6 Mart 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

6 Mart 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A —— Büyük tarihi roman 6-9 Muharriri: A.R. Tetrika No. : 48 Ağalar Dairesinde.. Kızlar Bir Ağızdan Yemin Ettiler: “ Vallahi Billâhi Kimseye Ağzımızı Açıp Bir Şey Demeyiz|,, — Fettan, demek de söz mti?.. Ben, şu gözcüklerimle neler gör“ düm, bilsen, Saraylılardan biri, bu ihtiyat siz arkadaşım şiddetle dürttü: — Kız, yavaş söyle. Amber ağanın kulağına giderse.. Sen de Şahinae kiz gibi kırbaçtan ge çersin. Biyanka, bemen sesini alçalttı. Adeta, o fısıldar gibi (O konuş maya başladı: — Galiba, sultan hazretleri o kızdan o kadar hoşlanmış ki. Sarayda alakomuş, . ... — A.. Hayır. EM — Yok canım.. Ne münase- bet?.. — Ertesi gün savdılar.. Gitti. Çok bilgiçlik taslayan kızlar- dan biri, sabredemedi: — Yoldaşlar.. Hiç biriniz bik mezsiniz. Yemin edin kimseye birşey demlyeceğinize.. Ben size kızın ne olduğunu söyleyeyim, Kızlar, hep bir ağızdan fısk daşakak | yemin ettiler: — Vallâhi.. Billâhi kimseye birşey demeyiz. !'Eğer ağzımızı açip, bir Allah kuluna bir tek kelâm edersek.. Ağzımız, imansız, kapansın. Bütün başlar, bir araya top- Tandı. Madam O Biyanka fazla alâka güstererek kızların şüphe- lerini celbetmemek için oOgöya, lâkayt kaldı. Halbuki bütün his siyatını kulaklarına topladı. Kız, adeta fısıldayarak anlattı: — Ben o gece, çamaşırlıkta nöbetçi idim. Alt katın kıyı bu- cağım gezdim. Bakçeye bakan pencere önünde biraz dinlenmek istedim. Ağalar dairesinin kapısı gıcırdadı. Sonrada iki gölge, duvar diplerine (sine sine yürü- meye başladı. Bunları hırsız sam im. Az kalsın, avazım çık- ığı kadar bağıracaktım. Fakat, bereket versin ki siyahlı beyazlı alacalı kürkünden, Amber Ağayı anıdım. Hemen oraya saklandım. Onlar, önümden geçtikten sonra arkalarından Oo baktım. Amber Ağanın ardından giden gölge, kim olsa beğenirsiniz 2. — Kim?. ; — Esmer Göl, değil mi?.. — Hay, Alish... Sonra ?.. — Sonra.. Koru tarafına açi" lan kapıya doğru gittiler.. Ka- ranlıkta bir hayal gibi kaybolu- verdiler... Aldı beni, bir merak. O gece Safinazla nöbet değişti- recekken, değiştirmedim. Hak bir sabaha kadar bekledim. Geri gelmediler. * — Allah, allah. Acaba ne reye gittiler, dersin ?.. Sakın çıkıp şehre gitmesinler. — Canım, şehir kapısı o ta- rafta mı? — Sakın Amber alıp.. Bir desise İle e karıp.. Boğup bir tarafa atmasın. Yok canım. Zampara hiç öyle oynak bir kıza kiye- bilir mi?.. — Kardeş, Niçin böyle söy- ersin?.. Şimdiye kadar saravda az kız mı kayboldu. — Sussss... * Artık, vakit epeyce geçmiş. Bütün saraylılar odalarına çekik mişti. Biraz evvel her köşesim den meş'eli cıvıltılar, şen kah- kahalar taşan koca ferabâbât sarayı, | şimdi suyu çekilmiş bir değir- | mene benzemişti. Ara sıra, sofa- larda gezinen! nöbetçi saraylı — terlik çıpırtıları isitilmekte idi. Madam Biyanka, yavaş yavaş yatağından kalktı, Vücudunu te- poden tırnağına kader örten siyah galını, omuzuna aldı. Oda kapısını araladı. Başını dışarı uzattı, Etra- fma baktı. Her tarafı bomboş görünce, dışarı çıktı, Kapıyı kas padı. Saraylılara sorarak öğrem diği, harem ağaları dairesine doğru süratle yürümeye başladı. Ağalar dairesini harem daire- sine rapteden dehliz kapısının önlinde iki nöbetçi ağa oturuyor, sessizce konuşuyorlardı. Bunlardan biri, Madam Biyankayı görünce: — Ne istiyorsun, kapı yoldaşı? Diye mırıldandı... Biyanka, hiçğtereddüt etmeden cevap verdi — Baş Kaplan ağası hazret lerini tezce görmek İsterim. Mü- him menfaat vardır. Öteki harem ağası kızdı: — Canım bu vakit ağa rahat- sız edilir mi?.. Gündüzler torbaya girmedi ya? Yarın, ağanın dizinin dibine otur. Akşama kadar konuş. İlk konuşan ağa, dikkatle yüzüne baktı! — Ay, dur bakayım. Sen, bizim saraydan değilsin. Tevek- keli değil.. Ben de diyorum.. Bu ne kıyafet böyle. Bizim kızlar, siyah örtünmezler.. Canıml. Sen bugün Madam Marya ile gelen misafir değil misin. — Evet ağa.. Misafirim. Ya- rm sabah erken gideceğim. Ağa hazretlerine mühim şeyler söyle- yeceğim. Eğer derhal kendisini uyarıp ta beni görüştürmezseniz olur ki sizlerede birşey söyler. Ağalar, bu tatlı tehdit kargı- sında derhal yumuşayıvermişler ; gidip Amber ağaya haber ver- dikten sonra, Madam Biyankaya gelerek: — Buyur. Demişlerdi. Madam Biyanka, Anber ağa- nın odamna girdiği zaman ağa, yatakta oturuyor, ellerinin tersile gözlerini (o oğuşturuyordu. O Uyku sersemliği ile pürüzlenen bir sesle sordu: — Söyle bakalım kadın.. Ge- cenin bu vaktinde.. Benimle söy- leşecek mühim şey, nedir?.. Madam Biyanka, durdu. Ra- hatsız edildiğinden dolayı biraz öfkelenen (OAnber ağanın bu sertçe suali karşısında birkaç saniye sustu. Söze nereden başlı- yacağını düşünüyordu. Nibayet, buldu: — Ağa bazretleri!.. Size her şeyl açıkça söyleyeceğim. Beni ister, astırınız.. İster, kestiriniz.. Isterseniz, hemen şurada boğdu- rup, bir çuvala koyarak denize altırınız... Ben.. dantelâcı, filân değilim. Madam Marya ile bugün ia gelişim.. Sonra da has- alanışım. Ancak sizi mek içindir. Heri sile Anber ağanın birdenbire göz- leri açıldı. Daba büyük dikkatle Biyankanın yüzüne baktı: (Arkas var) SON POSTA Kedi Doğurunca — Tevekkeli değil, dün yano kendi kendine çalıyordu ?!.. Uluslararası Kısa Ökonomik Haberler Almanya: Çekoslovakya ile yapılmakta olan ökonomik ke nuşmalar bitmek üzeredir. Tica ret anlaşması yeni bir ayrılık çıkmazsa, yakında imzalanacaktır. Romanya: Romanyada sw ya fasulyesi ekimiyle uğraşmak üzere imtiyazlı bir şirket kuruk muştur. Lituvanya! Dışarıya gönde- rilecek keten mahsulünün stan dardize edilmesi hakkında bir kanun neşredilmiştir. Çekoslovakya: Kereste odun kömürü ve mensucat eşyası mukabilinde Maçaristandan 1750 vagon mısır almak için yapılan konuşmalar meticesiz okalmışlır. Macaristan O mısırların (odövizle ödenmesini istemiştir. Bulgaristan: Ceviz ihracatı altmış beş vagonu bulmuştur. Baş- hca alıcı Almanyadır. Satış fia'i Almacyada gümrüksüz teslim 100 kiloda 34-36 mark arasındadır. Milli Banka darı ihracını serbest bırakmıştır. Japonya, değeri takas yolu ile ödenmek şartile Bulgar s- tandan gülyağı almaktadır. * İsveçin Biyurfos ve Mentrask mıntakalarında ga yet zengin bakır ve kükürt damar- ları bulunmuştur. Bilhassa Mentrask damarları aras sında ton başına 4 ile 10 gram altin da bulunduğu anlaşılmıştır. Madenler o derecede zengindir ki, her kazılan metre derinlik, bütün sahada, 1400 (â 1500 ton- bakır; 2500 kg: gümüş ve 350 kilo altın verebilecektir. Bu madenler kenliz işletilmiye başlanmamışlır. oŞlindilik yalnız, bu hatalide, Bcliden madeni ça- lışıyor : 600 metre uzunluğunda ve 40 metre genişliğinde olan bu madende altı buçuk milyon ten ileceği umuluyor. sveçie zen- Eczaneler Bugece nöbetçi sezaneler şunlardır: İstacbul tarafı o Şehradebaşında ( Üniversite ), Aksarayda ( Ethem Pertev), Karagümrükde ( Suat), Top- kapıda ( Nazım ), Samatyada ( Tev- filos ), Zeyrekde ( Hasan Hulusi ), Balatta (Tolidi), Divanyolunda (Esat), Eyübde ( Hikmet), Kumkupıda (Bel kıs ), Bahçekapıda (A. Rıza), Bakır- köyünde ( İstefan tersiyan ), Beyoğlu tarafı Taksimde ( Dallasuda ), Yeni- şehirde ( S. Baronakyan ), Taksimde ( Ertugrul ), Galatada ( Karaköy ), Şişlide Şafak sokağında (Nargilesiyan), Kanmpaşada ( Yeni Turan ), Has- köyde ( Yeni Türkiye ), Kadıköy t- tafı: Modada ( Alüçddin ), Pazaryo- anda ( Rıfat Muhtar ), Büyükadada 4 Halk ) eozaneleri, Jam Halkevinde Bir İhtifal Yapıldı, Merhum Saygı İle Anıldı Merhum Kültür Bakanı Dok- tor Reşit Galip için, dün akşam enat 17 de Halkevinde, ölümünün yıldönümü münasebetile, İzmir lisesinden Yetişenler cemiyeti ta- rafından bir ihtifal tertip edilmiş» tir, Reşit Galip, bu cemiyetin fabri reisi bulunuyordu. Ihtifal salonu, merhumun çok. sevdiği menekşe çiçeklerile ve kendisine ait sayısız resimlerle süslenmişli. Salon hıncahınç kala- balıktı. Birçok kimseler ayakta kalmışlardı. Evvelâ İstiklâl marşı çalındı, Sonra, İstanbul (Obeşinedi (o ilk- mektep talebeleri, Reşit Galibin Kültür Bakanlığı zamanında mek- teplere tamim ettiği andı söyle- diler. o Bundan sonra, İzmir lisesinden (o yetişenler (o cemiyeti reisi Bay Kemal Emin bir söylev- le ibtifali açtı. Bundan sonra, asmaya aa “ Müthiş Muharririmiz Gördüklerini Anlatıyor ( Baştarafı 1 inci yüzde ) Kazan kaynamış; fıkırdâmıya baş“ lamış, saat (3,5) a kadar miyanesi gelmiş. Yani suyun üstündeki (16) fıçı zeytinyağı kaymak (halini almış. Bu kaymağın hararet dere- cesi de tam (120) dir. (Andon elindeki kovalarla kazana boyuna sabun tozu döküyordu. Andon kısa boyludur. Kazanın kenarına güç yetişebiliyor. Ays ğınin altına bir sandık koymuştur. Yerler sabun tozu, zeytinyağından kayağan bir bal almış. Andonun ayağında da lâstik var. Sandığın üstüne çıkmış. Elindeki sabun tozu kovalarını kazana boşaltır- ken ayağının altındaki sandık kaymış. Zavallı da müvazenesini kaybederek başaşağı bir halde bu erimiş ateş halindeki mayiin içinde yuvarlanmıştır. Bir dakika sonra da hamura batırılan bir çivi gibi (22) fıçı mayiin tam Uç buçuk metre aşağısına inmiş. Vaziyeti gören ustabaşı baykırmış; — Aman Andon gitti. Bunun Üzerine telefona koşmuşlar. Polis gelmiş, Fakat bu katı mayil bo- şaltimak imkânı (o bulunamamış. Zavallı Andon tam saat yedi buçuğa kadar kaynamış. Ocağin altı söndürülmüş. Sonra kovalarla sabun boşaltılmış. Fakat boşallı- larken Andonun pişmiş bir piliç Reşit Galip Için Dünkü ihöfalde Bay E. Vassaf nutuk söylerken Bir Ölüm Sabun Amelesi Andon Kaynar Fıçıda Nasıl Pişti? şında bir oğlu vardi. ei m wa Mart S7 Bayan Lâtife, Reşit Galip İsi bir şiir okudu. Reşit Galibin yakın — arkadaşlarından okto” Etem Vasaf, merhumun hayati! anlattı. Bayan Muazzez de Reş” Galip için yazdığı bir şliri okud Bundan sonra, Reşit Galibi cümhuriyetin (o onuncu dö münde söylediği nutuk, kendi yazısından Bay Zafer tarafınd okundu, Bu nutkun okunması" İİ dan sonra, Ülkücü Reşit Galibi? “İ muhtelif mücadelelerindeki çalif” malarının tahliline geçildi. B Kâmiran onun tarihciliğin!, Baysf Hayrünnisa dilelliğini, Bayan P# kize köycülüğünü, Bay Ümit Feb” mi onun O ülkücülüğünü i ettiler, d Merasimin (o sonunda, Ref” Galibin o Cumhuriyetin o onünl İl yıldönümünde söylediği ni plâktan ve kendi sesile dinledi. 2 l gibi dağılan etleri kovalarâ kepçelere dolmuştur. Müddeiumumi muavini Hikmet ve Adliye doktoru Salih Haşimin idaresi altında pılan bu boşaltma ameliy. sonra kazanın tam altında donun bütün mafsalları a; yalnız bir iskeleti kalmıştır. ra alt çene kemikleri, bilekler, puklar ve kollar tamamen eee” ten ayrılmıştır. Bir masa üzerine eti ve yak, lari tamamen © siyrılmış Dahi bir iskelet çıkarılmıştır. iskeletin sol uyluğunun da dığını tespit etmiştir. Va Müddeivmumilik tahkikat? vam etmektedir. İskeletin £ iy mesine müsaade edildiği gi Edirnekapıdaki Ayaistradi lğına gömülmüştür. Ja pe yaşlarında ve Istanbi aylık bir kızı ile bir bus” 7

Bu sayıdan diğer sayfalar: