25 Temmuz 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

25 Temmuz 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA GÜL HANIM 2ahitler, Fedailer Arasında Haçlılar, Y azanı Üme' Raa Kurtla Doğan Her Tarafı Aradılar. Hacıdan Eser qutu Gül Hamnım cevap vırdı — Evet, haklısın Doğan! Çün- kü bu sandıkta muazzam bir servet var! dayımın bu muazzam serveti bu adama emanet etmesi beni hayrete düşürüyor! Gül Hanım, fazla söylemedi. Birdenbira döndü ve odasına gitti. Duman B. onun gittiğini gör- dükten sonra Doğanla konuşmı- ya devam etti vez — Oğlum, dedi, Sultan Salâ- | hattinin kılıcı tepemizdedir. Sul- tan bugünlerde Hilâl ile Salip arasında vukubulacak en müthiş harp için hazırlamıyor. Tam bu sırada Gülün rüyasına girmesi, zaferi kazanırken onunla birlikte | bulunması, onu, bizimle olan he- | sabını temizlemiye sevketmiştir. Mesele budur! Kurt, Hacıyı götürmüş ve ge- ri dönmüştü. Duman B. sordu: — Hacı uyudu mu? — Uyudu. — Sakım bu adam geceleyin kaçmasın. — Çünkü — sabahleyin onunla konuşmak istiyorum. — Bundan endişe etmeyiniz. Çünkü ahırı kilitledim. Herhalde | bu Hacı merkebini bize hediye etmek istemer. — Ohalde bu gecelik müzake- remiz kâficir. * Doğan ile Kurt şafaktan bir saat evvel uyanmış, gece uyuma- dan evvel erken uyanmalarını tenbih ettikleri mutemet adamla- rından birkaçı da kalkmışlar, hazırlanmışlardı. Kurt bir fener alarak karde- şinin beklediği odaya geldi. Do- ğan sordu: — Nerdeydin? Hacı babayı mı uyandırmıya gittin? — Hayır. Her tarafa adamlar tarassuda memur ettim. Birini de ahıra gönderip merkebinin durup durmadığını anlamak istedim. Mer- kep yerli yerinde. Her halde hacı da şimdi uyanır. — Âlâl İkisi de oturdular. Kurt sordu: Hacıya uamaz vaktinin hulül ettiğini söyliyerek kaldırsak ayıp olur mu? — Zannetmiyorum.. Kurt kalktı ve Hacının yat- tığı odaya yaklaşarak kapıyı yurdu. Sonra bağırdı: — Hacı efendi! Hacı efendi! dedi, namaz vakti geçiyor. Fakat içerden hiçbir. cevap gelmedi. Kurt geri dönerek - fenerini almak istedi ve kardeşine: — Hacının uykusu ağır! de di. Soura fenerini yakarak yürü- dü. Mısafirhaneye girdi. Fenerini uzatarak baktı ve bağırdı: — Doğan, Doğan! buraya gel! hacı gitmiş! Doğan koştu ve sordu: — Nereye gitmiş?... — Nereye olacak, geldiği ye- re.. kendisini gönderenlere! — ©O balde nasıl gittiğini öğ- | renelim... | İki kardeş etrafı tetkik etti- | ler. Ortalık soğuk olduğu halde | pencue ıç—Hı "Iıcı pcııc:redeıı atlıyarak kaçmıştı. Doğan una inanmak istemedi: Adamcağız Lelki #hırda, mer- | kebini tmar ediyor. Merkebini bırakıp gidecek değil a... Fakat ..ari < >ncereyi gös- terdi: — Bu pencerenin açık dur- ması, hiç bir tahmine mahal bırakmıyor! bununla beraber ahı- | ra da bakarız. İkisi de ahıra koştular. Ahır hâlâ kilitli idi. Merkep te içerdey- di, Kurtla Doğan her tarafı ara- dılar. Fakat hacıdan eser yoktu. Yalnız ahırın kapısını tetkik et- tikleri zaman hacının bir maymun- cuk kullanarak onu açmıya te- şebbüs ettiğini gördüler. Kurt maymuncuğun gördükten sonra anlattı: — Bu adam merkebi alsa da, almasa da gitmiye karar vermiş! | Onu takip edersek belki ele geçiririz. Kurt emretti: — Atları eğerleyin. Atlar eğerlenmiş, Kurtla Do- ğandan başka üç beş adam yola çıkmış, üç dört saat her tarafı | aramış, taramış, fakat hacıyı bula- mamışlardı. Hacıdan eser yoktu. Geri döndüler. Kurt ile Do- | ğan amcalarının yanına girerek vaziyeti anlattılar: — Haa savuşup gitmiş, v hiçbir. iz bırakmamış! Ne emre- dersiniz? Duman Bey derin derin dü- şündu, sonra bışım kaldırırık Bııgünlcrdeıl’ehdiktı beş yüzü mütecaviz genç askerlik talimleri | yapmaktadırlar. Darülfünun - ve yüksek mektep talebelerile Darül- fünun mezunlarından mürekkep olan bu gençler aylardan beri gördükleri —askerlik derslerinin tatbikatmı yapmaktadırlar. Genç- ler, Pendikte çamlıklarda hazırla- nan çadırlarda yatıp kalkmak- tadırlar. Genç ve münevver Mehmet- çikler — bakırlaşmış — yüzleri -— ve asker elbiselerile bir kat daha çevikleşmiş vücutlerile . Pendikte çok meş'eli bir hayat geçirmek- tedirler. Hergün deniz banyola- — Biz bir tuzak içindeyiz! dedi ve ilâve etti: — Bu adamın kalkıp gitmesi mesele değil! Kendisi vazifesini bitirmişti. Asıl mesele onun bu şekilde kaçınıya muvaffak olması, bir kimsenin onu bulamaması, bir kimsenin nereye gittiğini keşfedememesidir. Demek ki etra- fımıza bir tuzak kurulmuştur. Zannederim ki tuzağın ipleri Sul- tan Salâhaddin'in elindedir. Asıl Düuman Beyi hayrete düşüren nokta hacı kılığma giren bu adamın, geceleyin, yalniz yıl- dız ışıklarından istifade ederek kaçması ve İskenderiyeyi boylama- sıdır. Bu adamın, eve girergirmez | her şeye, her yere dikkat edip kararlarını ansızım vermesi, vak- tinde hareket etmesi, onun son derece zeki, son derece cesur ve son derece atik bir adam oldu- ğunu gösteriyordu. Bu biçim a- damlara karşı tedbir. almak ko- lay bi iş değildi. Bu biçim a- damlara malik olan bir hasim neler yapmazdı?! * Hacınım — kaçtığı gündenberi Duman Beyin konağına ve çift- liğine derin bir korku sindi. Her- kes beklenilmeyen bir hâdisenin vukuundan, umulmiyan bir yerde bir pusunun kurulmasından kuyordu. Hattâbir aralık Duman Bey konağı da, çiftliği de bırakıp İskenderiye ve Kahireye naklet- meyi düşünmüştü. Çünkü — İsken- deriye veya Kahirede daha fazla emniyet içinde yaşayacağına ka- naat getirmişti. ( M— var I Pendikte Yüzlerce Talebe Askerlik Talimi Yapıyor diktim. Birkaç adamımızı yolu | rından da istifade etmektedirler. Yukarıdaki resim, Darülfü n merzunları kampındaki genç asker- leri, hocaları Ethem Fatin ve Cemal Beylerle bir arada göster- mektedir. : TEŞEKKÜİ Zonguklak'ta — refikamın — tehlikeli doğumunu hazakat ve muvafiakiyetle yapaa ve hayatını kurtaran doğum mütehassın Doktor. Fuat Beye açık teşekkürlerimi muhterem gazetenizle bildiririm efendim. Zonuguldak Orman Fea Kontcolörü Fehmi (TW 1 | hemen | İ Temma 25 (Kimler Evlenmeli, Kimler Evlenmemeli Delilik Buhranları Geçir- Baştaafrı 1 “nci sayfada ) 6 — Fakat en mühimmi de- lilerdir, yarım delilerdir. Deliliğin muhtelif şekilleri var- dır. Akli ve asabi hastalıklara müptelâ olanlar zaman zaman tamamen sükünet bulabilirler. Fakat bir zaman için sükünet bulan asabi bir hastalık mutlaka yeniden nüksedecektir. O takdir- de bittabi kurulan yuvanın kıyıh bir cehennem azabı haline gire- cektir. Daha mühimmi, bu kabil izdivaçlardan husul bulacak nesil Ben, hııııq olduğum delilerin kısım azamınım - birkaç nesil evvelki cedlerinde tamamen ayni bastalıklarla malül kimseler geçmiş olduğunu mütecaddit tec- Avrııp:. da Bu Mesele wvrupada bu mesele — ile e"dl İıvıçn meşgul oldular. ve bir kanun Bııı kan- (ığı rın erkek- lıklcnnl *e kadınlıklarını ref'edi- yorlar. Bu fikir yavaş yavaş her tarafa dal budak saldı. Pek ya- kında bir tıbbi mecmuada oku- dum. Bu mesele İngiltere'de de büyük bir ehemmiyetle nazarı dikkate alınmış, büyük bir komis- yon teşkil etmişler, bu komisyon hakiki deliler için kat'iyyen takim kararı veriyor. — Bu karar yarım delilere de şamil mı"l Hayır, yarım deliler için İ ünkü yarım deli- lıgidmımçtıyh ’ı':hıu:k çok güçtür. Bu hududu — tayin mümkün olabilse bile, bunların zürriyet kuvvetlerini tamamile kaldırmanın ne dereceye kadar doğru ve isabetli olacağı meşkük. Zira alelekser aksine şahit « a: klığ mıza rağmen, yarım deli- lerden iyi bir nesil geldiği de görülmemiş değildir. ge kıt ta olsa mevcut olan bu ihtimal bu kanunu yarım delilere de teşmil imkânmı kaldırıyor. Delileri Kısırlaştırmalı Mı? Fakat bir defa deliliği tahak- kuk edenlerin sevlenmeleri hemen hemen kat'iyen caiz değildir. da, sari hastalıklarda olduğu gibi mütehassıs raporları olmadan evlenmelerine müsaade edilmemelidir. — Hangi kısım delilerin mut- laka kısır hale getirilmeleri ve hangi — kısımlarının — evlenirken rapora tâbi tutulmaları lâzımdır? — Mutlaka kısir edilmesi lâ- zımgelenlerin tesbiti kolay değil- dir, Şunu kaydedeyim ki - bir | adamı kısır yıpmılı hadım mak demek ir. adam evlenebilir ve evli bir adam Mmiş OlanlaraKızVerılmez ! Fıkı| çocuk yapamaz ki, bizim de aradığımız budur. Bütün tıp düönyası alimlerinin dimağları bu mesele ile meşguldür. Fakat mu- hıkkık olan bir şey var ki: Her bir cinnet aksesi geçirmiş olın , bariz mntenddiler, ışikiı îdyo » Tar, embesiller için ev- lenme kaydı çok, amma çok ağır kayıtlara tâbi tutulmalıdır. Yarım Delllere Ne Yapmalı? — Bu yarım deliler hakkında ne yıpıı::ık lâzımdır? âzimgelen . ailelerde tuhaf bir zihniyet vıı Meselâ doktorların “demans kos,, teşhisini koyduklınbirrı:- fanın ini * karasevda ,, ya atfediyorlar. Hasta bir nebze sükünet bulur bulmaz ilk akılla- rına gelen derhal evlendirmek. Bu variyetlerde doktorun vazifesi çok müşkülleşmektedir. Meselâ, gayet yakın bir ah- babımın bir çocuğu erken bunama illetile — malüldür. — Ceçenlerde geldi : — Doktor, d:di. darılma amma, çocuğun hastal senin dediğinden değil! 0;3: kara- sevda çekiyor. Şimdi hazır biraz kendisini toparlamışken ben onu baş; edivereceğim ! n dostuma gördüm. Bıbıımı da: — İyi, doğrudur, hakkınız var fakat şöyle, berayı ihtiyat bir altı ay olsun bekleyiniz? dedim. O razı oldu, Fakat bu yaklaşan altı ay iği zaman ne diye- ceğim, henüz kestiremedim. Bizde Maalesef — bilinmiyen — şeylerden biri de budur. Uzun seneler imsak az çok bir asabiyet yapabilir. Fakat bir adamın evlenmemekten tecennün etmesi imkânı yoktur. — Tabil, eğer öyle ıılııydı, timarhaneler mecnun yüzüne has- ret kalırlardı, bütün oynatmışları dünya evine sokuverirlerdi, olur biterdi! — Öyle, bu itibarfa, ailelerin kızlarını verecekleri erkeklerin ya- but oğullarına alacakları kızların servetlerini, güzelliklerini tahkika ayırdıkları zamanın birazını da sıh- hatlerini, ahvali sabıkalarımı eşe- lemiye hasretmeleri lâzımdır! Teşeki eri bu — işle yakından alâkadar bulunan ye- gâne müessese Akıl Hıfzıssıhhası Cemiyetidir. Vesaiti pek kıt olan bu faideli cemiyet hükümetin ardımına, alâkasına — muhtaçtır îihkümd bu cemiyetin herkesir anlıyabileceği bir lisanla verilmiş olan konferanslarını ve etütlerin tab'u tevzi ederek efkârı umu miyeyi tenvire çalışırsa, gayret çok lüzümlu ve çok faydalı bir noktaya sarfedilmiş olacaktır. * gibi herşeyden istifade edebili: -. TAKSİM BAHÇESİNDE Görülmemiş ve tamamen yeni programlarile ve fevkalâde eğlencelerile TROPİKAL EEKSPRES BÜYÜK BREZİLYA REVÜSÜ icrayı lübiyata başlıyor. Habeşi danslar.. RASTUS ve BANKS- THE FRED CARLO Compani... Luf - Balans ve 25 çılgın geaç kızlar tarafından bale - HERRERAWVEBGA... Duetist İspanyol - Kovboylar.. GRACE HORS ve Lady... Çin cambazlar ve sair eğlenceli numaralarile meşhur İspaayol dansözü MARIA de CASTRO. Bütün şehir halkı bu temaşaları gidip alkışlıyacaktır. Cuma ve pazar matine 17 de aa Git

Bu sayıdan diğer sayfalar: