20 Aralık 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

20 Aralık 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

B " Te NN TRAMVAY Ne gece, ne gündüz bitmez dan danı, Diyor ki ben benim İiyice tanı, Arkamdan bizlica çalıyor. çanı, Sokakta yürürken bir parça dalsam.. KA aLaşk | | Güle Güle | ll İyi bir temenni.. Allahaısmar ladık diye sokağa — çıkanları, biribiri arkasına tekrarla söyledi- ğimiz güle güle kelimesi ile teşyi ederiz.. Allah kimseyi ağlatma- sın.. gülmek durürken ağlamak şarap dürürken zehir içmek ka- bilinden manasız bir şey olur. Kızılı, yeşili kaplamış yolu, İçinde hiç yer yok Jlebalep doluş İnsanla örtülmüş sağile solu, Giremem bir pire kadar ufalaam.. Üç saat bekledim, aman beni gör. Zilini çekmeden kuzum kondoktör, Ayağım topaldır, gözlerim de kör, yapsanız, -— arımın lıfıdlıl şeyleri ılmı_dıı! ' Yalnız şunu da hatırlamalıdır ki, şarap içmenin nasıl bir usulü yarsa; gülmeninde bir tarzı bir usulü vardır. Nasıl — şarabi. fiçinin — içine başımızı daldırıp içmiyor. Şişeden bardağa boşaltıp renkli mayiin bardakta aldığı şeffaf - aydınlığı seyrede eda tadına bakıyorsak, gülmeyi de yerinde ve usulile tatbik etmek gerektir.. Dün akşam sinemaya gitmiş- tim. Filmin bazı yerleri seyirci- leri eğlendirip güldürecek bir tarzda tertip edilmişti. Herkes l Bazamak ucunda razıyım ki Öğrenemedikleri — Hasan Bey bizim Son Postada okudum. Dilsizlerin mek- tepleri varmış, okuyup yazmayı, herşeyi öğreniyorlarmış. — Yalnız öğrenemedikleri bir şey varl.. — Öğrenemedikleri şey nedir Hasan Bey?.. — Traşçılık!.. Bir Teklif Hasan Bey anlattı.. Matbaada — çalışıyorduk. Bu mrada Matbuat Cemiyetinin neş- redeceği almanağa — konulmak Özere — fotograflarımızı istemiye geldiler.. Arkadaşlardan biri bir teklifte bulundu: — Almanakta fotoğraflarımı- zın altına bekâr yabu, evli oldu- gumuzu da yazsalar.. Birkaç kişi itiraz ettiler.. Doğru olmaz!l.. Baktım, teklifi yapan arkadaş bekârdı, itiraz edenler de evli kdiler.. Tirende Tren kalkmak Üzere İken Hasan Bey yetişip bindi. Vagona girer girmez kondoktörle karşır laştı.. — Bu vagon kaçıncı mevki kondoktör efendi?.. — İkinci. — Acele ile yanlış binmi- gim.. — Ya öyle ise derhal farkını vermelisiniz.. Hasan Bey bileti kondoktora uzattı. — Madem ki farktan bahset- tin, ver bakalım parayı, benim biletim birinci mevki Idi.. Mendil Hasan Bey mendil alacaktı, tezgüâlitar methediyordu.. — Hasan Bey bu mendiller- den muhakkak al.. okadar ince, ©o kadar rzarifki insan burunu siler- ken adeta elinde mendil yokmuş gibi bir his duyuyor.. Hasan Bey bu süze kahkaha e güldü: — Deseneki, dedi, bu men- dili kullanmakla, — olile burmu na slilmek Aarasında biçbir f: kalmıyor. y ltikat — Hasan Bey sen batıl itikatlara İnaaır misin?. — Nasıl meselâ izah otl.. — Ne bileyim Hasan Bey mesolt ©a üç Takkamının uğursuzluğuna, yıl- dız düşerken — odi lecek duanın boşa Kgitmiyeceğine, dar ba bunun gibi bir gçok yeyler.. — Bunlara inan- mam ama, yâlnız bir horoz öttüğü gamas — dünyada birçok yalan — Böy- Tenmiş - olduğuna Adeta iman rlın.. — Neden ?.. — Neden — olar cak horozlar, her yakitten — ziyade sabahları gazetele- rin çıktığı — saatte öterler.. ede- Vazife Hasan Bey bir dostuna iş aramak için bir müesseseye git- mişti. Müessese müdürü Hasan Beye vaziyeti anlattı.. — Vallahi Hasan Bey mües- sesemizde gerçi böyle bir vazife var amma, şimdiye kadar üç bin kişi mektupla müracaat edip bu işe talip oldular.. , Bunlarıd arasından bangisini seçeceğimizi bir de — şaşırdık. Hatta gelen mektupları çoklu- gundan benliz tasnif bile ede- medik. Hasan Beyin yüzü güldü. — İşte azizim, benim dostu- ma da bu gelen mektupları oku- yup tasnif etmek vazifesini verir- siniz, olur biter. 1 —a hafif hafif gülerken balkondan; boşanan bir kuyu çıkrığı gibi, yetmiş sekiz punto bir. kahkaha koptu. Ön sıralardan bunun aksl sedası, ikinci bir kahkaha daha yükseldi. Bu hareket neydi. — gülmek mi? zannetmem, gülmek demek, güzel söylemek değildir ki insan sesinin kudretini bütün bir salonu dolduran halka 1spat etmek mec- buriyetinde kalaın, Bu, zoruna gülüş tarzı, sıcak bir odanın kırılan küçük camın- dan içeriye dolmuş buzlu . bir rüzgür hbalinde salonu dolaştı; ve biraz eyvel tebessüm eden dudakta — zevkez bir - bükülüş husule getirdi. Gülmeyi — bilmiyen iki kişi gülmek İstiyen yüzlerce kişinin zevkini kaçırdı. Yazık.. gülienin de adabı. vardır. Bilhassa buna çok dikkat mada ol hiç aklımı di da olacağı hiç a gelmezdi. , aryordum, VKızak Hanımlar — yün örüyorlardı.. Bey- ler bir kenara çe kilmiş dereden te peden konuşuyor lardı. Beylerla ara> sında Hasan Bey vardı. Bizim Tahir vardı, Sabahaddin vardı, İsmet vardı, yün — örenler de bunların bhanımla- riydı.. Başka da kin 46 yoktu..Bir aralık Tabir banimlara te- ker teker sordu.. — Siz ne — örü- yorsunuz?.. — Hırkal.. — Biz?.. — Bülüz!. Bıra Tametin gevcesine gelmişti. 'Tahir ona da sordu. — Sizinki ?. Benimki kar zak ölendim.. Hasan Bey he- men söze karıştı., — Nasıl — olur Hasan Bey — Sakla samanı gelir zamanı derler amma bizim Öttimelendi, — ben #eski serpuşun günün birinde ea sizinkini — kılıbık ea e a Tütüncülük Hasan Bey bakkala gitti. — Bakkal bir paket kadın için cigara verirmisiniz?.. Nimet mi?.. Hayır, Naciyel, Yirmilik mi?.. Zannetmem, kırklık.. Kıskançlık Kocalarını kıskanan kadınlar bir araya toplanmışlardı,. — Kimlerdi?.. Diye sormayınız... Sayamam, Çünkü kocasını kıskanmıyan ka- dın dünyada yoktur. Aralarında konuşurlarken Hasan B. de pa- tadak içeriye giriverdi.. — Neye?.. Diye sormayınız.. Çönkü He- san Beyin kocaman başını sok- madığı yer olamaz.. Hanımlar sözlerine devam et tiler.. İçlerinden biri dedi ki : — Ben Havvanın yerinde ok mayı çok isterdim. Çünkü benden başka kadın bulunamıyacağı için Âdemi kıskanmadan rahatça ya- şardım.. Hanımlar hak verdiler. Yalnız Hasan B. itiraz etti: — Onu da kıskanırdımıa. ha« nımefendi. Yanınızdan biraz uzak- laşıp tekrar geldiği zaman acaba bir başka kadın daha yaratıldı mi düşüncesile muhakkak kabur- ga kemiklerini sayardınız... Modası Geçmiş Güzellik — birinciliği musaba- kasına Nezli Han isminde bir banım iştirak etmiş Hasan Bey gazetede resmini görüp ismini okuyunca: — Kazanamaz dedi modası geçmişl... Yanındakiler sordular?.. — Modası geçmişte ne de- mek Hasan Beyl.. — Geçmiş ya, şimdi « man modası var, hana kim Süt Alırken Hasan Bey süt alacaktı.. süt- çüyer — Bana bir okka süt tartıp versenel.. Dedi, sütçü güldü: Hasan Bey sen bilmiyor musun aüt -tartılarak satılmaz. ölçüsü vardır. — Affedersin yanılmışım, bir metre Öölçüp ver diyecektim. e OTOMOBİL Uzaktan dev gibi göründü gölgen, Bak şimdi sokakta kaçan kaçana.. Çarparsın, ezersin aman vermeden; Rasgeldim kaçarken kanat açana. Öterdi düdüğün bazan düt diye, Ödümü patlattı hemen küt diye; Çekinme ne olsa? Koş, yürüt diye Kim verdi bilmem ki bu kakkı sana? İçine binmedim bu da bir sevap, Düşersem altına balim çok - harap; Ezmedim, ezdirme beni de Yarap, Dileğim yalmız bu; hem yana - yanalı P. O. H. &. etmeli! Sinemada, tiyatroda daha bötün umuml — verlerde, — kılık kıyafetimize, — yürümemize otur- mamıza itina ettiğimiz gibi gül- memizin şekline de itina edelim. Bir çift dudakta tebesslm ne kadar hoş bir şeyse, bir girt« laktan çıkan çıngıraklı kahkaha da okadar çirkindir.. Şimdiden —sonra yine güle güle fakat dikkatle güle güle olmaz mı hanımlarım, olmaz mı efendilerim. Hasan Bay — Of yine romatizma ağrılarım başladı. Fatin Etendi — İmdadıma yetiştin. Hasan |Bey bende hava ra- porunu yazıyardum.. Yarın soğuk ve rutubet azami dereceyi bulacaktır.. Diye bilirim.. K

Bu sayıdan diğer sayfalar: