22 Ocak 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 5

22 Ocak 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bugünkü Musikide EDEBİYAT | Yazan Ecvet GÜRESİN| Malümdur ki musiki ve Edebi- yat, resim, heykeltıraşlık, v. sair adlarla birlikte güzel sanat adını verdiğimiz mecmuayı teşkil eder- ler. Fakat bilhassa bizde musiki ve edebiyat arasında yalnız sanat olmak ve sanat karakterini haiz bulunmak bakımından değil şekil bakımındanda onu edebiyatla bir- leştirme iddiasında bulunanlara her zaman rast gelmekteyiz. Misa- lini mi istiyorsunuz ? İşte alaturka musiki erbabı geçenlerde günlük gazetelerden birinde bir anket oku- muştum, Bilmem havgi alaturka, üstadı şöyle söyleyerek gazetelerin sübjektivitesinden bahs ötmektey- di; «bunlar beştekârların tab'ına göre kıymet arzederler, bence bes- tekâr O yazıyı «şiir» kadar duy. malıdır o zaman bestelerin füsun- kâr nağmatı ruhtan bir şekli mun- teni olarak taşar dökülür.> V.&. v. 8. Bu cümlenin ne demek iste- diğini düşünmek ve bir şiirin her- kesin tab'ına göre değişeceğini ka- bul etmek şiirin mânası galrin kar- nındadır sözünüde kabul etmek ol- maz mı? Velhasıl bütün ankete cevap verenler bu ve bunun gibi san'at telâkkileriyle fikirler ileri sürmüş- ler ve hattâ tezlermüdafan etmiş- lerdir, yaui bizim &laturka telâki- mize göre beste ancak güfteyi can- landıran bir vasıtadan başka bir şey değildir halbuki edebiyatın kı- sımları gerek şiir gerek nesir ge- rek, hikâye, acaba musiki nağma- tına muhtaç vaziyettemidirler * Acaba bir romanın bestelenmiş şeklini divlesek duyduğumuz san'at heyecanı onu musikisiz olarak oku- maktan daha mı az olur f Musiki ve edebiyatın meczedil. mesiyle san'at heyecanımızı ancak tatmin edebileceğimizi düşünürsek meselâ resminde edebiyatla veya musiki ile meczedilmesi lüzumunu düşünmemiz icgp etmez mi ! Reslitenin iç süzgeçlerimizden süzülmüş olau şeklini söz ve ya- zıyle ifade etmek için edebiyat yaparız, Musiki içimizdeki hakikatların sesle ifadesidir. O bazı zamanlar tabiati bazı zamanlar aşkı bazı zamaular kadını, esirliğin sefaleti- ni, ölümü her şey velhasıl bütün cemiyeti terennüm etmiştir. İşte Bethofenin semfonileri işte Çay- kovski, Borodin .., Şubertin «Bitmemiş semfoni» sivin hikâyesini okumaktan yalnız onu dinlemek mevzuu aleminde bizi dolaştırmaz mı 9? Halbuki bizim alaturka dediği- miz şu şark taslağı zevk musikisi- ne dikkat edersek onda ne birifa- de ve nede bir san'at karakteri görebiliriz. O bizatihi hiç bir şey- dir, güftesinden ayrı olarak bir sürü gürültü... Fakat bunu söy. lemekle zannetmemeliki güfteler birer şiir abidesidir hayır onlar- da kadın haşretinın kötü bir ifa- desi ve bazılarıda ilahi sanılan ağ kın banal izahından başka hiçte bir şey değillerdir, Klâsikleri görelim, derin bir mistisizm ve lirizm, ama aşk liriz- mi, bu tarzda başlıca unsuru teş- kil eder. Son zamanlaradoğru ge- lelim, bu mistisizm kendini hare- ket ifade etmek isteyen şarkılara, ve folklorun en berbat taklitle- rin, terkeder ve nihayet son Z&- manlarda bilhassa filimlerimizde görülen tek sesli ve Avrupai &8az- larla teşekkül etmiş orkestra za- ten acayipleşen musikiyi büsbütün acayipleştirmekten başka hiç bir şey yapmamıştır. Filvaki garp musikisinin şan için yazılmış olan parçaları, sözlü musikinin örnekleridir; fakat bun. lar bizdeki gibi alaturka denilin- ce yalnız şarkıların akla gelmesi gibi değildirler alturkada - klâsik devreyi bırakalım - çünkü her hal- de şimdikiyle kıyas kabul etmeyen o devreye her zaman hürmet ede- riz - bugün için şarkılardan gayri yeni Peşrev yeni Şırto ve buna mümasil bestelerden birini bulg- bilmek imkânsızdır. Asaf Haletin dediği gibi bir çoğumuz hakikaten (todi) musikisini kendi musikimiz zannetmekte ve onun müdafaasını yaparak övünmekteyiz ve zanne- diyoruz ki tarih? musiki konserle- riyle bu ölmüş ve ejenere olmuş musikiyi dirilteceğiz ve ona milli damgasını vurabileceğiz. Ve bir çoğumuz zannediyoruz ki bu tek sesli musikiyi ermonize edebilmek imkân dahilindedir. Fakat, hayır! 18 inci asrın san'at ve cemiyet t8- Iâkkisine uyan bu telâkkiyi mo- dern bir cemiyette kabul etmemi- ze imkân yoktur! artık san'atta bu yavan nağmeleri istemiyoruz, bu mistisizm bizi sıkıyor, bu her kelimesi ve her nağmesi şehvet ve içki kokan musiki bizim değil dir, Bize, cemiyetin bünyesine uyan dinamik, realist bir musiki lâzım Türk ruhunu ve karakterini ifa- de eden bir musiki, sarıklı Oşman- lı Camiasının musikisi değil. Bu, bir felâket, Kaza Demek, felâket de güzelmiş. Bu, bir saadet... Onun için ölebilirim, Oldürebilirim de. Bu, bir başıma gelecek şeymiş. Gavsi OZANSOY 1) — Servetifünun an

Bu sayıdan diğer sayfalar: