23 Kasım 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

23 Kasım 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Matbuatında GÖRDÜKLERİMİZ Eski Otomobiller Arasında ir Yarış İngilterenin kulubü her yıl oldu - Mmobiller gu gibi bu yıl da o Sönede | (Londra) ile Brigh - ON arasında eski otomobillere mahsus bir Brlik tertip etmiştir. Mutat üzere bir çok taliz otomobillerin — iştiraki ile yapılan bu tarlıaka hem bir sürat yarışıdır, hem de me_ü,.'" bir sahnenin göz önünde dir ılı-.l.- Tecek ir. Bu yarışa girebilmek için şart, gi- Pa Stomobilin 1904 tarihinden evvel ya- ö otomobil kalan oto. ireniş ller Londrada sabahleyin. dokuz- açi Kdiğerinden birer eT v Set ederler, Brighton şebrine ise öi l mi, “Onra varırlar. Bu şose kenarında birik- e olan halk için de, mükemmel bir seyir Sitasıdır, Otomal da y kı * Fransiz telefon ida - resi — bir istihbarat merkezi açmıştır. Her n telefon #bönesi aleti- ı.n:r_î.d""""*a bir istihbarat merkezinin Maşaç UN çevirdi mi, karşısına çıkacak ileçeyle öğrenmek istediği her şeyi sora- ln; rrlr Meselâ bu gece filân sinemada i filim, filân tiyatroda hangi piyes oy- " şehir güneşlidir. öğren- ğiniz malümatı bir dakika sonra artık mümkün olabilecek demek. * Tarontoda hapvan eden bir adam SİŞfti ği bir hayvan çiftliği e- ve karar vermiş ve bu maksatla top- dir. H arak eski bir vapur çsatın a mt: L_,_,__I'Mh na göre bu vapur 300 hayva aŞ yetişecektir. Vapur bir yerde l_':*"'uı.—k durmıyacak, adadan adaya do. 'ak bedava hayvan yiyeceği tedarik ç Çektir. İtalyanın kurnaz çiftçisi bu sayen kurtulacağını da #inme, Fağını Sat m âranç İ ç “Maktadır. "lyırıcl Smith Bulunu- vergisinden İdele başlamıştır.» Fransız-Alman Yakınlaşması Temin Edilemiyor Gazeteler Almanların Manevra Yapmakta Olduklarını Yazıyorlar Paris 22 (A.A.)— Gazeteler, Hitler- Fransova Ponse mülâkatının ehemmi - yetinden bahsetmekte ve ancak hisse- dilebilir derecede bir salâh ıııııııuıfu kaydetmekle beraber müsbet Pa sarih neticeler derpiş etmenin şimdilik müş- -| kül olduğu mütaleasında bulunmakta - dırlar. Petit Parisien diyor ki: Bu görüşme, diplomatların hükümet reislerine vakit vakit yapmaları mutat olan ziyarete asla leıuıııiy'or.. İ Bu görüşmeden yakın bir istikbal için İherhangi bir netice çıkarmağa kalkış- |mak cüretkârane bir hareket olur. Le Journal, Fransa mebusan ı_oeH « sinde Fransız - Sovyet pıktııı. .olı- (rak yapılacak görüşmeler arifesinde | Almanların bir manevra yıpmı!(lı ol- |duklarının aşikâr bulunduğu mütalca- sındadır. Bu gazete, yazısına şöyle de- vam etmektedir: «Garp devletlerinin kurduğu plânı tahrip etmek, ve orta Avrupada, barı-| şın muhafazasında esaslı bir vol oymı-| — Şimdiye kadar uzlaştırılması müm- yan bir milletin kuvvetlerini felce uğ-|kün olmayan iki ayrı görüş, evrelce ol- Y oimak tehlikesini gösteren bir müca-| duğu gibi kalmaktadır.» Över gazetesi diyor ki: «Berlin hükümeti hoş görünmek ar- zusundadır. Bir el uzatıldığı söylenmek- te, fakat bu el, hâlâ çok kalın bir sis içinde uzanmaktadır. Hitler Hitlerle uzun uzadıya konuşan Fransanın | Berlin elçisi Fransova Ponse Petrinax, «Eche de Parisu ıııct:ıin: İde yazdığı makalede, neşredilen tebli- #in gerek kamoya ve gerek parlâmento efkârını yanlış yola sevkedecek mahi - e bulunduğunu yazmaktadı Bi PORTEKİZDE Şidd_etli Fırtına Var Lizbon 22 (A.A.)— Portekizin şimal kıyıfarında şiddetli fırtına ve sağ- tabakası İyett Ölen Amiralın Cenaze Töreni Berlin 22 (A.A.)— Alman harp fi- losu adına Vis Amiral Förster, yüksek Uzatılan El, Sis Tabakası Içinde İmiş irayül hiç bir zaman muayyen bir me- sele üzerinde görüşmek İçin gösterilme- n » Fransız yakınlaşmasının temin edecek en mühim nok- ta, ancak, Fransız - Sovyet Hitler tarafından kabulüdür. Şimdiye kadaâr yapılan görüşmelerde bu mühim mevzu üzerinde hiç bir terakki elde e- dilemediği görülmektedir.» Yüksek asker meclisi toplandı 22 (AA.)— Yüksek askeri meclisi dün saat 17 de dış işleri bakan- lığında ve Laval'in başkanlığı altında | toplanmış, milli müd iptidai maddeler mesel tır. Akdenizde yeni bir deniz üssü Paris 22 (A.A.)— Petit Parisien ga- zetesi, Pietrinin Oran yakininde Mer-| sel - Kebirde vücude getirilmesine k rar vermiş olduğu yeni deniz üssün! ehemmiyetinden bahsetmektedir. Bu limana hâkim olan dağlar, ona mücssir İbir müdafaa temin edecektir. Mersel - Kebir Cebelüttarıkın ağzın- Pi r o 2 Sen l Z L nnn ©-| lup Fransanın Akdenizin garbini kont- rol etmesine yarıyacaktır. Zira Fransa bu limanı gayet kuvvetli bir deniz tay- yareleri üssü haline getirecektir. Mersel - Kebir ile Oran arasında bir tünel kazılacaktır. AMERİKADA Cenup Kutbuna Gidilemedi Nevyork 22 (A.A.)— Nevyork Ti - mes gazetesi, tayyareci Lincoln Ells - worth'un kesif bulutlara tesadüf etti- paktının | Yalan Değil Gerçek! Rivayet ederler ki: Biri Gaskonyalı, biri Marsilyalı iki Fransız Eyfel kulesinin dibin- de fennin demirleşmiş haşmeti demek olan ©o mühteşem abideye bakınıp durarlarken Caskonyalı değer bir şey göre müş gibi elile kulenin tepesini gösterir: — Bak dostum, der, bir karınca. Orada şaşılmaya işi ne) bâkar, şu cevabı Marsilyalı uzu uzun verir; — GCöremedim, fakaf ayak sesini işitiyo. rum. Nazh nazlı yürüyor! Güldünür, değil mi?.. ' Başka bir fıkra daha: Cimri bir. herifin İbiri peyniri $işeye kor, sabah ve akşam ek- meği şişeye sürerek peynir yer gibi davra- Paurmış. Oğlumu da bu işe alıştırmış. Fakat sonra şişeyi sandığa koyup kilitlemeği de unutmazmış, Bir gün eve geç gelmiş, ne görse iyi?.. Oğ- lan, peynir gişesinin saklı olduğu sandığın önüne çömelmiş, anahtar deliğini kokluyor, va her koklayıştan sonra ağzına bir lokma ne olür olmaz diye yemekten ekmek atıyor. Cimri sorar — Ulan ne yapıyorsun orada) — Peynir kokusunu katık yapıyorum. Cimri kızar ve haykırır; — Bir gün de katıksız yesen olmaz mı? Bu ne aç gözlülük? Yine güldünüz değil mi? Öyle ise şunu da dinleyin: Bir kurulun espektörü olmak dolayısile Anadoluda sik sik gezi yapan bilgili, görgü- tisi sırasında bir köye uğruyor, orada geceliyor. Konuk kaldığı ev- n bulgur pilâvile ayranı yedikten a tellendirmek istiyor. Bakı- hibine sesleniyor : verir misin hemşeri? ndan bir kibrit kutu- çinden bir çöp çıkanp ya- naşıyor, büyük bir iş yapacakmış gibi dav- ranarak besmeleyle filân o çöpü kutunun cılız ve çok cılız bir ıyık elde ederek konuğun sigarasını yakıyor. Espektör ibtimamlarla — yakılan kibritin parmakla tutulamayacak kadar ince olduğunu görüp merak ediyor ve soruyor: — Bu nasıl kibrit? Böyle. lü bir bay, son g yor ki kibriti yok, ev iç su ve kutunun kenanna sürüyor uzun Aldığı cevap şudür: — Yoldulluk bu, ayıplanmaz. İdare ede- ğ yor Mu? '_S"'lnur 22 (A.A.)— Bir vapur, M Siyamın garp sahilinde kâin Sa- dün 'nak olmuştur. Portoda bir ev yıkılmış- İtır. Gemilerin limana girmesi v.ıo çık * ması imkânsız bir hale gelmiştir. Ave- rakip ve Jutland muharebesinde İngi- liz filosunun kumandanı olan Amiral Jelilco'nun cenaze gününde bulunacak- ğinden dolayı ikinci cenub kutbu sey-İlim diye her kibriti dörde bölüyoruz, öyle yahati teşebbüsünde muvaffakiyetsizli- , Tanyorur Ve ; “dasından ateşle bir takım işaretler Mekte olduğunu görmüştür. © işaretlerin Kingsford Smith tara- 'An verilmiş olduğu tahmin ediliyor. '. '& araştırmalar yapmak üzere bir Vitralya tayyaresi havalanmıştır. Üa w - "”KISMET * DEKLİY 'rhl&m abla, mutfağa girdi; —yüzü, B'n'ç kız gibi şendi: P,x Sitem ediyorum, diye kızma ... yi '—Feymi günümde geldin... Huri- l"îvlgund"" haber var... Rabbim tea- ç bin şükür, iyileşmiş,.. Nişanlısı Yorl. Parışmış... Pek yakında evleni- Bo; armış... Nasıl sevindin, değil mi? $ yi Teği Sün Vna yas tutmuşuz!.. Senin de Nİ üzdümdü.. A! Elbette ü ! da senin kardeşin... ı—y-cn_"" Mangalın başına geçti, Cez- | sürdü: ; i Bir kahve iç, dinlen... Sen be: *l-l_]p'ş"diğim kahveyi seversin... tker d._oL'îPlan kahve fincanlarını a- N gülüyordu: —— Necdet, uyumasa, seninle ko - rurdum., Pek şen çocuk, doğru- le NUti ... 'Hfıdînr m_annalın önüne iğildiği za- Üzü, Bözlerini — kırpıştıra e bakıyordu: ö Necdeti, biliyorsun, değil mi?.. ak * Ya, nereden bileceksin? Karaba- l gıl,.“hiı dalıp çıkıyorsun... ı_X,vhıvr 'hı;' görünmedin! Necdet, Pakizeci- “ı—, nişanlısı... “San abla, kahvesiyle meşguldü : iıî Dur, kahveyi pişireyim; — sana, y '&diyle anlatırım. :: Yarım yama- - Snlatrsam, keyfi çıkmaz. .. “*zveye kahveyi korken birdenbi- u, kırpıştıra iro açıklarında denize inmek üı.ae bu- lunan bir deniz tayyaresi rüzgâra h.w lmış ve denize düşmüştür. Tayyare Pilot kurtarılabilmişse de al- rın tesirile ölmüştür. tır. İngiliz Amiralin gömüldüğü saatte, Alman harp filosu matem işareti olarak bayraklarını yarıya indirecektir. pi batmıştır. dığı yaralar radan öğrendim.. Meğer, bizim Nec- detmiş! Necdet, Zekiye ile Pakizemin, hani bir zaman çalıştıkları şirkettey- miş.. Oradan tanışıyorlarmış! İşte Al- E NL E D Va lah rast getirince rast getirir.. Pakize- - ciğim, başı sıkışıkken yolda bir gün, Necdete tesadüf eder. Şuradan buradan durdu: konuşurlar.. Söz açılır, Huriyenin has- — Ay,; az kaldı, unutuyordum. .. talığın isöyler.. Nccldzt. insan — çocuk Zekiyeciğimden de'hılıx:_l ""'_'_' doğrusu! Pakizeciğime, sen, hiç me- Kinayeli kinayeli gülümsedi: rak etme, ben, bulurum! der... Ve er- |re — Ayol halimden de anlamaz, sor- tesi gün, otuz lira bulur, hemen - İz-| ıöykmi-:mu! g'o'ııdeıirler... Hem de - senetsiz, sepetsiz!... | —Yüzünde, bir iç ferahının bütün a- gzsın da... ma';zkraı cezveyi karıştırdı; ğ yordu. Kahveleri fincanlara koydu, bi-| rini bana uzattı; K çıklığı, işığı vardı. — Ben de bugün sade içiyorum.. — İlkönce, bunu bana söylemedi Kendi fincanını yere koydu.. Koy-| / h A Amma, kaç gün? nundan tütün paketini çıkardı, bir ç- p yi e DN B izeciği geldi; beni kucakladı, yüzümü, gö: ü öptü.. İhsan abla, «çocucak» 1, yüzünü, gö zünü tekrar öpüyormuş gibi heyecan- lanmıştı.. Gözleri yaşardı: — Ah, benim yavrucaklarım, ana- klarını pek severler!.. Hani, onlar ?;?'“T::f"" için çok kahır çektim amma, hiç yük- EĞK "İsünmüyorum.. Öğünmek gibi olmasın İamma, doğrusu, tam yetiştirdim... Bu yaşa getirdim, hâlâ hepsi süt kuzu - gara sarmağa başladı: — Huriyeciğim o değilmiş! Mektubu yjıznn, b i N senin anlayacağın... Ne ise, he büyük geçmiş olsun ...Yıılı!ıw ..Bir de sahi mi olsun, isti- kadar ağır hasta bire bin kat- |" mış, pimize, çıktığı iyi - yorduk?.. Cigarasını sonra dudaklarnnın ucuna İFincanını eline aldı: ——— » — Biz burada, Huriyeciğim sakılıyorduk.. Hani, sana, ğ )thi.nc koyalım, diye akıl da -|su birine hacet bir arkada- İzmire mangalda B için | evı | . “Bu yaşa getirdim!» demekle onla- rın yaşlarına, küçüklüklerine, çocuk- İhuklarına ilişmiş gibi birden irkiliver- yaniF satalım, rel ı yordum ya?.-. Hiç kalmadı... Pakizeciğim, şından üç beş kuruş bulmuş, mişti: : bi — Bu yaşa geldikleri de, ne? Süt d ür gibi — durdu, HUĞ MiR , İzütani ığîıll.a:ılıı:'::lımu: ki gözlerini kuzusu huyları ise, kendileri de süt safızaş kırptı: — Bir arka daşı diyordum ya, .| garasını keyifli keyifli çekti: |dim... i.n uğramış olduğunu haber vermekte- | — p, yalan değil gerçek, sayım vengisinin azaltılması, Ziraat Bankasının köylerden buğday alması gibi işlerin kimleri kurtarmak için yapıldığını bu dörde bölünen kibrit ne kadar güzel anlatıyor> M. T. Tan dir. tasdik et! der gibi sallıyordu: — Sen yabancı değilsin, yalan mı? Yanlış mı? Benim inandığıma, inanmış gibiy- di: — Elbette inanırsın... Pakizeciğim de beceriklilikte Zekiyeden aşağı kal- maz. Hani, söz temsili ham, ağır, tem- bel görünür amma, hiç sakın aldanma.. Pek becerikli.. Geldi, beni kucakladı, öptü.. Sonra, Necdeti söyledi.. O da İsenin bir evladın sayılır, bir' gün geti- reyim, elini öpsün! dedi.. A! Minnet- le karşıladım.. Biten kahvesinin telvesini yalar gi-| bi'sümürdü; fincanını yere bıraktı, ci- | — Necdetciğim geldi... İlk görüşte kanım ısındı... Hani, bir insan iyilik bile etse, kanı ısınmayınca ısınmaz .. Bu öylesi değil; hani, fenalık ta etse, insan hoş görecek... Onu, öz evladım |gibi bağrıma bastım.. O gece, bizde kaldı, İzzet ve ikramda kusur — etme- İzmaritleşen — cigarasını —mangalın küllerine bastırdı. koynundan — tekrar 'cigarasını çıkardı, dizlerinin — Üyrrine ikoydu: — Kederli günlerimden sık - cigara içmeğe alıştım, bir türlü bırakamıyo- rum.. Göğsüme dokunmasa, bir şey| değil amma, geceleri; hani uyku arası, | fena öksürtüyor... Hem cigarasını sarıyor, hem de an- latıyordu: — Necdetciğim, vaktiyle şirkette ça- | lışmış, söyledim, şirket dağılınca şo-| m[ Beni de inandırmak - istiyor, chni,ılurlük öğrenmiş. İyi lnzamımuyıncııdu; onu da bırakmış.. Amma, kanı tez, çalışkan çocuk! Hiç işsiz -kalır m? Simsarlık etmiş, bakkallık etmiş, taş- tan ekmeğini çıkarmış! Nerede şimdi böyle gençler>... İş yok! diye kolla- rını kavuşturup oturuyorlar... Cigarasını yakmış, dudaklarına il tirmişti: — Necdetciğim, çalışmadan — dura- miyor.., Yalnız, şimdiki işi biraz zor- cana... Geceleri çalışıyor... Bir şirket- te memur... İşi, gece... Herkesin işi- nin tersine... Pakizeciğimi, seviyor - müuşl... Gevrek gevrek gülüyordu: — Gençlik... Cahillik... Genç ta- zeyi görür de sevmez mi? Al! Dağru- su, ben de erkek olsam, genç - olsam, Pakizeciğim gibi inci tanesi bir yavra- cağı görünce, elbette severdim.. Elini göğsüne bastırdı: — Evlbtlarım, diye söylemiyoram, üçü de güzeldir, kanı sıcaktır... Her gören sever... Bir bakan, bir daha bak- mak ister.. İğikdi, kulağıma fısıldadı: — Onların haberleri yoktur... U- yurlarken, nazar değmesin, diye, üzer- lerine çörek otu tütsüsü veririm . Kurnaz ve sessiz bir gülüşle başent sallıyordu : — Haberleri olsa, kızarlar... Cahil çocuklar, iyiyi, kötüyü nereden bile- cekler, — Yakasını tuttu, ısırdı: — Ben, kem göze, inanırım, değ- rusu... Nazar, insanı yıkar... Cigarasını elinde tutuyor, anlatıyor- CArkası var) «

Bu sayıdan diğer sayfalar: