27 Ocak 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

27 Ocak 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gelen Gideni Aratır Derler! Fransanın büyük tiyatroların- Aüdür ile | dan birlsi, beş ALNY PA yıl evvel Alman- cadan — tercüme arasında bir konuşma! edilen bir opereti oynamıya — başla- mıştı. İlk günlerde bazı gazete- cilerin tahminine göre bu operetin sürekli bir muvaffakıyet kazan- mösı ihlimali yoktu. Fakat bu tahmisin aksine olarak halk bu opereti o dereca tuttu ki, tiyat- ro tam 4 yıl müddetle 1500 kü- sur defa ayni opereti oynadı ve nihayet başkas.nı ikame etti. Fransız ga- zetelerinin anlattıklarına göre sah- ne dekorlarına avuç dolusu para sarfedilmiş olmasına rağmen bu öperet tutmamıştır. Salon yarı boş gibidir. Bu vaziyet karşısında operetin muharriri geçen gün tiyatlronun — müdürünü — bularak ilânın az yapılmasından şikâyet etmiş: — Gazetelere o kadar küçük ilân veriyorsunuz ki, halkın el'an eski opereti oynadığınızı xzannet- mesl — ihtimalinden korkuyorum, demiş. Müdür ise içini çekmiş: — Keşke öyle zannetseydi de gelseydi, yine para kazanırdık, cevabını vermiş! x Gıcoılordı Alman hüküme- tinin Amerikadan yüz bu kadar tayyare motörü aldığı söylendiği zaman, bu haber Fransıx gazetelerinde hem endişe, hem de hayret uyandır- mıştı, endişe ediliyordu, çünkü haber Almanyanın silâhlanma işine hız verdiğini gösteriyordu. Diğer taraftan yine aynı haber hayret uyandırıyordu, çünkü Almanyanın bu muazzam fen kuvvetine ve teşkilâtina rağmen Amerikadan motör satın alması garib görünü- yordu. Bu noktadaki hayret elân devam etmekle beraber şimdi ortaya Fransız hükümetinin de Amerikadan motör satın alması meselesi çıkınışlır. Fransız gaze- teleri bu teşebbüsü fena karşı- lamakta : — Bütün dünya, Fransanın kerdi motör.erine İtimadı olmadığı 'ransa Ame- rikadan tayyare alamaz mı? düşüncesini verecektir, demek- ted rler. görmrenemenıerisee ae ( Yermi, siyasi, Hevadis ve Halk gazetesi | Eski Zabtiye, Çatalçeşme sokağı, 285 İSTANBUL Gazetemizde — çıkan yan ve resimlerin bütün hakları Mahfuz ve gözetemize sittir. ABONE FiATLARI aha bedeli. geşindir. Adeen Gelen evrak geri verilmez. Hünlardan mes'uliyet alınmaz. Cevap i ektu 10 n n:ııl llîlvmpıl.&:ı&ı.—"“ bu yıl içinde yerina bir | —ND SON FOSTA Kapalıçatşının- Hali... Esnafa Göre, Tamir Edilmezse, Bir Gün Bir Gümbürtü Kopacakmış!.. — Suphane Men Tahayyere!.. Yahu Bu Maldan Başkası Yok Dedik YAi ha. K Kullanılmış elbisecilere giden kapı Kırmızı elma gibi yanakları Üzerine, kozadam yenl çıkmış pa: muklar tutturulmuş gibi, bembe- yaz sakalı, yuvarlak yüzüyle gülen bu eski çarşı esnafı, — camları parçalanmış, harab — pencereli kubbelere bakarak içini çekiyordu: — Hüda bilir, bu Çarşüyu- kebir, Bentademden beri ola gelen her türlü şeyl görmüş geçirmiştir. Hey evlâdım, — biz buraya esnaf girdiğimiz zaman, senin çamurun daha yapılmamıştı. Bu kubbeler © zamanlar tertemizdi, — sıvaları dökülmemişti, sular akmıyordu. Daha hiçbir yeri böylecene efen- dime — söyliyeyim, çatlayıb ayrıl- mamıştı. — Gelin gibi, konduğu yerde telli duvağile oluruyordu, kırk sene ben bu çarşıda kocadık- ca, oda kocadı. Ben Ihtiyarladıkça © da ihtiyarladı amma, ben ölür- sem, onun daha çıkacak camı yok, çok yaşar, Cevah'r bedesten'nin bir kapı- sından vurub Ööteki — kapısından çıktıktan sonra doğru yolu tırma- nın, varacağınız yer, dört direkli bir meydandır. Eski el basması tulumbalar hâlâ burada, — üzeri bir karış toz - tutmüş — sularile bekler, durur. Bu küçük dört yol ağzı; eski kapalı çarşının en ka- labolık, en civcivli yeri idi. Bütün tülbendciler burada dizi dizi üzeri küçük halı'arla döşeli pey- keler hâlâ durayor. Ihtiyar esnaf- tan bazıları hâlâ bağdaş kurarak oturuyor, çubuk tüttörüyor, kahve höpürdeliyorlar. Bana tarif ettikleri en eaki esnafı, Veyazıda çıkan yol başın- daki tülhetci Ali Recebin dükkâ- umda buldum. Dedim ya, yanak- ları al al, sakalı pamuk - gibi, göbeği bir hayli hörmetlice.. Çok görmüş, çok geçirmiş. 40 sene kapalıçarşının — güneşsiz. havası içinde yaşamış, şimdi bir kenara çekilmiş, Ihtiyarlığını geçiriyor. Bay Ali, önündeki kahve fin- canını ağzına götürerek uzun bir nefes çekti : — Geçen relzelede evde idim, bereket ki Cuma idi, Ya mazallah bir başka gün olsaydı, eh seyreyle | sen çarşının halini.. Halkın xelzele- ] den ne hale goleceğini ben bilirim. | — 310 zelzelesini gördün de- | gil mi baba? — Aman Allah, © ne haldi, şimdi bile aklıma geldikçe: “ — Uf anaml,, Diye yerimden î—';"-"“ DA Çarşının en işlek tarafı: Boyazıd kapısı sıçrayorum. Ö zamanlar ben aşa- gıda çalışırdım. - Ne günü idi? Hatırlamıyorum, birdenbire çarşı: nın allından hani 6 gâvur çarla- rına, papas dualarına benzer bir gürültü başladı. Gitgide, büyüdü, büyüdü, büyüdü ve yer gök sır- sılmıya başl- dı.|AmznfAllab, esnaf dükkânlarından fırladı, halk biri- birine karıştı, ana, baba günü.. Kaçan kaçana.. Bağrışan, çığrışan biribirini ezen.. Kaçanlar sarsın- tıdan yerlere yuvarlanıyor. Ka- dınlar gözleri yerlerinden fırlamış haykırışıyorlar. Bir panik, bir kıyamettir gidiyor. Derken efen- dim, Çadırcılara çıkan kapının İçinde her yoksulun bir cevher kaybettiği Bedestan kapısi Üstündeki han güütürl. yıkıldı. Bay Ali, tombul elini göbeği Üzerine bastırarak güldü: — Hey gidi günler heyl. Ben de karkudan soluğu nerede aldım bilir misin, Beyazıd meydanında, dedi, Sabahları Kapalıçarşı, kırık €amlı pencerelerinden sızan İnce aşıklar, dümanlı, serin havası içinde esner gibi oluyor. Karşı dükkân'arın birinde ne tuhaf alış verİş var. Kınaları parça parça dökülmüş sakalile, kahve rengi şalvarlı. ihtiyer, oturduğu peyke- den doğrulmadan — müşterisine çıkışıyor: — Suphane men tahayyerel.. t Yahu, bu maldan başkası yok dedik, sabah sabah Insanı kötü etme, bel, Karşıdan çiçek bozuğu yüzlü bir ihtiyar sesleniyor: — Hacı Eledi, #enin Fidant zadenin mevlidi şerifi ne gün? Bay Ali, küçük, şişman elile sakalını şöyle bir sıvazladı: — Efendim, dedi. Bizim çarşı 40 sene evvelkine göre çok de- gişti. Bir kerem, eanaf arasında , İnsanı Zorla Kötü Etme Bel.. Kapalıçarşı içinde bir alışveriş hoşnutsuzluk, — göçimsizlik — var. Sonra © sörü sürü, alıcılar da tükendi. Hüdabilir yal, 30 sene evvel bu meydan adam almazdı. Buharadan, |Yemenden, Adenden, Kafkastan, Urumelinden hergün tümen tümen tüccar gelirdi, top top kumaşlar kaldırırlardı. Esnaf parakende mal satmağı bir çeşid kötülük sayar, esnaf namusunu gözetirdi. Öyle on metre, on beş metre şey vermezdi. Urumelinden tüccar geldi mi, on top, yirmi top birden kaldırdı. Cumaları esnaf yerleri yine burada toplanırlar, çarşı İçinde serkeşlik edenleri, nizam ve İntizam bozanları ceza- landırırdı. Dükkânının duvarı sızan, para- sızsa baş vurur, esnaf arasında işi görülürdü, Doğumlarda, dü- ğgünlerde — esnaf hbediyeler alır gönderir, hastalara bakılır, düş- müşler korunurdu. O zamanlar biz pir esnaftan çok korkardık, Yaş- hlar geçtikçe ayağa — kalkar, el bağlardık. Ramazanlarda beraber teravihe gider, bayramlarda el öperdik. Ihtiyar adam, eski camları birer birer önüne çıkarıyor, bardak olduğunu görünce iç çekiyordu. — Bak, dedi. Sana İttihadçı- lar zamanındaki tuhaf bir şeyi anlatayım; Ozamanlar esnaf ara- sına bir ikilik düşmüştü. Ittihad- çıları çekemiyenler, — itilâfçıları hazmedemiyenler vardı. Bir ba- karsın, — herkes - alışverişte iken orlalıkta bir gürültü, bir “yuhal.,, dır başlar, esnaf dükkânlarından uğrar, bilen bilmiyen avazı çıktığı kadı 'yuhal,, diye haykırırdı. Bu “yuhal.. ,, lar beş dakika içinde koca çarşı içine yayılıverirdi. Bay Ali; bu bahsi nedense kapamak isted: — Her ne ise, geçelim. Ihtiyar adam cebinden, havlu kadar geniş, renkli bir mendil çıkararak, birdenbire hapşırıverdi, — Bir de sana Kapalıçarşının iki derdinden bahsedeyim: Biri tamir — işi.. — Maazallah, — Allah büyüğünden, — vukuundan — uzak tuta.. Bir gün şu çarşının bir tarafının “ gümbür, gümbür , yıkıldığını görürsen, şaşma.. A efendim, ölüme neden çare bu- lamadılar?. Şu benim paslanan yüreğimi tamir edebiliyorlar mı, damarlarımı — temirleyebiliyorlar mı, kanımı tazeleyebiliyorlar mı? | Kızlarımızı Yüksek Tahsile Teşvik Etmeliyiz Kayserideki — okuyucularımız” dan Bayan Ayşe Gübgut Kıyl"l ve Ulus gazetelerinde kadınlarifi saylavlığı için bir makale yâz* mıştı. Okuyucumuz bize de blf makale göndermiştir. Çok — usufl olduğu için yerimizin darlığı de” layısile neşrine imkân bulamadi” ğımız bu yazıda — okuyucumut bilhassa şunları söylemektedir: “Türk kadının başlıca ve bi rinci vazifesi şübhe yok ki net” lin” çoğalmasına hizmet etmek, en mühim borcu da evlâdlarıni yurda ve cemiyete faydalı olaral yetiştirmektir. Bir Ulusun çocuk* larını yetiştiren analardır. Anâ kucağı terbiye ocağıdır. Her Ulut daima yetişen nesli, vatanperver' ve bilgili yetiştirmek ister. Bunun için gelecek SKnaların milli ve fikrt terbiyelerine bütün kuvvet ve kudretle çalışmak gerektir. Bu da, kızlarımızı okutmak yük“« sek tahsile teşvik etmekle olur. Ben, kız evlâd için yüksek tahr #ll - göstermenin | lüzumsuluğunu öne sürenlere şiddetle muarızım. Bu vaziyet, bir kısım ıstidad ve zekâların sönüb gidişine meydan vermekten başka birşey değildir. Içtimal heyat bir şimendifere ben: zerse, onun lokomotifi de yük- sek mekteblerdir.., Eskişehirde Soba Boruları Burada soba boruları ekserk yetle sokağa akar, fakat yüksek- ten damlar. Bunları öteye beriye bulaşmadan yere iletecek hiçbir tedbir alınmasına lüzum görülme- miştir. Soba borusunun yaptığı lekeyi çıkarmak ta imkânsızdır. Belediye bu islerin bir yere bulaşmadan yere akıdılması mec« buriyetini koysa çok isabetli bir hareket olacaktır. Eakişetir ; Ali Thsan Göztepede Mustala Çizmeci oğluna; Biletenize bir şey çıkıp çıkma- : diğını - Fransız *Konsoloshanesin- | den Ööğrenebilirsiniz, Türk Tay- yare Piyangosu varken Fransız Piyangosu oynamak doğru değil- dir ve yasaktır. ereaetl Hayır, değil mi?. O halde ölüme çare yok. Hüdanın verdiği can da eski saatler gibi duruverir. Bu bizim çarşı cana benzemer, duvarı yenllenir, kubbe temizlenir, olur biter, Evelallah, belediyemiz bu işi yapacak amma, ne zaman?. Hem inan olsun, gelecek kış bü gümbürtü patlak verecek. O Örücülerin, —Üstü ile Kürkçüler koltukçular bana pek sağlam gö- rünmiyor. Ihtiyar adam; bu sırada bo$ kahve fincanını almıya gelen kahr vecinin tepsisindeki bir bardak suyu kaptı: — Ve minel m&l küllü gçey'in hayl.. Bugünlerde çok su içiyorum amma, hemen Allah nazardan saklasın!.. Ağzını renkli mendilile — siler* ken bana döndü: — Ikinci derd, bekci derdi Bizim buradaki bekeller seneler” denberi kapalıçarşıda çalışıyorları Eh hallerinden bin şükür.. Fakat galiba, bunları değiştirecekler de yeni baştan bekciler koyacaklar” mişi. Kuzum allah aşkına, biz bu, hallerini bilmediğimiz adamlara malımızı nasıl teslim ederiz?..— *

Bu sayıdan diğer sayfalar: