mutlak surette sujistimalcilerin (sayısını arttırır. Şu balde bütün kabahat sade yetişen guiistimalcinin olmaz, bunun bir kısmı da suiistimalin yetişmesini oistiyenlerden gelir. Daha doğrusu &uiistimalcileri bu ihmal yaratir. Yeni hazırlanmakta olduğu gazateler tarafından bil dirilmekte olan kanun çok lâzım bir şeydir. Hele muharebe zamanında 88- de lâzım değil eski tabirle elzem- dir. İnsanlar ahlâksızlık ve men- fast peşinden koşmağa çabuk alı- şırlar. Bu hnsusta en cı neticeyi ahlâksız ve hırsızların ceza gör- memesi doğurur. Mühim bir 8öz vardır: ahlâksızlık ve hırsızlık her yerde bulunur fakat; tehlike bu fena huyun bir meslek ve sanat haline gelmesindedir) sözünü ilâve ederlim, Bu düşünceler çok doğru- dur. Yalnız şurasını bilmeli ki muharebe denilen anormal hayat, ahlâkşızlığı ve hırsızlığı pek çabuk meslek haline getirir. Bir kere et- rTafımıza bakınen bu bali pekâlâ to — Servetifünun — 2370 SİNGAPUR Yazan: A.İ. Singapur, bugün gazete şütunla- rında ve ağızlarda en çok tekrar- lauan bir isimdir. Hakikatte Sin- gapur uzak Asyanın cenub şarkın- da bir Cebelüttarıktır. Cebelüttarık Akdenizin anahtarı Süveyş de ka: pısıdır. Singapur ise İngiliz müs- temlekesi Hindistan ile Japon yo- lanun &yni çekilde kapısıdır, bun- dan dolayıdır ki Japonlar bu yeni muharebede en büyük kuvveti Sin- gapur üzerine yürüttüler ve bu çok büyük limana yaklaşıyorlar. Sin- gapur kelimesi, 1901 Rus - Japon harbinden evvel bizim memleketi. mizde dahi dillerde gezmişti. Bu bir tuhaf hikâyedir, onu, size ağa- ğıya naklediyorum:; Hilâfet ve cihat denilen dini kelimelerin arkasında gizli durdu- ğu zannolunan heyulâ kuvvetler- den istifade arzugu yalnız umumi harpte uyanmış bir iş değildir. Ab- dülhamid dahi kendini dünya yü zünde Halife görmekle böbürlenir, “Hilâtetpevah,, tâbirinden koltuk- ları kabarır, “Helifei ruyi zemin,, denilince cihangirlik duygusuna düşerdi. Böyle bir malihülyanın tesiri altında iken Siberyanın tâ öte ucunda, Port - Artür'e bir müs. lüman hey'eti göndermeğe yelten- mişti. Bu hey'ete Enver Paşa ismin- de bir Mirliva (bildiğimiz Enver Paşa değildir) birkaç zabit ve bir hoca memur olmuştu. Mısır'da Port Bait'ten geçip Uzak şarka gide- cek olan bir Alman kruvazörile bu hey'etin Port- Artür'a kadar gitmesine, Abdülhamid'in müra- TOKGÖZ caatı üzerine Almanya İmparatoru Vilhelm müsaade eylemişti. Dediğimiz hey'et, Rus ve Japon muharebesinden ve Moskofların mağlübiyetinden iki sene evvel ya» ni Port-Artür henüz Moskof Çar. larının idaresinde iken İstanbul- dan hareket eyledi. Buna Tetkik heyeti deniliyordu, Müslümanlığı neşre ve hilâfet kuvvetini arttır- mağa gidiyorlar denilmiyordu; İa- kat tabiatile mesele ile alâkadar olan Çarlık hükümeti işin ne oldu- ğunu pekâlâ biliyordu. Hilâfetin misiyoner hey'eti Port- Sait'ten Alman kruvazörüne bindi. Harp gemisi yolda Bombay'a Ba- tavya'ya, Singapur'a uğradıktan sonra Port - Artür'e vardı; bizim- kiler karaya çıktılar, Facia bura- da başladı! Çarlık hükümetinin Uzak şark Valisi olan Ceneral, gelen Osmanlı hey'etini nazikâne yakaladı, o zaman henüz tam bit- memiş, Bayksl gölü civarında bağ- lanmamış olan Transiberiyen gi- mendifere bindirdi, giden zatları, başta Enver paşası, kavuklu ve sarıklı hocaları olduğu haide, U- zak şark'ta, Port - Artür'de hiç kim- 86 ile temas etmeden ve birşeyler görmeden OÖdesa'ya kadar kapalı vagonda seyahat ettirdi, Osmanlı tetkik heyeti Odesa'dan vapura ve soluğu İstanbul limanında al- dılar. Moskof Çarlık hükümeti bu sol- dan geri manevrasını Abdülhami- din hey'etine yaptırırken yolda, trende, arabalarda, vapurlarda hep- — Devamı 117 inci sahifede — görüyoruz ve Cümhuriyet bükü- metimiz pek isabetli olarak bu- nunla mücadele ediyor, mücadele- sini daha kuvvetlendirmek için yeni kanun hazırlıyor. Ahlâkâız- hkta ve hırsızlıkta, vurgunculukta cesaretleri artanları korkutup bi- rer köşeye büzülmüş bırakmazsak iş son derece fenaya gider. Kana- atile, kazancile ve kahramanlıkla kendi tarihinin sahifeleri dolduran Türk milleti, kendi içinde yetişen bu menfur iırganları koparab ezip atmadan selâmete erişemez. Kötü. yollardan servet peyda eden memurlar az zamanda apar- taman ve aksr sahibi oldular. Durmayup borsadan altın muba- yaa ediyorlar, altının fiyatı yük- seliyor. Bedestanda mücevherler hatıra gelmez fiyatlara çıkmığtır. Bütün bu anormal neticeleri mu- harebe duğurdu, Anormal netice- lere anotmal tedbirle karşı koy- maktan başka çare yoktur, Ahmed İhsan TOKGÖZ

Bu sayıdan diğer sayfalar: