6 Haziran 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

6 Haziran 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Alacan — Bu hıyanet adamı çocutu mektebe göndermiyor. Sabahtan akşama kadar iş gördürüypr. Sonra d gelinceye kadar dayak atıy Özrü Kabahatinden Büyük ! Afacan kıyıda bucakta yiye- ceğe dair birşey bırakmaz, bul- duğunu hemen midesine indirir. Ogün annesi yemek odasındaki dolabı açtı. İçine iki portakal saklamıştı. Fakat böyle şey Afa- canın gözünden kaçar mı hiç !.. — Afacan ? — Ne var anne ? — Hiyanet oğlan... Bu dola- ba iki portakal saklamıştım. Ni- çin birini aldın? Afacan başını kaşıyarak ce- vap verdi : — Ne yapayım anne... Birini çok derine saklamışsın... Onun için nasılsa görememişim... Öteki gibi meydana koysaydın elbet onu da alırdım!.. eşek sudün Afacan — Anne, naftalin dö- külen şeyi güve yemediğini biliyordun da niçin vaktile ba- bamın başına naftalin dökme- din. Bak şimdi zavallının saç- larını güveler yemezdi? diyor... Şu herife bi TER Pa l Ü YA Ç Ve Afacan — Bax, çocuğu dükkâna dükkâna bıraktı. Kendisi gezmiye gi- aA aND Bilmecemizin Halli Evvelki pazartesi günü Afacan sayfasında çıkan bilmecemizin hallini birçok okuyucularımız — gazetemize bildirmişlerdir. Bilmecenin doğru halli şudur: Afacanın kar.katürünü — geçilen yerden bir daha geçmemek şartile çizebilmek için A noktasından hare- ket etmeli, şapkanın üst kenar çiz- gisini takiben arka tarafa gelmeli ve oradan aşağı doğru kavrılıp kulağı- nın kenarını çizdikten sonra şapkanın alt konarına geçimeli çehreyi, boyun bağını çizdikten sonra saçların dış tarafındaki çizgiyi taki- ben şapkanın üst tarafına geçilme- lidir. ve saçları Bilmecemizi ikramiye kazanan okuyucularımı- zın isimlerini aşağıya yazıyoruz : Pertevniyal lisesinde 98 Nejat, ilkmektep sımf 4Aten 287 Handan, İznik ilkmektebinden 53 Mehmet, Gazi Osmanpaşa mektebinden 391 Mehmet, Adapazarda Karmağaç, Di- blibrahim mahallesinde No. 3 te Gü- zin Baha, Ortaköyde Taşınerdiven, Setli sokak No, 12 de Koço Sinasi, Adana lisesi —wnıf 3ten 45 — numaralı Iksan, Fatihte 13 üncü ilkmektep, sımf 3 ten nu- | doğru — halledip | E İ Afacan — lrah akhma geld .. Aman biraz kömür tozu, birar kül bulalım!.. mara 748 Muzaffer Osman Arif; Gazi Osman paşa Ortamektebi nu- | mara 249 Necmettin; Ödemişte Ak- seki Ticaret Bankasında Murat Hu- lüsi; Ankarada İsmetpaşa enatitüsü smıf 2 nmara 78 Samahat; Ankara- da Yalaç Mahmut maballesi Tahta- kale caddesinde 64 numarada Anuş; Salihli sabık komiser Ahmet Fuat Bey baldızı İsmet, Cağaloğlu Emni- yet Sandığı karşısında numara 58 de Macide, Zonguldakta Uncu zade Kad- ri Beyin kızları Danende ve Aliye, Zonguldakta Dizdar zade Rifat Bey oğlu Hikmet R fat, Adanada yanık | Orozdibak civarı perükâr İbrabim usta Salihli avukat Muazzez, Bursa Örtamektep son sınıftan İhsan Lütfi ve kardeşi Türkân, Salihlide Ahmet Halis B. kızı Şadan, — Salihlide Altınordu mektebi sımf on — 417 Humara — Cemil; — Afyonda — hükü- met civarında Meydan zade kıraatha- mesi ocakçımı Abdi; Salihli Esnaf ve Ahali Bankasından Nadire; Adanada Osmanlı Bankası karşısında berber Efendi vasıtasile Recep, Adanada Yağ — camil ciyarında elbiseci Durmuş Efendi vasıitasile Bekir oğlu Fehmi, Sıvasta Nafix mü- hendisi Agâh Beyin kerimesi Ziynet, Ankara Ziraat bankası merkezinde Fuat Beyin oğlu S. Cemil, Bandır- mada dava vekili Azix B. oğlu Mua- zaffer Sami, Eyüp 36 mcı İlkmektep sınıf 5, 257 numarada Adnan, An- kara erkek İisesi 1/B 305 Sabib, Eyüp —Ortamekte) 1-4 simif — 394 M. Baha, Bandırmada Dava Vekili Cemal Bey kâtibi Mustafa Nuri, Salihli — İstasiyon — tahsildar — Hay- dar Hamdi, Maçkapalas 3 üneti kapı numara 10 Wffet Mustafa, Baba- eski | inci ilkmektep 3 öncü sınıf Muallâ Necati, Ankara Koyunpazarı polis merkezi yakınında berber dük- mahdumu Ali İhsan, Hayri B. kerimesi Süleyman | kânı ittisalinde 4 numarada Adnan Bey kım — Mukadder, — Balıkesirde AFACANIN %_DEVRİALEM SEYAHATİ ” |facanın Tefrikası: 12 Bu akşam Holivuda hareket ediyoruz. Demin otel sahibi oda- ma geldi. — Mister Afacan, dedi. Ote- limde oturduğunuz müddet zar- fında size günde beş yüz dolar vereceğimi söylemiştim. Otelde on beş gün kaldınız. Binaenaleyh size yedi bin beş yüz dolar borç- luyum. Ne yalan söyliyeyim.. gu en beş gün zarfında sayenizde epey para kazandım. Onun için hesabınıza bankaya yedi bin beş- yüz yerine on bin dolar yatırdım. İşte makbuzu... Z Kısaca teşşekkür ettim. Çok on bin dolar vakıâğ bizim para ile yirm bin lira amma, Amerikada /— benimi mevkimde bulunan bir çocuk için o kadar mühim birşey değil... Sinema direktörü Mister Jef- son, rejissör Makmikle istasıyona geldiğimiz zaman orada fotoğraf makinelerini hazırlamış bir alay gazeteci bulduk. Vagonun pence- resinden bakarken resimlerimiz alındı. Yolda hep sinemaya dair konuştuk. Mi ter Makmik; — Biz burada sinema yıldız- larının yiyeceklerine çok dikkat ederiz, dedi. Ebette Türkiyede de öyledir. — Ona ne şüphe... — Meselâ Holivutta sinema yıldızları her istediklerini yiye- mezler. Onların yeyeceği yemeği stüdyo doktoru ile rejisör tayin eder. Boğazıma düşkün olduğum için merak ettim. — Meselâ ne gibi şeyler? — Efendim, sinema - yıldızı için yemek meselesi pek mühim- dir. Yenilecek yemek artisti şiş- manlatmamalı, hem de lâyıkile beslemelidir. Bu neticeye varmak için uzun tecrübelerden sonra bazı formüller bulunmuştur. Me- selâ sizin yiyebileceğiniz yemek- ler şunlardır: Kaynamış arpanın suyu... Bu- nun içine bol şekerle bir miktar tarçın konulur. Sabahleyin kalk- tığınız zaman bundan bir bardak dolusu içersiniz... Cingöze baktım. O da fena fena bana bakıyordu. — Sonra — Öğleye doğru toz şeker ve kepekle yapılmiş ince bir dilim ekmekle bir miktar lâhana reçeli... Mister Makmik daha buna benzer birçok, sözüm ona, yemek isimleri saydı. Yemek amma yemiyenlere ne mutlu! Baktım ki iş fena... Holivuda gidince bu herifler - tarçınlı arpa suyu, şekerli kepek ekmeği, lâ- hana reçeli, diye önümüze bir sü- rü ağıza konulmaz şeyler dayıya- | caklar. Ya mide fesadına uğr- yacağız, yahut ta açlıktan öle- ceğiz... Onun için şimdiden bir çaresine bakmalı. Cingöz de “Bak başımıza gelenlere !... ,, der gibi melül melül yüzüme bakıyordu. Şöyle bir doğruldum. — Azizim, Mister Makmik ! dedim. — Anlaşılıyor ki — Türkiye ) Cingör — Şu Afaç | yaman ço- cuktuür. vesselâm... Briae kancayı aktı mı mutlaka başına bir iş açrr.. Yeni Müsabakamız Yukarıki şekli ince bir kâğıtla aynen koöpye ediniz: sonra bu kâğıdı ikiye katlayınız. Fakat öyle katlıyacaksınız ki, iki şekil üstüste — gelince ve aydınlığa tutulap bakılımca bildiğiniz bir hayvanın resmi meydana çıksın! Resmi gazeteden kesinir ve nereden katlanacağını bir çizgi ile işaret edip idarehanemize gön- deriniz. Doğru halledenlere hedi- yeler vereceğiz. Bilmece Cevapları Geçen haftaki manzum bilmece- mizin cevabı: ŞAPKA Geçen haftaki sayfada Afacanın üç bilmecesi vardı. İşte sıra ile ce- vapları: | - Nar. Örümcek, ——— A tüccardan imam zade Hasan Basri mahdumu Hüseyin; Adana Erkek Lisesi sınıf | şube 2 numara İ0l Celâlettin; Pangaltıda Hamam 60- kağı numara 45 bakkal Kasbaryan; Bergamada Avram Korkidi Efendi ( Devamı 10 uncu sayfada ) 2 » Tahtakurusu. 3- | sinemacılığı ile Amerikan - sine- | macılığı arasında esaslı farklar var. Vakıâ Türkiyede de sinema yıldızlarının — yiyeceklerine çok dikkat edilir. Yalmz bizim ye- meklerimiz sizinkilerden farklıdır. Meselâ — size bazı yaz ye- mekleri anlatayım: Bizde sinema san'atkârlarına iyi beslenmeleri, ayni zamanda şişmanlamamaları için çiğ sebze verirler. İkisi birden sordular: — Çiğ sebze mi? — Evet çiğ sebze... — Çok garip şey...Şaşılacak şey.. izim — memlekette yazım bir yeşil yapraklı bir ot çıkar. Türkçe ismine marul derler. Her san'atkâr günde üç beş marul yemiye mecburdur! kisi birden ceplerinden def- terlerini çıkardılar. — Bu sebzenin ismi nasıldı ? Ma... ma... — Ma... rul... Makmik bu kelimeyi defteri- ne kaydettikten sonra: — Affedersiniz. amma... Çiğ yapraklı sebzeyi... Affedersinir, Mister Afacan... Bizim memleket- te insanlar yemez, hayvanlar yer. Bakkal — Aaaa..... - eei Kedi de Davetli mi?... O gün afacanın annesi komşus larmı — yemeğe davet etmiş, bu münasebetle güzel yemekler p, şirmirti. Yemek vaktinden biraz eve vel Afacan yukarda misafirlerle bee! raber oturan annesinin yanına koşs tu, annesini dışarıya çağırarak; — Anmne, - dedi. Sen bugtlin komşunun kedisini de — yemeğe; davet ettin mi? Annesi suratını astı. — Deli oğlan!.. dedi. Bus nun için mi dışarı çağırdın?.. Ben; de birşey söyliyeceksin zannettim..«; Tekrar misafirlerin yanma gires! ceği sırada afacan eteğine yapıştı, | — Niçin darılıyorsu anneuş| Komşunun kedisi pişirdiğin tavu«, ğun bir budunu ahp kaçtı da, onun için, kediyi de yemeğe da- vet etlin mi diye sorduml!... Cingöz — Alacan Kkuzum sen kaç yaşındasın? Atacan — Adamına güöre.., Yramvay bileçtisi sorarsa beşa Sen sorarsan yedi.. ——t marae ae — MAĞ B Ben de derhal sözünü ağzın tıktım : — Tıpkı bizim memlekette kepeği develere — yutturduklari gibi |.. Bu sözüm çok hoşlarına gitti, derhal defterlerine kaydettiler. — Aman rica ederim, diğer yemekleri sayınız... — Efendim, soğanı zeytinya- ğında kavurürlar, bunun - içine pirinç, fistık, üzüm, tuz, baharat konulur ve kavrulur. Sonra pat- hesnin içi iyice oyulur, patlıca- nn kabuğu zar halinde kalır. Kavrulan maddeler bu patlı- canların içine doldurulur. ve ten- cere ile ateşe — vurulur. İşte bizde sinema yıldızlarının başlıca yemeği budur. Buna yalancı dok- ma derler. İnsamı hiç şişmant- latmaz. Ben senelerdenberi buna alışık — olduğum için —mutlaka bundan yemek isterim.. Derhal deftere not aldılar. Peki amma buna niçim yalancı demişler. — İnsamı şişmanlatmaz da nun için.. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: