12 Şubat 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

12 Şubat 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İll KAN DALGASI || ——— lhtilâlciler, Maksatlarına Varmak MetrukMal Alan- Hakkı Mahfazdur Yan)... Zehirli yılanlar nasıl tık otlar arasında saklanırsa bu adam da, Arnavutköyünün | a bir köşesine çekilerek | binin zehirlerini dökecek İ(—.“ ve mekân arıyan bir fomitecidi. ( Jois ) in, —anar- Histlik gübresile feyyaz bir halı len mefküre tarlasına, ik İı_mu tohumunu serpen, (Ken- d.’“) olmuştur. Jores, İstan- Lf'" geldiği zaman, kafa den- Zi bir arkadaş ararken tesa- dür, karşısına Kendiryanı ç- Miştıi, Birbirlerini bir hayli tecrü- 'en geçirdikten sonra, (Joris) n'_" dostuna - (Anarşist) liğin idelerinden bahsetmiye baş- .d"' Kendiryan, bütün bunları '*yip kabul ettikten sonra: — Dostum, sen bir cevher- di “—Günün birinde — Ermeni tuülerinin Üzerine murassa çelenk konulmak lâzımge- "'“ sen bu çelengin en kıy- Tetli taşı olabilirsin. Ilhbü ve artık, o günden l_:'“! ona Ermeni ihtilâl Mitelerinin gaye ve mefkü- Tesini okadar derin bir kud- 'Ğ“'— aşıladı ki, Ermeniliğe $dir rabıta ve alâkası olm- Yan bu Belçikalı Katolik, az Tâman içinde mütcassıp bir E'“Gllden ziyade Ermeni ta- olmuştu. Ayni zamanda, Jorisin zev- e"_' ( Anna Nellens ) in taşkın fikirleri de akacak bir mecra bulmuştu. Üç kişiden ibaret 9dlan bu sac ayak, artık altın- daki ateşi yakacak bir. kıvık ve üstünde kaynatacak ir kazan arıyordu. Hacı Nişan Minasyan, bun- etti. Komite işleri dolayısile arasıra Kendiryanla temasta bulunan Hacı Nişan, bir gün koşa — koşa — Arnavutköyüne gitti. Hristofor Mikallyanla kın- Tn ve Lipa Rips ile karısının btanbula geldiklerini Kendir- Yana tepşir ve, vazifelerini ettikten sonra, bunları (K'dıer) otelinden çıkararak ip bir yere yerleştirmek iğini söyledi. Kendir- nün Uzn biyıklarım bir iki defa büktü, Çenesindeki küçük sa- kalımı birkaç defa kaşıdı. Uzun Tariht Tefrika ——— _B'Mh. t.uharebeler esnasında kes birbirine girer, kafalar, __'f-ı havalarda uçar, ben ise kalimde meşhur reisin kim bilir Y Şanlı kavga geçirmiş olan biş ©» dolaşır, dururdum. Yalnız Sülütlem vardı. Güvertedeki Üzerili Smbara götürmek, kanların ine kum dökmek ve bir de ve hücumlarda forsaya inip 3 — (Vram Şabuh Kendir- |sürmiyen bir mü- ca, gene bu ko- 'a bu fırsatı tamamen temin | LUÇ ALİ REİS Kılıç Ali Paşanın Hatıraları " çekiniyorlardı. — 67 — zakereden son- ra, Hristoforla kızının, — Joris ailesi nezdine, Lipa ile karisı- nın da ( Yeme- nici sokağı ) na serleştiril mesine karar verildi. tanıdıktan son- mite azasından mühim bir şab- sa geçelim. 4— Vahan... Bu adam, komi- tenin en garip bir rüknüdür. Müteaddit ma- hallerde, (Köse Aristidi - Koço- Alfons - Silvi - yoriçi ) isimle- rini taşıyan bu adam, erkek ro- İçin Neler Yapma_ı_lî_îstiyorlardı?,. Yazan: Ziya Şakir .'Erınııı'lın'ıı baskın hazırlıklarına tekaddüm lü oymyan bir — eden günlerde alınmış bankanın tesmi kdına benziyordu. Sesi, bir kadın gibi ince ve yüzü tamamen tüysüzdü. Beyoğlu- her köşesine girer çıkar, Çirkin bir. şehvet — bayatı yaşardı. Tarlabaşında Lâle sokağın- da 13 numarahı evde oturan Yunan tebeasından Mari is- mindeki bir kadın; bu garip adamın metresi idi. Fakat ayni zamanda bu adam da birçok genç ve gürbüz ddîî kanlılarla görüşür, onlara çi Fransız liraları ibzal eylerdi, Ne iş görürdü? Bu meçhul1.. Onu herkes, ayrı a işleri: sahibi bilirdi. Yalnız onun mütehassıs olduğu birşey var- sa, silâh ve saat tamirciliği ile bilhassa elektrikçilik idi. Vahan da, hem Kendiryanın hem de hacı Nişanın dostla- rındandı. Fı.;:: Vıf:ın.t hacı Nişan gibi ev, koamitesine mensup olmayıp, banka hadi- sesinden sonra, — İstanbuldan Bulgaristana firar eden Erme- niler tarafından, Bulgaristanda teşekkül eden Ermeni komite- sinin bul ajanı idi. Ve bunlar, bir!âiırlerine ll:ef .llâııı!ı ettikçe yekdiğerini komitelerin vııiyçılleyriıden haberdar eder- kerdi. 5 — Madam Aşkova.. Tif- lisli olan bu kadının asıl ismi, (Ancova) idi. Kırk beş yaşında mavi gözlü, çirkin bir kadındı. Beyoğlunda, Alman hastane- sinin yanındaki çıkmaz sokak- ta oturur ve münzevi bir hayat Yazan: A, kürek çekenlere yardım etmekti. Başım artık. çırıl çıplak bir hale gelmiş, tam manasile ayaz ol- muştu. Arkadaşlar benden hâlâ Sofralarına — ve Eğlencelerine hâlâ sokmıyorlar ve kızdıkları zaman da: Uyuz güvur, diye bağrı- yorlardı. Yalmız Hasan Kelle ile ahbaplığımız biraz fazlaca İdi. yaşardı. Kafkas ihtilâl komi- tesinin yetiştirdiği bu kadın, bütün cemiyeti beşeriyeye kar- şı, en derin bir kin ve nefret baslerdi. İstanbulda yapılacak ihtilâlin ciddi bir şekil alması üzerine komite bu adamı da İstanbul icraat beyetine yardım için göndermişti. (Arkası var ) Fıtır Sadakası Müftilik Makamından tebliğ eailmiştir : l Âlâ Orta — edan Kuruş Kuraş Kuruş Buğday — 16 13 2 Arpa İNi >.1$ n Üzüm 156 Y17 78 Hurma — 182 107 18 Zekât ve sadakal htır ve kurban derilerinin Tayyare ce- miyetine verilmesinin cevazi Diyanet işleri riyasetinin veril Ketvada beyan olunmasına nazari vatanımızın hüsnü muhafazası, millet ve hükümetimizin deva- mi satvet ve İtilâs için asrın icabına göre muhtelif ve mü- tenevvi vesalti harbiyenin ve bilhassa ramanımırzda ehemmi- yeti fevkalâdesi müsellem bu- Tunan kuvai havaiyenin bir an evvel tedarik ve ihzarı için bu bapta icap eden muavenet ve Gzaheretin Hası lüzumu kemali ehemmiyetle arzolunur. Bayram Namaz: | Saat — Dakika [ Erani ı 30 | Zevali t 27 Yüreğim çok üzüldüğü ramanlar sesini yumuşatır. ver ü “:luı aldırma; bele bir. fırsat düşürüp — kuvvetini gösterde bak senin önünde natsıl dize gelirler, derdi. Sonra da nasihat verir gibi ilâve ederdi: — İyi bir korsan her zaman bir ağadır. Ben de zaten “İyi bir korsan, olmıya (ılıııînovduıı Bu maksat- la bir geminin bütün içini, dışmı ve İdare vaziyetini birçok korsan- lardan daha iyi olarak öğrenmiş- tim. Kürek çekmekten tutunuz da geminin fırtınalı bir havada ida> resine kadar, en kaba ve en ince işleri biliyordum. Kari — Gözile Gördüklerimiz ların Vaziyeti Emvali - metrukeden. müza- yede ile ve sekiz taksitte satın alınmış birçok — evler vardır. Bu malları alanlar, şimdiye kadar geçen — taksitleri ver- mişlerdir. — Fakat — bugünkü buhranlı vaziyet, alâkadarların taahhütlerini yerine getirmiye imkân bırakmıyor. Halk, müş- külât çekiyor. Eğer kat't bir mahzur mev- cut değilse, adi iskân suretile ve 20 sene müddetle - satılan emlâkin taksit müddetleri de uzatılırsa halk çok memnun olur. Bu fikri bize veren Bartın karilerimizden Ahmet Bey, meselenin hükümetçe tetkike değer olduğunu da ayrıca ilâ- ve etmektedir. Bu kariimize müjdeliyelim ki hükümet, kendisine bu yolda yapılan bir — teklifi — tetkikle meşgüldür. Yakında müsbet bir karar verilmesi çok. muh- temeldi. Eski Harflere Dair Küçükpazarda — kesekâğılçı “ Ekrem ,, imzasile — aldığımız mektuptur: Bendeniz — kesekâğıtçılığile iştigal ediyorum. Dün dükkâ- nımın yanındaki kunduracıya icra memuru gelerek maliye şubesine olan borcum hakkın- da bir pusula bırakmış ve bu pusula mucibince yarına hacze geleceğini bildirmiş. Bir defa icra memurunun bu - kâğdı dükkânıma bırakmak — vazifesi değil midir? Sonra bu mesele resmi bir iş olması dolayısile eski harflerle masıl ifade edi- liyor. Alâkadar makamm nazarı dikkatini celbederim Efendim. Küçükpazarda heseklğılçı Ekrem | | | Adliye Binasının Tamirine Dair Dün intişar eden gazeteni- zin “İster inan, İster inanma , serlâvhası altında yerli kire- midi varken Levazım idaresin- ce Adliye sakfına —Avrupa kiremidinin -konulduğu yazıl- mıştır. ” Aı:lze binası hükümete ait ir bina olup tamirat do; dan dnğnı;ıp vilâyet Bıı%ır:'ı milliye — müdüriyetine — aittir. 33"’ dairesinin tamiratı da yeti ece pılmıştır. Bu işin l:ğyen AE” leva- zımınca alâkası olmadığı be- yan olunur efendim. İet. Levazım mümeyyizi Tevfik Üsküdar HALE SİNEMASINDA KALP HIRSIZI Mümessili: Ramon Novaro gününde, bir ikindi vakti... Gali- ba recep kandili idi. Hayatımın en mühim geçidini o gün atlat- mıştım. Hiç akhından çıkmaz: Türkler geminin güvertesinde toplanmış, düa ediyorlardı. Gemiler, açık denizde — kendilerini — akıntıya koyuvermiş, ağır ağır gidiyorlar- d.. Ben müslüman — olmadığım için arkamı bir direğe dayamış, onları seyrediyordum. Korsanlar dinlerine ve milli âdetlerine çok sadık kişilerdi. Böyle milli- ve din? merasimleri biç İhmal etmez- lerdi. Ben de her merasim gü- nünde bir köşeye çekilir, onları seyrederdim. Belki de korsanlarla aramın * Müslümanların mübarek bir | açılp genişlemesine, benim bu —iti lüüklüin ü | aBi Ş İN | mikzAyı | I “ — Bu Sütunda Hergün Müharriri: M. Sermet Si EBE HAYRİYE H. Kânunusani gecelerinin zi- firi karanlığında, birbirlerine güya daha ziyade sokularak tek bir vücut olmuş, simsiyah uzun bir küme halinde görü- len bu kulübelerden hersabah alaca karanlıklarda İstanbulun dört köşesinden nafakalarını tedarik etmek için dışarı uğ- rıyan erkekli kadınlı birtakım sabırlr ve çalışkan balk taba- kası otururdu. O gece sabahın daha he- nüz alaca karanlığı bile baş- lamamıştı. Ve daha henüz kü- meslerden tek bir seda işitil- miyordu. Öndeki meydanın dereye inen yamacındaki ka- vak ağaçları yüksek endamla- rile mahalle mesçidinin önünde görünmez bir halde iken ve bütün — mevcudat'a — birlikte uyuürken, gamlar içinde perişan ihtiyarlar gibi, viran kulübe- ler arasıra çıkan rüzgârlarla inliyerek sarsılıyor, gene uyu- yordu. Önünde tahta ve sakat bir parmaklıkla ayrılmış iki adım- hk ufak bahçesi bulunan or- tadaki kyulübelerden birisinin kapısı bu esnada “açıldı. Ar- kasında bir yeldirme, başında bir örtü, yaşlca bir kadın çıkar çıkmaz rüzgâr şiddetle kapıyı örtünce hasıl olan bo- ğ E ve kuvvetli bir gürültü- len sonra içerden, içinde ince telleri ihtizaz eden nazik bir aletin sandığından nağme ve seda gibi ahenkli ve ince bir çocuk feryadı işitildi. — Geliyarum oğlum, şimdi geliyorum! Biraz sonra, dört gçında tahmin olunabilen çocukla ge- ne o kapmım önünde idiler. Onun başını kalın birş.zylule glamı ellerine — birşeyler Wmîz' kendi başını da sımsı- :ı ıştı. * Üsküdar üstlerinde ağır ve kuvvetli — bir uyanış — vardı. Sabaha — benzer irşeyler başladığı anlaşılıyordu, - fakat asıl sabahtan henüz ciddi bir haber yoktu. Sisli ve rutubetli havada =n bıbuı'::h":d arasından ür iki iz görünü- yordu. Yerler Joıımuştn. Ne çay, ne de bir dilim ek- mek! Zaten yok kil Zekiye H. yola çıkıyo Rızıklarını bulmı- ’.— Bıydi yavrum, dedi, Büyük ve eski bir yün at- kısının içine — çocı alarak ıkıkıımı yükı:endi ve atkının iki ucunu kendi ün altına düğümledi. BECA * inilecekti. Gidecekleri yol hay- B uzun ve zahmetlidi. Dolma- bahçeden — Karaköye — kadar balim sebep oluyordu. Ben bugün de boynum bükük, bunlara dalmıştım. Hasan Kelle ansızın — yanıma geldi, yüksek — Oluçt. — dedi, #en artık bizim aramıza karıştın, bizimle oldun. Fakat hâlâ bizden uzak gibi- sia, Gel müslüman ol, bizim di- nimize gir de aramızdaki ayrılık kalksın! Hasan Kelle bana — bunları söylerken öteki korsanlar da göz- lerini bana dikmişlerdi. Ben he- umdan — sapsarı olmuştum, cwulodyudı: Eğer bu teklifi kabul etmezsem sonum çok fena olacaktı. O zaman korsanlar ben- den büsbütün soğuyacaklar, çe- - lerle durmadan bir bamlede gittiler Bereket versin artık köprü pa- rası kalkmıştı. Fakat Köprüden geçerken - sababın ilk ayazlar rında — serpen — sulu — kar- lar yüzüne — vurdukça — ilik- lerine işliyordu. — Bereket versin çocuk oldukça mahfuz- du. Bu bereket versin lâkırdısını nekadar çok tekrar ediyordu. Acem sefareti — yoküşü çok donmuşlu. Eski Babrâli tarafını tercih — etti. — Parmaklıklara, duvarlara, dükltân kepenkle- rine, buzlardan kayarak yer- lere düşmemek - için tulunarak Kapalıfırından , Türbeden , Divanyoluna — çıktılar. — Eaki Emanetin önünde zalim bir rüzgâr vardı. Gıdasız vücudum da zayıf bacakları, eski bir hırka altındaki kuru göğsü titriyordu. Kumkapıya — varan yokuşu inmiye başladılar. Bu- rası çok tehlikelidi. Oraya giden başka da düz yol yok- tu. Otura kalka, hatta sürüne sürüne ve geçenlerden elini tutmak için istiane ede ede yokuşun alt başını buldu. Artık gidecekleri yere çok yaklaş- mışlardı. Artık bundan ötesi ıdgı:th'. lerine çukur bir çeşme çıktı. İşte o sokağa saptılar. Orada İstanbulun eski kale burçlarını önüne dizilmiş evler vardı. Çocuk çok — sabırsızlanıyar, inliyordu. — Sus yavrum, sus artık geldik, dedi. Donup titriyen elile evlerin az ilersindeki bir evin kap- sını çaldı. Çok — geçmeden yaşlıca temiz bir hanım kapıyı açtı. Bu, ebe Hayriye Hanınıdı, ll K L havada seni gelmez sanı- yordum. Ah, zavallı çacukça- ğız da üşümüş, donmuştur, diye ha; Mutfağa — girdiler. Ocakta — kuvvetli bir ateş vardı. Çocuğu — sargıdan - çi- kardılar. Yüzü mosmor olmuş- tu. Gözleri baygın, lâkırdıya "E': ;__ok'"- İN a uğun annesi ev sahibiniz yüzüne sıkılarak B Hanımcığım, — hesabıma kesersiniz, biraz birşey verses miz, diyebildi, sonra da çocu- ğunu mütcessir ve takatsiz gbı süzerek seyre daldı. Eba Hayriye Hanım meseleyi anladı: — Çocuk demek açi de açsın! Zekiye Hanımın gözlerinden birdenbire damla, bir Papamın bana yaptığı hareket ve kardeşlerimden gördüğüm kö- tülükler beni amıl dinimden ve milliyetimden soğutur. gibi ole muştu. Birden bire bir zihin buhranile Ürperdim ve bütün hayatım bir Mhzada beynimden silindi. Yeni bir hayata girdiğimi bütün vare olacağım ve sizinle beraber cenk edeceğim!.. YArkas vat! kendisinindi. — Ayol, Zekiye Hanım, bu di

Bu sayıdan diğer sayfalar: