15 Ağustos 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

15 Ağustos 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| SON FUSTA Mahut Fehim Paşa Beyoğlunda Dehşet Saçmıya Başlamıştı Herkesin Ortasında Rıza Paşayı Tokatlamıştı Muharriri X Her Hakkı Mahfuzdur eç Abdülhamit bu hadiseden fev- kalâde müteessir oldu. Bu jurnalı vereni cezalandırmakla beraber Hasan efendinin - mabeyin kâtip- lerinden olan - oğlu Rifat Beyle damadı Hakkı Beyi vesair ailesi efradını muhtelif suretlerde taltif etti... Hasan Efendi Abdülhamidi yıkarken ekseriya nasihat verir: — Padişahım.. Bu heriflerin sözlerine inanma. Şu dört günlük dünyayı başına dar etme... Senin en büyük düşmanın bu herifler- dir. Hele bir, zor — gürsünler bak.. En evvel seni bu herifler terkederler... Allah göstermesin, başına bir felâket gelecek olsa, bunlardan bir tanesini bile etra- fında göremezsin, Dermiş. Hasan Efendinin vefatından sonra vazifesi, (İzzet Bey) e tevdi olunmuştu. İzzet Bey cuma selâmlıkların- dan sonra tekke ve medreselerde kurban kestirir fıkaralara sadaka tevzi bazan da mühim maruzata vesatet eylerdi. Üç Wabeyinci Saraydaki vazifeleri noktasın- dan calibi dikkat olan üç ma- beyinci daha — vardı ki dan biri ( Arif Bey) di. Arif Bey ( Mektebi Mülkiye ) den birincilikle çıkmış ve (1302) tarihind& Abdülhamidin mabeyin- ciliğine kabul edilmiştir. Zeki adamdı. Güzel Fransızca bilirdi. Hafızası çok — küvvetli — olduğu için, iradeleri aynen ve harfiyen tebliğ ederdi. Ayni zamanda çok temiz gezer ve zarif kıyafetile daima Abdülhamidin hoşuna gi- derdi. Git gide Hünkârın fevkalâde teveccühünü kazandığı için 1304 tarihinden 1311 senesine kadar sarayın en nüfuzlu ricali meya- nında Eski baş- kâtip Süreyya Paşa ile araları pek iyi idi. Arif B. bazı- mühim meselelerin tahkikine de memur olurdu. O zaman hakkında tah- kikat yaptığı adamları kurtanr ve hattâ onların behemehal (ihsa- eder, bunlar- bulunmuştur. ni şahane) ile — taltifini temin ederdi. Rakipleri, bunu çekemediler. * Arif Bey — bilvasıta — borsada ( Hava oyunu ) ile meşgul oluyor. Balbuki bundan maksat, ecnebi- lerle temas etmek ve onlara birçok menfaatler temin eylemek- | tir., diye müteaddit jurnallar verildi. Abdülhamit, evvelâ bu jurnallara inanmadı. Fakat jurnalların adedi arttıkça onun kalbinde de bir şüphe uyandı. Arif Beye karşı | soğuk davranmıya başladı. Bu esnada (haremi humayun) da bir hâdise oldu. Ahdülhami- din ikinci hazinedarı - burada ifşası caiz olmıyııı bir sebepten dolayı - (Konya) ya nefyolundu. Bu hazinedarın biri Ahmet Şevket | Paşa, diğeride Ahmet Rıza Paşa is- minde iki biraderi vardı. Abdül- hamidin — hususi — yaverlerinden olan bu iki zat, ayni zamanda Arif Beyin de eniştesi idi. Bu iki genç paşa, sık sık Abdülha- mitten ihsan alırlar ve Beyoğlu âlemlerinde mümtaz bir zevk hayatı yaşarlardı. İkisi de çok şık ve zarif giyinirler, parlak Gniformaları ve mütenasip vücut- lerile Beyoğlu muhitinde herkesin nazarı dikkatini — celbederlerdi... Hemşirelerinin birdenbire ( Kon- ya ) ya teb'it edilmesi üzerine bunlar da derhal gözden düştü- yeni parlamıya başlıyan Çerkez ( Sakallı Mehmet )( Tatar Şakir ) ve ( Fehim ) gibi birtakım adam- | ların eline iyi bir fırsat vermiş oldu. Bır ılıy hafiye, Rıza vı Şevket paşaları takibe koyuldu. Bir Pazar akşamı, Ahmet Rıza paşa (Tokatlıyan) ın kapısın- dan çıkıyordu. Birdenbire karşı- | sında Fehim Paşayı buldu. Fehim Paşa, mütecasir bir tavırla Rıza paşanın karşısında durdu. Ortada hiçbir. sebep ve behane olmadığı halde çirkin bir küfür savurdu. Birdenbire neye — uğradığını bilmiyen Rıza Paşanın şaşkınlı- gından istifade ederek üzerine atıldı. Paşanın surafına iki tokat şaklattı... Paşa, yüzlerce ecnebi karşısında maruz kaldığı bu mâ- nasız hakaretten müteessir - ola- rak hemen kılıcına — davrandı. Fakat bir anda etrafımı alan Fe- | him Paşanın adamları tarafından ler. Bu hâdise, ©o tarihlerde yeni | yakalandı. Rıza Paşa, ağlıya ağlıya evine geldi. Biraderi Şevket Paşa ile kayınbiraderi Arif Beye haber gönderdi. Üçü, başbaşa verdiler. (Arkası var) ——ra —verer a Ceyhanda İlk Maç Ceyhan (Hu« susi) — Geçen cuma günü kasa- bamızda ilk de- fa olarak çok samimi bir fut- bol maçı yapıl- mıştır. Maç ( A- dana Spor klüs bü) ile çok ya- kın zamanda te- şekkül eden ( Ceyhan Spor Yurdu) takımları arasında idi. Adana «spor takımı çok kuvvetli idi. Buna mukabil mazisi pek yakın olan Ceyhan | Ceyhan Spor oyuncuları da — onlardan geri kalmıyorlardı. Fakat maç gıııel geçmeklo | 4 | Iki takım karşılaşmadan evvel beraber neticede Adanalılar (1-2) galip geldiler. Ancak, bu maç oyuncularının — yüksek kabiliyetlerini ispat etmek itiba- rile güzel bir tecrübe dersi olmuştur. — Z. Yılmaz 0 M.»ow»u..—m.——auuu—..o—.......o...ıoo * anaa , , sefsces| 15 Ağustos Pazartesi İstanbul — (1200 metra ) 18 mofon, 19,5 b Bükreş — (€ 306 metro )8 kuvarteti, S1,15 salon örki Belgrat — (420 metro) 91 Mült bil giler, 21,90 Zagraptan - nakil dans havala . Roma — ( 441 meltre )1 gramolon, 22 Bohtöm © Prag — (453 metre) 20 cazbant, 21 Brünoda 4 Viyana — (517T metrs) 21 şen musi ki, £3,15 dans havaları Peşte —( 500 metra ) 20,15 kabara, 21,90 Macar şarkıları, 28,15 konser, Mozurtdan parçalar Varşova — (Ç idil metre ) 21 akşam konseri . Berlin — (1635 metra) 90 Siyaset sahnoleri, 21 Helgoland isminde bir komedi, 29 Kolonyadan naklen seufoni. RADYO masarer eee ş aa rAyArAAAM TAA AAA AAA AAA ASA AAAAA * * 16 Ağustos Salı Istanbul ( 1200 metre ) 18 (ira- | mofon, 10,5 birinci kısım alaturka M ) şerrel Hunımın iştirakile, Egramd- ZI ikinci kıstın alaturka, Kemal zi Beyin ve arkadaşlarının iştirar 2 orkestra, Bükreş ( SN mejze) DÜrÜ gramo- fon, 20,45 şarkı konsetj, Si,lö örkes- tra Relgrat — ( 420 metre) 20 Salzburg galonundan nakil, 28415 — Avrupada bir gezinti. Roma — (441 metre ) 21 gramofon, 21,45 operadan nakil . Prağ — (488 metra) 80 tambur kon- , halyan ve Fransiz könkeri, 9106 garkı konseri Beri, Sü Viyana — ( GÜT metro) 20 Salzburg tiyatrosundan naklon Dle Zi tflota isminde iki perdelik bir opdı Si akşam Konsi Peşte — ( 5ö0 metre ) 90 Çigan ör- kostrası, S,15 bir perdelik atüdyo temsili, sonra konse, Varşova — ( 1411 metre ) 80 Salz- ZI Alman hılk şarkıları, 21,80 senfonl, | tir. Çünkü terakki, Sanayi Mi, Ziraat Mi? Bir Çiâçi İle Bir Fabrika İşçisi Arasındaki Fark Çok Derindir (Baş tarafı | inel sayfada ) mihveri yine sanayidedir, ve her- gün biraz daha sanayileşmektedir. Amerika müstemleke haya- tından — sanayileşerek - çıkmıştır. Sanayi sayesinde bugünkü aza- metini bulmuştur. — İngiltereye is- yan ederek istiklâlini ilân etme- başlıca sebep sanayiinin inkişafına serbestçe imkân bulmak emeli idi. Hiçbir müstemlekesinde sanayiin terakkisini — istemiyen, bütün ihtiyaçlarında İngiliz sana- yünin esiri görmek - istiyen İngil- tereye bağlı kaldıkça ziraat ha- yatından ayrılmıyacağını düşün- mek Amerikalıları isyan ettirmiş- medeniyet sanayidedir. Avrupanın en - geniş çiftlikle- rine sahip bulunan Rusya bile tamamile — sanayileşmiştir, — tarla ile fabrika bütün faaliyetlerinde birleşmiş, hiç farksız işlemiye başlamıştır. Bir de mustemlekelere bakalım: Kanada, Ostralya, Hindistan, Fas, Tunus, Cezayir, Kongo ve saire... İstisnasız olarak hepsi ziraat memleketidir. Hepsi kendilerine hâkim medeniyetlerin muazzam fabrikalarına — iptidai — maddeler yetiştirmekle — meşguldürler. Tetkik ve müşahedenin ver- diği bu netice manlık ve mubakeme ile de tevsik — olu- nabilir. Çünkü medeniyet de- mek, hayat ve faaliyet de- mektir. Medeniyet, beşerin irade- | sini tabiate hâkim kılmak demek- | tir. Medeniyet hayat ve kazancın tesadüflerden, kaza ve kaderden kurtulup sâyin, fennin, ve ilmin hükimiyeti altına — girmesi de- mektir. Uşâk Ve Af&onaa' l Ziraat yileşmedikçe bu neticeleri veremez. Çöünkü neka- dar terakki ederse etsin iklimle- sana' re tâbi olduğu için tabiatin muh- telif kuvvet kümdur. cereyanlarına mah- Ve bundan dolayıdır ki top- rağa yakın yaşıyan, atlisini top- raktan bekliyen insanlar kaza ve kadere inanırlar. Tarlasının ba- şında gözünü semalara dikerek toprağa attığı tohumun bitmesini dindarane bir tevekkülle bekliyen köylü, binlerce beygir kuvvetinde- ki makinesinin başında ne cinsten ne — şekilde ve »ne — ölçüde nasıl bir mahsul alacağını bilerek hareket ve faaliyet nâzımlarını idare eden bir ameleden çok farklıdır. Her ikisinin de medeni- yet ve — rühiyet derecesi başka — başkadır. — Birinde rarengiz kuvvetlerin insan ira- desini — ezen — mahveden ani tesadüfi savletlerine karşı derin bir — teslimiyet — var- dır. Ötekinde ise en hayret verici hâdiselerin bile onları do- er- ve ğuran sebep ve tesirlere nüfuz edilerek tahlil ve terkipleri müm- kün olduğunu Filen görüp bilmek- ten gelen itimat vardır. Birinin nazarında insan tıpkı, serseri bir tohum gibi meçhul ruzgârların önüne katılmış, gittiği yeri bilmiyen bir mahlüktur. Diğe- rinin telâkkisinde ise yıldırımları, ruzgârları ve cereyanları önüne katmış, tabiatin korkunç kuvvet- lerini bile iradesine tâbi kılmış bir müdidir! Bu ruhiyeti, birin- cisi toprak, ikincisi makineden alır, ( Arkası var ) Uşak kasabası spor hareket ve faaliyeti noktasından oldukça ilerde bir mevkie sahip bulunmaktadır. Son ramanlarda Afyonka- rahisarında da spor heveskârlarının çoğaldığı ve spor faaliyetinin arttığı memnuniyetle öğrenilmektedir. Geçende Uşaklılar Afyona gitmiş, heyecanlı bir futbol müsabakası yapılmıştı. Tafsilâtını daha evvel verdiğimiz bu maç münasebetile iki takımın ayrı ayrı resim- lerini dercediyoruz. Yukarda Afyon, aşağıda Uşak fütbolcülerini görüyorsunuz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: