26 Nisan 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

26 Nisan 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Muharriri: A, R. Tefrika No.: 86 Cehennem Zebanisi Esmer Gülün Anlattığı Macer;ııı, Saîr Nedimi Şaşırt- mış, Onu Şefakat Hislerile Çırpındırmıştı Nedim Efendi, Esmer Gülün tavsiyesne riayet etmiş, Deli Veliyi tenha sokaklardan dolaştır- tarak kimseye göstermecden evine naklettrmişti. Ve Sonra.. ahbap- larından bir cerr:ıh getirtmiş, bitap bir halde yatan De.l Velinin kurtulması için ne mümkünse yapr maktan çekinmemişti. Nihayet sıra, Esmar Gülü dim- lemeye gelmişti. Çırağan sefdsı gecesinde Esmer Gülün fettan ve ve çıldırtıcı cazibesi karşısında perişan olan Nedim Efendi, şimdi bu babeş kızının karşısında yüreği şefkat ve merhametle çırpınan bir insan kesilmişti. Esmer Gül, ağlıya ağlıya ha- yatını anlattıkça, bu hassas şair, bir heyecan menba: haline ge- mişti. Hele Dell Velinin © ilâhi aşkı, bu ince ruhlu adamı büsbü- tün vecde getirmiş: — Sübhanallah.. Böyle bir baldırıçıplak makulesinde, böyle bir uşk.. Hey bari huda.. Sen, nelere kadir değilsin?.. Eğer ie- tersen, bir kadının nermin par- makları arasında, pulattan sort kalpleri bile, bir balmumu gibi erilirsin. Demişti. Estmer Gül, macerasına çu sözlerle hitam vermişti: — Amber Ağa denilen © cehennem zabanisi sultan efendi- diye götürmüştü, o gece gizlice ortalık ağarmadan geru gelirken: — Hazır ol, Esmer Gül. Ya- rın, öbür gün seninle uzunca bir sefere çıksak gerek. Dedi, sordum: — Ağam, nereye giderlz. Bunca seviştiğimiz Osman Beyi, nasıl olur da terkederiz? Ağa, bu — sözlerime verdi: — Hey budala kız!.. Senin gönül dediğin, hemen bir hoşça zaman geçirmekten ibareltir. Os- man beyle sevişiyoruz sanırsın. Acap bu sevdanın ne güne kadar devam edeceğine elinde bir sene- tin var mıydı? Şu yalan dünyada, nice dilberler karşusunda âhu-vâh ettik. Nicelerine mahşer gününe kadar gönül bağlıyacağımıza dair andlar, yeminler -içtik.. Amma gönlümüzün zevki tamam olduk- tan sonra artık cümlesin birer köşeye atıverdik. Filhal Osman bey bugüne bugün, seni sevmek- tedir. Lâkin şuna kani ol ki bu sevda, tezce geçecektir. Bahusus, , sen bir Habeşisin. Tabiidir. ki ©, yine kendi cinsinin zambak derili — dilberlerini — özleyecektir. Imdi, sen bize bak. Biz, bir cinsdeniz. Gönüllerimizi ne kadar beyazlar üstünde gezdirsek, yine zevkimizin soa arzusunu, kendi gönüllerimizde dindirmek isteriz, Sana, şu kadar müjdeleyim ki, başına devlet kuşu konmuştur. tez zamanda... Birdenbire — Amber Ağanın sözünü kestim; — Bre ağa!, Beni Osman Bey- le do başgöz ederken böylece söylemiştin. Şimdi de yine bu devlet kuşundan — bahsedersin. Acep bu sefer, kimlere peşkeş çekersin?.. Yoksa, beni alıp Mısır #ultanına mi iletmek istersin?.. Dedim.. Ve bu sözlerim- cevap le, beni sevgili —Osmandan ayırmak — isteyen Anber Ağa- ya bir takaza etmek İstedim. Fakat bu sözlerim, bu kalleş he- rife hiçbir hicap vermedi: — Belil Seni bir su!tana ilet- mek isterim. Amma, o sultan Misir su'tanı değildir. Habeş sul- tamıdır. Hele şimdi, sesin kes. Deci, Artık köşkün kapısına ge- miştik. Anber Ağa bircenbire ellerini başına çaldı: — Hay bre medet.. haldir?.. Diye bağırdı. Birdenbire şa- şırdim. Anber - Ağanın yüzüne bakakaldım. Ağa, homur homur söyleniyor: — Kapılar, ardına kadar açık.. Sofada ışık yanar,. Eyvah, sırrı- mız fâş olacak.. Perili köşkün tılısımı bozulacak. Diyordu... Ağa, böylece Böy- lenirken orman tarafından ayak sesleri peyda oldu. Hemen bir tarafa sindik. Gelenleri bekledik. Ve sonra Osman ile © mel'un Bilâl ağanın sesvlerini işittik. Amber ağa bunları karşıladı. Yakalarına sarıldı; — Bre ne İşlersiniz?, Bu ka- pıları ardına kadar açup ışığı da böylece bırakıp nereye gittiniz. Diye bağırdı. Bilâl ile Osman: — Köşge bir yabancı girmiş- ti. Onu hakladık. Dediler ve sonra Deli Velinin İsmini söylediler. O anda gözle- rim karardı. Benim yüzümden kendini göz göre kurban eden bu adamın ne dayanılmaz bir derde giriftar olduğunu anladım. Bir- denbire kalbime serpilen bir avuç ateşle yandım. — Bire zalimler!.. Öyle bir baba yeğite nasıl kıydınız | lanet olsun size. Diye bağırdım. Oraya düş- düm, bayıldım. Neden sonra, kendime gelmişim. Güzümü aç- tım,etrafa baktım. Köşkdeki ya- tağıma — yatırılmışıdım, Hemen sıçrayıp kalkdım.|Yerlerde ki kan lekelerini görünce, az kalsın, ava- zım çıkdığı kadar bağırıp tekrar bayılayazdım.., Ama bereket ver- sin kendimi çarçabuk topladım. Yavaş yavaş kapıları açup, dışa- rı can attım. Aşkıma kurban gi- den Deli veliyi arayup bulacak, onun derisine kısmet olmıyan vü- cudumu, ölüsünün kolları arasına atacaktım. İşte onu ararken, size rastladım. Zavallı hassas şair, gözlerini, odanın bir köşesine — dikmişti, Gözlerinden sızan yaşlar, penbe yanaklarında nemli izler bıraka- rak, seyrek sakallarının arasında kaybolup gitmekte idi Uzun za- man, derin bir süküt ile geçmişti. Ve sonra Nedim Efendinin tatlı ve tannan sesi işitilmişti; — Hey, kaderullahi. Bir karın canın — bile, dileğini — vorirsin. Aşk uğruna can feda eden ve cabanının vuslatına ermeden ölüm azabı çeken şu zavallı kulunun hayatını bağışla. Bu güzel dünyayı yarattın. Bu güzel dünyanın zevk- lerile şu âciz ve zayıf kullarını aldattın. Bari onları büsbütün nâmurat öldürme, ( Arkası var : Bu ne | GA 0Ü v 1 — Öz türkçe — köklerden gelen #özlerin karçısına ('T. Kö.) beldeği f(alâmeti) konmuştur. Bunların her biri bakkında mıra ile —uzmanlarımızın (mütehassıa) yazılarını gazetelere ve- uZ. "“İâ— Yeni konan karşılıkların iyi ayırt edilmesi için, geregine göre, Fransızcaları yazılmış, ayrıca örnekler de konultmuştar. 3 — Kökü Türkçe olan kelimelerin bugünkü içlenilmiş ve kullanılan şe- killeri alınmıştır. Aslı ak olan hak, salı ügcüm olun büküm, Türkçe "çek,, köklinden gelen şekli gibi. Makul olmak — Usalmak Makule — Türlü, takım, kategorı terim olarak) Mflm — Ters Örnek: Netice maküs çıktı — Sonuç ters çıktı. Mal — Mal (T. Kö.) Mâlâmal — dolu Mâlâyani — Boş söz Malikâne — Yetil, malikâne (T. Kö.) - Fr. Domalne. Malüöl, alil — Iğcil - Fr. Infirme Malül gaziler — Iğcil savaşçılar-Fr. Invalides de guerre Malüm — Öyle, belli, bilinen Malüm meçhul — Bilinen bilin- meyen Malâmat — Bilgi - Fr. issances Malümatfüruş — Bi!giç - Fr. Pâdant Malümatlı — Bilgin - Fr. Instruit Malzeme — Gereç - Fr. Materlel Maamafih, maazalik, maahaza — Bununla beraber, böyle İse de, böyle iken, şu var ki Mamelek — Nesi varsa, varı yoğu Örnek: Bütün mamelekini maa- rif işlerine bıraktı — Nesi var- sa (varını yoğunu) kültür - işle- rine bıraktı. Mamul — Yapık, yapığ Bu fabrikanın mamulâtı Conna- sağlamlığiyle tanınmıştır. — Bu fabrikanın yapıkları sağlamlır ğiyle tanınmıştır. Mamur — Bayındır Mânâ — Anlam Mânasız — Yavan, boş, anlamsız Mânend — Gibi, benzeş Manevt — Tinel - Fr. Immatöriel Örnek: Bu kitabı her okudukça yeni bir manevi haz duyarım — Bu kitabı her okudukça yeni bir tinel haz duyarım. Mani, manla — Engel, önge Menkabe — 1 - Destan, 2 - (Bakı hikâye) Mantık — Lojik (T.Kö.) 1 «Fr. Logigue Hakim, feylesof — Filezof - Fr. Philosophe Felsefe — Filozofi -Fr. Philasophie Filolog — Filolog - Fr. Philolo- ue Filoloji — Filoloji Fr. Philologle Hayatiyat — Biyoloji - Fr. Bio- logie Atikıyat, İlmi asari atika — Ar- keoloji - Fr, Archöpologie Mebhasülbeşer — — Antrodoloji - Fr. Aı&ropn!:rh Grafoloji — — Grafoloji — Fr. Gndcolog(ı HNâhiyat — Teoloji -« Fr. Thöologle Telgraf — Telgraf - Fr: Teleg- raph Fotoloji — Fotoloji « Fr. Pho- tologie İlmi — nücum — Astroloji - Fr. Astrol Nekrolği © Nekroloji - Fr. Nec- rologla Bakteriyoloji — Bakteriyoloji - Fr. Bacttriologie İlmülarz — Jeloloji Fr. Göo- logie Jgantoloji — Jigantoloji - Fr. Gi Haloloji — Haloloji - Fr. Hallo- logie __DAHAT-[;DGD - (smanlıcadan Türk Ipoloji — İIpolaji * Fr. Hipp logie Manzara, Tablenu. Örnek: Sergide hiçbir tablo yoktu - Sergide hiçb güzel görey yoktu. R Menzara, nezaret — Görü - Vue Örnek; Bu evin man: (nezaretine) doyulmaz - Bu & görüsüne doyulmaz. Manzume — Dizge Maraz — Hastalık Marazı müstevli — Salgın - £ Epidemie Marazı mühliki müstevlil — B ran - Fr. Epidemle mortelle Marix — Hasta 4 Mareke — Vuruşak, uruşak - f Champ de babaille Marifet — Bilgi - Fr. Maruf — Tanınmış, angın - Connu Maruz kalmak — Uğramak Masal ) — Masal (T.Kö Mı::bS: .: )Gıçıniı- Fr. P dent Maske, nikap — Yüzlük Maslahat — İş - Fr. Afjaire — Icabı maslahat — İşin gereği Örnek: Onun makamından F dımlması icabı maslahat idi Onun orunundan kaldırıli işin gereği idi. ni Sl tablo — Görey - Masraf — | - Harç, Sarfetmek — Saypamak, hi mak Masru, sar'alı — Tutaraklı Massetmek — Emmek A Masum, bigünâh — Arı, suçsut Masumiyet — Suçsuzluk, Masun — Dokunulmaz Masoniyet — Dokunulmazlık * * İmmunit& Örnek, Masuniyeti mesaki ( Devamı 10 iaci yüzde ) — 1

Bu sayıdan diğer sayfalar: