19 Şubat 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

19 Şubat 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BKU Ufu—ktaA Alevler eniz incisi | İçinde Yanan Bir Gemi Vardı.Bu, Venedik Gemisi İdi Pulat mırıldandı: — İnşallah böyledir. Ve bir kaç dakika için arkadaş - larına ve reise çevirmiş olduğu has- retli gözlerini gene engin ufka çe - virdi. Akşam oldu. Güneş battı. Sabah oldu ve güneş doğdu. Ufukta Bir Duman Saatler sanki hiç geçmiyordu. Hattâ ileri gitmiyorlar gibiydi. Çün- kü geminin denizi yaran provasına ve sularda kayan teknesine bakmı- yanlar ufkun hiç değişmediğini gö- rüyorlardı. Öğleye doğru idi. Durmuş reis ile arkadaşları şim- di kıç kasarada toplanmışlardı. Hep- si de dündenberi ellerine hiç bir şey geçmediği ve aradıklarının izini bu- lamadıkları için üzülüyorlardı. Bu * yüzden kimse konuşmuyordu. Yal- nız forsaların mırıldandıkları bir korsan türküsü küreklerin gıcırtı - larına, ipler ve yelkenler arasında rüzgârın çaldığı ıslıklara karışıyor- du. Bütün bunlara vardiyan başı - nin geminin ortasındaki kocaman kütüğe vurduğu tokmağın müsavi a- ralıklı ve tok sesi tempo tutuyor - du. Bu sırada grandi direğinin tepe- sine tırmanmış olan Ramazan gür sesile kıç kasaraya doğru bağırdı: — Reis, ufukta bir duman... Durmuş reis te, arkadaşları da doğruldular. — Duman mı?.. Ufukta bir dumanın görünmesi bir savaş olduğunu anlatırdı. Çün- kü henüz hiç bir adaya yaklaşmış değillerdi. Zaten yaklaşmış olsalar bile adadan önce dumanı görecek de- gillerdi ya... En yakın direklere doğru - geril- miş olan ip merdivenlere tırmandı- lar ve baktılar. Bir Gemi Yanıyor!. Ufuktaki duman gittikçe azalı- yordu. Bu dumanın ortasında kızıl bir alevin parıltıları da görünmeğe başladı ve Ramazan bağırdı: — Bir gemi yanıyor... Durmuş Reis elini gözlerinin üs- tüne siper ederek dikkatle baktı ve “mırıldandı: — Evet, bir gemi yanıyor... Durmuş Reis ilâve etti: — Bizimkilerdir. Bir düşmanı haklamışlardır. Süleyman bunun tersini söyledi: — Düşman bizimkilerden birini hakiamış olmasın!... Tek göz Ali yarı alylı söze karış- Kiş — Bunu hiç ummam. “Düşman şimdi bizimkileri avlamak — değil, kaçacak sıçan deliği arıyor... Durmuş Reis güverteye — doğru bağırdı: — Yelkenleri ger!... daha hızlı... O her iki ihtimali de gözönünde tutuyordu. Henüz yanan gemiye epeyce u- zakta idiler. Bu sırada gemi büsbü- tün yanmıştı. Önce kıç kasarası de- nize girdi ve burnu havaya kalktı. Vardiyan, Sonra da denizin ortasında köpüklü | bir ansfor bırakarak sulara gömül- dü. M-vdanda bir kaç ağaç parça- sıyla sularda çırpınan bir kaç insan- İ ” B ıdan başka bir şey kalmamıştı. Du- manlar gittikçe dağılıyor, görünmez oluyordu. Son dakikaya kadar gemiyi göz- den ayırmayan Pulat merakla söy- i Şlendi: — Bu bir tüccar gemisiydi. Veli tasdik etti: — Bana d “iyle göründü. Soluksolüğa Yüzenler Sessiz Ali saatlerden beri her na- sılsa yine bir iki lâf söylemişti: — Boş yere yorulmayın. Şimdi anlaşılır... Onun da hakkı vardı. Durmuş Reis oraya — yaklaştığı zaman Venedikli oldukları besbelli sekiz on kişi Türk gemisine doğru soluksoluğa yüzüyorlardı. Onları yukarı aldılar. Hepsi de bitkindi- ler. Hattâ içlerinden biri güverteye çıkmasıyla beraber ölüverdi. Durmuş Rcis Süleymana döndü: .— Sor bunlara... Bu yanan ve ba- tan gemi kimindir?... Süleyman en az yorgun ve ken- disine en yakın olana sordu: Şu cevabı aldı: — Kulaksız Alberto'nun... Geriye döndü. Arkadaşlarından birine: Franko, bizim patron —nerede kaldı? Bir direk parçasına yapış- mıştı. — Allah belâsını versin... Geber- miştir. O dokuz canlıdır. Burada olma- # lâzımdı. Sırsıklam ve yaralı idiler. Ölüm- den kurtulduklarına seviniyorlardı, fakat yıllarca, belki ölünceye kadar kürek başlarına zincirleneceklerini de düşünerek derin bir tasa çekiyor- lardı. Uğursuz Gelen Kız Pulat Süleymana sokulmuştu: — Ne diyor? Ne diyor? Diye sordu. Süleyman anlattı: Pulat dedi ki: — İnciyi sor... Bilirler... Süleyman sordu: — Kirinya açıklarında bir balık- çı kayığına rastladınız mı? — Rastladık. — Oradan bir kız aldınız mı? Buna:başka birisi homurtu ile ce- vap verdi: — Meryem üzerine yemin olsun ki o bize uğursuz geldi. O l(şdır gü- izelden insana eyilik... Süleyman onun sözünü kesti: — Adı İnci midir? — Bilmiyoruz, a Pulat durmadan Süleymanın ko- lunu çekiyor: — Ne diyor, ne diyor? Diye sıkıştırıyordu. Süleyman cevap vermeğe korku- yordu. İnciyi alan geminin bu gemi olduğu besbelliydi. Fakat o ne ol- muştu? Gemi ile birlikte yanmış ve- ya denize mi gömülmüştü? — O ne oldu? Diye merakla sordu., Denizde Çırpınan Adam Ayni zamanda vardiyaya haber verdi: 'SON POSTA Kayıp veznedardan Hâlâ Haber Yok Remzinin Bir Cinayete Kurban Gitmiş”Olması İhtimalı De Var Geçen perşembe günü yanındaki | 1588,38 lira para ile ortadan kay -| bolan Beyöğlu rüsumu bahriye vez- nedarı Remzinin izi hâlâ buluna - mamıştır. Kayıp veznedar eskiden maliyede çalışmakta iken 1933 se- nesinde açıkta kalmış, nihayet 1934 senesinde bu vazifeye tayin edil - miştir. Zabıta memurları dün Deniz Ticaret — direktörlüğüne giderek Remzinin daire arkadaşlarını sor - guya çekmişlerdir. Şimdiye kadar yapılan tahkikat- ta, Remzinin kasa hesabında bin li- raya yakın bir açık verdiği ve bunu kapatamayınca kaçtığı — anlaşılmış gibidir. Maamafih kasa anahtarları kayıp veznedarın üstünde olduğu için bunun ne dereceye kadar doğ- ru olduğu meydana çıkarılamamış- tır. Remzinin bankaya para yatıra- cağı gün çok düşünceli olduğu tes - bit edilmiştir. Veznedarın, elindeki eksik para ile bankaya gidince açı- ğının meydana çıkacağını anlıya - rak ortadan kaybolduğu zannedil - mektedir. Arkadaşları, Remzinin namuslu bir adam olduğunu ve ka- sa açığımı kapatmak ve bunun için de para tedarikinde bulunmak üze- re ortadan kaybolduğuna ihtimal vermektedirler. Çok onurlu bir a - dam olan veznedarın bir cinayete kurban gitmiş' olması ihtimali de gödönünde buludurulmaktadır. B eenesecenaene Bir Doktorun Günlük Sarşamba | Notlarından (*) Birinci Devre Verem Hastalığı Yirmi yaşlarında bir delikanlı her ak- şam Üzeri yüzünün ve avuç içlerinin yanmasile beraber gelen bir basağrısın- dan ve gündüzleri el ve ayaklarda ke - #iklikten ve umumi! iştihasızlıktan şikâ. yet ediyor. Annesi, babası ölmüş. Sebebini bilmi - yor. O çok küçük imiş. Sanat hayatına atılmış, demirci çıraklığı yapıyor. Sıt - ma geçirmemiş. Tifo ve sair sari has- talıklar da görmemiş. Arada — sırada burnu kanarmış. Bir seneye yakın bir zamandanberi günden güne hissedile- cek derecede zayıflaması, arasıra nezle ve ökstürük gelmesi, bilhassa başağrıla- n kendisini bana müracaata mecbur et. miş.. Dinledim, muayene ettim, ciğer « leri çok zayıf, sağ rec zirvesinde bir ih- tikan var. Röntgen muayenesi bu nok- tada beni tasdik etti. Yeni başlıyan bir verem hastalığı olduğunu teşhis ettik. Derhal vazifesini bıraktı. Güneş gö - ren çam kokulü bir evde tedavi altına aldık. Her gün bol tereyağı, günde 8 tane yumurta, süt, meyva ve şekerli ve etli gıdalarla besledik. Cıda, hava, is - tirahat ateşi düşürdü. Başağııları dur- du, bu istirahat altı ay devam etti ve ki. Tosu da arttı. Şimdi daha muntazam bir proğram içinde yaşıyor. y (*) Bu notları kesip saklayınız, ya. hut bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapınız. Sıkıntı zamanımızda bu notlar bir doktor gibi imdadımza yetişebilir. Eminönü As, $. Reisliğinden : Emekli yarbay 321-324 Mehmet Nuri. ikramiyesini almak —üzere — şubemize Kizlay Kurumu Kadıköy kaza şubesi yıllık toplantısının, şubatın (23) üncü pa- zar günü saat (İ0) da yapılacağı üyelere bildirilir. mezunları kurumundan: 23 çubat 936 pazar günü Darüşşafaka-|manbey matbaasındaki idare merkezinden | feci bir dürüum — hazırlanmakta ( Arkası var ) — |da yapıdacak —«Darüşşafakanın 63 üncü| gelip almalarını rica ederiz. Nimet Vahit - Nurullah Şevket Konseri | Evvelisi gece, Konservatuvar mu - (allimlerinden Nimet Vahitle Nurullah Şevket, Şehir Tiyatrosunda bir şan konseri verdiler, Tiyatro umulduğu beklendiği kadar kalabalık değildi. Fakat garp musikisini hakkiyle seven ve maale - sef, bunu sık sıkı bulamı - yan seçkin bir halk zümresi, bilhassa Bayan Nimetin, ötedenberi aşina ol- duğu güzel sesini ve yüksek — san'ati- ni özliyerek gelmişti. Bu zevat burada hoş bir - sürprizle de karşılaştılar. Türkler içerisinde ilk defa yetişen ubas» Nurullah Şevketin sıcak ve pürüzsüz sesi, o geceki mu - siki ziyafetine ayrı bir kıymet verdi. Proğram zeüngindi ve çok alkışlan - dı. Önce, Nimet Vahit Haydn'ın bir ve lağır parça ile progğrama başlanmiş ol- ması belki de hata idi. Zira Haydn'ın Musikisini anlamak, onun varmak, garp klâsik müziğine olduk- ça vakıf bulunmağa bağlıdır. Henüz musiki terbiyesi lâyikiyle tekemmül lete 'bu biraz ağır geldi. Nurullah Şevketin bundan sonra o- İkuduğu Karissimi ve Hendel'in par - çaları da, zan'atkörin kubiliyetini in - |mamiyle gösterecek chemmiyette de- ğildi. Muhiddin Sadığın viyolonsel, lFeıdi Ştatzer'in de piyano ile refakat lettikleri bu parçalar, Nurullahın şan kudretini, sesinin derinliğini ve sıcak- 'lığını lâyikiyle gösteremedi. Fakat ondan sonra, gerek Nimet Vahidin ve gerek Nurullah Şevketin Don Juan operasından, Figaro'nun düğününden ve Sihirli Flüt'ten birlik- çekten gaşyetti. Hele, kiymetli san'atkârlarımız bir yenilik daha yaparak, «Figaro'nun düğünü» operasından okudukları duö- ile Nimet Vehidin Toska ve Madam Batterflay'dan, Nurullah Şevketin de Faust'tan okudukları aria'ları Türk- çeye çevirmişlerdi. Gerek bu, ve gerek Nurullah Şev- ketin kendi eserleri olan, garp tekni - ğine göre bestelenmiş, fakat — mahalli mahiyetini kaybetmemiş halk şarkı -| ları, dinleyenlerin üzerinde çok güzel ve çok derin bir tesir bıraktı. Nimet Vahidin malüm ve meşhur olan kıymeti hakkında burada ne söy- lesek tekrar olur. Memleketimizin bu bir tek şan san'atkârı artık ne takdi - ve, ne de alkışa müftekirdir. Onun yıl- da bir defa vermekte olduğu konse- rin, sık sık tekerrür etmesini dile- mekten başka bir şey demeyeceğim. Nurullah Şevkete gelince, dediğim gibi, onu dinlemek dün akşam hepi - miz için bir revelâtion (bir keşif) ol- du. Nurullahın sesi, meşhur - Şalya - pininki gibi bas şantant (namekâr ba-| 80) dedikleri nevidendir; sıcak ve se- hildir. En pep notalarda bile asla zah- met çekmiyor. Okuduğu parçaları iyi- ce ezber edip de, elinde kâğıtla sahne- ye çıkmaktan ve biraz da Almanca te- Iâffuzunu düzelttiklen sonra çok mü- kemmel olacak. E. E. Talu Çek Dış Bakanı Belgrata Gidiyor Belgrat, 18 (A. A.) — Çekoslo - wakya dış bakanı Hozda 21 şubatta Belgrada gelecek ve iki gün kala - caktır. yıldönümünü kutlulama törenir için ad - reslerini bilmediğimiz Darüşşafaka mezu- nu arkadaşlara davetiye göndermediği - mizden davetiye almıyan — arkadaşların çarşanba ve perşembe günleri saat 17 den 19 a kadar davetiyelerini Çenberlitaş Or- aria'sını okudu. Bu hem güç, hem de ! zevkine | etmemiş bulunan bir kıstm ginleyici- İ İngilterenin Silaâhlanması Yeniden 20 Kruvazör Tezgâha Konacak Londra, 18 (A. A.) — İngiliz l binesinin yeni silâhlanma pro; hakkındaki müzakereleri mart ayı b? şına kadar devam edecektir. nülen tedbirler çok geniştir. Kabiftt bundan sonraki müzakerelerii silâh imali meselesinin bütün W ruatile geniş mikyasta yapılacak # parişlere lâzım amele işile ve takif edilecek usul meselesile meşgul ole caktır. Niyöz Kronikl gazetesine göf” yeni silâhlanma programı yenil 20 kruvazörün tezgâha Şi ve 10 kruvazörün de eskiyenleri de ğiştirmek için inşasını derpiş edt' cektir. Bakanlar bu tedbirde mütt” fiktirler. Fakat dritnotlar inşa: fikirler henüz farklıdır. Londra, 18 (A.A.) — Hül yeni silâhlanma programı meuH bugün Downing Street'de toplant” |cak olan bankalar kurulunda tctbh |edilmeğe başlanmıştır. * Londra, 18 (A .A.) — |losu, bu kış mevsiminde ilk defa |larak Londra bölgesinde büyük »f |nevralar yapmaktadır. Bugün öğle |den sonra başlıyacak olan manef ” |ralar 24 saat devam edecek ve itelif neviden 150 uçak ma: iştirak edecektir. | Jtalyanların | Heri Hareketi | Durdu (Baş tarafı 6 ancı yüzde) — lerdir. Buraya gelen malümata göre, eti 2 İtalyan fırkası şimdi Somaliye dö yolda bulunmaktadır. - j Röyterim' Hasvardaki rmihabiri, ddi M yan uçağının dün Daggaburu tuttuğuna bildiriyor. Bu, çehir üzerint #f pılan 65 inci bombardimandır. Hiç bir ” sar yoktur, İtalyan Tebliği Roma, 18 (A A.) — 129 ni tesmi harp tebliği: J Enderta muharebesinde düşmanın # Latı çok fazladır. Düşmen her nerede e |bareketimize mâni olmak istedi isc, S |yna meydanını ölü ile örtülü olarak tefii İmiştir. Düşmanın zayintı, beş altı bin ÜÇ Len aşağı iki misli yaralı ve bir çok esird | mürekkaptir. Bizim zayiatımız şudur: B Ana vatan ordusundan zabit oı.ııll ölü, 24 yaralı, asker olarak 122 ölü: yaralı, Haile Selasiye, Guksa kıt'ı k 54 ölü, 76 yaralı, Aiba Eritre müfretf” |lerinden 8 ölü, 7 yaralı. Muharebelere iştirak eden uyyuo'f'_. Propardima tayyaresi üssüne dinlll) Tayyarelerimiz, cenuba doğru kğ tacolan Habeşlilere aman vermemektf ” Habeşlere Göre Adisababa, 18 (A.A.) — Ras ordusunun şarkındaki orduya kı den Ras Mulugetta bildiriyor; 12 şubatta bazı - İtalyan kuvvetlerimizin karargâhları y.ımıb'ı vt df bari'Rasmlar yepınajladder İ * 15 şubatta bazı mühim muharebelef , tüka Hc'dü bunler piştar çarpişmieleti ' hisar eylemiştir. İtalyanlar bir mW, zi kazanmışlar ise de Makallenin içinden kurtarılmasını teşkil eden rine vasıl olamamışlardır. ıı.ıy-ııl;"“p yiatı mühimdir. Bizden 75 kişi © 130 da yaralı vardır. Bir Viyana Gazetesine GÖft Viyana, 18 (A. A.) — Stefeiil ÜĞE sından: Nöyes Viner gazetesi, ııı*"'_ * doglüonun iki Habeş ordusunun ı:', lunu kesmeğe muvaffak olmasi # | vıuwıuukuuw*h% te okudukları düo'lar dinleyicileri ger-| |tir. . # yazıyor.

Bu sayıdan diğer sayfalar: