27 Mayıs 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

27 Mayıs 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

27 Mayıs SON POSTA Bütün [q)'ün.ş;ay'ı Hayrğtte Bırakan San'atkârlar Son Zaman"'a 9etişeh Birkaç Çocuk, Musiki Alemini Altüst Etti Son seneler zarfında san'atin her şubesinde harikulâde kabili- yetler gösteren küçük san'atkâr- lar türemiye başladı. Meselâ, si- nemada büyük bir şöhret kaza- nan Ceki Kogan ve kardeşi Ro- ber Kogan ile küçük Ceki Ku- peri tanımıyan yok — gibidir. Si- nema ile küçük bir alâkası olan berkes bu isimleri çok iyi tanır. Musiki sahasında da küçük san'atkârlar, maruf birer mu- siki Aaarlisti olmıya başladılar. Bunların — muvaffakıyeti — musiki bile — kıskandıracak derecede parlaktır. Keman çalan meşhur. Yehudi Menuhiniyi mu- siki âlemi çok iyi tanır, Dokuz yaşında küçük bir kız olan Jaklin Rusel de geçenlerde Pariste bir konser verdi. Tecrübeli bir artist kadar müsiki tekniklerine vâkıf olan bu kızcağız Viyolonsel çalmakta çok muvaffok oldu ve herkesi hayrete düşürdü. Jaklin Ruselin babası Fransada Lil — şehrinde avukattır. Berlinde birkaç kenser veren ve Alman musiki muhitinde çok sevilmiş olan Pol Makonoviski de son günlerde Goövo salonunda bir konser vermiştir. Küçük Pol is- mile şöhret bulan — san'atkât, Betoven, Glük ve Bah'n en güç parçalarının muvaffakıyetle çalmıştır. Üstatlarını Dünya, şimdi bu küçük. artist- lere heyret ediyor. l-::ransada Futbol Merakı Artıyor Fransız gazetelerinin — verdik- leri haberlere göre Rasing klüp “B lisansı, namı altında açtığı yarım profesyonel — oyuncularını takviyeye karar vermiş ve bu maksatla — İngilterenin — Argenal takımı ile müzakereye girişmiştir. Müzakere iyi bir netice verdiği takdirde bu kulüpten bir tane muhacim ile bir tane de merkez muavin — getirtecektir. Maamafih hangi oyuncuları - inti hap ettiği elân gizli tutulmakta- dır._lçılom olduğu Üzere bizim mirli (Vehap)ta bu klüptedir ve merkez muhacim oynamaktadır. — ——— Vapur Tarifesi 25 Mayıs 1382den 25 Mayıs 1932 den itibaren itibaren Köprüden — Kadıkö- | Köprüden Haydar- Kadıkö- — yünden | Haydar- Ü Köprüye | — paşaya 62 ı —( ) 7 00 6 30 & — SÖSRZE 5SccoDcU A ĞNSN LÜLEĞEKE SN TSEc eva DELELERERSER Zöcercen S8ABSBü & 19 05 19 35 19 45 20 50 21 20 21 40 23 30 (x x (x) e " 'i '_T—'ffl,h" l:lrı ;. :M.Cumn. Cumartesi, sa, Paz, .ıür.r'ıtılıı;ı:;:; Perşembe, Cu Jaklin Rusel Olimpiyakos Yunan Takımı İzmire Gel- mek İçin Müracaat Etti Geçen sene şehrimizde Fener- bahçe ve Galatasaray ile karşı- laşan Yunanistanın Atina şampi- yanu Olimpiyakos takımı İzmirde ki Altay ve K. S. K. klüplerine müracaat ederek iki maç yap- mak istediğini bildirmiştir. Yunan takımı İzmire gelmek için 4000 lira istemiştir. Askerlik Davetleri Beyoğlu Askerlik Şubesinde mukayyet bulunan bilâmum ihti- yat zabitan ve askeri memurla- rının — bermutat — yoklamalarına 1-6-932 — tarihinden — nihayetine kadar yaptırmak üzere müracaat- ları ilân olunur. Sıyasi, Havadie. ve Halk gazetosi * İstanbul: Eski Zaptiya İdare : ŞÇatalçeşme sokağı 25 Telefon — İstanbul - 20208 Posta kutusu: İstanbul - 741 Telgraf: İstanbul SOX POSTA ABONE FİATİ Ecnebi 3700 Kr. 1400 » 800 » 300 » 0 Kr. —1 Söne » BAyYI S ÜT AA ——— a'uliyot —alınınaz plara 6 kuruşlak Pul ilâvesi lâzımdır. Adres değiştirilmesi (20) kuruştur. Resminizi Bize Gönderiniz d SizeTabiatinizi Söyliyelim. 76 İzmirde Eyüp Sabri B.: Apır başlı ve saygı- lıdır.- Başkasına yük olmak - ve minnet — altına girmek istemez, | fazla — sokulgan ve konuşkan de- Bildir. Bamimi- yetinde ve arka- daşlığında renk- Bizlik — yoktur. Ataklık yapmaz, şöhrot ve ikbalo harla değildir, tevarna ve lığa temayül eder. kanaatkâr- 77 İzmirde Ulvi Bey: Serbest ta- vırlıdır. Hürriyo» n tini takyit ci e | üsül ve e ma riaye tur, fazla şünmez, tosadüf- lere tâbi olmayı terecih eder. Ka- din, zevk ve eğlence bahsine do lâ- kayt kalmak istemez. Gam ve kedor- den ziyade eğle i tercib edor 78 Rahmi B.: Çalışkandır. — Lâi- kendisinden bah- sedilmesini — iş- ter, kadın, sev- gi, hi ve heye- c8n — mevzuları: na bigâne kal Mubatabı- na — kolaylıkla maz uyaallık göster- mez. 79 Eşret B.: Zoki ve intizampor- verdir. — Hayatı , umumiyeye ka- rışır, nefsini zevk ve — öğlenceden mahrum — etmez, muhatabıma — Si kieı bir. — tesir yapımaz, — gürül- tücü, — kavgacı değildir. An- Taşınıya — müte- mayildir, . Z 75 Mari H. : ( Fotoğrafının dercini istemiyor ) Süse ve elbiseyo merak- | lıdız. Mada cereyanlarını takip — eder, kafasını fazla yormaz, bir şeyin zeva hir kısmilo daha ziyade alâkadar olur, Tuvalet masraflarından çekinmez. 74 Zizu H.t ( Fotoğrafının - dercini istemiyor ) Ağırbaşlı ve kibar yapı- lıdır. Kendini saydırmasını bilir, mu> hatabı üzerinde hüsnü tesire murval olur. Hoppalık ve hafiflik yap nasihat verir, idareci olur, fiil ve hareketlerinin doğruluğuna —itimat eder. 73 Madam Valantina:" ( Fotoğra fının dercini İstemiyor ) Güler — yüzlü we sevimlidir. Alayı, şakayı sever, Gamlı ve kederli şeylerden uzak kal mak ister, menfaatlerini yalnız — nefsi- no başretmez, pek sıkınlıya ve tüye gelemem, eğlence — hususunda müşkülpesont — değildir. Üysal — olur, açık kalplidir. 72 Bakza Ef. : ( Fotoğrafının — der gini istemiyor ) Hayalperesttir. Sine- mayı ve artistleri sever, ve taklit eder. Oturucu ve yorücü işlerde ça- lışmak istemez, fiil ve hbureketlerini takyide taraftar değildir. Dilediği gi- bi yaşamak ister. Kendisine ehemmi- yeti muhsusa verir, açık değildir, ma- nalı vo esrarlı kalımıya mütemayildir. —a Fotoğraf Tahlil Kuponunu 11 inci Sayfamızda bulacaksın x. — üzün- | "Sıyiı'o TARSEERE T HARUNURREŞİT AAT 103 GA Yezer : x YNM Tarihin Esrarengiz Sayfaları Caferin heyecanı daha bü- yüktü. O zeki vezir, en karışık ve çetin devlet meseleleri karşı- sında bile hissetmediği Üzüntü- lere düşmüştü. Eline — sokulan tezkereyi belki yüz kere oku- muştu, kelime kelime ve nokta nokta tetkik etmişti. Nikâhlısının yazısını tanıyordu. Tanimasa bile tezkerenin o “yarcan, dan gel- diği ifadesinden belli idi. Ab- baseden başka hiçbir kadın ona “ sevgi , den bahsedemezdi. Genç vezir, bu kanaatle yan- lış bir istikamete saptıktan sonra ayni aldanışla — muhakemesine devam etli. Harunun bir gece köle Ercivana verdiği emri dü- şündü, Minimini mektupta der- hatır ettirilen bu emir, hakikaten manalı idi. Çünkü Emirülmüminin neşeli bir deminde hemşiresini müöşfik bakışlarla uzun uzun süz- dükten —sonra — muhafız köleyi çağırmıştı, şu sözleri söylemişti: — Ben Emirim, Cafer de ve- zirimdir. Lâkin sarayda Emir ve vezir yok. Harun ve Cafer kardeşler. Benin girdiğim yere o da girer, benim yaptığım her şeyi o da yapar. Bunu öğren ve kardeşime o suretle hürmet et. Cafer bu sözleri de emsali gibi bir iltifat addedip fazla ehemmiyet — vermemişti. Şimdi pişmanlıkla karışık bir teyakkuz içinde o0 emrin çok mamalı ol- duğunu anlıyordu. Demek ki Harun, nikâhla bi- ribirine bağlı iki gencin hicranlı bir hayat geçirmesinden mütcessir olmuş, verdirdiği yeminden rücu etmeyi de muvafık bulmuştu. Er civana söylediği sözler, ancak bu suretle tefsir olunabilirdi. Cafer, günlerdenberi bu lü- tufkârlığı idrak etmediğine, hali- fenin ulüvvü cenabından istifade- yi düşünemediğine hayıflanıyordu. Ayni zamanda Abbasenin gös- terdiği âşıkane samimiyetten he- yecana kapılıyordu. Onun gibi yüksek, çok yüksek bir kadın tarafından sevilmek ne şerefli bir mazhariyetti ?. Bu kıymet alelâde bir kadının muhabbetile esasen kıyas edilemezdi. Şu tezkerede tebellür eden sevdavi samimiyet ise vak'adaki kıymeti bir kat daha yuceldiyordu. Abbase bir türlü, Cafer de başka türlü düşüncelerle Zübey- denin , kurduğu ağa kendilerini kaptırdıktan — sonra kararlarını verdiler. Güzel kadın, yengesi tarafından gönderilen köle elin- den efsunlu ilâcı içecek ve rüya- yı bekliyecekti. Cafer de, hali- fenin ancak şimdi kıymetini tak- istifade çarelerini araştıracaktı. Sevgililer, mektupları aldık- günün — gecesi Harunun yanında — birleştikleri — vakit, işte — bu kararlarla — mücehhez bulunuyorlardı. İkisinde de bariz bir düşünce, gözden kaçamıyan bir dalgınlık vardı. Cafer, eskisi gibi bol nükteler savuramıyordu, şetaret dökemiyordu. Abbase de zarif tebessümlerini, billür kah- kahalarını imsak ediyor gibiydi. O gecenin yeniliklerinden biri de sevgililerin sık sık biribirlerine göz busesi göndermeleri idi. Evvelce Cafer de, Abbase de, bakışlarınmı Emirülmümininin çeh- | resinde teksif ederlerdi. Arala- ları dir ettiği lütufkâr müsaadesinden | rında nadiren gözleşme vaki olurdu. Bu gece itiyat haricine çıkmışlardı, tebessüm bile teati ediyorlardı. Buna rağmen dal- gındılar, ikisi de kararlarını dü- şünüyorlardı. Halbuki Harun — mücessem neşe idi, O gece için yeni yeni eğlenceler tertip ettirmişti. Bu eğlencelerin başında — soytarı “Ebülhasan,, nın göstereceği mas- karalıklar vardı. Herif, halifeyi güldürmek için herşeyi yapıyor ve beşeri hayasızlığın her dere- cesini iftihar ile kabul ediyordu. Zaten onun lâkabı “Hayasız,, dı ve bu lâkaba istihkakını daima ispat ediyordu. Harunürreşidin. bu — hayasızı sarayında — bulundurması, — huzu- runda söyletmesi ve birçok pa- ralarla şımartması sade gülüp eğlenme hevesinden ve ihtiya- cından ileri gelmiyordu. Harun, birçok şehinşahlar gibi, mukallit ruhlu ve kıskanç yürekli idi. Eski halifelerden şöhret alan- ların her şeyini taklit etmek — is- terdi. Emeviler devrinde soytarı- ların ehmmiyeti vavdı. Eş'ap isim- li maskara, yıllarca Ümeyye oğul- larını güldürmüştü. Harun, işte bu yüzden ve Emevilerden geri kalmamak fikrile ( Ebülhasan ) 1 sarayında besliyordu. Onunla bir arkadaş gibi şakalaşıyordu. Ebülhasan ©o gece, dinlere ait monologlarla hünerperdazlığa başlamıştı. bütün dinlerin zayıf taraflarını bularak gülünç teşbih- ler ve tahliller yapıyordu. Bütün kuvvetini ve küdretini halifelik- ten alan Harun, soytarının ulu- orta savurduğu herzelerden, he- zeyanlardan sıkılmıyordu, bilâkis hazediyordu. Ebülhasan, bir aralık sözünü eski Misir dinlerine intikal et- tirdi. — Eyyühelemir! - dedi - Mısır- daki tebaanız din mefhumunu çok anlıyan insanlardır. Sizden kork- tukları için mescide giderler, ima- ma uyup namaz kılarlar. Lâkin eski mabutlarını da asla hatırların- dan çikarmazlar. Ben Firavunlar diyarında hayli dolaştım. Mısırlı- ların allahlarını nefis ve hatta leziz. buldaum. Bir kere düşünün: Sarmısak bir allahtır, soğan ayni kudreti taşıyan — başka — bir allahtır. Mercimek te — öyledir. Misir — halki — işin bu ma- butları — ellerile — ekerler, — su- larlar, yetiştirirler, biçerler ve kemali afiyetle yerler. Köleniz de birçok sofralarda bu nefis ilâhe- leri tenavül — elmek — saadetine erdim. Maamafih Mısırın bence en yüce mabudü Karnak ve Loksor mabetlerinde resimlerini gördüğüm pehlivan erkeklerdir. Ne yalan söyliyeyim: Efendimize soytarı mı, yoksa Mısıra Aliah mı olmak istediğimi sorsalar sarmı sak, soğan ve mercimek gibi ilâhlar arasına girmeyi hemen reddederim. Lâkin ©o mabetlerdeki resim- ler gibi bana da ibadet cedi- leceğini bilirsem eleğinizi öpüp, ayağınızı öpüp fermanızı alırım, genç yaşımda biraz Allahlık yap- mak isterim. Öyle. Allaha can feda!.. Çok teessüf ederim ki meclisimizde Havva yavrular. var. Yoksa — imrendiğim — Allahların taklidini de yapardım. V Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: