- 5 l.. "DARE p he by İ — j K v ş NI.E rı, ı-.—r Abd'lhamıt Saraymm Zulüm Ve Seyyiat Âmilleri Kimlerden İbaretti ? Uşaklıktan Musahıplıgğ Kadar Yükselen Adam! Muharriri Xf Her Hakkı Mahfuzdur —İ0l— Yüz binlerce ve belki de mil- yonlarca liralar (ihsan) alan, göğüsleri sırmalar ve pırlantalı nişanlarla parıl parıl parlıyan bin- lerce (Abdülhamit bendesi); ( ve- linimet) lerinin sukutundan sonra birer köşeye çekilerek biriktirdik- leri bu gayri meşru servetleri, hiç- bir ar ve hicap duymadan kıtır kitir yerler ve ferih, fahur yaşar- larken, Ali B. efendisinden ayrılma- mış..Onu Selâniğe kadar takip et- miş..— Onunla tekrar İstanbula, ( Beylerbeyi sarayı ) na gelmiş, senelerce efendisinin mahpusiyet hayatına iştirak eylemişti. Tari- hin ne garip cilvesidir. ki, en | büyük nimetlere garkettiği bin- lerce bendegâna malik olan Ab- dülhamit; Beylerbeyi sarayında son nefesini verirken, muhitinde bulunan sadık — kadınlarile iki sevgili musahibinden başka, yal- nız bir tek bendesi bulunuyordu. O da, (Kahvecibaşısı, Ali Bey)... Abdülhamit Sarayının Zulüm Ve Seyylat Âmilleri Şimdiye kadar yazdığımız sa- tırlardan da anlaşılıyor. ki Ab- dülhamidin eski bendegânı saray entrikalarından uzak yaşamış ve hatta saray muhitinin levsine de karışmamışlardır. Bazılarının idare işlerine az çok müdahaleleri ol- makla beraber seyyiatlarını ör- tecek derecede hasenatları da vardır. Bizzat Abdülhamit te itiraf etmiştir ki, Mahmut Nedim Paşa- nın adamları saraya ayak bas- tıktan sonru bu muhit, bir İevs ve fesat ocağı halini almıştır, Abdülhamidin ilk Başkâtibi Sait Paşanın, Yıldızda vücude getirdiği mektebin ilk talebeleri bu adamlar olmuşlardır. Fakat, şeytanette gösterdikleri istidat, az zaman zarfında hocalarını bi- le solda sıfır. derecesinde bırak- mıştir. j Bunlardan, - Mahmut Nedim Paşanın uşaklığından Abdülha- midin — musahipliğine yükselen - biri vardı ki devlet idaresine karşı en evvel bir - tasallüt şe- bekesi kurmuştu. Fıtrateh zeki ve kurnaz olan bu adam, muh- telif dairelerin rüesasını himayesi altına almıştı. Bunlar vasıtasile birçok entrikalar çevirir ve mü- him iş sahiplerini kendisine mü- racaata mecbur bırakarak dev- let dairelerini bir irat ve akar haline getirirdi. Bu âdi uşak parçasının, vüzera, vükelâ ve bâlâ ricalinden olmak Üüzere yüzlerce — ( bendegânı ) — vardı. Emrine muhalefet eden veya- hut ( hürmette kusur eyliyen ) olursa, bir satırlık jurnalla onu azil ve nefyettirmek işten bile değildi. Her ne şekilde ve her ne miktarda olursa olsun bir adamdan para almak, bu şımarık adam için âdeta bır ıllet halınl almıştı. Sarayın eski ve ağırbaşlı adamları nihayet bunu Abdülha- mide haber verdiler. Abdülhamit, şahsına teallük etmiyen işlere lâkayt kaldığı için bir müddet aldırmadı.. — Fakat bir — gün geldi. ki — artık bu — hale o da dayanamadı. Çünkü bu adam, Abdülhamidin hadsiz ve hesapsız İn'am ve ihsanlarına rağmen onun bütün emniyet ve itimadını nihayet on lira muka- bilinde satmıştı. Sarayda, ( tulumbacıbaşı ) de- nilen bir. adamın — maiyetinde yirmi — kişiden —mürekkep bir ( tulumbacı ocağı ) vardı. Kâmi- len ermenilerden olan bu ocağın adamları, aynı zamanda sarayın hamalları idi. resinde ve gerek diğer daireler- de ağır şeyler kaldırılacağı za- man bu adamlar işler bunlara yaptırılırdı. Ermeni — vukuatından sonra Abdülhamit bu adamların derhal saraydan — uzaklaştırılmasını — ve Gerek harem dai- | çağırılır, güç | bunların yerine ahlâk ve etvarı mazbut — kürtlerden — alınmasını irade etti. İradenin hükmü, der- hal infaz edildi. Fakat, birkaç gün sonra da Abdülhamide mü- him bir jurnal verildi. Bu jurnalda Eermenilerle teb- dil edilen kürtlerin beherinden onar altın rüşvet alındığı bil- diriliyordu. Hünkâr bizzat tahki- kata girişti. Kürtlerin birer birer ifadesi alınırken paravan arka- sından dinledi. Dinledikçe hid- detlendi. Nihayet hiddetini yene- medi.. — Çağırm şu herifi... Dedi ve musahibi huzuruna getirtti. Evvelâ yüzüne tükürdü ve sonra? — Daha köpek... Diye baston ve tekme darbele. doymadın mı, aç rile güzelce tepeledi.. Bu hâdiseden fevkalâ e korkan bu musahibin dili tutuldu. Bir müddet lâkırdı söyliyemedi ve nihayet bir sene ka- dar evinde ve menkübiyet içinde kaldıktan sonra vefat etti. ( Arkası vır) Yunanistanda Askeri Cemıyet Harekete Hazırdır ( Baş tarafı | inci ıayfada) M. Venizelos bugünlerde inti- habat münasebetile siyasi pro- paganda — seyahtine çıkacaktır. Başvekil bu seyyahate evvelâ Giritten — başlamak — istiyordu. Fakat kıral taraftarı — fırkanmn Lideri M. Çaldaris propaganda seyahatine Selânikten başladığı için M. Venizelos ta ilk nutkunu Selânikte söylemiye karar ver- miştir. M. Venizelos bu suretle M. Çaldarisi adım adım takip edecek, hükümet aleyhinde ken- disinden evvel söylenen sözleri çürütmiye çalışacaktır. Başvekilin bir müddet sonra Giride de git- mesi muhtemeldir. Bir taraftan intihabat müca- delesi devam ederken diğer ta- rafta da cümhuriyet — rejimine karşı tehlike teşkil edecek ha- reketleri derhal tenkil etmek maksadile teşkil olunan “askeri gizli cemiyet,, in bütün hazırlık- larını tamamladığı söylenmekte- dir. Bu cemiyetin başında bulu- nan jeneraller talimatı bizzat Venizelostan almaktadır. Bütün bu haller Yunanistanda siyasi vaziyetin normal olmadığını gös- termekle beraber M. Venizelosun bir taraftan fırka işlerini, diğer taraftan askeri cemiyetinin — teş- kil ettiği kuvveti bizzat idare ederek bu iki kuvvet arasında bir muvazene — temin edeceği, bu suretle Yunanistanı — büyük tehlikelerden kurtaracağı temin olunuyor. — Xf af * * 44445466466 644460 ddd AAA AAA $A AAA a( pimöeğ RADYO ğ * ; : $ Ha ea GA ddd b b AAA GA GAŞ 19 Ağustos Cuma İstanbul — (1200 metro ) İ8 gra mofon, 19,5 birinci kısım alaturka saya Vedia Rıza ve Cennet Hanımlar taraz... hından, 20,5 gramofon, 21 ikinci kisım alaturka saz İnci ve Belkıs Hanımlar tarafından, 22 tango oörkestrası, Bükreş — ( 394 metro.) 20 koman 20,45 piyano kongöori, 21,15 dans havaları. Belgrat — (429 metra ) 91 cazbant, 21,30 keman koönseri, 23,45 orkestra. solo, 20,5 konlerans, Prag — (483 metre ) 20 tiyatro ha- tıraları, 20,20 şarkı konseri, 20,45 komedi. Viyana — ( BİT metre ) 20,25 şarkı, 21 şen musiki. Peşte —( 550 metre ) 21 şarkı, 22,15 Macar lehçesi, 23,30 Cigan orkestrası. Varşova — (1411 metre) 21 senfoni, 55 Vagner konseri. Berlın — (1635 metre) 20 den itiba- ren memlekot haberleri, konferana, siyaset âlemi, örkestra, sonra dans havn:îaıfı. 20 Ağustos Cumartesi İstanbul — ( 1200 metre ) 18 Gra: | mofon, 19,5 birinci kısım alaturka saz, h Hafız Ahmet heyeti tarafından 20,5 gramofon, 21 ikinci kısım alaturka saz, 22 oörkestra. Bükreş — ( 394 metre ) 20,45 Kora konseri, 21,20 LAâypçiğdan naklen yine Kora, 23 iki kişilik komedi. Relgrat — (429 metra) 20,25 radyo orkestrası, 21,20 komodi, 22 şen gece. Roma — (441 metre) 21 gramoflon, 21,45 polis orkestrası, 22,90 komedi . Prağ — (488 metre) 20 halk şarkıla- rı, 20,20 iki kişilik komedi, 20,50 ne- şe veren şarkılar, 21,15 rırke—.tra. Viyana — ( 517 metra) 21,05 Yaz Mevaiminde Viyana, 22,45 cazbant. Paşte — ( 550 matre ) 20 konferana, 2,40 konser, 23 Çigan. Varşova —(1411 metra) 20,45 balıçe havaları, 21 hafif musiki, 23,05 Şopen don parçalar. Berlin — (1635 metre ) 20,30 konfe- rans, 2i komadi, sonra dans havaları. Ağuıtoı 19 ü | buğdayına Ka G'uiııın V eselelerınden Sanayı Mı, Tetkik -— Tatm. l:.dılecex DİF Zıraat Mi? HL WLCVZü t ::: : Gaş hesi | Ziraatimiz Niçin Fenalaştı ? (Baş tarafı | inci sayfada ) sebeplerin başlıcaları şöyle bhulâ- sa ediliyor: 1 — Köylü buğdayına iyi fiat bulamazsa ertesi sene yiyeceğin- den fazla ekmez, istihsal azalır. 2 — Köylü buğdayına iyi Fiat bulamazsa — vergisini — veremez; devlet bütçesi müteessir olur. 3—Meselâ: vergiler ağırdır, köylü- | ye yüklenmiştir. Devletin köylüyü bu tazyikına Mmukabil düştüğü buhranlarında da yardım etmesi bir vazifedir. Onun için köylü iyi fiat bulamadığı zaman fiatleri yükseltecek ted- birler alınmalıdır. 4 — Köylü buğdayına iyi fiat bulamazsa meselâ manifa- | turasını alamaz, diğer ihtiyaçla- rını temin edemez, diğer ticaret ve sanayi erbabı da zarar görür- ler. Binnetice memleket zarara uğrar. 5 — Köylü buğdayına iyi fiat bulamazsa ihtiyaçlarını tahdit edeceği için hariçten gelen mal- lar da eksilir, gümrük varidatı azalır. Ve bu ihtimaller memleketin bütün iş bölümlerine göre uzal- tılabilir. Fakat bir de bu ihti- mallerin — iyi tarafları — vardır. Meselâ : 1 — Köylü buğdayını ucuz satarsa hayvan beslemek kolay- laşacağı için alıcı çoğalır; hay- vanatını yüksek fiat ile satar, bir derece muvazene temin eder. 2 — Ziraat amelesi yiyeceğini kolayca temin edeceği için aldığı ücretten daha fazla istifade eder. Çünkü amele yevmiyesi her zaman piyasayı takip etmez. Büyük ik- tısadi dönümlerde bir kere sabit- leştikten sonra pek az oynar. 3—Amele yevmiyesinin piya- sayı tıkip ettiğini farzetsek bile köylü yine umumiyet itibarile istifade eder. Çünki ucuz gıda ucuz amele demekse, ucuz amele de fazla iş, fazla istihsal demek- tir. O zaman işçi yevmiyelerinin yüksekliğinden dolayı ekilmiyen yerler de ekilir, çiftlik işleri büyültülür. 4 — Buğday ucuz olursa zira- at, bahusus buğday ziraati iler- ler. Çünkü bir malın nevinde fazlalık ve ucuzluk, rekabeti şid- detlendirir, pıyaıalarda en nefis mahsulâta kazanç temin eder. Bunu gören zürra, malını her zaman satabilmek — için en iyi — cinsten — yetiştirmiye gayret eder. Tohumlar ıslah edilir, usuller düzeltilir, rağbeti celbedecek yenilikler, terakkiler vücude getirilir.. Halbuki mah- sul daima muvafık fiat bulur ise — iyilikten ziyade fazlalığa ehemmiyet verilir. Tarlalar seçil- mez, dinlendirilmez, her taraf sürülür, ekilir, Cinsi ne olursa olsun fazla miktar elde etmiye bakılır. Mütarekeden sonra tütün zer'- iyatımız. işte bu âkibete düş- müştü, Harpten sonra her taraf- ta stok mal bitmiş, tütüne ihti- yaç fazlalaşmıştı. Her nevi mah- sul fiat bulabiliyordu. Piyasalar açıktı. Almanya, Amerika fazla miktarda mal istiyordu, Bunu gören tüccar, zürraa hücum ettiler, zürra da cinsi fe- na, fakat okka çeker kaba tü- tünde daha fazla kazanç gördü, ona döküldü. Nefis Şark tütünleri tohumunu terketti. Bulgar, Sisam, Yunan cinslerinin dördüncü, beşinci ne- vi tohumlarından fideler dikti. Bu esnada Yunanistanda İsşkeçe ve Dramanın nefis kokulu, ipek yap- raklı tütünleri teşvik ediliyordu. Emsalsiz nefasetle külliyetli mahsul almak için zürraa krediler açılı- yor, yardımlar yapılıyor, - çalışılı- yordu. Bunun neticesi olarak bu- gün telâştayız ve müteessiriz. 5 — Köylünün ağır vergiler altında bunaldığı iddiası bana biraz mübalâğalı görünüyor. Vasıtasız alınan vergilerden şehir ve kasabalardaki fakir ve orta sınıf kalka nispetle köylü pel az müteessirdir. Bir kere çok ağır basan belediye vergilerile, dahili sarfiyat vergilerile köylü mükellef tımanları yoktur ki emlâk ve akar, musakkafat vergilerinden çokça müteessir olabilsin! Niha- yet verdiği çok — mahdut bir mesken vergisidir. Kazanç ve müamele — vergileri de — yok- tur. Köylüyü ezen — vergi, gay- risafi hasılat üzerinden alınan âşar idi, o da kaldırıldı. Geriye kalan mahdut bir arazi vergisile hayvanattan alınan vergiler, bir de pazara çıkan eşyadan ver- diği bazı resimler kalır. Köy- lü bunları da vermemenin yolu- nu bulabiliyor. Birçok — eşyasını köyünde ayağına gelen kontrat- çılara verebilir. eselâ birçok yerlerde — süt, —yağ, — peynir, yumurta, bal, zeytin, zeytinyağı böyle toplanmaktadır. Vasıtalı — vergilere — gelince; köylü bazı havayici için vakıâ bu vergileri vermekten kurtulamaz. Gazden, — şekerden, kumaştan, ziynet eşyasından hayli de ağır gümrük ve inhisar vergisi ver- mektedir. Fakat bunları da ha- fifletmek mümkündür. Köylülerin ihtiyacını giderecek kadar yerli bezlerimiz, kumaşlarımız, alaca- larımız — vardır.. Bunlar güm- rüklere tâbi olmadığı için ancak | kazanç ve muamele vergilerinin bir kısmını ifade eden zamlarla satılırlar. Köylü de ancak bu vergilere — iştirak — etmiş — olur. Esasen bu — vergiler — tüccar ve — gsanayi — erbabının — safi temetülerinden devletin hissesi demek olduğuna göre bunların köylüye ve alelümum müstehlik- lere devretmeleri haksızdır. Dev- letçe buna çare bulunması lâ- zımdır. Her sermaye safi iradım- dan devlete bir hisse vermiye mecburdur. Bu hisseyi eşya ve mamulât fiatine zammederek müş- teri ve müstehliklere devredersa en ağır vergiler köylüyü —de- ğgil, — bilhassa — hiç — sermaye sahibi olmıyan işçi, emekçi ve ücretli halka yükletilmiş olur. Köylünün bunda hissesi pek az- dır. Çünkü o da nihayet verdiği bu fazla vergiyi süt, yağ, pey- nir fiatine zammedebilir, hafifle- tir. Bu mesele esasen mali bir adalet meselesidir ve hallolunacaktır. Şu halde köylü vergi itibarile hiçbir bir zaman meselâ maaşlı, ücretli bir memur ve işçi bir emekçi kadar vergilerden müte- essir değildir. 6 — Köylü buğdayına iyi fiat bulamazsa ertesi sene ekmez, çalışmaz, kıtlık olur, iddiası da doğru değildir. Köylü ile tarlası ve toprağı arasında — kazançtan çok kuvvetli bağlar vardır. O, toprağını işlemeye, yalnıı yiyeceğini — temin etmek için değil, daha bin türlü ruhi sebep- lerle de mecburdur. Mevsimi gelince çaresiz tarlasını sürerek, tohumunu atacaktır. Çünkü karısı, çocukları, hay- vanları gibi toprağı da köylü ) değildir. Sonra köylünün hanları,apar- için daimi bir bakıma muhtaç ve , kendine mahsus bir sevgi mevzuu- dur. Velhasıl muvakkat tedbirlerle köylüye yapılacak — yardımların tesiri ya hiç olmaz, ya maküs olur, fıydı vermez. Ziraatin te- rakkisi için esaslı tedbirler ister. Memleketimize göre onları da | yarın teşbite çalişalım.