- —.C:._n——__.—ş_ e a Çeğ : SÖON Fas*:m IK ADĞBÜRĞZ O —Ö G t Meçir ; . * PW n7 a io' !" İT Y T î—z—-—-——*— rİSagır Ve Dılsızler Arasınd KK V___-ı_-;.—aiıu._ş_.,_.Ç Dani ya Vak 'alar Kari Mektupları Gürültü Yapan Bir Nisan Balığı . A . Hikâyesi Venedikten bildiriliyor: Nisan ayı başında, hemen bütün İtalyan gazeteleri, Nevyorkta ölen Bottaro ismindeki bir İtalyandan bahse- diyorlardı, bu adam, çöpçülükle meşguldü ve o zaman çöpçü kıralı unvanını almıştı. Gazeteler, bu adamın öldüğünü ve 4 milyon dolarlık bir servet bıraktığından bahsediyorlardı. Bu haberi okuyan İtalyadaki mevcut Buttaro ismindeki bütün İtalyanlar, hemen İtalyan Harici- yesine koştular ve ölen çöpçüler kıralının mirasına talip olduklarını bildirdiler. Çünki ölen adamın kendi'akrabaları olduğunu zan- netmişlerdi. Bu arada, mirasa talip ç- kanlar arasında — yine Buttaro isıninde bir de Naoter vardı. İş o derece ciddi bir şekil almıştı, ki İtalyan hükümeti Amerikaya müracaatla bu miras meselesi- nin esasını sormuştu. Gelen ce- vap, bütün Buttaro isimlileri inkisara düşürmüştür. Çünki hâ- disenin gayri vaki olduğu - bil- dirilmiştir. Binnetice bunun bir nisan balığı olduğu anlaşılmıştır. Pariste Otomobil Hırsızlığı Revaçta Paristen yazılıyor: Piyer is- minde bir garajcının. mağazası şüphe Üzerine aranırken, burada çalınmış on beş otomobilim mev- eut olduğu görülmüştür. Tahkikat derinleştirildiği —*a- man bu adamın kısa bir zaman- da 100 tane çalınmış otomobili sattığı anlaşılmıştır. Bu hâdise ile beraber geçen bir senenin otomobil hırsizlik is- tatistiki, muhtelif suretlerde Pa- riste 2000 otomobilin çılmdığmı göstermiştir. Fakat bu çalınan otomobillerin biçbiri bulunamamıştır. Çünki bu çalınan otomobillerin hemen ba- yaları değiştiriliyor ve şekillerinde tadilât yapılıyor. Hırsız Mektebini İdare » Eden Bir Kadın Paris 9 — Parisin bellibaşlı mağazalarından birinden büyük bir ipekli kumaş aşıran Süsi isminde bir hırsız kadın yakalan- mıştır. Bunun, alelâde bir came- kân hırsızı olduğu zannedilirken kisa bir tahkikat ile hâdisenin mahiyeti tamamen değişmiştir. Meğer bu, hırsızlığı sayesinde altı çocuğuna müreffeh bir hayat an ve ayrıca mükemmel bir de hırsız mektebi idare eden gayet kurnaz bir kadın olduğu anlaşılmıştır. Fakat idare ettiği mektebin bulunduğu yeri zabıta benüz tespit edememiştir. KURBAN BEDELİ Üszküdarda Selimiyede Kışla cad- desinde 36 No.da Mehmet Murat Bey, her sene olduğu gibi bu sene “de kurban bedeli olarak Tayyare Cemiyeti İstanbul ıuhoıiııo 'ön iki lira hlıoını ıtıııiıtir. -KURBAN DERİ VE BARSAKLA Dilsizlerin Şimdi İstedikleri, Okuyacak Bir Mektebe Sahıp Olmaktır Sağ elimle yazı yazar gibi bir işaret yaptım. Muhatabım, hemen cebinden bir gazete çı- kararak gösterdi. Başımı — tas- dik manasına hafifçe salladım. Eski usul bir temenna savura- rak teşekkür etti. Karşılıklı oturuyoruz. Fakat tek kelime konuşmiyoruz. Oda- da, bir kara tahta var. Üstüne tebeşirle şu satırlar — yazılmış: “Ben, cümhuriyet hüküme- tinin maarif siyasetine — verdiği ehemmiyet dolayısile okuyorum. ,, . Duvarda muhtelif pozlarda alın- mış üç resim gözüme ilişti. - Bi- rinde, eller aşağıda... ( yağmur işareti ), ikincisinde vücuat sağa doğru eğilmiş, sağ el bir şey tutar vaziyette, sol el yuvarlak- laştırılmış —( güneş — işareti ), Üçüncüsünde terliyen bir adamın parmaklarını dolaştırarak almın- | daki terleri silişi (.Sıcak işareti).. Sonra büyük bir lâvhada alfabenin dilsiz lisanile — ifadesi: A — Sıkılmış bir yumruk.. B — Baş parmak kapalı, el ayası gü- rünüyor. C — Küçük parmak uzatılmış, ötekiler sıkılmış O — Parmaklara - bir daire şekli ve- rilmiş... Sağır ve Dilsizler cemiyetinde beni karşılıyan sevimli bir genç oldu. Acıklı şeyler ifade eden yüzü, vakitsiz buruşuklarla dolu... Bana hayatından derin derin şikâyet etti: Mektep yok! Cahil kaldık.... Hiç bir işe yarar mah- lük değiliz! Demek istiyor. Sonra bena duvardaki Ana- dolu haritasımı göstererek par- magını İzmirin ve — İstanbulun üzerinde dolaştırıyor: — Bir tek mektep var |.. O da bir işe yaramıyor. İstanbulda ve Ankarada birer dilsiz mekte- bi niçin açılmasın ? Parmaklarını açıp kapıyarak bana yaşını söyledi: 24 yaşında imiş.. Akabinde sakallı bir adam işareti yaparak kâğıda bir 60 rakamı yazdı : — Altmışlık bir ihtiyarmış ba- bası... Kendisini ©o besliyormuş. Ölürse sokakta kalacakmış... Bu- nu anlatırken göğsünü Ööyle bir yumruklayışı var ki en taş yürekli 'adamı müteessir eder. Tekrar haritanın başına dö- “nüyor. Bu sefer gösterdiği bir kum gibi ifade eden Avrupa haritasıdır; kaynıyor cümlesini bir işaretle: — Orada çok mektepler var.. Dilsizlere bir değil, birkaç lisan öğretiliyor. Bizse cahil kalıyorz! diye dert yanıyor. Masanın gözünden küçük bir defter — çıkararak — gösteriyor: Erik, Elma, Armut, Üzüm... -demek Cemiyet Reisi Süleyman Sırri Bey yazmış. Çocuk — gibi — ellerini çırparak seviniyor: — Bunları ben yazdım... Na- sıl, beyendin mi? Yanlışı var mı? istiyor. Kendilerinden ve cemiyetle- rinden bahseden gazeteleri top- lamışlar, birer birer açıp izahat veriyor. Bu arada, bazı işaretler- le meramını anlatmıya çalişıyor. — Bizden az bahsediyorsunuz! Dertlerimiz, yazmakla tükenir gi- bi değil, Dilimiz yok ki; sözü- müz dinlensin... Bizi herkes ba- şından savıyor... " Biz,böyle sessiz sessiz. konu- şurken, kapı açıldı. Kibar tavırlı bir zat, içeri girdi. Yanımdaki genç, hemen elle- rini çırparak benim gazeteci ol- duğumu kendisine anlattı. Der- hal tanıştık: Bemiyet reisi Süley- man Sırrı Bey! Benim sorduğum şeylere, işit- mediği için cevap veremiyor am- ma, kendisi mükemmel konuşu- yor. Kalemi kâğıdı önüme süre- rek: — Yaazınız, diyor. Ve ben yazıyorum, cevapla- rını da yine tahriren alıyorum. Süleyman Sırrı Bey, diyor ki: — Türkiyede aşağı yukarı 9000 dilsiz. varız. Bunların 500 ü erkek olmak üzere ancak 750 si İstanbuldadır. Bundan evvel İstanbulda bir dilsiz mektebi vardı. Hepimiz, cevap vereyim! -0 mektebin mezunlarıyız. Eski harfleri bilmiyen dilsiz yok gibi idi. Fakat yeni harfler - kabul olunduktan sonra yeniden - cabil | düştüler. Bütün — temennilerimiz — bir nokta etrafında toplanıyor: İstan- bulda bir dilsiz mektebi açılma- hdır. Bu, bizim hakkımızdır. Ye- tişen dilsiz. ve sağırları cahil bırakmak, maarife bu kadar ehemmiyet — veren — cümhuriyet hükümetinin prensiplerine uygun düşmez. Süleyman Sırrı Beyin fikrince dilsizlere göre — dilsizler, — yal- nız işaretlerle okuyup yazabilirler. kullanılan ameli — bir İzmirdeki — mektepte dudak - hareketleri netice vermez. Çünki, anadan sağır ve dilsiz doğan bir çocuk, ömrü olduk- ça bir tek kelime söyleyemez. Senelerce uğraşarak bir parça kekelemeğa muvaffak olursa da bu da maksadı temin etmez. İstanbuldaki dilsizlerin hiçbiri hayatından — şikâyetçi — değildir. Kimi marangozluk, kimi, demir- cilik, kimi, tütün ameleliği, kimi makinistlik, kimi berberlik yapı- yor. İçlerinde reşmi Devlet daire- leri, ve husust müceseselerde kâ- tiplik edenler bile var.,, Süleyman Sırrı Beyle böyle karşılıklı mektuplaşırken ara sıra yanılıyor, bazı — sualleri - şifahen soruyorum. — Dilsizler — Cemiyeti reisi, hazin bir tavırla gözlerini gözlerime dikince yaptığım hatayı anlıyorum. Yalnız şu muhakkak ki dilsi- ler çok zeki insanlar.: Dudakların ufak bir kımıldanışından muhata- bının ne demek istediğini fark ediyorlar. Süleyman Sırrı Beye Osmanlı hükümeti zamanında Meclisi Vü- kelâ içtimalarında bulunan dilsiz odacıların şimdi ne iş yaptıkları- nı soracak oldum. Anlattı : — Babıali dilsizlerinden ancak iki kişi hayattadır. Ötekiler, öldü. Geçenlerde —en — meşhurlari olan Sıtkı babayı da gömdük. Sıtki baba dehşetli bir. mu- kallitti. Kimi görse taklit eder, herkesi haline güldürürdü. İki dilsiz arasında bir kavga çıka- cak olsa Sıtkı baba, hemen araya girer, onları barıştırırdı. ,, Dilsizler, toplantıyı çok se- verler. Bir araya geldikleri za- man hususi işaretlerle — sessiz sessiz konuşmaları pek tuhaf olur. Bir dilsizin diğer bir dilsize işaretle anlatamıyacağı şey yok- tur. , Süleyman Sırrı Bey, İstanbul dilsizlerinin hem hâmisi, hem dert ortağı imiş. Hükümet dairelerinde dilsizlerin muamelelerini takip eder, mahkemelerde ifadei meram edemiyen dilsizlere tercümanlık yapar, geceleri de cemiyet mer- kezinde onlara ders — verirmiş. Sırrı Bey anlatıyor: — Eyüpteki türbede bir hır- sızlık yapılmıştı. Kabahati, zavallı /bir dilsizin üzerine attılar, Dilsiz, “ Benim haberim yok! ,, diyordu. Tercümanlığı ben deruhde ettim. iftiraya Muhakeme neticesinde ayrıldılar. - Dilsizlerin De Aralarında Anlaşamamazlık Oluyor ? Bazıları Ayrılıp Bir Kulüp Açacaklar , Dilsiz ve ııgırlır yeni idare lıeyetlenm seçmek için geçende inti- habat yaptilar. Fakat bunlardan bir kısmi ıniıhıbıtı iştirak etmedi, Şimdi.bir kulüp yapmak fikrindedirler, Bu işe teşebbüs. -edenlerden Mehmet Kâmil Efendi fikirlerini şöyle anlatıyor: —— —- : - * Cemiyet, senelerden beri- ortaya bir eser atamadı: Biz, dııııı ıııiduı- -kaldik, ! Şimdi - bir kulüp-tesis edereli ” çalışacağız., — —- Yine Et Meselesi Dünkü cuma günü herkes gibi semtime yakın olan Mecidiye köyüne giderek üç okka et aldım ve Şişliye geldiğim zaman orada bir polis efendi beni ve diğer kimseleri karakola davet ederek Polis muavininin yanına götürdü ve paketlerimizdeki eti alarak mezbahadan aramaklığımızı söy- . lediler'. Acaba bu memnuiyet, bizim gibi evlerindeki çocuklarının ma- işeti için alınan etlere mi; yoksa berayi ticaret satanlara mıdır? Bu memmuiyet ilânı hangi tarihli gazetededir, bildirmek lütfunda bulunursanız minnettarınız — ola- cağım. İSMAİL FUAT Son Posta: Polis memurları siz- den aldıkları etleri mezbahaya göne dermelerinin sebebi muayene içindir. Etler temiz ve sıhht iİse size tekrat iade edilir. Diğer taraftan Mecidiye köyünün şehir huduilu dabhiline alım- dığı da malümdur. İşimden Çıkardılar Seyrisefain havuzlarında çalık şıyordum. Ayda ancak on dörl yevmiye alıyordum. Birgün kw- rümler içinde pis bir kazanda çalıştım, işim — bittikten — gonra temizlendim. Beni temiz görünce üç yevmiyemi kestiler. Hakkımi aradığım için işimden (çıkardılar. Seyrisefain havuzları Işcilerinden 201 numaralı SÜLEYMAN Cevaplarımız Eskişehirde H. Ş. O Beye: Bildirdiğiniz mesele şahsi mas- hiyettedir. Maalesef yazamıyacas ğız. Alâkadar makama ihbar ediniz. * Konya karilerimizden S. Riza Beye: Fikirlerinizden sırast gelince ilerde istifade edeceğiz. B” Beşiktaşta Şenlik dede soka- ginda Hakkı Beye: Evlerinizin vergi miktarımı tes- pit elmek için defterdarlığa mü- racaat ediniz. Varidat işlerile uğraşan daireden malümat ala- bilirsiniz. * Karileriimizden Kırklarelinde A. Ç. Beye: arzunuzu yerine ge- tirmek isterdik. Fakat alamadık - Efendim. __ uğradığınmı meydana çıkararak beraetini temin ettim, Yine bir tarihte, adamın bi- rini motörden denize aimışlardı. Katil yaptığı cinayeti inkâr edi- yor, dilsiz yaptı diyordu. Zavallıyı adli bir hataya kurban olmaktan kurtaran ben oldum.,, Sırrı B. bir aralık cevaplarımı bitirince öteki dilsiz genç, ya- nıma geldi. Kulağının arkasındaki — ameliyat yerini göstererek bir davulun patlayışını ifade eden işaretlerle dört yaşında iken ku- lağının zari pa'ladığım — ve bu £ yüzden sagır kaldıgımı — anlattı. —— Zavallı gencin son işaretleri yine mektebe dair oldu: ; — Kafamızda - bir şey yok! —| “Okuyamıyorüz. Cahil kalıyoruz... —— İşitmeyen ve konuşmayan — bir — adam için oküyup - yazabilmenin 3 / dünyalar değer bir saadet olılıı- guıuı şüphe- edilir mi biç?... —— Zt“lli ıığ'u vo dilııller... Ra z aa e VA İi Mi Üü d l n p A, el ıi aiün | sünelet ĞA