29 Temmuz 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

29 Temmuz 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

16 GÜL HANIM Haçlılar, Mücahitler, Fedailer Arasında » Yazan: SON POSTA Ömer Rıza Gürbüz Oğlu Adamlarından Bir Kaçının Düştüğünü Görünce... Bir lâhza da kapı açılmış ve Gül Hanımın eli, babasına, bir kılıç uzatmıştı. Düman Bey kıziına bir emir daha verdi: — Gül! dedi. Bana yardım et! yayını al, ok at! Nerdesin Kurt? Nerdesin Do- ğan?!.. Fakat ses veren yoktu. Bun- ların hepsi afyon yutmuş gibi, ölmüş gibi uyuyorlardı. Gül H. hemen koştu, bir kâ- ğit buldu ve Üüzerine bir satır yazdı: “Beni Sultan Salâhattine gyö- türdüler. Beni takip ediniz.., Sonra yayı eline aldı, okların birini kirişin ortasına yerleştir- di, babasının yanına çıktı. Oda- nın içi bir sürü adamlarla do- muştu. Fakat ihtiyar cengâver uzun kılıcı ile duruyor, gözlerin- den alevler saçıyor, Gül H. da yanı başında vaziyet almış bulu- nuyordu. Karşı taraftan bir ses: — Teslim olunuz! Dunan Bey kızına baktı ve: — AHl Dedi. Gül Hanım yayı çekti ve ok fırladı, ok “teslim olunuz!,, diyen adamın tam boğazına sap- landı ve onu yere vuvarladı. Bu adam yere düşüyorken Duman Bey bağırdı: — Duman teslim olmaz! Karşıdan bir ses daha yüksel- di: — Bu adamı Prensesi yakalayın! Bu ses tacir Gürbüz Oğlunun sesi idi. Odanın içindeki kalaba- hk biraz tereddüt etti. Duman Beyin kılıcı parıl parıl parlıyordu. Fakat Gürbüz oğlu, maiyetin- deki kalabalığı birdenbire heye- eanlandırdı çünkü onlara: — Sultan Salâhattin namına ileri! dedi. Ve bunların hepsi birdenbire ilerilediler. Duman Bey ihtiyar- tepeleyin ve lığını, bastalığını unutmuş - gibi birdenbire — sıçradı. ve — kılıcım kullanmıya — başladı. Onun bir darbesi okadar ağır olmuştu ki bir adamın kellesini biçmişti. Du- man Bey ilerliyor, geriliyor ve kahramanca — dövüşüyordu. Gül hanım da bir dakikayı boş ge- çirmemekte idi. Onun attığı ok- ların biri, birinin bacağına sap- lanmış, Fakat bu adam kılicı- nn bir darbesile — yayın - bir ucunu — vurmüş — ve oyay kuül- lanılmıyacak — bhale — gelmişti. Duman Bey hâlâ dövüşüyaordu. Fakatl mütecavizlerin Duman Beyi öldürmek için emir almadıkları belli idi. Yoksa bu kadar kala- balığın bir adam üzerine çulla- narak onu öldürmesi işten değildi. Gürbüz oğlu — adamlarından birkaçının — düştüğünü — görünce biraz geriledi ve düşündü, arka- daşlarından bir ikisi ile fısıldaştı. Duman Bey bu sırada baca- ğına ok saplanan, yere düşen, fakat sürüklene sürüklene kendi- sine yaklaşan ve kılıcını uzatan adamı gö onun işini bitirmek için kıkcım çekti, sonra: — Ben yaralıları öldürmem! dedi ve ona bakarak ilâve etti: “ — Kılıcını bırak ve arkadaş- larına doğru dön! Yaralı adam da öylece hare- ket etti, sürüne sürüne arkadaş- larına doğru ilerledi. Bu hareket Gürbüz - oğlunun gözünden kaçmamış, o da birkaç adım ilerlemiş ve Duman Beyle konuşmak istemişti. Gürbüz oğlu, artık tacir de- ğildi. Dış elbisesini çıkarmış, ve zıhlarile, göğsünü süsliyen yıldız biçimindeki mücevherlerile mey- dana çıkmıştı. Gürbüz oğlu: — Duman Bey! dedi. Beni dinle: Sen asil bir adamsın. De- minki hareketin şerefli ve na- muslu bir asker olduğunu göster- di. Bize karşı aldığın vaziyet, kahramanlığını bütün şaşaasile meydana koydu. Senin bu halini efendimize naklettiğimiz zaman, emin olunuz ki, sizi tebciledecek. Sen, bizi belki de kahbece hare- ket etmiş, adi bir tuzak kurmıya tenezzül etmiş adam sayacaksın. Evet, içtiğiniz sulara en keskin ilâçları attık. Birader zadeleriniz, adamlarınızın. hepsi de en derin uykuya daldılar. Bunların hiç biri sabah olmadan — uyanamıyacak. Bunun pek adi bir hile, pek bayağı bir tuzak olduğunu kabul | ediyorum. Ömrüm oldukça bu hareketi utanarak hatırlıyacağım. Fakat vaziyetimiz çok mühimdir. Biz böyle bir hileye müracaat etmemiş olsaydık, topumuz mah- volurduk. Sizin adamlarınız hepi- mizi haklarlardı. Çünkü biz arzız. Siz çoksunuz. Size karşı galebe kazanmak için hileye müracaat- tan başka çare yoktu. Bulduğu- muz hile buydu! şimdi size aldı- ğım emirleri bildireyim: Biz Gül Hanımı, mümkünse kan dökme- den alip götüreceğiz! kan dök- mek icap ederse ondan da çekin- miyeceğiz. Fakat benim maiye- timdeki adamlar, tecrübeli cen- gâver değildirler. Bunlar de- nizcidirler. Onları etrahı ko:- lamak, vaziyeti —anlamak - için kullanıyor ve ona göre tedbir alıyordum. Kısa bir zaman evvel gözcülerim, Gül Hanımın iki genç- le birlikte gezmiye çıktığınmı ha- ber verdiler. Gül Hanımı elime geçireceğime emin oldum. Fakat iki genç bizim plânımızı akim biraktılar. sultanın mektubunu gönderdik. Bunu daha evvel göndermek doğru olurdu. Her ne ise.. Siz mektuba da ret cevabı verdiniz. Ve prensesin — mpubafazası - için fevkal tedbir aldınız. Adam- larınızın “ini silâhladınız. İki genç, , prersesi geceli gündüzlü muhafaza ediyorlardı. Sonra sizin İskenderiye veya Kahireye nak- letmek üzere olduğunuzu haber | İ | | dakârlık kızınızı bir müddet için dayısının yanına göndermektir. Bir müddet için diyorüm. Çünkü siz Sultan Salâhaddinle barıştık- tan sonra ya Şama gelir, yahut kızınız. tekrar yanınıza — döner. Onun için — size ediyorum. Dövüşmekten vazge- çiniz. Çünkü prensesi bize tesli etmenizde namusa ve yiğitliğe * zerre kadar dokumur hiçbir şey yoktur. Biz prensesi dayısına ve ailesine —götüreceğiz. — Prensesi alıp götürmiye memur olan ben, Sultan Salâhattinin ordu ümera- sından Haydarım ve belki ismimi duymuşsundur. “Son sözümü söyliyorum: Biz prensesi mutlaka alıp götürece- ğiz ve efendimizin iradesini mut- laka yerine getireceğiz. Çünkü Gül Hanım, Sultan Salâhattinin xafer perisidir. Sultan, en büyük zaferini kazandığı sırada, n- sesin de yı.lmî bılunıtpı':ııı rüyasında görmüştür. ( Arkas. var ) İstanbul Tramvay Şirketi — ve Şark Demiryolları Kumpanyası Muhterem ahaliye ilân Halkın deniz banyolarına de- | vamını kolaylaştırmak maksadile Bünun üzerine size | aldık. O zaman - bizim vazifemiz | büsbütün — müş'tülleşirdi. — Onun için kar — verdik. ve son çoreye baş vurduk : “ Beni dinleyin! Duman Bey siz icap ettiği kadar kahramanlık göstermiş bir adamsınız. Onun için harpten, darptan vazgeçin, Sultan Salâhaddinin nasıl eskiden dostu iseniz yine dost olun. Bu uğurda katlanacağınız bütün fe- 14 Temmuz 1933 ten itibaren, tec- rübe olarak ve diğer bir karara kadar İstanbul - Florya - Plâj arasında gidip gelme tenzilâtlı birleşik biletler satılmağa baş- lanacağı muhterem ahaliye ilân olunur, Bu biletls ©ramvayla şehrin her hangi bir mahallinden kesik- siz selerle Emmönü veya Sirke- iye Demiryolu ile Sirkeciden- loryaya, İğüçük Çekmece ) azi- met ve Haylây/, büyük- Plâj ekmece plâjı ile Küçük plâj- an birine girmek ve demiryo- lu ile Sirkeciye ve Sirkeciden ayni araba içinde şebekenir, her hangi bir mabailine tramvayla avdet için mutebrdir. TARİFE Naklıye yergisi ve a€prdacı Tüleum Ölül #sduğu helde: '4teo 10 Büyükler yaşına kadar çu çocuklar kurus kuruş Yemvayın het 65 76 50 hangi mevkir ve v Demiryolu * nei mevki Teamavayın her 80705 * hengi mevkü ve Demiryolu 9 incı mevki Tramvayın her 6125 53 bungi mevku ve Demiryolu 9 üncü mevki Bilet vukanda isimleri beyan olunun dört plâjdan hker hangi birine girmeğe salâhiyet verdiği gibi bu plâjlar dahilindeki tek- mil tarifeler üzerinden *& 20 ve Küçük Çekmecedeki İstasyon bü- fesinden *b 10 tenzilâta dahi sa- lâhiyet verir. İşbu - biletler Sir- keciden geçen veya Eminönüne varan tramvay arabalarında bi- letçiler tarafından verilir. tavsiye | — Baştara"; © inci sayfada ) — Paşam — dedim, damdan düşer gibi bir sual soracağım amma, vaktin kısalığı sözü dolaş- tırıp ta oraya getirmiye müsait değil. — Anket mi efendim? — Evet! —Eflendim, yetişkin kızları veya oğulları olanların, kızlarını verecekleri adamlarda, veya oğullarına alacakları gelin- lerde sıhhi ne gibi evsaf arama- ları lâzimgeleceğini soracaktim! Paşanın yüzü ciddileşti. Kısa düşünmeden sonra: — Efendim, dedi. “ Herkes bu evsafı arasın! ,, desem yine bildiklerini okumalarına mani ola- mıyacağım kanaatindeyim. Fakat ben kendi payıma, vetişmiş kızım veya oğlum olsaydı, gelinimde veya damadımda sari bir hasta- hk olmamasını muhakkak ister- 'ibir dim. Sormıya bile hacet yok ki, hastalığı sirayet devr. bu- lanan bir veremli, bir frengili, bir belsoğuklu için izdivaç etmek, zararı bütün bir cemiyete doku- nan büyük bir cinayettir. gibi hastaları evlen- | mekten kanun zaten menetmiştir. Fakat rapor muamelelerinde ya- ptlan sulüstimallerin bu memnuiye- tin tatbikini güçleştirdiği söyle- niyor, doğru mudur? — Tabil doğrudu! — Bu suüstimaller ne şekiller- de oluyor? Sahte raporlar nasıl alınır? — Bütün şekillerini bilmiyo- rum. Fakat meselâ, dostluk, sa- mimiyet, bu rapor sulistimallerine alet ediliyor. Bir doktorla arası | iyi olan birisi, km:i dünya evine zaman z VĞ ZS diyor, bizim — kerimeyi baş göz ediyoruz. Fakat yığın yığın mu- ameleler arasında bir de şu sıhhat raporu zırıltısı var. Bugünlerde bir tane karalayıver!,, Yüzü yumuşak olan doktor ahbabını kıramıyor, ihtimal yüzünü bile görmediği bu “kerime hanım,, için “ sapsağlamdır, dertsizdir, illetsiz ve mikrop yüzü görmemiş ter temiz bir hanım kızdır!,, diye bir rapor karalayıveriyor. Maalesef çok defa şahit olu- yoruz ki, bu “ namahrem etek vcu göstermemiş bakire ,, lerin kanlarında alay alay kıvır kıvir iruket palidalar dansetmekte, basil dokohlar ordu halinde res- migeçit yapmaktadır. — Bunun önüne geçmek için ne yapmak lâzımdır. — Gayet basit: muayeneleri çok daha dikkatli yapmak, swi- istimallere meydan — vermemek için çok daha akkız — dav- ranmak lâzımdır. Bilhassa; rapor- ların mütehassıslar tarafından ve- çe SO L Kimler Evlenmeli, Kimler ! E.vle;imemeü Beyefendiciğim, Kızımızı Evlendiriyoruz,Bir Rapor! rilmesini mecburileştirmek şarttır. Almanların kanununn biz de almalıyız —Efendim, bir de takim mese- Iı::: ıııvîıılbılıı. hangi hastalık- a malül olanların uk yaj mamaları icap eder? Ti — Bu çok mühim bir mesele, fakat bunun üzerinde bizim ay- rıca düşünmemize — hacet oı Almanların İ i kanunu aynen kabul ve tatbik etmemiz en makul ve en muvafık bir harekettir. İzdivaçlarda, izdi- ;ıç_ î:înleıden lı.:ıollk daha ıiyıd: loğal mahsulleri düşünmel lâzımdır. Aklı eksiklerin, dejenere- lerin, fazla asabilerin, sar'alıların ü' d ı"khlğ' ille!!i.ııh!. titrek cemiyet için lüzum- suzdur, hatta yalnız çok lüzumsuz değil, çok -ıııı'üLî — Mazhar Osman Bey, sar'a- hları takim etmenin doğru olma- dığını söylüyor. Çünkü sar'a anm- cak yüzde beş nisbetinde nesle geçiyormuş, yüzde doksan beşi irsi değilmiş. — Ben bu noktainazara işti- rak edemem. Bu zümre zaten zürriyetleri feda edilirken çok düşünmiye değmiyecek kadar az- dır. Ve unutmamak lâzımdır ki, bir sar'alı on, on sar'alı yüz, ve yüz sar'alı bin masru yetiştire- cektir. İ Kısirlaştıramkta Tereddüt Yok İyi nesil yetiştirmelerine olan çok zayıf ihtimal, bu feci üreme- yi göze almayı makul gösterebi- Kr mi? Alil, sakat, aklı ik nesil kütlelerinin kesafet peyda etme- meleri uğrunda mahdut bir züm- reyi zürriyetten mahrum bırak- makta bu kadar mütereddit kak- mamak lâzımdır! Gebelerin baş uçlarında, ka- rar bekliyen kendilerinden şüp- heli maznunların ıstırabile, “aca- ba kör, topal, beyinsiz bir mah- lük mu geliyor,, diye mütereddit kalmaktansa, fena nesli yetiştire- cekleri aşağı yukarı — kat'iyetle malüm olan bir zümrenin takimi elbette elzemdir. de, muraccah- tir da... Muhterem doktor - cevaplarını bitirdiği zaman köprüye gelmiş- tik. Ben teşekkür ederek ayrılır- ken, daha aldığı geniş nefesi bı- rakmamış olan paşaya Son Posta nn diğer bir muharriri sokuldu. Doktor & güldü. — Anlaşılan bugün - sigaya çekilmekten yana bahtım açık! dedi ve ilâve etti: — Sizde mi “ Son Posta ,, dansınız; aman inşallah bu Son Posta'dır. Güzel Bir Deniz Gezintisi e | 3 Halk Fırkası Küçükpazar Nahiyesi mensupları bir deniz gezintisi ve kır eğlentisi tertip etmiştir. enezzühe iştirak © larak pek güzel eğlenm.ş. -.. Gsikki »' YKS Bi S li a ddi vaya çıkmışlar ve bir gün Yalovada ka- mehtapta =ıhnlı Eğlenceye iştirak edenleri bu resimde görüyorsunuz. avdet etmişlerdir. LER

Bu sayıdan diğer sayfalar: