14 Mayıs 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 12

14 Mayıs 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

gi Saplı altın gözlüğünü gözlerine götürerek uzun uzun bana baktı. Ben hep ciddi; — Peki, dedim. Aheste aheste yürüyorduk. Dost- lapım arkamızda neşeli seslerle ko- nuguyorlardı. Benim o anda maruz bulunduğum müthiş tehlikeden ha- berleri bile yoktu. Arasıra, arks- daşlarından imdat bekleyen tembel bir talebe gibi, yardım isteyen bakışlarla kendilerine bakıyordum. Hiçbir kaçamak yolu yoktu. Kendi başımın çaresine kendim bakma- lıydım. Bayan müellifin elindey- dim. «Şey... » diye başladım, sonra, söyleyecek pek çok şeyim varmış ta hangisinden başlayacağım çşe- şırmışım gibi, derin bir göğüs ge- girdim, Ondan sonra bir kelime söylemeden, dağınık düşüncelerimi topluyor, ointizanas (sokuyormuş tavriyle başımı önüme eğdim. Bekliyordu. Acaba ne yapsaydım ! Kısaca, yeni romanın pek par- Jak olduğunu, şimdiye kadar ya- zılmış olan romanları gölgede bi- raktığını mı söyleseydim ? Muhar- rirlerin bu gibi sözlere itiraz et- mek âdetinde olmadıklarını tecrü- bemle bilirim. Fakat ilk defa ola- rak söylediğim igrenç yalan vic- danımı muazzep ettiği için (kendi- mi, foyası meydana çıkarılmış bir serseri, dünya polisi tarafından &- ranmaki& olan müthiş bir hırsız durumunda hissediyordam ), bir- denbire tuhaf bir duyguya kapıla- rak kabahatimi tashih etmek iste- dim, ve tezattan tezada düşerek, nihayet: —Yapacak tenkitlerim var, sayın Bayan... diyebildim. Ciddi ve sıkı tenkitlerim var, İhtiyar kadın saplı gözlüğünü elinden düşürerek hayretle bağır- dı: — Sahi mi'1,. Bakın bu beni çok alakadar eder, Yoksa mevzu- um... — Yook! Mevzu çok enteresan ve iyi işlenmiş! Hem dağınık ta değil. İki elimle mevzuun derli toplu olduğunu gösteren bir hareket yap- tım. Aşabiyetle beni durdurdu ; — Anladım! Sonu hoşunuza gitmedi, değil mi ? Netice 9 — Hayır! diye mırıldandı ku- sursuz ; ve zaten başka türlü olma sına da imkân yok. Bozukluk baş- ka yerde, p Yır; 310 — Servetifünun — 2386 — Nerede? — Ortalara doğru bir yerde, dedim ve yalvaran bakışlarla yü- züne baktım. — Marica'nın vaftiz edilirken gayri meşru bir çocuk olduğunun anlaşılması sahnesinin bulunduğu yerde mi? — Hayır! Orası dramatik ve garuri,.. Daha önce, daha önce, — Hayır yortusunda Marica'nın renkli alevler ortasında melek kı- yafetiyle göründüğü yerde mi! Bilirsiniz ki kont Casirair bu sah. nede ona âşık olur. — Burası unutulmaz bir sah- nel Marica, küçük Mariea mini mini beyaz melek kanatlariyle Ben- gale ateşinin pembe parıltısı için- de golgun ve temiz, ufacık elleri dua etmek için birleştirilmiş ! Son derece şairane! Tam bu vaziyet ve bu anda kont Casimir'in aşkı- pı kazanıyor, Burası ustalıklı ve orijinal; hepsinden mühimmi, çok iyi muhakeme edilmiş... Daha ev- vel, sayın Bayan... — Haa, anladım! Marica'nın Sainte-Anne balosunda baron Ot- hon Bolthay'la dansetme sahnesi, Talebelerine doğruyu buldur- mağa çalışan bir öğretmen tavrıy- le kollarımı açarak : —... Ha şöyle! diye haykır: dım. İşte burası ! Benim söylemek istediğim yer buydu! Bir parça rahatladım. Artık bi- raz evvelki ümitsiz karanlık içinde yüzmüyordum. Az önce silik ve biçimaiz bir takım çekillerin uçuş- tuğu karanlık boşluktan, güneği Marica, ayı kont Casimir, kutup yıldızı baron Othon Bolthay olan küçük bir âlem ağır çıkmağı baş- ladı. Tek lâkırdı etmeden yanyana yürüyorduk, Talihin birkaç daki- kada önüme yığdığı tuzaklar ve dolaplar arasında halimin ne oia- eağını elemle kendi kendime şoru- yordum. O ise bu esnada besbelli ki baronun ölmez aşkını düğünü- yordu — Gerip gey, dedi, yazerken bunu ben de hissettim. Boltbay'ın bukadar katiyetle açılmasi lâzımdı. — O da neden? diye itiraz et- tim, Herşeyden evvel, Bolthay.. (kendi kendime Bolthay'ın en mü- nasip ne olabileceğini sordum ve şiddetli bir tonla, azimkârane ta- mamladım) Bolthay erkektir. Bolt- hay adamdır, adam, tepeden tırna- ga kadar. Bayan tasdik etti: — Çok doğru! Sonra Bolt- hay'ın, Marica'nın soğuktan don- muş bir serçe gibi sokakta bulun-” muş zavallı bir öksüz olduğundan haberi yoktur. Hatta, kont Casi- mir'in bakikatta kim olduğunu ben de öğrenmek isterdim. (Şey... Kusurunuz burada Bolthay'ı biraz... fena... daha doğrusu fikrimce biraz fazlaca tasvir etmiş olmanızdadır. — Mümkün ! Sustu ; zihnimden geçeni oku- mak istercesine gözlerimin içine bakarak: — Peki, sevgili Esti, dedi, söy: leyiniz bakalım : Bolthay'ın yerin- de siz olsaşdınız ne yapardınız 9 — Ben mi? Omuszlarımı silktim. Pazar gezintisine çıkanların &- rabaları caddeden oluk oluk geçi- yordu. Cevap vermek yükünden kurtulmak için, bu srabalardan birisinin bana çarpmasını diliyor- dum. Lâkin dileğim boşa çıktı. Birşeyler söylemek lâzımdı : — Ne olursa olsun, dedim, her- halde naticeyi beklerdim. — Bir müddet sonra Marica beklenilmeyen büyük bir mirass konar. — Ya!Gördünüz mü Boltbay o zaman Marics'yı zorlamalıydı, İhtiyar kadın ümitsiz, haykır- dı; — Fakat bu anda Bolthay sağ olmadığına göre! Kont Casgimir onu düelloda öldürmemiş miydi? İstifafkâr ve serbest bir tavırla: — Biliyorum ! dedim. Biliyo- rum ! Fakat o zaman Boltbay'ın unutulmaz çehresi Marica'nın içine doğmalıydı. Sembolik olarak ca- nım İ Bir uçurum üzerinden atladık- tan sonra, göstermiş olduğu akıl- sızça cesaretten titreyen bir kimse gibi s#eremleşerek sözümü kestim. Müdafaa veziyetine çekilmem lğ- zimgeliyordu. Zira başlangıçta gok korkmuş ve ürkmüşken, gitgide cegaretlenmeğe, tereddütten kur- tulmağa başlamış ve ölülerle diri- leri birbirine karıştıra karıstıra muhskeme yürütmeğe kalkışmış- tım. Hatta küstahlığımı, kısaca ve saygısız bir surette, baron Bolt. hay'a «Othon»>, kont Casimir'e «Caaimir» demeye kadar vardır- mıştım, Fakat bunun pek vakitsiz

Bu sayıdan diğer sayfalar: