23 Şubat 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

23 Şubat 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İİ) kan DAL Abdülhamit Kederlerini Halktan İHem Kocasını Saklamak İçin Bir Çare Bulmuştu. Hakkı Mahfuzdur 4 Sultan Hamit, cuma günle- a €$ esiz bulunmayı biç iste- eğ Biliyordu ki €sin nazarla kendisine ye sveccihtir. Bu nazarlar kar- Ti daima zinde, daima tah,” ve dalma neş'e saçan in, bir sima ile bulunmak dır, Ne sok aynaya baktığı gün- Vin Cuma günleri idi. Rengi solgun olduğu zamanlar, ayların hafif bir kırmız m boyar ve böylece maddi saklardı. yay halkı, büyük bir te içinde cuma si Mürlarken, gebirde büyü kn ve lâkaydi cereyan n du. Vakit , öğleye doğ- taa, yordu. Beşiktaş 7 ii, vutat olan inzibat ter- çı almıştı, ( Davutpaşs ) taki, dan hareket eden mız” Baby bafif süvari alâyları, aldi seraskeride yangın Piyad dibinde mola veriyor, İnat taburları silâh çatı Yanında hareket emrine bizar ediyordu. Bu emrin vürudu çok uzun | dır. Vazifesini il müdrik ve mu- 2d, > Silâh başına... > Hazır ol... e dairei umuru aş- | sokulgan o V Siyenin yüksek duvarlarına , girgin değil- karak rek aksler yapar eden askerliğin eleşmiş terbiye ve sür- bütün (silâhlar) bir yay muza) atılırdı, ordu; bümayu- hu) e ei Mensup birinci (Pilevne) e <n önde giderdi. En uzun n cüsseli €İrattan seçilen ur, Türk kab- gibidi. Yaa ei ve siyah setrelerinder. e Tür rilen bu sülün gibi ii elikanlılarma bu kıya- Bu Sok Yaraşırdı, ee ere Yürüyüşünü 8ey- ğe zevkine doyulamıyan TaŞ ia hissi verirdi. Tabu- Pala ündeki borazanlar, be- in uçlarını biraz havaya arak, 8ol kollarını biraz Yarak geriye doğru açık sallı- e rüyüş havasını çalar- va tabakaları yırtılıyor Bibi gelirdi, »i (Pilevne taburu) nu diğer iki Yari taburu ve bunları da sü- (aglar takip ederdi. Bunlar, ! seraskeri) den barecet tah, < (bahriye silâh endaz) (ör (Tersane) den ve nara) lar da ( Topane kışla- & &n) çıkar ve hepside ây- piş, anda, Beşiktaş camii mesabında içtima ederdi. Bu- diki hafif bir mola verik Tamanlı ve n sonra, Yıldıza er haz, elimle resmi âlisi) ne rlanılırdı, Selâmhık her taburun mu- en yeyin vardı. Pilevne Tang? Saltanat kapısının ya- ak, iz ( a ) pısının karşısı- ki, Kadar dişlirdi.. Bunun unda (Sarıklı zühaf) de- Arap taburu ile (Fesli o gün| s*' I kânecir. Pek —To— ru mevxi alır, diğer kot'aler da, saat kulesinin teşkil ettiği dir- kten itibaren Beşiktaşa doğ- ra inen Yıldız caddesinde ve cami duvarının karşısında du- rarlardı. Selâmlık resmini seyretmiye gelenlerin yeri, süvari alay» larının arkasındaki saha idi. Binlerce halk buraya toplanır ve uzakta parlıyan üniformalar ve nişanlarla Fotoğrafınız — bize gönderirse- niz mütehasaısımız size (tabiatının söylüyebillir. Fakat mütaleasında ya almaması için gönderilen | fotoğrafın pozda çekilmiş (olması * Tabistlerini o anlamak için bize resim o gönderen (o kariler o hakkında wiitehassısımızın mütaleam (aşağıdadır. tabit bir lâzımdır. * M. behçet bey: Zeki, sakin çalışkan- elesi o nazi- dir, mahcuptur, Beğ ancak © sami- B mi arkadaşları arasında açıhır. İntizami sever, verilen herşeyi ifa edeceğine dair itimadı nefsi vardır. İD Gördüğü ve tanıdığı bir kim- seyi unutmaz. Arkadaşlığı si kıcı değildir. Parayı ihtiyat- kârane sarfeder. Evine mer buttur. » Kayseride Hüseyin Sıtkı B. Durendiş o ve prensiplerine sadıktır. Tut- tuğu işi yarıda bırahmaz, hüs- nü suretle ne ticelendirir. ve intizam (dahi linde (çalışır. Derbederlikten İÜ boşlanmaz, iş iy im ve fesat okarıştırmaz. iyat ve basireti ihmal etmez. İktisada riayet eder. Meziyeti ve fazi- letli fil ve bareketleri takdir ve tebcil eder. * Gemlikte Mustafa bey. Ze- ki, hassas, sa- kin ve halük- tur. Fazla söy“ lemez, herke sin işile meş- i olmaz. Da- Gi ziyade ken- di âlemindedir. Fena bir mua- meleden uzun zaman teessür duyar, tehlikeli ve mes'uliyetli işlere girişmek istemez. İntizam kayudatı gibi hürriyeti tahdit eden usuller- den sıkılır, üz.ntüye, mihnete Resminizi Bize Gönderiniz, * * * Size Tabiatinizi Söyliyelim... Yazan: Ziya Şakir | kamaşırdı. Gelenlerin arasında birçok ecnebiler de bulunurdu. Sefaretaneler tarafından tavsiye ile gelen (mer'iyyülhatır) zevat, (aüvvarı ecnebiye) için sureti mabsusada yapılan ve (Pilevne) taburunun (o arkasına müsadif olan trasa Üzerine alınır. Di. ğerleri ise, süvarı alaylarının arkasında (ve ahali arasında kalırlardı. TArkası var) Gemlikte Cemil bey: Zeki hassas ve işgü- zardır. İşlerini süratle ve em- niyetle netice- lendirir. Hava- iyatla | iştigal etmez. Menfe- atlerini omüd- riktir. Atılgan, sokulgan (o ve müteşebbistir , bazan acul olur, faydasız olan şeylere karşı uysal değildir: * Şefik bey: Zeki, hassas ve asabidir. Mua- melesi nazikâ- Eğ İK nedir, Menfeat- 3 lerinin ve hay- siyetinin ihlâl edilmesine ta- Eği bammül ede mez, Kendisini alâkadar eden mesaili vehim derecesinde ta- mik eder. Mes'uliyetli işlere girişmez, mahdut ve muayyen işlerle meşgul olmak ister. * Mersinde Seyfettin Galip Bey: Zeki, hassas ve çe g viktir. Fül ve hareketlerin de bazan | acul olur. | Hayali EE mevzuları o ib- Gö mal etmez, 80- kulgandır, ken- Bi dini sevdirme- sini bilir, eli açıktır. Parayı düşünmeden sarfelmek ister, Zafer bey: Karamanda Ciddi, ağır baş- h ve vakurdur, kendini gör E termeden ses- WET sizce ve muta- vazıane çalışır dostluğu vefalı iğbirarı devam- hıdır. Eğlenceyi yemeyi ve iç- meyi ihmal et- mez. İzzeti nefis mesailinde mutaassıptır. 9 dul olarak “İ birçok kusurlarına rağmen bu- Mahkemelerde... | GAsı İli KARMAKARIŞIK BİR MAGERA İstiyor, Hem So- kakta Geziyor. Altıncı hukuk mahkemesi önünde uzun boylu, müthiş bir ıstırabile beli öne doğru eğilmiş, sıkıntısını içinde saklı- yamiyarak kemirir gibi dudak- İarım © ısıran, Oo parmaklarile bıyıklarını yolan ölü renkli birisi vardı. Koridorun nikaye- tinden gi bir Oo avukat oştuz — İyiki geldin, muhakeme sırası bizde. Şimdi a- cağı, göreyim seni, ve avakatına dertlerini bir daha anarken eyi i — çeri bii Nebiye anın, ğırdı. K Nebiye Hanım (mahkeme önünde kendisi gibi boşanma işleri için gelen Hanımlarla konuşuyordu. Endişesiz ve per- vasız gibi idi. Muhakeme salo- nuna girdi ve suçlu sandalye- sine geçti. Nebiye Hanım (35) tik, yakışıklı bir kadındı. Ri- vayete my sirk pka giydiği belde bugün Diekin pk bir çarşaf geçir- mişti. Mecit Bey de avukatı nın yanında davacı mevkiine eçti. Hepsi oturdular. Mecit Bey (50) yaşlarında Topanede, sra kahvelerden birisinin sahi- bidir, Çalışkan ve namuslu esnaftandır. Reis, Mecit Beye: — Ne istiyorsunuz, anlatın bakalım? dedi. Avukatı kalktı. Yüksek bir sesle davasını şöy- lece anlatmıya başladı: — Reis Bey. Müekkilim, Nebiye Hanımı (3) sene evvel almıştır. o Ailevi e kadar karı koca olarak Ğİ | gün yaşadılar. Mecit Bey çok na- uslu ve hassas bir erkektir. İlet meselesine çok ehemmi- İİ yet verir. Fakat Nebiye Hanr mın (Bilhassa son zamanlardaki serbes hareketleri, artık bera- ber yaşamalarına imkân bırak- mamıştır. Sayacağım şu bare- ketlerinden dolayı boşanma- larını istiyorum: I — Nebiye H. M4 sene evvel boşandığı eski kocası Kâzım beyle alâkasını tazele- miştir. Kendisi her zaman evine gider, evde Mecit bey bulunmadığı zaman buna gelir, beraberce otururlar. 2 — Nebiye hanımın ve dul bir Ed vardır. Nebiye H. bu kızının erkek misafir kabul etmesine müsaade eder, 3 — Nebiye Hanım, Mecit Efendinin ihtarlarma rağmen ear hoşa gitmiyecek kadınları 0) Ir, 4 — Müekkilim kahveci ok mak hasebile her gece saat 12 veya 1 de evine gelir, fakat Nebiye Hanım hâlâ gezmede... Kendisine: — Hanım ben erkek kah- veci olduğum halde gene saat on ikide evime geliyorum da sen nerede kalıyorsun? diye sorduğu zaman: — Benim gecelerim kendim içindir. Gündüzleri de sana bakarım, diye cevap vermekte... Vekil bunları anlatırken Me- cit B., oturduğu iskemle iğneli ve sustalı imiş gibi olurup kalkıyor, ıstırap ve heyecanla her cümle sonunda Ünsini sak lıyordu. Şahitler dislendi. Onlar da tamamen Mecit Bey'n davasını teyit ettiler. Reis, Nebiye H.a sordu: Sen ne diyorsun, sen de e B .. ” bu Süme Ke dokuz köyden kovulan leyip j e. BALOLARA DAİR Biz de asriyiz ( byağabey- ciğim.. Bu ramazan mahalle kahvesinde Karagözü (yasak ettik. Operet takımı düzdük efendi! birader. 30 ramazan, ber Allahın gecesi, kahvede operet oynatlık. Yalnız kadın kısmını, Ortaoyununun zenne tertibi delikanlılardan seçtik, Rejisör mü diyorlar ne halttır, işte o naneyi ben karıştırdım. Yani senin anlıyacağın, efendi birader, b'z de asriyizl Yaşasın Cümhuriyet beyağabeyciğim.. Sinema nedir? bilirim.. Bar nedir? bilirim.. Sirkecide Ale- konun kemençe çaldığı, “Af- tabışark, barında az kadeh mi kırdık be kardeşim, az çıngar mı çıkardık? Baloya itmişliğim vardır. Yalnız, To- | thıyan, Perapalâs balolarına düşemedim bir türlü, işte ona yanar dururum beyağabeyciğim.. Perapalâsta balo dedim de akhma geldi. (o Fukaraperver cemiyetlerile aran nasıldır? Sözünü ters anlama. Efkâr- lanma beyağabeyciğim ll. Şöyle bir kolayını bulup fukaraper- verleri kafese koydun mu? Sana elden geliyorlar mı? Filin demiye getirmedim. Bıli- rim, mübarekler bir papel uç- lanmak için, insandan anasi- nm nikâhını sorarlar. Yani benim demek i.cediğim, fuka- raperver cemiyetleri hakkında ne Güşündüzündür ? Sözüm ona, sana anket açtım be birader. : Ben fukaraperverlere tara'- tar değilim. Bak neden? An- latayım: sene evvel, tram- vayın çiğnediği hamal Hasan yok mu? İşte onun çocukları bize komşudur. Geçen gün gür dedi, mahalleye bir oto- wobil geldi. İşinden iki hanım indi. Hani gacoların böylesine “Aftabışark,, ta bils raslamaz- sin. Güzellik müsabakasına girselerdi, yedi düvel dilber- boşanmak istiyor musun? ebiye H. — Bunlar hep yalan. Ben ölünciye kadar be- raber yaşamak isterim, Muhakeme bitmişti. Hâkim şu kararı tefhim etti; “Nebiye Hanımın terzil edi- ci hareketlerinden dolayı bu- günden itibaren boşanmasına ve bütün masrafların kendi- sinden alınmasına ve iki sene müddetle başkasile evlenme- mesine karar verilmiştir. Hay- di çıkın! , Mecit Bey bu kararı dinle- dikten sonra secde eder gibi eğilerek teşekkürler etti ve dışarıya çıktı. Hanım da bup- dan sonra hazırlanmış işleri varmış gibi süratle mahkeme- den a; ve etrafına bak- madan gitti. Mecit Bey evvelâ elini aça- rak: — Ey büyük Allahım, çok şü- kür sana ki bugünü gösterdin! dedi, sonra da paltosunun ya- kasını koparacak gibi tutarak silkti ve silkti.. Avukatına tekrar sordu: — Artık bitti, değil mi? Davalarının devamına rağ- men bunlar bir evde oturu- — Aman ben eve gideyim, evde ne var, ne yok şimdi bu kadın toplar gider, sonra ep lerine duman attırırlardı ali- mallah.. Salına salına gittiler, çat kapı dayandılar rahmetli Hasanır evine.. Girdiler içeri. Bir on dakika geçti, geçmedi, çıktılar dışan, atladılar oto- mobile, pırrr, kuş gibi uçup döndüler ters yüzüne. Hemencik tahkikata giriştim beyağabey- ciğim, Meğerse hanımlar fuka- raperverler denmiş. Üç yıl evvel çiğnenen hamal Hasanın famil- yasına yardım için, işi mahallinde tahkikat etmişler... Elden üç papel işler Hasanın du- İuna, Kömür filân da gönde receklermiş.. İşin buraya kadan su gö türmez. Birazcacık geç kalım lar amma, haydi zerar yol diyelim.. Asıl çapanoğlu #or radan çıktı kardeşim.. Vak'anın üstünden üç gün geçti geçmedi, kahvede gazete okurken gözüme şöyle bir ilân ilişti: “ Ayın İSinci cuma gecesi Parapalâs (o olelinde Fukaraperver cemiyeti mulh- teşem bir balo tertip etmiştir. Bu (o hayırperver (o teşebbüse ş.brimizin bütün kibar mahe fili iştirak edecektir... İlim okur okumaz Otepem attı; , Ulan dedim, mademki fukaralar için balo veriyorlar dedim, tak koluna rahmetli Hasapın (o familyasını, dayan Parapalâsın kapısına. Hasanın karı.ından âlâ fakir mi olur- MUŞİ.. Koştum, açlım i mind kırın etti. Nihayet razı oldu: “Mademki, dedi, bizim eve gelen hanımlar bu işi yapıyor- lar, hem de fukaralar için. Benden âlâ fukara m olur- muşl.. » Neyse lâfı uzatmıyalım kar- deşim, vaktü saatinde Perapa- lâstan bir evvelki tevakkuf mahallinde tramvaydan indik, salına salına dayandık balo- nun kapısına, Üstüm başım ter- temizdi beyağabeyciğim. Açık kurşuni, bol paçalı takımımı piya Hasanın duluna da mahalleden bir manto uydur- muştuk. Tam içeri girerken herifin biri göğüsledi beni: — Nereye? dedi. — Baloya, dedim. — Balo maskeli değil, dedi. — Sen orasna karışma, dedim. — Davetiyeleri (o gösterin, dedi. gözün görsün, de meseleyi — Nah dim.. Rahmetli Hasanın dulunu gösterdim. Ulan bundan âlâ fakir mi olur? Sen onun üs“ tündeki mantoya bakma. Hani onu bir çıkarsa kılık kıyafeti ne dikiz etmiye yürek dayan- maz, dedim. Dedim çeyiz anlatmak mümkün olmadı. Ka- pıda otomobiller duruyor, ban- ker kılıklı efendiler, Mosyöler, Madamalarile gırla, giriyorlardı içeri. Bizi içeri sokmak isle- miyen berifi zorladım, olmadı. Bağırdım: “Be kardeşim, fukara biziz, bu balo bizim için., de dim. Söz anlatamacıra. Nihayet çıkardım çınganı, Polisler ye- tsi, Yakapaça götürdül-: beni karakola, Neyse be kardeşim, ademizi ik, döndük dük lim büklüm mahalleye. meyi Mm sana efendi ader, 'aperver cemi lerile aran nasıldır? Ben Ze yadan da oluruz! diyerek sür- ama, fi tas

Bu sayıdan diğer sayfalar: