18 Mayıs 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

18 Mayıs 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Wi EMla e 0 - Gö SkleRöhakim olankadın: Amy Mollison Londradan Kap'a kadar bir solukta uçan bu kadın için kocası diyor ki:- Amy kelim&nin bütün manasiyle kadındır. Tayyareden iner inmez ilkişi süslenmek olur Son günlerde tayyarecilik ve kadınlık Gleminin en mühim hâdisesi İngiliz kadın tayyarecilerinden madam Mollison'un Lon- dradan Kapa, Kaptan Londraya ürızasız gidip gelerek bu mesafenin rekorunu kır- masıdır. Aşağıdaki yazı bu kadının koca- s1 olan Jim Mollison tarafından kaleme a- hınması itibariyle şayanı dikkattir. Herhangi iki kişi Şarktan garba doğru Atlas Okyanusunu uçacak olurlarsa, bu ma- cera aralarında yıpranmaz bir rabıta vü- cuda getirmeğe yetişir. Ben bu macerayı karımla birlikte geçirdiğim' için aramızda ki rabıtanın ne hale geldiğini tasavvur et- mek mümkündür. Biz karı koca tayyareci olduğumuz için bayatımızın bir çok günlerini birbirimizden ayrı geçiririz. Fakat seferlerimizi — yapıp tekrar buluştuktan sonrâ işimiz gücümüz birbirimizle meşgul olmaktır. Sonra ben hayatımı karıma borçluyum. Atlas Okyanusunu geçtiğimiz zaman tay- yaremiz Nevyorktan 50 kilometre mesofe: de düşmüş, ben suların üzerine yuvarlanıp boğulmak tehlikesi geçirmiştim. Karımın soğuk kanlılığını muhalaza edip beni yaka- laması sayesinde kurtuldum. — Düşeceğim yer bir bataklıktı ve o bataklığın içinde ne- ler çekeceğimi artık Allah bilirı Karımın yaptığı son Kap seferi, en tec Tübeli, en sağlam erkeklerin sinirlerini ge- recek mahiyettedir. Çünkü —mukavemet, daha fazla sinir işidir ve bedeni teşekkül ile pek alâkadar değildir. Amy, kelimenin bütün manâsiyle tam bir kadındır. Geçenlerde tayyaresinin bo- zulması yüzünden geri dönmeğe mecbur olduğu zaman ilk işi, berberine gidip saç- larını kestirmek, tırnaklarını boyamak, yü- züne masaj yaptırmaktı. İlk zamanlarda, tayyareci olan kadının kendisine pek fazla itina göstermesine lü- zum olmadığına kanidi. Sonradan bu dü- şöncesinin yanlış olduğunu anladı. Amy, Avusturalya selerini yaptığı za- man ben cAvusturalya milli hava hatlarıs Bbaş pilotu idim. Amy'in tayyaresi Brisbone- da sakatlanmmış, — ben de onün yardımına gitmeğe memur edilmiştim. Amy ile tarışmamız bu şekilde başla- | » dı. Daha sonra Sidney'de Amy'nin şere- fine verilen baloda dans ettik. Bu hâdiseden — sonra Amy'i bir sene görmedim. en, Londra ile Kap — arasında tekor kırdığım zaman Amy apandisit ame- Kiyatı geçirmiş ve bir deniz gezintisine çık- mıştı. Kendisine Kap şehrinde tesadüf et- tim ve orada nişanlandık, — ve Londraya döner dönmez de evlendik. Bal ayımızın üçüncü haftasında Şarktan garba doğru At- Tas Okyanusunu tek başıma geçmek Üzere tayyareme atladım. Amy, beni bu yolcu- huktan vazgeçirmek istemedi, ikimiz — de, ölümle neticelenmesi hemen hemen —mu- |sürdüğünü söylersem, zannederim Amy kocası tayyareci Mollison ile bir arada hakkak olan bu seferlere birbirimize en (mimi dileklerle' teçyi ederiz. Çünkü birbi: rimize son derece bağlıyız. Amy benim yaptığım Kap seferi reko- runu yedi saatle kırdığı zaman sevindim. Rekorun onun tarafından kazanılması içimi iftiharla doldurdu. Aramızda tam bir samimiyetin hüküm ki ina Atlas tamamiyle Bsırsınız. Çünkü birlikte yaptığımız Okyanusu seferi, ruhlarımızı bağlamıştır. Karı koca başbaşa kaldığımız konuştuğumuz mesele en yüksek mevkiler- de olan insanların alelâde insanlara ne ka- dar benzedikleridir. İkimiz de büyük işler yolunda muvaffakiyetsizliğin dahi büyük- zaman, lük olduğuna inanıyoruz. Amy'nin uçuşları beni telâşa düşürmez. Çünkü evlendiğimiz gündenberi birlikte çok Uzun seferler yapmış bulunuyoruz. — Soanra ikimiz de birbirine çok bağlı olanların bir- birlerine ait hâdiselerde hissi — kablelvuku zahibi olduklarına inanıyoruz. Şimdiye ka- dar hiç birimizde diğerinin mukadderatı hakkında böyle bir his geçmedi. Amy evini çok sever, fakat ev işlerin- den hoşlanmaz. İkimiz de fazla hareket et- tiğimiz için âtıl kalmağa pek heveskârız. yok.» Elâzizde yeni mektepler açılacak Elâziz (Hususi) — Elâzizde kültür faaliyeti gün geçtikçe inkişaf etmekte- dir. Elâzizde bulunan örta mektep ö- nümüzdeki ders senesinde lise olacak- tır. Bu suretle Elâzizde orta tahsil gö- ren 600 gençle, civar vilâyetlerde bu - hunan yavrular lise tahsiline devam im- kânını bulacaklardır. Maarif müfettişi tayin edilen Sü - reyya memleketimize gelmiş ve civar kazalarda teftişlerine başlamıştır. (GÖNÜL İŞLERİ 15 yaşında Bir genç kız sevebilir mi? 4«15 yaşında iken şiddetle bir genci sevmiştim. Muhtelif sebeplerle aynl « dik, ve birbirimizi unuttuk. Şimdi on sekiz yaşındayım. Bir çok gençler tanı- dim, fakat hiç birisini sevemiyorum, Bu gençler, eski sevgilime nisbetle daha #evimli, daha olgun, daha ümit verici. “Fakat sevemiyorum. Bunu bana izah e- der misiniz? Bahire mücssesedeki yoksa kalbinizde aşk ateşinin söndü - ğüne değil. Daha gençsiniz, sevecek ça- Hanız henüz başlıyor. Niye acele ediyor- sunuz. * #Bir dairede çalışıyorum. Genç & - mirlerimden birini seviyorum. Fakat bu #evgimi ona hissettirmekten korkuyo - Tum. Bunun hissedilmesi evvelâ beni arkadaşlarım — arasında küçük düşürecek. sonra da reddedilirsem İzzeti nefsim kırılacak. Reddedilmez - tem istifade etmek Öyle fena bir vaziyetteyim ki tahmin e- demezsiniz. Nasıl hareket edeceğimi bil- benim — zaafımdan istemesi ihtimali bu adamın var. miyorum, Siz 15 yaşındaki sevginizi hakiki sev &i zarmederek aldanıyorsunuz. Bugün de öyle bir sevgi arıyorsunuz. 15 ya - — gında bir çocuk sevgi nedir bilmez. Kör bir heyecan duyar, bu heyecanı sevgi zanneder. Binsenaleyh eski sevginizden bahsetmeyiniz. Bugün kimseyi seveme- Menize gelince, aradığınız muhayyel ti- Pi benöz bulamadığınıza delâlet eder, Muzaffer Duygunuzu kimseye hissettirmemekle haklısınız. Sevdiğiniz gencin harekâtını bir müddet takip ediniz. Belki o da size karşı lâkayt değildir, o vakit anlaşmak kolaydır. Fakat sizinle hiç alâkadar ol- muyorsa, vakti gelinciye kadar sabret- meği tercih ediniz. TEYZE Boğaziçi vapurları ucuzluyor... mek isteyen Şirketi Hayriye vapur pa- i stanbul halkını bu yaz Boğaziçine çek- ralarını azaltıyormuş. Yer yüzünde eşsiz bir güzellik olan olan Boğaziçi, bugün iki harap sahildir. Boğaziçine her gidişte Ne dimin şu iki mısramnı hatırlarım: Kalmadı sebânın gezecek tâbı tüvanı, Kurbanın olam geçti Boğaz seyri zamanı Şirket vapurlarının ucuzlaması — acaba Boğazı yeniden canlandırabilecek, yıkılan eski yalıların yerine yenileri yapılabilecek mi? Bu bir nüfus, iktisadi inkişaf ve refah meselesidir. Boğaziçinde oturanlar, yahut oraya sey. ryana çıkanlar Abdülmecit zamanıma — ka-| dar preme denilen kayıklar ve mavnalar- la gidip gelirlerdi. Boğaziçinde — işleyen premeler için daha on altıncı asırda nizam- mameler, ücret tarifeleri yapılmıştı. Muh- telif iskeleler arasındaki ücretler, bir pre-| meye kaç kişinin binebileceği ve ne suzet- | le binileceği tesbit edilmişti. Meselâ Balık- pazarından Üsküdara: Altı kürekli on ak- çeye, dört kürekli gidip gelme sekiz akçe- ye idi. Seyrana çıkanlar için aymı tarifeler Altı kürekli bir premenin, premeci- lerin yemeği müşteri tarafından temin e- dildiği takdirde ücreti otuz akçe idi, eğer yemek verilmezse kırk akçe idi. vardı: Abdülmecidin ilk zamanlarındadır. ki bütün İstanbul halkının kolaylıkla Boğaz | içinin güzelliklerinden istilade etmesini te- min ederek bu yüzden para kazanmak Şirketi Hayriyenin eski vapurlarından: 44 numaralı İntizam vapuru teyen bir kaç ecnebi Boğaziçine vapur iş- letmeğe karar vermişler; bu maksatla iki wapur tedarik ederek işe başlamışlardı. Bu açık göz adamların isimleri tarihi- mizde meçhul kalmıştır. Hükümet ecnebi- lerin bu teşebbüsünü iyi bir nazarla gör- memiş, halkın Boğaziçinden — istifadesini de temin etmek istemiş, tersane vapurla- yından bir tanesini Boğaziçi — selerlerine tahsis etmişti. Takvimi vakâyiin 445 nu- maralı ve 26 Cemaziyelâhar 1267 tarihli| nüshasında bu vapurun ne suretle hareket edeceğine dair bir ilân vardır. Bu ilâna na- zaran, vapur o senenin nisanından itibaren | hergün akşam saat 11 alaturkada — İstan- buldan hareket ederek aldığı yolcuları Bo- ğazın iki yakasındaki iskelelere çıkaracak, geceyi İatinyede geçirdikten sonra sabah- leyin alaturka 4 cularında İstinyeden kal- karak yine iskelelere uğraya uğraya İstan bula gelecekti. O zaman Boğaziçi köyleri- nin iskeleleri kayık iskelesiydi, vapur - bi- raz açıkta durur, yolcular, posta vapurla- rında olduğu gibi sahile yine kayıkla ç- karlardı. Vapur köprünün ihtisap tarafına yanaşırdı. | Vöpurun Gcretli | Kandilli ve Kayalar için yüz para; Bo- yacıköy, İstinye ve Kanlıca üç kuruş - git- me, yüz para gelme idi; bu para, iskeleye çıkıldığı zaman verilirdi. Ekâbir için ayrı- ca Babıâlide Beylik odasında bir de aylık abonman dehteri açılmıştı : Bir efendi yalnız bir uşağı ile (1) olur- sa Kandilliye ve Kayalara ayda 250 kuruş; Boyacıköy İstinye ve Kanlıcaya ayda 300 kuruş verecekti. Eğer elendi yanında bir uşaktan fazla (1!) götürürse, beher uşak başına birinci mıntaka için 120 ikinci mın- taka için 140 kuruş daha verecekti. Şirketi hayriyeden rica ederiz, yeni ta- rileyi yaparken bu gibi teferrüntı tesbit et- ihmal etmesin, birinde, pardesümüz öbüründe uşaklarımız ile gi meği çantamız ile karşılaşmaya- Reşad Ekrem Koçu Mayıs İİKORKUNÇ MACERALAR | Konuşarak sahibini tehli- keden kurtaran köpek “ Hey, dur, arkana bak...,, Şaşaladım bu kalın boğuk ses nereden geliyordu? Anlatan: Salih Mahmut alih Mahmut, İstanbulun en ta- ninmış avcılarındandır. Çok — geze miştir. Çok görmüştür. çok adam tanımı tır. Buna rağmen aşağıda okuyacağınız yazıyı ve bunu takip edecek olanları ge- tirip önümüze koyduğu zaman İtiraf e- deriz ki anlattığı şeylero inanmakta güç- Tök çektik. İstanbulun meşhur avcısı bi- zim şüphe dolu bakışlarımız karşısında isyan etti. Bütün vaktaların —yaşanmış olduğunu, kahramanlarının kısmen sağ, kısmen ölü bulunmalarına rağmen mu- hitlerinde bherkesçe- tanındığını, anlar- tıklarını bizzat ağrılarından dinlediğini ve bunu her zaman ispat edebileceğini söyledi. Bunun üzerine biz de çok meraklı olan bu hikâyeleri koym'kla beraber ba- kikat oldukları bahsında kendisini! - oku- yucularla başbaşa — bırakmayı - münasip gördük. Kartalın meşhur avcılarından Neşet Ağa 925 senesinde Kartalda vefat et - miştir. Orada herkes bu zatı tanır. Vak'ayı bilenler de vardır. Neşet Ağa- nın anlattıkları şunlardır : » —— Bunu ben pek az insana anlattım bey.. dedi. Çünkü inanmazlar. Şüpbeli ba- kışlar karşısında bir vâkiânın hikâyesi, bir hakikatin müdafaası ne kadar zor oluyor. Onu gözönüne alamadığım için söylemiyor- dum. Fakat mademki bu kadar mrar &© şorsunuz. Başımdan geçen hali olduğu gi- bi size anlatacağım. Biliyorum siz de şüp- heye düşecek, hattâ belki inanmıyacak - sınız. Fakat düşününüz. Beni şöyle böyle yirmi senedir tanırsınız. Öyle hayalâta ka- pılacak, hurafata saplanacak yaradılışta bir insan mıyım? — Hayır Neşet Ağa. — Olmamış bir şeyin olduğunu iddia etmekle ben ne kazanırım? Hattâ kazan - mak şöyle dursun bunda ben zarar ede - rim: Üzerimde şüphe ve tereddüt yarat- miş olmakla.. değil mi? — Öyle Neşe Ağa. — O halde dinleyiniz beni. Balkan har- binin o kanrışık günlerinde idi. Dağlar, ba yırlar asker kaçaklarile dolu olduğundan bir çok avcılar bu hal karşısında cesaret edip ava çıkamaz olmuşlardı. Fakat ben mrf bu yüzden geçindiğim için çıkıp avla- mıya mecburdum. Çulluk mevsimi idi. Şu gördüğünüz ihtiyar köpeğim «Kaplan» la sabahları civarda, çulluk tutan mer'alar - da dolaşıyordum. Bir sabah Yakacık ar kasındaki Aydos tepesinde idim. O gün çok çulluk vardı Çantamı doldurmuştum. Dönmeden evvel biraz da keklik yapmak için tepeye kadar uzanmışlım. Hava açık- tı, fakat insanım başını sersem edecek ka - dar sert bir gün doğrusu rüzgârn esiyordu. Kafam kazan gibi olmuştu. Çok gezdiği- miz için zaten artık ihliyar olan köpeğim Kaplan da yorularak peşime takılmış kuş Aramaz olmuştu. Tepede bir müddet beykude keklikleri aradıktan sonra döndüm. Aydosun «Ya- hağzıv denilen tarafından iniyordum. Kö- peğim daima arkamdan geliyordu. İnişi ta- kiben yarıladığım bir yerde gözüme bir in- san ilişli. Benden dört beş yüz metre ka - dar uzakta aşağıda bir adam mütemadiyen kollarını sallıyarak bana garip bazı işa - retler yapıyordu. Gayet kuüvvetli bir rüz- gâr estiği, ben de ona karşı yürüdüğüm için adamdan gelen sesi bile arasıra işi - Oturuyor; kalkıyor, — bağrıyor, beni yanına çağrıyordu. Benden imdat is- tiyor hissini veriyordu. Hep ona bakarak dağdan iniyordum. Bu hal epeyce zuman devam etti. Yokuş çok dik ve sarp oldu - gundan pek —müşkülâtla — inebiliyordum. Köpeğimin gelip gelmediğini anlamak için arasıra arkama bakıyordum. Köpek başı önünde peşimden geliyordu. Adam kar - gımda ellerile mütemadiyen — işaret edip gduruyordu. Gün doğuşu rüzgârı bütün bü dün şiddetlendi. Kulaklarım uğulluyordu. Bir aralık köpek önüme geçti. Sonra gene koşarak arkaya gitti. Gene dönüp geldi. Ayaklarımın arasına girdi. Hiç aldırmadım. Ona dikkat bile etmiyordum. «Hey... Dur, arkana bak..» Şaşaladım. Bu kalın boğuk ses nere - den geliyordu? tiyordum. | x Arkama döndüm. Benden dört beş metre geride asker ka« putlu bir adam üstüme doğru geliyordu Kendimi topladım, hemen silâhimı yüzü me aldım. Ve dik, sert bir sesle ne ister diğini sordum. — Hemşeri sende ateş var mı? Siga . ramı yakacağım da... dedi. Döndü... Hiç bir şey söylemeden u zaklaştı ve cehennem olup gitti. Karşımdaki bana işaret eden herif t aşağıda aksi istikamete koşarak gözümdet kayboldu. Yorgun bir halde orada kuytâ bir yere oturdum. Kaplan da karşıma yati tı. Ve hemen rahat rahat uyuklamıya baş ladı. Düşünüyordum. Bu ikf insan eşkiya: » başka bir şey der gildiler. Beni gördüler. Yalnız olmaklığınj kendilerine cesaret verdi. Soymak için şöyr le bir tuzak kurdular. Birbirinden ayrılıp biri aşağı dereye in di. Haykırarak işaret ederok beni oyala » mıya başladı. Rüzgüydan da tabil istifadi « |ediyorlardı. Tam o beni ayalarken diğer| de yavaşça arkamdan hücum edip elim « den silâhımı alacak ve sonra istediğini ya pacaktı. Bu kuvvetli bir muvaffakiyet va deden iyi düşünülmüş bir plândı. Beni ikaz için - 4Hey.. Dur.. Arkanş bak..» diye boğuk boğuk haykıran kimdi? Gayri ihtiyari gözlerim köpeğin üstün« de kaldı. «Kaplan» diye bağırdım. Başını kaldırdı. Sonra gene kayıtsız bit halde uzanıp uyuklamıya başladı.., Üstüne eğildim.. — Alnından Öptüm... Öptüm. öptüm. « Salih Mahmut Panayır hazırlıkları İzmir, (Hususi) — İzmir 936 bey- nelmilel panayırı hazırlıklarına ehem- miyetle deva medilmektedir. Yüksek ür teknisiyen ve mühendis grupu pa- nayırın plânları üzerinde son hazırlık« lJarını da yapmışlardır. Panayırdaki ıımfı(eau plınlnn da taıdılı edilmiştir. BUTÜN ÜLKEYİ DOLAş'AMAZSINIZ FAK A Puıı İLÂN BürTÜN ÜLkeyi HERCUN DoLAŞIR| # .. ue y

Bu sayıdan diğer sayfalar: