Aboneler yüksek görüntüleme limiti, sayfa indirme ve diğer özel özelliklerden yararlanır.
MASONLAR Gizli Memleketimizde Süratle İntişarşEden, Fakat Çalışan Ve Esrarengiz Mahiyetini Muhafaza Eden Masonluğun l Esası Nedir? Masonluk Türkiyede günden güne İntişar ediyor. Memleketin ar çok oku- muş, Âvrupa görmüş gençleri hep bu cemiyelte mensup gibidirler. Bütün gençleri sinesine çeken, fa- kat mahiyetini ilândan çekinen — bu eararcngiz cemiyet nedir ? Masanluk ne rakit doğmuştur? Ne şerait dahilinde ve nerede başlamıştır? Tarihte geçir- diğl safhalar nelerdir? Bugüakü teş- kilâtı, bugünkü gayesi ve bugünkü Gararı nelerden ibarettir? Masonlar bile Mrsonluk hakkında tam malümat sahibi değildirler. Yeni girenler, geçirecekleri tecrübeleri, yükselecekleri mertebelerin iç yüzünü bilmerler, Bu itibarla Masonoluk, hariciler için alduğu kadar, dahililer için de meçhul ve esrarengiz birşeydir. Halbuki medeni memleketlerde Ma- sonluk — gizli bir cemiyet olmaktan çıkmıştır. Orada Masonluk hakkında meşredilmiş — yüzlerce, binlerce kitap tardır. Hatta Masonlar, herkes tarafın- da) takip eluebilecek mecmualar meş- retmektedirler. Bilhassa — Amerikada Masonlar tamamen aleni surette çalışır ve muayyen zamarnlarda sokaklarda resmi kayaletlerile nümayişler yaparlar. Gazetemiz, Maşonluk hakkında şim- diye kadar çıkan, mümkün — olduğu kidar bitaraf olmıya — çalışan — müel- dliflerden birinin eserini nakle karar #ermiştir. Bu meşriyat, Mason olan rve olmıyanlara Masonluğun İç yüzünü esrarını ve mabhiyetini bütün tafsilâtı Ve teferuratile gösterocektir. Karilerimizin bu : tefrikayı — büyük bir alâka ve merakla okuyacaklarına şüphemiz yoktur. Çünkü Masonluk ta nihayet şimdiye kadar neşrettiğimiz tarikatlerden farklı değildir. y Masonluk Nasıl Başladı? Masonluğun doğduğu yer Hindistandır. Evelce Hindistan ilim ve irfan —merkezi idi. Bütün şarka ilim ve felsefe oradan dağıldı. İndra isminde bir peygam- ber yetişmişti. Bu peygamber Hintteki ilim ve irfan menba- larından istifade ederek yeni bir felsefe kurmüştu. Allahın birliğini ve bütün insanların bir kül teşkil ettiğini onun söylediği iddia olunur. Ona nazaran bütün insan- ların babası birdir. Muhtelif Erklara mensup insanlar niha- îğt bir menşe'den gelir ve bir Cast teşkil ederler. O vakit İlk müsavat, uhuvvet, ve hür- riyet fikirleri doğdu. İşte Masonluğun ilk ahlâki esaslarını teşkil eden bu üç esas o vakit kuruldu. Ve Ma- sonluk, ilhamını buradan aldı. Masonların İlk Sırları Aradan asırlar geçti. Manu isminde biri çıktı. Üç güneş veya üç Allah olduğunu iddia etti: İlkbahar güneşi, yaz gü- neşi, kış güneşi. Yahut üç muhtelif şekilde tecelli eden bir güneş ve bir Allah vardır. Bu mazariye © vakittenberi Bürüp gelen teslis akidesinin | mebdeini teşkil eder, a Bu nazariye ayni zamanda alukta da Manunun bu ine karşılık olarak üç abul edilmiştir. Ma- sömrarı da böyle baş- “, Şekiz ae #onra Manunun ç yüneşi Gç mühtelif — ilâhi tesivvur — edildi: B Imhî .Tefrika Birincisi Brahma ; ikincisi Viş- pu, üçüncüsü Siva. Bu üç şahsiyet te Masonla- rın sembollerinde mevcuttur. Birinci Allah yaratır, ikincisi muhafaza eder, üçüncüsü öl- dürür. Milâttan 2160 sene evvel Zarastre geldi.. Bu adam, Hintlilere astronomiyi öğretti. Ahlâki prensibi (komşunu sev) esasına istinat ediyordu. AÂl- lahın birliğine inanırdı. Ateşe tapardı. Zaraastre müritlerine öğretirdi. Bu içtimalar öğleyin başlar, gece yarısı biterdi. Bugün de Masonlar toplarma- İarını bu saatlerde açar ve bu saatlerde kaparlar. Nihayet Buda geldi, o da dünyayı yaratan Allahın birli- ğini ilân ett. Bütün insanlar kardeştir. Birbirlerile müsavi derecede yaşıyacaklardır. Ka- dınlar da erkeklerle müsavidir- ler. Aile ve içtimat münase- betler mukaddestir. Buda öleceği zaman, yani Milâttan 950 sene evvel, mez- hebinin sırlarını müritlerinden birine bıraktı. Bu adamın adı Mahakayadır. İşte Masonluk bu akideler- den doğmuştur. Masonlar, ilk mürşitleri olarak İndra, Za- rastre ve Budayı tanırlar. Ne- tekim Mason mabetlerinde iki sütun vardır. Bunların biri (İ) sütunudur. Bu sütun İndrayı temsil eder. İkinci sütun (B) sütunudur. Bu sütun Budayı temsil eder. (Arkası var ) L *. YETRE T îi Resminizi Bize Gönderiniz * * Size Tabiatinizi Söyliyelim... — Tabiatinizi anlamak ve resminizden bunu istidlâl ettirmek isterseniz bize iAr fotoğraf gönderiniz, Fakat bu resim labit bir pozda çekilmiş olsun, Taki müÜtehassısımız yanılmasın ve mütalca batasına düşmesin. x Resimlerinden tablatlerini öğrenmek için bize resim gönderen karilerimiz bakkında mütehaasısımızın cavaplarıcı aşağıda okuyunuz : " * M. Hulüsi bey: Müteşeb- bistir, — hayali mevzularla faz- la meşgul olur, Macera ve ser- güzeşt hadise- lerini merak ve heyecanla — ta- kip eder. Şöh- reti sever. Ten- kide ve tahak- küme — taham- mül — edemez, hırçınlık gösterir. Cellât Alinin Hatıraları | n temelini de teşkil eder. | No. 47 “OLUÇ ALİ REİS ( Baş tarafı 1 inci sayfada | — Bozalanlının firarı hem ağzımın tadını kaçırdı, hem de bana beş lira kaybettirdi. Bunları, bir gün işleri kesat giden bakkal gibi fütursuz ve sade söylemişti. SON POSTA 'ya hatıraları- nı yazdırmak için onu görmiye giderken bu gsözlerini düşün- düm. Fakat, cellât çingene Alinin İzmirdeki adresini bilmiyor- dum. Beni götüren arabacı: — Onun evini İzmirde -bil- miyen var mıdır? Sorar, bu- luruz, dedi. Aliyi Ararken... Araba Köemer istasyonunu geçtikten sonra dar bir s0- kağa saptı. Arabacı yoldan geçen bir Arap kızına ses- lendi: — Kızl cellâdin evi nerede? Ben arabacının sertliğini ta- mir edecek bir iki gönül alı- cı söz ilâve ettim. — Buyurun efendim, gös- tereyimi! dedi. Yolun sonunda, harap bir teneke evin önüde durduk, Ka- pıya dokundum, çerden — çöp- ten yapılmış ev, zelzele olmuş gibi sarsıldı. İçerden küfürle karışık sert bir sea gürledi: — Kim var orada be?.. — Ali Ef., azıcık kapıya gelir misin ? Kapı açıldı. İdam gecesi Menemende ancak ©o korkunç gölgesini gördüğüm cellât Ali karşımda idi. Yazan: ı- Kılıç Ali Paşanın Hatıraları Servnntes çok iyi tahmin et- mişti. Hakikaten az zaman için- de büyük ve çok meşhur bir | düşkünlüğüm vardı. Bu yüzden de dam oluvermiştim. Artık benden Eğrenmek va çekinmek kimsenin Aklıra bile gelmiyorda. Peygam- berler gibi, her yerda hürmet ve itibar görüyordum. Fakat kadınlara karşı fazla etrafımda birçok düşman kazan- mıştım. Her gördüğüm güzeli ve ÂAsri Bir Sima Onu uzun boylu, pala bıyıklı kıllhı bir adam gibi tasavvur edenler ve Osmanlı tarihinin bostancı başılarına benzetenler aldanırlar. Çingene Ali, kısa | boylu, zayıf, kuru, esmer ve ince çizgili yüzünde kesik bı- yıklarile asri bir simadır. Başı açık ve üstünde bir pantolonla gömlek var. Kendisine gazeteci olduğı- mu söyledim. Kapıyı açarken öfkenin sertleştirdiği yüzü bir- denbire değişti. Kendisinden ümit edilmiyen bir nezaket gösterdi:. — Kusura bakmayınız efen- dim, mahallenin piçleri evi her zaman taşlarlar da, yine onları zannettim, Gülümsiyerek ilâve etti: — Sözüm ona ev... Buyurun! — Hayır, dedim, seninle w- zun boylu konuşacağım, Muhtar Ziya Ef.nin kahvesine gelir misin ? Kahvedeki Mülâkat On dakika sonra kahvede cellât Alile buluştuk. Orada bana 12 sene içinde 5216 kişi astığını söyledi. Bunların üç bin küsuru Konya isyanında, kalanı da İzmirin istirdadından bugüne kadar asılmıştır. Bun- ların arasında Türk, Rum, Ermeni, Musevi, Arap, Acem, Kürt, Pomak, Boşnak ve Kıp- tiler varmış, Ali İdadi Mezunudur. — ÂAli Ef, senin için kıpti- dir, diyorlar. Ne dersin ? methini işittifim her kadını ele geçirmek, —ona bütün hırsımla sahip olmak istiyordum. Saraydaki ağalar bu yüzden bana şiddetle düşman kesilmiş- lerdi. Benden adeta yılmışlardı. Bu sebeple ayağımı kaydırmak için fırsat gözlüyorlardı. Bununla beraber zekâ ve kuvvetim onla- rın yüreğine korku ve çekingen- HEk salmıştı. Öyle, olur olmaz gü- rültüye pabuç bırakmıyacağımı çok iyi biliyorlardı. Hayatta tam manasile pişmiş, nasırlanmıştım. Saray erkânının bütün gayretleri “ParaAlmak İçi_n AdamAsmıyorum, / Adam Astığım İçin Para Alıyorum,,/: — Haşaaa, ben çingene de- ğgilim, 308 senesinde Manastır- da doğdum. AÂsıl ismim Ali hemşeriler telâffuza kolay ol- sun diye beni Ali ismile çağı- rıyorlar. Babam Manastır eşra- fından Ahmet Rifat Ef. na- mında bir zat idi. Terziidi. Biz üç erkek kardeştik. İki kar- deşim — seferberlikte — Yemen cephesinde şehit düştü. anastır. idadisinden me- zunum. Dayım şimdi Kiliste Defterdardır. Benim cellâtlık |* ettiğimi haber aldığından bana dargındır. Muhabere etmiyo- ruz. Balkan harbinde muhace- ret suretile İstanbula geldim. Muhacir komisyonu delâletile Ankarada iskân edildik. An- içara yangınında evimiz yan- dığından Adanaya gittik. Milli Mücadelede Memleketi — düşman İstilâ etmişti. Herkes kara matem- lere bürünmüştü. Eli silâh tu- tan için şehbirde oturmak gü- uah addediliyordu. Asker ol- dum. Milli mücadeleye iştirak ettim. Milli mücadelenin bida- yetinden nihayetine kadar El- vanlar - Eney cephesinde kal- dım. İstirdadı mes'utta ordu ile beraber İzı;_ın girdim. « Cellat olmak bu mem- lekette çok fena... İnsanın hiç rahatı kalmıyor. Gündüz s0- kağa çıksan başın belâya gire- cek. Herkes etrafına üşüşüyor: “— Filâmı nasıl öldürdün anlat..... Filân ölürken neler söyledi? , gibi müziç sual- diyordu. Fakat,.. Bir gün, hiç beklemediğim bir zamanda ani bir emirle kar- şılaştım. Hünkâr, — Karadenizde türeyen korsanların tedibine beni memur ediyordu. Bütün korsanlık ve denizcilik hayatını Akdenizde geçiren, o koca denizin sularını, kıyılarını tanıyan bir denizcinin, hiç bilmediği bir denizde dolaş- ması herhalde kolay birşey de- gildi. Bu işin bana verilmesindeki maksat meydanda idi: Sarayda nüfuz sahibi olmamı iıtîımîyenler, daha doğrusu benim İstanbulda | hile ve düzembazlıkları boşa gi- Sinemalar fl T ECEDDÜT Şehrimizin büyük sinemalarındaki SESLİ ve SÖZLÜ makinelerinin bir aynile techiz edilmiştir. Yapılan. bu fe- dakârlıklara rağmen fiatlara zammiyat yapılmamıştır. Umumt duhuliye (30) kuruştur. 5 mart perşembe günü matinelerden itibaren : IŞ Sesli, sözlü ve şarkılı filimlerin en güzeli olan AŞK RESMİ GEÇİDİ MAURİCE CHEVALIER tarafından temsil edilen muazzam. filimle resmi küşat yapacağını ' -r (7? — Yıldızların yıldızı: FERAH sinemada Bu gece halk gecesi. Komik Karagöz Hüseyin Bey kumpan- yası. Sinema - Komedi - Dram. ( Seyriscfain — | Merkez acentesit Galata köprü £ Başı B. 2362 ,Şube acentesi: Sir- * keci Mühürdar zade hanı İ., 2740 |PİRE - İSKENDERİY POSTASI _ (İZMİR) vapuru 3 mart| F Salı 10 da Galatadan : kalkarak — çarşamba sabahı İzmire, — perşem- #be sabahı Pireye, cumar- tesi — İskenderiyeye — vara- © 5 caktır . İskenderiyeden | & pazartesi 15 te kalkacak çar- | am- : e de uğr- "e (ERE) yi çe İ şembe İstanbula gelecektir. | lerle insanı rahatsız ediyoriar. Bu memlekette cellât demek, süflü bir adam demektir. Te- lâkkiler katile bir kahraman süsü veriyor. Halk adeta ka- tili seviyor. Katile karşı ken- disinde bir sempati uyanıyor. Halbuki cellât dedin mi akla evvelâ: Çingenelik geliyor. Güya ben para kazanmak için onun bunun idam edilmesini bek- lermişim. Hoş Allah benim rızkımı ©o cihetten verdi. Ne yapayım? Mukadderata boyun eymek mecburiyeti var. (Arkası var) parlamamı çekemiyenler şimdi benim Karadenizde mağlüp olaca- ğımı umuyaorlardı. Maiyetime ve- rilen gemilerdeki efrat da hep padişa adamları ve hiç tanı- madığım korsanlardı. Uzun boylu uğraşıp didişmeler- den sonra yanıma muavin olarak ancak Hasan Kelleyi alabilmiştim. Bu adamlara kumanda ederek tanımadığım bir denizde hiç su- ratlarını görmediğim bir düşmanla karşılaşmak her halde çok güç ve çok yorucu olacaktı. Sakin Sular Üstünde Karadenize ilk çıktığım gün ŞIK SİNEMASINDA BU TARİHİ İYİ HATIRLAYINIZ ; ALMA RUBENS # | Güzel ve genç birinci artise EDMOND LOW " SİBİR Y A şaheserinde ve İNKIİILÂP arzeder. Tiyatro Ve Sinemalğ _ DARÜLBEDAYİ TEMSİLLERİ | , Salı günü ak- şamı saat 21,30 da. Yalnız mu- , ılllmvetaiche-ü ye mahsus MÜDDEİ- UMUMİ Piyes 3 perde i Nakleden: Nebi N Nİ e O seht 13 ten iti- baren açıktır. ALKAZAR — Bağdat Hırsım ALEMDAR — İmperatoriçenin yüzüğü ASRİ — Katın Arzuzu ARTİSTİK — Ü, Kırmızı Gül ETUVAL — İmparatorun Yaveri ELHAMRA — Devlet Kuşu ve Kadıt İsterse EKLER g— Yunan tiyatro trupu FRANSIZ — Yunan Öpereti: İstanbul GLORYA — Öldüren Adam BİLÂL — — Panama korsanları MAJİK — Cehennmler Hâkim! MELEK — Kuyruklu Yıldız MİLLET T. — Naşit B. MİLLİ — Kadınlara İnanmam FERAH — Varyete OPERA — Mariça i SÜREYYA — ( Kadıköy) Piyangodü bir kadın İSTANBUL BELEDİYESİ | İ T Yazll — Üİ Üsküdar — ( HÂLE ) Bekâret Koncafi — bal İstanbul asliye mahkemesi dördüncü hukuk dairesinden: Madam — Kıleanti avukati — Muammer Salih Beyin ikame meçhul kocası Hirusto Kostan” tinos efendi aleyhine ikame ey” lediği tescili akit ve saire davâ* snın icrayi tahkikati 19-3-931 perşembe günü saat 14 emuay* | yen olduğundan yevmi mezkür” da gelmediği veya tarafindel ,1 €| : ' | Ç| vi L vekil göndermediği takdirde '_ tahkikatin gıyaben devam olur "—.; | nacağı tebliz makamına kaim — olmak üzre ilân olunur. Sıhhi Vaziyet Şehir Hıfzıssıhha meclisi dün toplanmış, Verem hastanesi içit — vilâyetin (100) bin lira tahsisat bulmasına ve Bakırköyde sivri- sineklerle mücadeleye karaf vermiştir. Meclis Tifo mesele- sini de tetkik etmiştir. Halett İstanbulda tifo azalmıştır. Ka* sımpaşa ile TOPane arasındâ (3-4) günde ancak bir vak'ayg — ya tesadüf edilmekte, yahut tâ edilmemektedir. Bir ay zarfın- — da İstanbulda (15) bin kişiye tifo aşısı yapılmıştır. sular oldukça sakin ve durgundu: Fakat bu sükünetin çok sürmiye” ceğini, oldukça hatırı sayılır fır- — tına ve dalgalarla boğuşacağımız! biliyordum. Kuvvetime iyi güvett” ceğime emindim. Emirlerim şim" dilik derhal ve büyük bir doğrü” lukla yerine getiriliyordu. Doğr! Batum istikametine yol almıştılte İçimde coşkun bir arzu vardi! Düşman korsanlarına tesadülf e& mek ve hadlerini bildirmek isti” yordum, (Arkası vari y gi Eaa'rk l BüzEltm ah