22 Ağustos 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

22 Ağustos 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

t k TUT YU TT “ lonun dibinde yine perdeler ge- GÜL HANIM Haçlılar, Mücahitler, Fedailer Arasında aa 37 Yazan: Ömer Rıza Çöreklenmiş Bir Yılandan Farksız Olan Bu Adamın Gö Bazı yerlerde çamlar okadar siktı ki günün ışığı yeşile boya- | nerak süzülüyordu. Güller, çiçek- ler, nefis bir halı ğibi yeri süs- " Küyor ve havayı sarhoş edici | kokularla tatir ediyordu. Meyvali | ağaçlar, binbir itina içinde büyü- düöğü, meyvalarının güzelliğinden gövde ve dallarının intizamından anlaşılıyordu. Kuşlar ağaçtan ağa- ca, bir hurma dalından bir hurma dalına — uçuyor, — ötüyor, — tathı vağmelerile gönülleri mestediyordu. İlerleye ilerleye kumla düşenmiş bir yola vardılar. Mesrure önden gidiyor, muhafızlar arkadan geli- yorlardı. Bin adım kadar gittikten sonra alçakça bir duvar gördüler. geniş ve derin uçurum, onun ilerisinde sanki esniyordu. Mesrure anlattı: — Bu uçurum iç şehri ve kaleyi ihata ediyor! dedi ve bir lahza durduktan sonra ilâve etti: — Artık huzura girebiliriz! Mesrure' öne düştü ve kardeş- Ter onu takip ettiler. Uçurumun kenarından gide gide başka bir yoldan kaleye döndüler ve on iki muhafızın duürdüğü — bir odaya girdiler. Mesrure iki kardeşi bu muhafızların ortasında bırakarak başka bir odanın kapısını açtı ve | kayboldu. Muhafızların hepsi, iki kardeşe dik dik, sert sert, bakıyorlardı. Çok — beklemediler. Çünkü Mesrure geri döndü ve: — Geliniz! dedi. Muhafızlar hemen — açıldılar. Onlar da yürüdüler ve ayni kapı- dan girdiler. Uzun bir köridordan geçerek iki tarafında birer mu- hafız bekli: n bir perde önünde durdular. — Mobafızlar — perdeyi çektiler, onlar da yürüdüler. Burası çok geniş bir salondu. | Bağdaş kurup oturmuş adamlarla | dolu. idi, Hepsi de vahş! bakışlı, sarıklı, belleri kamalı -adamlardı. - İki kardeşin sonradan öğrendiklerine göre bunlar Cebel Şeyhinin fe- daileri idiler. Bu adamların ba- kışlarından ürpermemek imkân- sızdı. Bütün dünyaya korku salan, zamanın bütün ulularını yıldıran, her muhitte emniyetsizlik havası estiren bu adamlardı. Büyük sa- riliyor ve perdenin arkasında, muhafaza altında duran bir kapı görülüyordu. — Muhafızlar — kapıyı açtılar. Evvelâ Mesrure — girdi. Sonra geri dönerek kardeşleri Resim Tahlili Kupnu SAReİ y Tabin'iLdzi üğzenmek -iyorsanız SH ade Sapo Üe birlikca Ketmihiz — Mrüya e edlmes, sulunduğu taenleket derinde dolaşıyor, içeri ıldı. Buruı geniş, etrafı parmaklıksız bir taraça idi. Ta- raçanın kenarları, o geniş ve derin uçurumla çevrilmişti. Sağ ve sol taraflarda on iki sakallı ihtiyar —oturuyordu. Hepsi de başını eğmiş, gözlerini yere dik- nin dâileri, yani müşavirleri idiler. Taraçanın ortasında üstü göl- gelikli bir taht kurulmuştu. Tah- tın sağında ve solunda dev gibi iri, kızıl hançerli, beyaz elbiseli iki muhafız duruyordu. Tahtın üzerinde siyah bir şilte ve şiltenin üzerinde siyah bir yığın vardı. İki kardeş, ilk önce, bu simsiyah yığının ne olduğunu atlıyamadılar. Fakat gözleri bir çift siyah göze iliştiği için bu kapkara yığının bir insan oldu- ğunu fark ettiler. Siyah sarıklı, siyah abalı, siyah sakallı, bir adam, siyah şilteye gömülmüş gibi oturuyordu. Abasının yaka- sında kıpkırmın bir mücevher parçası parlamakta idi. Çöreklen- miş bir yılandan farksız olan bu adamın gözleri de yılan gözlerin- den farksızdı. Tahtın gölgeliği altında yüzünün çizgilerini farket- miye imkân yoktu, Bu adamın görünüşü o kadar korkunç; hali, tavrı insanlıktan © kadar uzaktı ki iki kardeş, bu canavardan — ürktüler, litrediler, Onlar da birer insandılar, Bu da, sözüm yabana, bir insandı. Fıkıt | bu kat kat, boğum boğum yılınlı, paril parıl parlıyan zırıhlar giyen migferleri kaşlarının üzerine inen, yanlarından kılıçları sarkan ayak- larında — mahmuzları — şakırdıyan levent, yakışıklı yiğitler arasında ölümle hayat kadar fark vardı. el di Mesrure hemen koştu ve bu adamın karşısında boylu boyuna yere kapandı. Doğanla Kurt, bu kapkara yığına dik dik baktılar. O da onlara, hain gözlerle baktı. Derken bu simsiyah adamın çe- nesi oynar gibi oldu ve Mesrure ayağa kalkarak söz söyledi: — Yabancılar! Hayata da, ölüme de hâkim Şeyh Sinan haz- retlerinin huzurundasınız ! — Diz çökün ve efendimize ubudiyetinizi arzedin ! Fakat iki kardeş biraz daha dikleştiler. Yalnız ellerini kaldıra- rak ve alnlarına götürerek selâm verdiler, Daha sonra iki kardeş, kor- | kunç birtakım hâdiseler karşısın- da kaldılar. Şeyhültebel, emirle- rini yerine getiremiyey fedailere yüzüğünü — göstermiş, bunlar da kendilerini uçuruma yuvarlayıp helâk — olmuşlardı. Ertesi sabah Kurtla Doğan yine Şeyhülcebel taratından ka- bul olundular. Şeyhülcebel söze başladı : — Asil beyler! dedi, selefi- mizin âmıcanız Duman Beye ver- diği yüzüğü getirmedikçe sizin işinizle meşgul olamıyacağız. O yüzüğü istirdat etmek bizim en mukaddes vazifelerimizden biridir. Sinanın hâin gözleri, iki kar- deşin içini okuyormuş gibi üzer- iki kardeş bu ' zehirli bakışlar kuşııında titre- zleri... yorlardı. — Vaziyetimizi dün arzettik Yüzüğün bu —kadar mühim olduğunu — takdir & olsay- dik onü mutlak gelırıı?zk İır:l' ederseniz, gideriz. Yüzüğü alır geliriz. Fakat bu işi ileriye bıras kırsanız hakkımızda daha iyi olür! Şeyh derin bir düşünceye daldı. Dâilerin hepside gözlerini boş- luklara dikmişlerdir. birer gibi Mesrure, uzun - kirpiklerinin ara- sından iki kardeşe, Kurtla Doğan tahtın yere serdiği gölgeye ba- Ortalığı — kaplıyan © kadar sıkıcı, o kadar boğucuy- du ki iki kardeş te istediler. Kimbilir, bu yılan gibi adam ne düşünüyor, onları ne çeşit bir tuzağa düşürmek isti- yordu. Nihayet iki kardeş, arkalarında bir hareket hissettiler. Mesrure onlara ayrılmak için işaret etti. Yanyana duran iki ayrıl- dılar. Perde açıldı. ve içeri üstü örtülü bir teskere taşıyan dört adam girdi. Üstü örtülü teskereyi tahtın " önüne koyduktan soura yerlere kapandılar, sonra kalktılar ve gerilediler.. Doğan cevap vudı: i | | | Muhafızlar | duruyorlardı. | | 2 ı . bağırmak | Plâilard'a' Ne.l.e:" ĞĞrüm? İnsan Plâja Mı, Meyha- neye Mi Gırıyor * ( Baştarafı 1 inci sayfada ) Asıl fenası, yüzüme baktı baktı da birden boynuma sarıldı. Ağzından çıkan ağır ispirto ko- kusu, burnumdan içeri rakı dö- külür gibi genzimi kavurdu. Ağzının içinde koca bir lok- ma geveler gibi konuşuyordu, yılışık bir sırıtışla: — Affedersin kardeşim, de- di, kabahat bende değil şişede- kinde.. Çarpışma tutulmamıştım. Ama af isteyişini affedemiyecektim az kalsın: — Senin kuruntun kardeşim, benim aldırdığım falan yok! — Gel bir tane atta barışa- hm! — Eyvallah dostum, ben içki kullanmam! — Gene kullanma başa ne gelirse bundan geliyor! Dalgaya tutulmaş bir san- | dal gibi yalpa vura vura uzakla- şan “kardeşim,, in — arkasından | baktım. | plâja gidin, sağa ( Arkası var ) TT7 datanbul —— 21-8-1933 — Paralar ( Satıj ) 1 kuruş | kuru Y reelin 70600 | N krar W0 1 0e'ar 168400 | 1 giir Avun. — 2580 , M fr. Fransie TTÜDÖ| — J pezeta 17,50 | 10 Nrei ü— | ) Mark Say0) | 20 dr. Belçika ııı_m* | zlett 2400 | Ha | 2A | SR— | 4 Çörveseş — —— Çekler | 70058 — | Prag Bt (B3 | Viyana 420675 9206 — | Mazdirlk vt j 900 — | Berlla DE A 1385 Varşora 423 j BZRITİ | Peşle K | tü ’ Bükmeşi — Sudz 6718 | Balgrat BM,85 118878 | Moskori 108509 Hisse Senetleri Li ddi | ŞBa ol Nama) ÜŞÜ Anado'u 4 1800V. 5a » (Hâmile) — 97W | Şark DY Yasças ? iMücss a)8 — | içi, Trümvay — Siçd0 ç.....ıı Bt *— Üskeidar sa — 109 Gnlk " ı.ı.ıı Hayliye 1909 | Yerkes z50 Va ©,ya | Hecagadi Mlm AasdeliNGOV. L | C alelor aa » S0 PU Z | Bömell nzs | Eeham va Tahvilât | Y'ra Lirx 18931 Hkramiyeli 95,00 | Rejt 3 60 Yetikramı | Trmamvay 487 bet'leranı Dabil 5350 1 Rintum 1800 Lüyene a » ŞS0 | Üselidar ea — 7ü boğdal tectip © 0423 | Veries 4lyrl » » MK7 | blektie Ve A e BORSA HARİCI , Tahvllat - Meskükât | Kira | Lirx | Türk Allıma — VZZ LO | (Reşan ağa ing » 1033 | (Vastt KÇD b 558 | İnce b eşibirlik abım - BÖ ea çeğer) ” Mesidiğe — SN0 | Çarae aa A, Hank e: Os-B) 268 | İ hed Hulan beşibir.ik lt | Oyasiti — ” 630 iÜlümhurnyet 0625 | busar Kr.Fo, 1880 16850 yAmRLE) “423 | ç y L AM G Vitanilti “ —." VeCE wLS0 V) Yeldin işerellller. begün mazmola görmemlştir. — Eh, dedim, bilmiyordum, öğ- | rendim, beni kurtardın demektir. j Pilâjda rakı... Beyinleri fıkır fıkır kaynatan, eriten kızgın güneşin altında, üzerinden ateşleri yeni alınmış mangal külleri gibi yanan kumların üstünde rakı... İnsan plâjamı, meyhaneyemi girdiğinin farkına varamyor. Bunu, bir tek sarhöş gördüm diye söylemiyorum. Bazı yerlerde dönün, muşam- ba yataklı odaların önlerinden geçerken, içlerine göz gezdirin. Hepsinde; üzerleri içki dolu sofraların — etralında — toplanmış. =ın erkek Siloetleri görürsü- Birtanesinin önünden geçerken, açılır kapanır kanepelerden birin- de sızmış bir biçarenin baş ucun- da konuşulanlara kulak misafiri oldum. Kadınlardan birisi : — Bir' denizlik işi var, bir sok bir çıkar, bir daba sok, bir daha çıkar, getir yeniden başla- sın çekmıye' diyordu. Boyacı küpü mü bu yabu, bir dalış bir çıkışta insan açılırsa rakımın haysiyeti kalmaz... — Üç kadeh rakının sarhoş- hığunu da alamazsa, denizin haysi yeti kahr mı yani? Ben buralarda ne sarhı ayılttım,, ha; di, tut ll’:all.ııı'ıdııı Küi Sarhoşu karga tulumba etti- ler, sürükleye sürükleye denize :ı:lılıı bir daha daldırıp kaldır- Zavallı büsbütün sersem ol- muş, büsbütün kendinden geç- mişti, Getirip yerine oturttukları zaman kapalı gözlerini: — Başıma — gelenler — nedir? Der gibi yarım açıp kapadı. Ka- dın koltuklarını kal — Nasıl, bak kendine geliyor yavaş yavaş... Ben büsbütün kendinden geç- memesine düa ederek Naci Sadullah Bir Sinema Opera- törü Öldü Muavini De Yaralandı Dün İstanbul cihetinin sinema- larından birinde bir yanğın baş- langıcı oldu: Eski bir filim gös- teriliyordu. Fakat birdenbire ma- kinede bir arıza çıktı ve bu arıza filimin tutuşmasına sebebiyet ver- di. Biran içinde küçük bir alev ve bir feryıt yübeldı Berckel varsin ogledcn sonra sinema pek. tenha idi, bir taraftan kapılar açıldı, içeride bulunanlar hemen çıktılar, diğer taraftan da makine — dairesine koşuldu - ve mevcut olan itfa vasıtaları ile alev söndürüldü. —Yalmız — maddetet ehemmiyetsiz. kalan bu yangın başlangıcının bir facia tarafı var: Filim totuştuğu zaman makine da- iresinde bulunan operatör Şüikrü Efendi bayılmış, imdada koşanlar tarafından hemen dışarıya çıkarı- larak hastaneye gönderilmiş ise de birkaç dakika sonra ölmüştür. Ölümün sebebi bir taraftan yangın bir taraftan da zehirli gazdir. Makinist muavini Vasil efendi ise hafifçe yaralanmıştır, fakat yarası ehemmiyetsizdir. Denizcilere ilân İstanbul Deniz Ticareti Müdü rluguhden : Türk Anonim Elektrik Şirketinin Sarayburmu ile Salacak ara- sındaki deniz altı kablosunu tamir etmekte bulunduğu alâkadarlara bildirilir. 3 ilâ 4 hafta devam edecek olan tamir işlerinde kullanılan duba gündür ve gece kablo döşeyip kaldırmağa mahsus ve beynebk- milel mutat olan işaretleri hâmil olacağı cihetle bu civardan geçe cek gemilerin dubadan asgari bir gomina açık geçmeleri Jüzumu ilân olunur.

Bu sayıdan diğer sayfalar: