12 Ocak 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

12 Ocak 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— vizleri kaçırıp yer altındaki valarında saklarlar. Fakat ir vesile ile unutup orada bırakırlar. Orada cevizin üst kabuğu çürür. Ceviz neşvü nema bulacak mevsime gelince derhal tenebbüte başlar. dünyayı kaplıyan meyve ağaçları bu suretle ç Bütün meyveler ham olduk- ları zaman yeşildir. Fakat olgun hale geldikleri zaman muhakkak renkleri ya kırmızı olur veyahut kırmızıya yakın bir renk âlır. Bunun sebebini hiç düşündünüz mü? Bakınız | size izah edelim. - | Bu bir tesadüf eseri değil- | dir. Meyvelerin hamken yeşil | ve olduktan sonra renkli ol-l S1 berlerin Vazıfesi 2 (Baş tarafı lîııı:î sayfada) TEARKLEER Bce Menemen halkının bir Türk yibit —ve - mualliminin — başı ilirken lâkayt ve seyirci, ve atta denildiğine göre, tasvip- fr bir vaziyet alması, benim Ürklüğümü ta derinden ren- ide etti. Beni Türk olmak asebile, hicap ve âr duydum, ıkat ayni zamanda kendi vic- anımı da yokladım. Kendi mdime dedim ki: “Türk kit- lerinin bu kadar iptidai bir “Halde kalmasında Türk halkı- mn bü yirminci asırda bu ka- içinde yaşamasında ey Türk münevveri, masının hikmeti vardır. Bu, tabiatin bir harikası addedi- lebilir. Evvelâ çilek gibi toprağa yakın büyüyen meyveleri tet- kik — edelim: tohumlarını saçarak çoğalırlar. Bu - tohumların öteye beriye saçılmasına da kuşlar vasıtalık ederler. Kuşlar bu - hizmeti yapabilmek için meyveyi gör- mek - ihtiyacındadırlar. Bunun için tabiat şu hileyi bulmuştur: Meyve olgun hale gelmeden yeşildir ve ta'mı fenadır. Kuş ham halinde mvyveyi göremez. Görürse bile yiyemez. Zaten nebat hamken çekirdeği yeni- den neşvünema bulabilecek hale gelmemiştir. Çekirdek bu hali ancak meyve olgun bir hale geldikten sonra alır. Kuşlar yeşil otlar ve yapraklar ara- sında kırmızı meyveleri görün- ce Üzerlerine konup yemiye başlarlar. Yerken çekirdekle- rini düşürür veya uçarak baş- ka yerlere naklederler. Bu sayede ©o nebat çoğalmak ve aZ aa ASA belire 2 — Bu ceviz orada unutulur ve ilk baharda filizlenir. işte meyvaların ekseriyetle 3 — Bu tenemmü bBir taraftan yukarı, öteden aşağı olgun zamanlarında böyle kır- | doğru iki filiz bırakmakla görülür. mızıya yakın bir renk bağla- 4 — Yukarı çıkan filiz sak olur. malarının sebebi şudur: 5 — Aşağı inen filiz de kök olur. Yer yüzünde gördüğümüz Bu işi de başka hayvanlar | Tabiatin bu mahirane tertibine meyvalar bu suretle dünyanın görür; bakmız nasıl, “Kuşlar hayret etmemek — mümkün muhtelif yerlerine dağılmış ve gelir, cevizi yere düğürürler. müdür? yayılmıştır. Toniuk çi & 8et Bazı nebatların meyveleri Fakat diyeceksiniz ki ceviz ge g _ç YaşIyYAN 'e— kendiliğinden patlar. Tohum- ibi bazı meyvalar vardır ki b_.k pb:.ıhrlı sıçanı gibi, | Jarı yere dökülür. Bu kabil bukları yeşildir. Kuşlar bun- | sincap gibi bazı küçük hay- | nebatlar ekseriyetle nehir ke- ları nasıl görürler? vanlar vardır. Bunlar bu ce- | narlarında bülunur. Tohumlar de birz vicdan azabı duymak _—v_:înınev;î 'ihıı'yıçlınnı tatmine | nız orada nasıl durmadan ça- kendime — sor- — düle. vicdanımda azap duydum, we bu halka karşı vazifelerimi Ptamamile ifa etmemiş oldu- ğumu görerek zavallı masum Kublayın —akıtılan kanından Mmütevellit mesuliyatte benim de manevi bir hissem olduğu- nu anladım — ve söyledim! Dedim ki : © — “Cümhuriyet başlı başı- “fna bir dindir, bir imandır. Fa- Kat bu dinin henüz kitabı ya- zılmadı. Nefislerini unutarak, bütün varlıklarımı cümhuriyete hasretmiş havarileri çıkmadı, balk kütlelerinin karanlık ta- ybakaları içine girerek halkı ir- — gatve tenvir edecek daileri zuhur etmedi! Biz. cümhuriyeti kendi başına bıraktık ve kendi gşahbıslarımız, işlerimiz ve men- fentlerimizle uğraştık! işte ne- ticeli,, Şimdi sorarım: Hangi bir Türk münevveri vardır ki, elini vicdanının — Üzerine — koyarak nefsini yoklasın ve benim duy- duğum fikirlere iştirak etmesin!! kıbıliy.ü olııy;i, yerlerin dip- | sâi olmak gibi teşebbüslere | lışıyorlar !! Bir insan için Rus lerine. girmeleri — lâzımgelirdi. | tamamen yabancı kaldık. Her | münevverlerinin çalışma usul- Çünkü onlar kendileri de bili- | gün halkın eline verdiğimiz | lerine, vücuda getirdikleri eser- yorlar ki, benim kadar bile | gazetelerimize bir göz gezdiri- | lerin mebzuliyet ve ciddiyetine vazifelerini ifa etmemişlerdir, | niz; ekseriyetle ne bulursunuz? | hayret etmemek kabil değildir. ve üstelik olarak, daima menfi | Birbirimizle didişmek, birbiri- | Bunlar — gece göndüz hiç yollardan yürümüşlerdir. mizin yedi ecdadını mezaris- | durmadan çalışmaktadırlar. Cümhuriyet, ne zor ve | tandan çıkarıp halka sanki Hele halkı tenvir ve irşat dehşetle ve ne de lafü güzafla | kıymetli armağanlar gibi gös- | ve yeni eseslara ısındırmak teessüs eder: Cümhuriyet haki- | termek, küfür, şetum, halkın | hususunda ibraz ettikleri gay- kat ister, fedakârlık ister, | zevkı ıfüıııini ve ahlâkını bo- | şet ve zahmet her türlü sita- şahsi menfaatleri istihkar ta- | Zat resimler, hikâyeler ve ilâh.. yişin fevkindedir! Gece gün- lebeder. Cümhuriyetin — esas, Bu mudur cümhuriyete karşı düz herhangi zaman isterse- doğruluk ve dürüstlüktür. Her ifa ol“"'î"f "ı“_'? niz açınız. Derhal Petrograt- imanda olduğu gibi, cümhu- | Halbuki yaplığımız. inkılâp, tan, Moskovadan, Kiyeften, riyette * bilhassa — filin kavle ;:mi::ulfc_”"“ itibarile, dün« | Harkoftan, Tiflisten, Baküden uyması, sözle hareket arasında SELACENN SĞ Hİ ** | propaganda mevceleri etrafı- #heak olması lânımdır. Yoksa | ©© derinidir. -Birdenbire l_’“ nızı sarar! Her taraftan komü- bir — taraftan — cümhuriyetin î':u:u V“M: m_D eı.”'.e]"'n' nizmin filân esası şudur, dört müdafii kesilerek diğer taratr |oa cdcen mücsteseleri içine EİMZ AU el a boiya tan da “kadın bacağı müsabar | Çdi Bu müceeselerin ge | Yadan, ietihsalim “teayidi içim kasına,, girişenlere, bir taraf. | mir olabilmesi için, müayyen | tay bi AA LA tan halk diye blğ_“'“ ve öte | ve onlarla hem ahenk olan bir Dik Di | -'l SAT ç taraftan dl_ halkı hiçe sayanla- zihviyet tesisi lâzımdı. nvşr TASUJES' ON ra kimse inanmaz!l! Bu yolda ne yaptık ? Biz ne yaptık, ne ettik? Farilet şudur ki, biz Türk | — Evet biz de biliyoruz ki | , Halkımız kurunu vustal bir münevverleri, yani Türk mu- | bu zihniyet kısa bir zamanda zihniyetle en modren. müesse- harrileri, muallimleri, müderis- | vücuda gelmez. Fakat hiç ol- | S©it arasına atıldı. Bu — atlayış leri, gazetecileri, avukatı, dok- | mazsa onu tesise başladık mı? | “İ#emdi, naçardı, b":d"' :.'İ' tore, mühendisi, hülâsa münev- | Onu tesis etmek için çalışı- ':_"“"'" iş'"“wr: tu. - Fakat verler zümresi, cümhuriyete | yor muyuz? z .çırl e, .ı irşat ve karşı vazifelerimizi ifa etme- Bu suale karşı Türk münev- | tenvir etmek, yeni müessese- dik. Seneden seneye irfan nuru lere ısındırmak, onlara alıştır- verleri cidden mahçup bir va- n sönmekte, fikir sahalarımız ço- | ziyettedirler ! mak şartı ile. Bu ameliyeyi Bırakınız ki bazi gazeteler benim bu suziş ve figanımı ta- mamen tahrif ederek, tamamen başka bir manada neşrettiler!! Öyleleri de bulundu ki, beyana- tımın — başına: — “ Ağaoğlu Ahmet Beyin itirafı zünubu,, “Ağa oğlu Ahmet B. itirafat- ta bulundu; Menemende akı- tılan şebit kamının — mesuliye- tinden kendi hissesine düşe- ni de söyledi!,, Gibi serlâvha koydular ve benim, ve dola- yısı ile, mensup olduğum mef- suh S. firkanın akıtılan - kan- dan mesul — olduğumuzu - ima ve işaret ketmiye başladılar!! Az dara derviş Mehmetle işti- rakimiz iddia edilecekll!! Bı kadar — insafsızlığa, na- mertliğe ender tesadüf edilir!! Fakat bu insafsızlık ve namert- lik bile beyhudedir. Çünkü herşey meydandadır. Halkımız herkesi tanıyor ve herkes hakkımnda ta çoktan hükmünü vermiştir. Bana itirafı zünup ediyor, . kandan mütevvellit mesuliye- Bizim yanı başımızda Rus- | de yapmak vazifesi münevver- kendi .— gi yada dağbaşka ve pek mü- | lerimize düşüyordu. £ inkılâp yapıldı. Bakı- | — Münevverlerimiz bu vazifeyi 'MEYVALARIN RENKLERİ NİCİN KIRMIZIDIR? | ü $ ! — Sincag yere düşen cevizı götürüp yuvasında saklar. N I ı a su vasıtasile başka sahillere gider ve münbit topraklara tesadüf ederse orada tekrar tenebbüt eder. Bazı meyvelerin, bilhassa çi- çeklerin tohumları da rüzgâr vasıtasile dağılır. Rüzgâr çı- kınca olgun halde bulunan to- humları alır, havaya uçurur ve topraga yayar. Bu suretle ne- batlar ve meyveler çoğalmak ve yeniden doğmak imkânları- nt bulurlar. Binaenaleyh etrafınızda gör- düğünüz meyve ağaçlarının, bil- hassa dağlarda ve ovalarda suretle vücut bulmuş ve bu suretle çoğalmıştır. Bu mütekâmil şekli bulun- | Ç cıya kadar tı.uı birçok tec- rübeler yapmıştır. Muhtelif ne- batlar, bu tecrübeler sayesinde muhtelif tenebbüt ve intişar vasıtaları bulmuşlardır. Bugün- ki şekiller tabiatin en büyük harikaları addedilebilir. ifa etmediler. Kurunu vustai zihniyet —aynen bakı kaldı. Baş kesmek ve kesilen başı seyretmek bu zihniyet icabın- dandır. Bılhassa bir taraftan da taassupla tahrik edilirse! O halde, bu feci ve hicap- aver — vaziyetten — mütevoellit manevi mesuliyet kime aittir! Ben diyorum ki, bize, yani Türk münevverlerine, ait deruni bir mesuliyetten mütevellit his- semi kabul ediyor ve vicdani azap duyuyorum! Fakat anlaşılıvor ki, bu vic- dani azabı. duymiyanlar ve Cümhuriyet gibi benim itira- fımı da istismar etmek istiyen- ler vardır! Bunlar için Allah- tan mesüliyet hissi itasını di- lerim. Maamafih bu gibileri, hak- kımda daha ziyade tenvir et- mek için şunu ilâve etmek İis- terim ki, ben Serbes cümhuri- yet fırkasına girmekten asla nadim değilim, bilâkis oraya girmekle dahi memlekete hiz- met etmiş olduğuma tamamen kaniim! Aga oğlu Ahmet Ben bu yazımı bitirmiştim ki, Celâl Nuri Beyin bana yeniden çattığını söylediler! Gene hep ayni teraneler: Ben Azeri bir Tüzrk imişim, şii imişim, vak- tile Azerbaycan tabiiyetini ka- bul ederek Azerbaycanı müda-! DENİZ TİCARETİ HAKKINDA Son Rekabetler Gemi Fazlalı- gından Mı Çıktı İstanbu! Ticaret odası deniz ticareti hakkında bir rapor hazırlamıştır. Bu rapora göre Ticaret filomuz dahili münaka- lâtını temin edecek miktarı bulmuş ve geçmiştir. Bu yüz- den gayri rekabetler başgör termiştir. Bunun önüne geçmek için eski gemilerin ecnebilere satılmasına müsaade verilmek ve bahri bir kredi müessesesi vücuda getirmek lâzımdır. 930 senesinde ticareti bah- riye filomuz adet itibarile 210 idi. Ayni sene zarfında hanç- 4 tahlisiye ve 4 motorlu su gemisi ile Ege ve Erzurum gemileri — alınmıştır. — Aslan, Zafer, Selâmet gemileri kara- ya oturmuş, kurtarılamamıştır. Ticaret Odasının Tasarrufu Ticaret odası 931 senesi butçesinde —esnaf murakabe heyeti bütçesini 12 bin liradan 7 bin liraya inpirmiştir. Bunun Üzerine esnaf murakıplerinin adedi 3e düşürülmüş, heyetin birçok lüzumsuz — masrafları kaldırılmıştır. Ekmek Narhı Bundan Sonra On Beş Günde Konacak Ün fiatlarında sıksık — ve ehemmiyetli değişiklik olma- dığını — nazarı itibare alan daimi encümsa; her hafta Belediye — iktısat müdürlüğü tarafından ekmek ve fı'ancıla- ya konan narhın bundan son- ra on beş günde bir konma- sına karar vermiştir. Maarif Sihhat Heyetleri Ankara, 11 (H. M.) — Ma- arif Vekâletinin maarif heyeti sıhhiyelerini her ihtisas şube- sinden birer doktor bulunmak üzere yeni bir şekilde terkip edeceği söylenmektedir. Muallimlerin Okuma Zamarı Yok Mu? Muarif vekâleti ilk mektep- lere bir tamim göndererek bütün — muallimlerin — terbiye mecmuasına abone olmalarını bildirmiştir. Görüştügümüz birçok muallimler de Maarif vekâletinden şu ricada bulu- mnuyorlar: — Bügünkü kırtasi mua- melât — muallimlere okumiya vakit bırakmıyor ki bir satır okuyabilelim. Kırtasiye işleri asgari hadde indirilse, muallim, hem okur, hem okulur. faa için Paris kongresine gi- decekmişim ve ismim de Gos- podin Ağayef imiş! Pekâlâ ne olursa olsun? Bütün bunlar ne içindir ve ne ifade eder? Eğer Celâl Nuri Bey bununla beni küfür ve sövüş münaka- şasma celbetmek istiyorsa bey- hude yoruluyar! Bütün memle- lekat Celâl Nuri Beyin ne ol- duğunu âlâ biliyor. Benim söy- lememe ihtiyaç kalmamıştır. Binaenaleyh beyhude vorulma- sın, cevap vermiyeceğim! A, A,

Bu sayıdan diğer sayfalar: