1 Haziran 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

1 Haziran 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

! | | Sayfa ırıdı Kanunn 1 FER. Atay enııı Mudı Hukuk Cemiyetine )ı'nı bir parti adı aranırken, İzmitte gazeteciler Atatürke sormuşlardı : — Yeni partinizin ismi ne olacak? — Halk partisil Belki başında sosyal, ekonomik veya politik herhangi bir mesleği tasrih eder bir sıfat bulamadıkları için şaşırdılar. Ata- türk kısaca: — Memur, çiftçi, işçi, teşeb- büs sahibi, muallim, serbest meslekten o- lanlar, hepimiz ayni cemiyetten değil mi- yiz? dedi. Henüz ne Faşizmin, ne de nasyonal .- sos- yalizmin programını okumamıştık. Fakat A tatürk inkılâp devrine, eski mektep ders- lerinin tesiri altında bulunanların tasavvur ettiği üzere, milleti parçalıyarak değil, bi- lâkis millet bütünlüğünü kurarak — girmek istiyordu. Yeni Türkiyenin inşası, — yalnız vatanperverce hissi bir birliğe değil, mil- H bütün faaliyet ve kabiliyetlerin birlikte ve toptan çalıştırılıp işletilmesine muhtaç idi. Ancak harbı bitirmiştik. Ondan başka me kadar işimiz varsa, hepsinin başlangı- cında bulunuyorduk. Aceleciler vardı: Sağ veya sol berhangi bir nazariye ve sisteme bağlanarak, partiyi ve savaşlarını — onun donmuş düsturlarına göre sevk ve tanzim etmek, yani zorlamak ! Meyiller bilhassa sağa doğru idi. Çün- kü harple meşgul olduğumuzdan, Avrupa- daki derin buhran hâdisesini ve garp me deniyeti cemiyetlerinin aldığı yeni istika- meti görmiyorduk. Belki büyüle harp ida- resi tazyiklerinin acı hatıraları altında, po- Ktikada son derece liberal — ve ferdiyetçi idik. Ekonomide ise başka türlüsüne akıl erdirdiğimiz yoktu. Hayatı ve memleket ihtiyaçlarını bir tarafa bırakarak, genç yaşımızda mektepte irmtihan verdiğimiz dersleri düşünüyorduk. Atatürk buna razı olmadı. Parti prog- ramı, kendi tecrübelerimize ve enternasya- mal yeni inkişaflara göre ayar edile son şeklini aldı. Mutedil ihtiyati kullanmaktan başlayarak nihayet — devlet- gi vasfımızı ilân ettik. Bir takım işlerde ferdler yalnız yapmağa ve başarmağa muk- tedir olmadıkları işlerde değil, olduklarında dahi devletin himayesini is- temeğe lüzum gördüler. İmdi himaye iste- mek demek, müdahalayi zaruri telâkki et- mek demektir. En çok sevdiğimiz ve alıştığımız tabir- lerden biri sınıfsız cemiyet sözü idi. Sınıf- #iz cemiyetin manâsı nedir? Kanunla sınıf kavgasını yasak mı edeceğiz demektir? O zaman makinanın ilk icad zamanındaki ip- tidaf hale dönmüş olurduk, Sınıfaazz cemi- yet demek, devlet sınıf menfaatlerini te- tabirini müktedir - zadlaştırmamak için öyle yüksek bir âda- let yapacaktır ki sınıf kavgalarına lüzum kalmıyacaktır, demektir. Sınıf kavgaları- min asıl sebebi, adâletsizlikte ve herhangi bir sımıfın diğer sınıf haklarını tanımama- sında ve onları, iktidarda isc, devlet kuv- vetleri vasıtası ile zebun bırakmasındadır. Başlıca mesele iş hayatını, iş sahiplerile işçilerin karşılıklı vazife —ve mes'uliyetleri düşünülerek tanzim etmekte idi. Bunda da vakit lâzımdı: Eğer herhangi bir fikrin cazibesine kapılarak, muhit ve şartlara uy- mıyan esaslar konacak olursa, hem iş sa- hibinin hem işçinin zararma olarak, iş ha- yatı mütecssir olurdu. Fabrikalar atölyeler çoğaldıkça, iş ka- mununun yapılması zarureti artıyordu. Hü- kümet, 146 maddelik kanun projesini Ka- mutaya vermekle bu zaruretin gereklerini yerine getirmiştir. Bu proje, iş aahibiyle iş- giyi tarif ettikten sonra, Ücretler, iş kata- Tarı, tazminat!i iş saatleri, sây yaşı ve iş ihtilâflarının balli gibi meselelere — temas etmektedir. İşçilere karşı yapıldığını duy- duğumuz bir takım haksızlıkların geçmek için tedbirler alınmıştır. Kanunun, her bakımdan, &hemmiyeti büyüktür, Kamutayın bu da ket ihtiyaçlarını ve hakikatleri önüne memle- gözönün- — de tutarak, münakaşa edeceğine ise şüp- he yolınn — Özlü sözler: ——— Romalıları, bir ihtiyarın verdiği dehşet- ten kurtardım. (Romalılara teslim olmamak için kendini zehirlerken) Annibal Fiskemuni (12) “ (Son dakikasında nefesini teslim ederken edile | Resımlı Makale Eakilerin gözünde çöreklenip kafes arkasına saklanan kadın bugün yanıbaşımızda bizimle beraber oturup konuşuyor ve bizimle beraber çalışıyor. 20 inci asrın bayatı içinde kadın şarkın ve garbın ceki ifadelerinden tamamile çıkmıştır. «Ar- kadaşı dediğimiz zümre içinde kadın da kendine inceliği ve zarifliği ile yer almış, cemiyetlerimize iştirak e'miş, zamanında bir erkek arkadaşın gösteremiyeceği — iyiliği — ve şefkati göstermeğe başlamıştır. SÖON POSTA fark barizdirı mahsus olur. Fark budur, (söz AI RASINDA Yüz yaşına varan Erkekler Kadınlardan fgızlıı Fransada yapıları bir istatistikte —er- keklerin kadınlar- dan uzun yaşadık- lam, ve yüz yaşına gelen erkeklerin ka dınlardan fazla ol- düğü — yazılmıştır. Bunu okuyan — bir mizah muharriri: — Tabil demiş, çönkü kadınlar, ancak ellilerini bulduktan sonra, otuz yaşımı geçerler de onun İçin. ... 16 yaşında anarşist Meşhur Fransız muharrirlerinden An- dre Maurois bir kadınla konuşuyormuş. Kadın on sekiz yaşındaki oğlundan şikâyet etmiş: — Ah Mösyö, drmıı. Hüznümden öle- ceğim. Ö sarı saçlı yavram, — şimdi — sert, kaba bir çocuk oldu, aşk hakkında acaip Fikirler besliyor. Kadınlara serbesti veril- sin diyor. Cemiyetin düzenini yıkmak, ye- zine kalasındaki acayip şeyleri getirmek istiyor, ben onun bu ballerinden meraka düştüm. Maurcis ona şu cevabı vermiş: — Fransız ihtilâlini Marseyyez — şarkı- sıyla alevleyen Rougetde Lislhe 1789 da genç ateşli bir ihtilâkci idi. 1830 senesin- de yaşlanmış ve durulmuştu. Bir gün pen- cereden dışarı bakarken yamındaki arkada- gna: sİşler fena gidiyor! Dışarda Marsey- “|yezi söylüyorlar» dedi. İşte saygı değer madam, her — yaşın kendine mahsus pisikolojisi vardır. Çocu- ğBunuz elli yaşında nasıl olan yumuşayacak mubhbafazakâr olacaktır. Eğer bir genç 16 yaşında anarşist olmazsa 30 yaşında bey- girleri idare etmek için arabacılık yapacak kudreti kendinde bulamaz! *... Şarloyu müte eden bir karar Londrada Ealing'deki bir mektep yı- kılacak ve arsasının üzerine modarn evler yapılacaktır. Eski bir bina olan bu mekte- bin yıkılmasına berkes memnun — olduğu halde, Şarlo çok müteessir olmuştur. Çün- İSTER landı ve eczanelerden birine girdi. Fakat etli ve uzayıp gilti. Devam eden muhakemede bir doktor, hâdise esnarında ifadeyi verdi: eBir arkadaşımla beraber Sirkeciden geçerken bir kalaba- hk toplanmış idi. Camdan bakınca içeride baygın bir adamın İSTER bulunduğu için hey'eti hükimeye şa Geçenlerde Sirkecide yoldan geçen bir adam ansızm hasta- tuhaf değil mi ki ec- zacı lâzım gelen ilâcı vermedi. Biltabi iş mahkemeye intikal | HERGÜN BİR FIKRA Bir sual Şair Andelip lâfımı kat'iyyen sakın- maz bir adamdı. Bir gün küfürbaz lâkabile meşyhur Şeyh Cemal, şairi ziyarete gelmişti. Andelip tabakasını uzattı; — Bir sigara yap! — Titün içmeni — Sana bir nargile umarlayım.. — Tönbekinin kokusuna dabi ta - hammül edemem! — Bir kahve iç, öyle isel — Onu da kullanmam! Andelip bunun üzerine kızdı: — Be adam! dedi. Senin ağzın yal- nız küfretmek için mi yaratılmıştır ? ae İ aa Kadınların kürkleri için Öldüru(en hayvanlar Almanlar, dünya kadınlarının giydik- leri kürk için ne kadar hayvan öl- dürdüğümüzü me- rzak ederek oturüup hesaplarmışlar fu — neticeye mışlar: Vasati olarak sa mtte 35,000 tilki, ayı, — ilâh... gibi — hay- vanlar öldürülüyormuş. Ve onların post- larını bayanlar boyunlarına takıyorlarmış. ... İngiltere kralının sözünü dinle- miyen Amerikan adlliyesi İngiliz tebaasından iki İskoçyalı Ame- rtikada ölüme mahküm olmuşlar, mahkü. miyetleri haksızmış, fakat Amerika hükü- meti, vaziyeti kurtarmak için; bunları as- karar vermiş, sekizinci Edvard ha- Kiciye nazın Eden vasıtasiyle — Ruzvelte müracaat ederek bunların — affedilmelerini istediği halde, Kaliforniya mahkermesi: «— Biz siyasi tesirlerin altında kala- mayız!» demişler ve krahn dileğini reddet- mişlerdir. kü Şarlo kardeşiyle beraber © Mmektepte yapmıştır. ISTER ve var- ilk tahsilini Bugünkü genç kız tipi ile dünkü genç kaz tipi arasındaki Bugünkü genç kız, sırasında erkeğin en iyi arkadaşıdır. Bizimle serbestçe ve açık bir ifade ile konuşur ve fikirlerinde kat'i bir ifade taşır. Bir mecliste, dünkü genç kızlar için büyük bir meziyet sayılan, sükütu ince nükteleri ve tatlı konuşma- Jarile ortadan kaldırır. Düşüncelerinin bütün zarifliği, inceliği ve güzelliği etrafında bir çok takdirler toplanmasına vesile Nevyork halkı Sakal ve bıyık Bırakacakl!.. Bir ay sonra Nev- yorka — gidenler, matruş — Amerikan gehrelerini — sakallı we biyikli görecek- lerdir. Bütün Nev- yorklular buna ka- rar — vermişlerdir. Koca şehir —halkı- nin buna karar ver- mesine ise berber- lerin grevi âmil ol- muştur. Nevyorkta bulunan 27 bin salon ka- pılarını kapatmıştır. Halk berberleri yola getireceğini ümit etmektedir. Yalnız — süs- lü olmak isteyen kadınların ittihadı baza- caklarından korkulmaktadır. Kraliçe Marl vapurunun canavar düdüğünü öttüren küçük pronses Bit kaç gün evvel, Kraliçe Mari vapu- ru, Southampton'da bulunduğu sırada İn. giliz hanedanına bir ziyafet verilmişti. tam vapur gezilirken, — geminin 20 kilometre öteden duyulan canavar düdüğü acı acı öt- meğe başlamış, herkee telâş içinde ne ©- hayor diye birbirine bakarken, York düka- © prensesi küçük Elizabet kaptan köprü- sünden ellerini çırparak aşağı inmiş: — Merak ettim, canavar düdüğü namıl çalıyor, öğrenmek istedim ben çaldım, de- miştir. Mürebbiyesi darılınca, ©: — Gemide benim de hakkım var.. bü- yük annemin iamini almış, elbet öttürürüm, demiştir. ... Amerlikalı zenciler çocuklarına Habeş isimleri verdiler Nevyorkun Harlem denilen yeri, zen- ciler mahallesidir. Habeş, İtalya —harbi dünyanın hiç bir yerinde Harlem'deki te- sirini göstermemiştir. Zenciler, aralarında para toplayarak, Habeşlilere nakdi — yar- dımlarda bulunmuşlar, ve Habeşlijere olan muhabbetlerini izhar etmek için yeni do- ğan çocuklara: Haile Selâse, Kassa, Sey- yum ismini vermişlerdir. İNANMA! yattığını zördüm ve içeri girdim. Hastanın nabzını yokladık- tan sonra eczacıdan Ovobain ile bir iğne istedim. Ovobain yoktur dediler. O halde (Adrenalin) veriniz dedim, Adrena- lin fiyatı 160 kuruştur verelim amma iİğne veremeyiz. Çünkü İNAN İSTER açık iğnemiz yoktur dediler. 0Siz kutu açıp bir iğne parasını sonra alırsınız» dedim. «Biz böyle nice yerlere iğne ilâç verdik te parasımı alamadık.» dediler. İğneyi verseydiler ben çabukça orada takim edip şiringa yapacaktım...» İNANMA! veriniz. Jİ kaddemesidir. — Kızılay Nedir? Ernel - Talı T trk Ülkesini baştanbaşa dolaşacak olan meraklı bir seyyah her uğradıs Üa gehirde, kasabada, hattâ geçeceği yolla- rın bir çoğunda yıkık, dökük bir takım e- serlere rastlar. Bugünkü günde hikmeti vü cudu kalmamış olan bu eserler nün hayratı, suyu çekilmiş çeşmeler, baye kuşlara yuva olmuş hanlar, damları çöke müş medreseler, sebiller, imaretler ve bi tün bunlara benzeyen şeylerden iburettirç Şüphesiz ki bunları vücuda getiren cc« dadımız, servetlerinden bir kısmını ayınp da bu hayratı kurarken insani deygularaç beşeriyetin istiraplarını azaltmak kaygusu« na uyarak hareket etmişlerdi. Sosyetenin ve içtimal yardım « şanun bus Din tekâmülü bu hayrata lüzum dı. Diğer taraftan insanların — htiyaçlarış raruretleri, istirapları da büşku bir — şekil öldı. Bugün, istırep duyan bir adamın' iha tiyacı bir tas sudan, bir dam altında ko- aaklamadan, bir bimarhaneye kapanıp ta yime kendi dileneceği sadaka ile kifaflanı raaktan ibaret değildir. Beserin ihtiyacı da, istarabı da artmış, şümullenmiştir. Bugünkü insanlık ekazaya rızan göstere miyor: ve buna mukabil de- hemcinsleri« sın herhangi bir felâketine lökaye kalamıs yor. Bu onun lehine, ve takdire şayan biğ tekâmüldür. Kzılhaç ve —İslüm ülkelerinde— Ku zılay teçekkülleri bu tekâmülden doğmuş« tur. Bunlar, her memlekette olduğu gibi; bizde de açlara gıda, hastalara deva yes tiştiren, felâketzedelerin yardımına koşan; barpte yaralıların imdadına erişen modern hayır kurumlarıdır. İçinde yaşadığımız sosyal durumun bu yüksek gayeli mücmesesi hayır işlemekten bıkmaz, usanmaz.. her yerde, yetişir. Nerede, maazallıh — bir âfet olsaç Kınlay Ce ti oraya kıymetli yardımt« ni koşturur. Denebilir ki onun her felâketin dehşeti yarı yanıya tır. Lâkin böyle ulvi bir hayır cemiyeti yardımlarını devam ettirebilmek — için el bette ki sermaye ister. Almadan vermekç Allaha mahsustur, derler. Kızılay — da siz« den, benden toplamalıdır ki yine size v& bana harcayabilsin. Onun en büyük güve- ni, aza sayısının günden güne çoğalmasıne dadır. Kızılayın safları kabardıkça, — muh. taç ve muztarıp insanlara yardımı da G4 misbette artar. Başka memleketlerde, Kızılhaç kurums ları halktan çok geniş ölçüde müzaheretf görürler. Zira, Kızılay ufak bir yarzdımla çok sevap kazanmak imkânını verir. Muh« taç olan hemcinslerine el uzatamamaktari elem duyan insanlar Kızılayı araya koye makla bu elemden kurtulurlar. Kızılaya yardım, doğrudan — doğruya insanlığa yardım — demektir. — Memleketi baştanbaşa hayrat ve hasenat ile doldur- muş olan ataların torunları elbette ki bu müsbet ve hakiki yardımdan kaçınmazları Bugün başlayan Kızılay Haftası bu vas için mükemmel bir fırsattır. VN — Özlü sözler ——— Harp zaruri ve hayati olmalıdır. Milles — tin hayatı tehlikeye maruz kalmayınca harp bir cinayettir. Acatürk Harpten daha kötü olan harp korkue sudur. Seneca İyi bir harp yapan iyi bir sulh yapar. Harp için hazırlıklı olmak sulhun idat mesi için en mücssir çaredir. Core Vaşington Karıncadan file kadar harp var. Mogol ata sözü Harbi, sonunda zafer olduğu için se * Alp Arslan Harp dostları düşman, düşmanları dott yapar. Emil Hanri Nefis ile mücadele dünya ile muhare * beden güçtür. Türk ata sözü Harpten ne korkulmalı, ne de onu kö* rüklemeli, Pliny Şiddetli bir harp mes'ut bir #ulhün müt SAD her zaman sayesinde azalmışı viyorum.

Bu sayıdan diğer sayfalar: