11 Aralık 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

j Dünya Hüâdiseleri 1_ Elmas Si Ticareti Ölüyor Dünyanın en kârlı ticaretle- ”| rinden biri de el- Elmas . Tica mas ticareti İdi, reti Ölüyor diyoruz. Çünkü bu ticaret,| artıklj kalmamıştır. Amerikanın en zengin ve baş döndürücü bir faaliyet gösterdiği sıralarda en yüksek devresini bulan elmasçılık, şimdi, parasızlık yüzünden, para etmez bir hale gelmiştir. Elması öldüren Ame- rika olmuştur. ve bunun iki e- bebi vardir. Birinci sebep şudur : Amerika, kredi ile çalışan bir memleketti. Binaenaleyh yabancı bir kimseye Amerikaya gittiği zaman karşısı- na bir elmas tacirinin adamı di- , ne yapar, yapar, ona er- lı:lıwkıo hlr’ ;lıükî pkıdınıı bir broş aldırtırdı.. Esasen almamak için sebep — yoktu. — Çünkü bu alış, veriş son — derece müsait şartlarla yapılıyordu. Haf- tada elli kuruşa... Bu elması alan adam derhal bir fotoğrafcıya koşuyor, "Tesmini çıkartarak arkada bırakiiğı ak- rabalarına gönderiyor, onlarda resimde gördükleri elmas yüzük manzarasından —Âmerika'da ça- buk para kazanıldığını zannedi- yorlardı. Bu hal, ayni zamanda Amerikaya muhacir de celbedi- yordu. f İkinci sebep İse, muhaceretin kesilmesidir. Amerika hükümeti, hariçten gelen muhacirlerin mikta- rını tahdit eder etmez avlanacak müşteri bulunamadı. Derken ara- ya içki yasağı girdi. Amerika halkı, evvelce, bir meyhane veya çalgılı eğlence mahalline gittiği vakit kravatına iliştirdiği iğneyi veya parmağına geçirdiği yüzüğü etrafına gösterebiliyordu. Fakat içki yasağile beraber bu göste- riş imkânı da kalmadı. Avrupa- daki vaziyete gelince: Amerika'da bu mata para etmedikten sonra eski dünyada geçen bir nesne olabileceğini zannetmek elbette ki batadır. Elmas ticareti, şimdilik, işte bu yüzden ölüyor. İran hükümeti ile İngilterenin İngiltere İle İran Ara- sında bir hâdise oldu. diği bir karar ile anda petrol arama hakkına dair İngiltereye vermiş olduğu imtiyazı feshetti. hakkı Angla - Persiyan isimli şirkete ait bulunuyordu. Müdde- tinin bitmesine henüz 28 sene vardı. Ayrıca İran hükümeti ile bu şirket arasında mevcut imtiyaz mukavelenamesi, bunun, iki tara- fın kararile — feshedilebileceğini kaydetmekte idi. Anglo - Persiyan petrol şirke- tinin en fazla hisse senetleri biz- zat İngiliz hükümetinin - elinde bulunmaktadır. bu itibarla fesih kararı hem muvcut mukaveleye müuğgayir, hem de İngiltereye karşı bir nümayiş telâkki edilmektedir. Yalnız fesih kararında yeni mü- zakerede bulunarak gadre uğra- yan İran hukukunu siyanet et- mek endişesinin kayıtlı bulunması, İngiltereyi bir parça memnun etmiştir. Maamafih Lonradan ge- len malümat, bu hususta bir an- laşma yapılamadığı takdirde mu- kavelenin bir taraf kararile fos- hinden dolayı icap eden tedbirlerin alınması İçin İngilterenin bütün hukukunu mahafaza etmekte bu- lunduğuna dair İran bükümetine tebligat yapılmıştır. arasını açacak yeni | İran hükümeti, ver- Bu imtiyazı işletmek | âım ÂAsır Ebe Hekimi | Muayehnesi 48 senelik ebe hekimi Mü- | derris Besim Ömer Paşanın yarım asırlık meslek hayatı me- ğerse, ne heyecanlı hatiralarla dolu imiş. Muhterem doktor, bu hatıraları, bana anlatırken eski Üünleri yaşıyor gibi idi: — 300 rumi senesinde mek- tepten çıktım. 301 senesinde de ayni moktepte, fenni kıbale mu- allim muavinliğini deruhde ettim. Pariste — 4,5 gsenelik —tahsilimi yaptıktan sonra, Tıbbiye Mekte- binde bilfil muallimliğe - geçtim. Bir taraftan muallimlik yapıyor, | bir taraftan da güç doğumlara davet olunuyordum. İlk Davet.. İlk çağırıldığım yer, Fatihte dersiâm — hocalarından — birinin evinde idi, Refikasının — doğur- makta güçlük çektiğini, mahalle kahvesinde haber almıştı. Bir imüddet ne yapacağını — şaşıran hoca, nihayet komşularından biri sağlık verince, hemen — koşup beni davet ediyor. Hastaya ra- manında - yetiştiğim için çocuğu tehlikesizçe aldım. — Hocafendi, adını “Besim,, koydu. O zaman- lar, doğumlar bile padişahın iradesile olurdu. Birinin karısı doğurmakta müşkülât çekti mi, atebei felekmertebeye — sığınır, padişahtan imdat isterdi. Sultan Hamit Baş Ebe İdi... Sultan Hamit, adeta başebe olmuştu. Nerede kim doğursa İlk evvel saray haber alırdı. Bu yüzden benim çektiklerim, anlat- makla bitmez. Meselâ gece yarısı vazıhamil vak'asına serian müda- hale edilmesi ve neticesinin İş'arı İradei Seniyei Cenabı Padişahi muktezasındandır efendimi,, Müdahale.. İyi hotamma, çok defa has- tanın evi şehrin bir bucağında olur, yetişecek vasıta bulun- mazdı. Gece- nin bir vaktin« de Paşabahçesine gitmeği düşü- nün... Abdülhamit bu doğum vak'alarını bazan İş güç edinir, gidip gitmediğimi durmadan tah- kik edip benden cevap isterdi. Böyle irade ile gittiğim evler- de hasta bulamayıp geri döndü- | ğüm zamanlar çok olurdu. Aara- ba içinde, sarsıla sarsıla saatlarca yol gider, mahalle bekçisini uyandırıp” evin adresini öğrenir, kanter içinde kapıyı çalarsın: — Hani hasta... Demiye kal- madan eline ayağına sarılırlar: — Allah, iki cihanda size yoksulluk yüzü göstermesin.. Veli nimet efendimize Cenabıhak bit- mez tükenmez Ömürler — ihsan etsin.. Çok geçmeden anlarım ki, ne doî:.ım var, ne de doğuracak kadın... Saraydan atiye kopar- mak için böyle bir şey uydurmuş- lar... Elimde kırmızı atlas torbayı göremeyince bayağı sukutu haya- le uğrarlardı. Ebelik Kimlerin Elinde İdi? Ebeliğe başladığım — zaman, elde Türkçe bir kitap yoktu. okadar memnun oldu ki, oğlunun | uyukumdan uyandırıp bir telgraf * uzatırları “Şimdi falan yerdeki | Benden evvelki kıbale hocası; Vuçino isminde biri idi. Yarı Türk- çe, yarı Ermenice, yarı Fransızca dera takrir ederdi. “ Ebelik , isimli ilk Türkçe meslek kitabını yazdım. Ebe Mektebinde Türkçe tedrisat mecburiyetini koydum. Ebelik bir takım cahil acuze- lerin elinde idi. Bu acuüzeler şa- rap gibi eskidikçe kıymetlenirler- di, Eli güzel, gümüş çakılı, altın makas gibi şöhret almış olanları bile batıl itikatlara esir, fennin icaplarından habersiz koca karı- lardı. Çocuk — doğuramıyanlara akla hayale gelmez şeyler yapar- lardı. Kimisi şeyhin — okunmuş kuşağını hastanın beline sarmıya kalkar, kimi yazılı hırkayi sırtına geçirir, kimi köpek yalağından su getirtip kocasının Avucundan içirtmek isterdi. Daha neler, neler... Beni vaktile mülkiye mezunu bir zatın haremine çağırmışlardı. | Kadıncağ 2, hakikaten çok ıstı- rap çekiyordu. Evin içi telâş için- de idi. Ben geldiğim zaman Uzs- küdarın bilmem neresinde bir ebe sağlık vermişler, ona adam koş- ' turulmuştu. Mülkiye mezunu zat artık dayanamdı: — Çekilin, kimse olmasın... Ebelerin başı burada yahul, Diye bağırdı. Hemen müdahale ederek çocuğu aldım. O zamanki çocuk, yakın tarihlere kadar sefirleri- mizdendi. Ebe Hanıma Hediyeler Kadın ebelerde bilgiden ziya- de, hoşmeşreplik, güleryüzlülük, ihtiyarlık aranırdı. Ebe, doğum- dan birkaç ay evvelden tutulur, evine sabun, kahve, esvaplık ça- maş:r gibi hediyeler gönderilirdi. Bu hediyelerin birer manası vardı. Sabun, “Ebe Hanım senden te- mizlik isterim!, Demekti. Esvap ve çamaşır “ Başka yerde giydi- ğini bizde giyma !,, kabilinden bir dma idi. Kahvede de: “ Uyanık Tabanca *|hayatımızın teh- y Doktor Besim Ömer Paşa Ebelik Za- manlarına Ait Hatıralarını Anlatıyor İrade İle Gidilen Evlerde Bazen Hasta Yerine Karşımıza Kimler Çıkardı? Şeyhin Okunmuş Kuşağı, Yazılı Hırkası - Eli Güzel, Gümüş Çakılı, Altın Makas - Nabız Nasıl Yapılırdı? - Acem Elinde Yürüyünce... - Sultanları Nasıl Doğurturduk? - Kediotu Sulfatosu - Besim Ömer Paşanın Elinde Doğanlar... İle Üstümüze idi. Ebelerin ailede mühim mev- kileri vardı. Bütün ev ebe hanı- mın önünde ardında dolaşır, onun bir dediğini iki etmezlerdi. “ Besim Ömer, Benim!.,, Memlekette aşağı yukarı ilk erkek ebe benim. Kadın ebeler, “Lavta ,, dedikleri ebe hekime daima tercih edilirdi. _ ; Lâlelide oturduğum — zaman- arda idi. Bir gün kapı dı Uşak hastalandığı için bcnç:âınm: — Kimi arıyorsunuz efendim? — Besim Ömer Beyi.. Dedim ki: — Besim Ömer Bey benim.. Derhal yüzünün rengi değişti: — Şey dedi, bir vazıhamil için çığııracaktım.-. erede hastanız? Derhal bir yalan uydurdu: — Ben, icap ederse yine ge- lirim.. şimdilik ihtiyıg yok. Besim ÜÖmeri bir adam zannediyordu, beni karşısında gürünce haştaya çağır- maktan vazgeçmişti. Bizim mektepten çıktığımız za- manlarda doktorlar, kadın hasta- ların yanına bile yaklaşamazlardı. Öyleleri vardiki, çarşafının altın- dan nabzını tutturur: — Erbabsan hastalığını anlal Derlerdi. Siz Şu Taassuba Bakın.. Bir hoca, bu cahilâne taassup yüzünden karısını gözgöre kay- betmişti. Kadın, Gdehşetli kan zayi ediyordu. Beni bulup getir- diler. Müdahale edeceğim amma, kocası bırakmaz. Okadar uğraş- tığım balde softayı razı edeme- dim. Kadın da iki saat sonra yean verdi. Durun, Paşa Esvabımı Giyeyim!.. Ebelik yüzünden birçok defalar likeye girdiği olurdu. Bir ge- İŞağı ce, Mahmutpa- BZ şa'da bir hanı- Şf ma çağırdılar. Kendim bir par- ça rahatsız ol- Ve duğüum — için muavinlerimi gönderdim., Gece- yarısı, kapi çalındı. Muavinlerim perişan bir halde, baş açık, ce- ketsiz içeri girdiler : — Bu ne hal? diye sordum. Anlattılar : — Kocası bir türlü bize el dokundurmuyor. Az kaldı bizi dövecekti. Ustamızı — çağıralım diyerek kendimizi zor dışarı attık. — İyi amma, dedim, — #sizi göven.d beni de döu;... M urun da şu paşa esvabımı giye- yim,. Belki heybetimden lığı—- karlar... Resmi elbisemi giyinip kılıc- mi belime taktım. Ne dersiniz, herif benden fena halde çekindi. Ağzını bile açamadı. Çocuğu hâdisesiz doğurttuk.. ' Kımıldama Yakarıml!.. Tahtakalede bir acemin evin- de başıma gelenleri sormayın.. kadın, bir türlü doguramıyor, biz üÜç hekim kanter içinde uğraşı- yoruz. Kocası acem, elinde rover- üü aşağı yukarı dolaşınıya baş- . : , ? ' * “ ( Devamı 10 uncu saylada ) K e , Ç S K6 . I a pT Evkaf İşleri Bari, | v Ak H " - P 4 d Bi İ çi “ İstanbulda Evka- fın Olmıuyan Bina Yok Gibidir bir hal yaptıracağı ve seyahatin bu tasavvurla alâkadar olduğu hakkında Gdeveran — etmiş olan rivayetler asılsızdır. Rüştü Bey diyor ki: — Ben İzmirde Evkafa ait zeytin meselelerile meşgul oldum. Bu sene muhtelif mintakalardaki zeytinliklerimizde ( 36) bin çuval kadar mahsulümüz vardır. Bunun nısfını sattık. Ayvalık, Bergama ve Ödemiş zeytinleri tamamen, Bürhaniye ve [vzınitinkîler de kıs- men satılmıştır.. Kalan — kısmı toplattıracağız. Bunun için de bire kaç fabrika ile anlaştık, bunlardan zeytin yağı yaptırarak piyasa bulunca satacağız. Yağ yapmak için ayrıca fabrika ve tesisat yaptıracağımız doğru değildir. Tütün Deposu Meselesi İzmirde (400) bin İiraya yap- tırdığımız tütün deposunu seneli; (50) bin liraya ve Üç sene müd- detle bir Amerika şirketine daha evvelden kiraladık. Bu yeni bir şey değildir. Birkaç gün #onra da Ankaraya döneceğim. Rüştü Beye: — İstanbulda nekadar, “evkaf,,bır lunduğunu sordük, şu cevabı v — tetkikatımız bitmedi. Biraxz bekleyiniz, neticeyi alınca size müspet bir şey söyliyebilirim. Küçük Bir Hesap Rüştü Beyin verdiği kat'"! rakama İntizaren kendi tetkiki- mizle takribi bir hesap yapmak istedik. Vardığımız netice şu oldu! Belediye birkaç sene evvel nümerotaj yaparken İstanbul'da (135) bin bina ile (45) bin kadar arsaya numara koymuştur. Bu itibarla htınbul’dııl bina ve arsaların miktarı tamam ( 180) bini buluyor demektir. Biz bu ( 180 ) bin parçanın nekadarının mülk ve nekadarının vakıf ol duğunu öğrenmek istedik ve Tapu ile Evkaf İdaresine, bul'un eski tarihini bilenlere mü- racaat ettik. Öğrendik ki: İstanbul'da sırf mülk arsa ve binaların miktarı ( 180 ) bin pars çanın azami onda birin” tutmaks tadır. Bu vakıf parçalar içinden de ancak ( 1500 ) kadarı sırf vakıf, yani akar, diğerleri İse mukataalı — veyahut icareteyinli vakıftır. Şu hale göre İstanbul'daki bina ve arsaların (162000)i Evkafa ait demektir. İstanbul muharebe neticesinde fethedildiği için Os- manlı hükümdarları bütün şehri vakıf etmişler ve şehrin bir kısmını hükümet erkânmına va yüksek memurlara vermişlerdir. Yalnız İstanbulda nüfüs va ahşap bina adedi artınca sık sık büyük — yangınlar başlamış ve İstanbul — harap olmiya yüz tut- muştur. İstanbulu harbiden kur- tarmak için o zamana göre bir şer'i hile yolu düşünülmüş ve yangın yerlerindeki vakıf arsala- rın satılmasına karar verilmiştir: Herkes vakıf arsalara ev ya tırabilecek, fakat bunun için de evkafa peşin ve veresiye olmak lüzere, yani muaccel ve müeccel namlarile bir miktar para vere- cektir: . İşte ( icareteyinli ) vakıf usulü böyle başlamıştır. Elyevm İstanbuldaki — bütün binalar, az - bir istisna iİle bu çeşit vakıftır. Halk icareteyinli binalara tasar- ruf edebiliyor, fakat malik ola- mıyor, varissiz vefat edince bun- lar evkafa kalıyordu. Yeni evkaf kanunu Millet Meclisinden çıkınca icareteyinli — vakıflar tamamen tasfiye edilecek, halk © rzaman malik vaziyetini do kazanacak- tır. Bu malümattan da bir netice çıkarmak icap ederse, denilebilir ki: İstanbulda toprağı evkafa şu veya bu şekilde ait olmıyan bina yok gibidir, Taksimde yeni yapır lan muazzam - da dabil olarak ! l

Bu sayıdan diğer sayfalar: