9 Haziran 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

9 Haziran 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

$ p | | E TTT ” a.. SÖON POSTA Haziran 9 KAN KONUŞMAZ! Son Postanın Edebi Tefrikası: || Usta hemen söze başladı. Camali bu | bal bir çocuk gibi somurtmuş yürüyor. kadar zayıf görmekten utanıyordu. O-| — Çarşıya yaklaştık. Onun dükkânı ö- Fransada grev Nihayet buluyor Paris, 8 (Hususi) — Çarşamba ve ya Perşembeye kadar bütün Fransada grevler yüzünden hasıl olan intizam - sızlığın bertaraf edilerek tabit vaziye- tin avdet edeceği kuvvetle tahmin o - AR Bir ev elden TIK YAZABİLİRİM! nasil alınır ? Yazan: Ermel Talu ( Ercümend Ekrem) üi Başkâtip bu davetten haberdar değil - di. Ekrem Beye, ayağa kalkıp yer göster- mekle beraber, gu cevabı verdi: yirmi beş dakikâ süren bir gaybubetten sonra gene döndü. — Efendimize muvafakatinizi ve hissi - mu daha fazla söyletmemek için ça - Buk çabuk konuşuyor: «— Nerede kaldıydık hocam? Ha, Nuri Beyin çevirmek istediği dolabı anlatıyordum. Orasını anlattım. Nuri Bey ne demek istediğimi kavrıyama - dı, diyordum. İnsan, düşmanının ne demek istediğini anlıyamayınca ser - semliyor, başına apansızın kalın bir so- pa yemiş gibi oluyor. Nuri Bey de böy- le oldu. Verecek cevap bulamadı. Fa- kat altta kalır mı evkaf kâtibi? Göz- lerine baktım. Bir kurnazlık bulmuş yi- ne. Kötü kötü gülmeğe başladır — Gülizar Hanımefendiyi böyle bigünah, bu kadar pâk damen bulu - yorsan, ona karşı bu derece derin bir imerhamet perverde ediyorsan nikâh edip alsana. Ayinesi iştir kişinin, a e - fendim, lâfa bakılmaz!..» Gâvur Cemal atıldı; — Ne cevap verdin usta? Ne dedin bu teklife? — Tavsiyenize teşekkür ederim, Nuri Bey, dedim. Bütün mahalleli şa- hit olsun, Gülizar Hanım nikâhlımdır. İmam efendi yarın sabah nikâhımızı kıymağa gell Gâvur Cemal bağırdı: — Aşkolsun be ustal Dedim ya, toprağın kuvvetli, Hemen yemiş ve - riyorsun! Edindiğin kanaatlar hemen harekete geçiyor. Usta, imtihanını geçen bir çocuk gi- bi sevindi: — Demek doğru etmişim hocam! lunmaktadır. Hükümet, amele murahhaslariyle her meseleyi halletmiş bulunuyor. A- melenin ücretlerine yüzde 7 ile yüzde 15 arasında zam yapılacak ve amele - nin diğer metalibi meclisten müstaceli. yet karariyle çıkarılacak kanunlarla te- min olunacaktır. Onun için amelenin nünde durduk. Sokaklarda kimsecik - ler yok hocam. Ay ışığı altında bu ten- ha sokaklar bir tuhaf görünüyor. İn - san üzülüyor âdeta. Selim, dükkânın kepenklerini kal- dırdı. dim. — Bendeleri malümattar değilim. İra -|yatı — minnettaranenizi arzettim. — Mahzut dei seniyeyi tebellüğ eden ihtimal ki beyler | oldular. Size selâmı şahanelerinin tebliğini den (mabeyincilere böyle denirdi) biri -|ferman buyurdular. Gidiş müdürünün ya- dir. Müsaade buyurun da tahkik edeyim. İrimn yalıyı gezmeni, ve ferağ ve intikal mua« Eceli kazadan tehaşi aden Recaizade -|melesinin de hafta içerisinde icrası da ira- nin sarayda kahve içmek âdeti değildi. U- | dei seniyeleri cümlesindendir; dedi. şağın getirdiği fincanı reddetti. O sırada,| — Babacığım, nerede ise hüngür hüngü başkâtip te, maiyetinden birlsini mabeyin- | ağlıyacaktı. ci lerin dairelerine göndermiş, Ekrem | — — Koca yalı bir haltanın içerisinde bo- Beyi kimin çağırtmış olduğunu soruyordu. | şalır imı? Ben, çoluğum ve çocuğumla ne- Derken, cevap geldi: reye giderim? Şayet Hacı Mahmut Efen. — Şifre kâtibi Kâmil Bayefendi, teşrif- | di kullarının tebdili hava etmeleri matlüp kamdan sesleniyor: işlerine avdetleri ve bir iki gün içinde S Nüri uai Nati üt bütün munlrl:cfm tabit hayatın hüküm Döndüm. ” sürmesi bekleniyor. N: ll M. Blumun, memleketin içtimai ha- D 4 yatını felce uğratmak üzere olan grev- Bıyıklarını çekiştirerek : leri bu derece sür'atle bertaraf etmiye — Benim aklım ermez ama, dedi, yine sen bilirsin ama, hani mahalle - muvaffa kolması, büyük bir muvaf - fakıyet sayılmaktadır. lerini rica ediyorlar.. ti. Orada, şifre kâtibi kendisine dedi ki: — Şevketmsap efendimiz, nin rahateez bulunduklarını habar almışlar.. isa, buyursunlar, harem kısmını işgal et « Babam kalktı, Kâmil Beyin odasına git- | sinler. Fakat bana da müsaade buyurul - sua da, hiç olmazsa, selâmlığın bir kımın- zatiklileri- | da bu yaz ailemle barınayım.. Diyecek oldu. Bu sefer, Kâmil Bey da- nin namusunu kurtaracağım diye biraz| Bununla beraber, grevler henüz de- ileri gittin. Herife bir temiz sopa çe -| vam ediyor. Paris inşaat komitesi bu- keydik, iş temizlenirdi. Hani almak ta,İgün grev yapılmasını kararlaştırmış - boşamak ta Allahın amri ama, ne deltır. olsa.. : GCrev yapan maden amelesinin sayı- — Selim, dedim. Ben yalnız mahal-/sı 150.000 geçmiştir. Bunlar, maden lenin namusunu kurtarmak için yap -| kuyuları başında mütemadiyen nübet madım bu işi! beklemektedirler. Fakat Parisin — iaşe — Yoksa kıza tutkün muydün us - |işleri normal bir surette görülüyor, v- ta? muml servisler mutat surette işliyor, Güldüm. etomobiller çalışıyor, bankalar meza « — Yüzünü bile üş değilim! — |isine devam ediyor ve Haşet mücsse- — Esç? öyım:üm TC sesinin henüz grev halinde bulunma « sına rağmen gözeteler tevzi olunuyor. Hükümet mahafili 520.000 amele - nin iştirakiyle yapılan büyük grevin bir itilâfa bağlanmasından memnun dur. Gel de bu öyleysenin cevabını ver hocam, Selimin anlamadığı şey, benim bizdenbire bir kadınla evlenmek iste - yişimin sebebi doğildi. (Arkası var) > Bir gazete toplattırıldı Paris, 8 (A.A.) — Dahiliye nezare- ti dün sabah, sağ cenah müfrit gazete- lerinden Solidarite Francaise'in fevka- Bir Doktorun .j Tar etti. | Pek müteessif oldular. yananıadı; sesinin perdesini kısarakı Recaizade ilkin hayret etti. Fakat bir-| —— Ekrem Beyefendil dedi; zekisiniz., denbire, kendisine atfedilen bu rahatsızlı- | niçin serar buyuruyorsunuz? İnşallah gehir ğin uğradığı musibet hakkında — belki bir| de münasip bir yer bulunur, Orada tahat e telmih olacağını düşündü ve: dersiniz. Tebdili mekân etmek, bazan ha. — Teşekkür ederim- dedi; — vücutça, | yırlıdır. Halbuki yalıda kalacak olursunız, hamdolsun, bir şeyim yok. Lâkin yetişmiş | başınıza bin türlü ehval Arız olmak ihtima oğlumun ölümü beni manan çok saramış- | li vardır. Neniza lâzım? tır. Zatı şahananin, beni bu felâket anım « Evet. Nesina lüzimdi? Yalının gebren da tahatturla-iltifat etmeleri ulüvvü ce -| elinden alınmak istenildiği gün gibi Üşikür- naplarına delâlet eder. Minnet duygula -| dı. Niçin? Sebebi neydi? Bittabi bunu so- ıi hâkipayi seniyelerine arza delâlet | ramazdı. Sorsa da, cevap alamıyacaktı. buyurmanızı rica ederim. Ayağa kalktı. Duyduğu elemin — fazla- Kâmil Bey bir am durdu. O, bundan |lığından, galiba selüm dahi vermeyi unute |bahsetmek istememişti. Aldığı emri mü - |tu. Ayaklarımı sürüye sürüye saraydan çıks nasip bir tarzda tebliğ edebilmek için sa- | ; Beşiktaş yolunu tuttu. dece bir girizgâh yapmıştı. Bu noktada w- * - Yalıyı tam bir hafta içerisinde boşak bizzat sizin rahat- | tık. Eşyamuız tarumar oldu. Bir kısmu kol- sız bulunduğunuzu işitmişler.. tukçulara, yok bahasına gitti. Üst tarafına — Bir şeyim yok. muvakkaten, Köybaşında, — dadılarımdan — Yok olur mu? Her halde bir şeyi - | birinin ufacık evine yığdık. İstinyeye veda niz olacak ki sem'i hümayunlarına vüsl | ediyorduk. Buna, evin içerisinde mütecusir — Hayır! Efendimi:; — Doğru da lâf mı be ustal Doğru da lâf mı? Ecce? Bu sözün üzerine Nu- ri Bey ne yaptı, etraftan ne dediler? Nuri Bey şaşırdı. Sonra sırıtarak : — Mübarek olsun, dedi... Daha da bir iki lâf edecekti ama: Günlük Sah Notlarından Ö Asthme — daülbehr Göğsünde tıkanıklık duyan ve gece- leri buhran içinde uyanan bir hasta ile lâde nüsbasını, makalelerin — zihinleri tethiş edici mahiyetinden dolayı toplat- İmiştir. Bu hususta tatkfpata başlan - miştir. | Yunanisatnda olmuş. Ekrem Bey, gülmekle ağlamak arann- ken zorlm hasta olur mu? Lâkin işin için- de gizli bir şey, bir kastı mahsus oldui caktı? Süküt etti. Kümil Bey: olmayan yoktu. Babam, ikide birde kendi kendine sön da mütehayyirdi. Bir insan durup durur -| leniyordu: — Niçin? Niçin yaptılar bana — bunu?, Notmmden kocundular? Benim Boğuziçinde nu sezdi. Bakalım lâfın sonu nereye vara- | oturmamdan kime ne kötülük gelecekti?. * Bu muammanın anahtarını neden son: — Bana bak Nuri Bey dedim, ağzı- ni açar da karım hakkında bir IAf da - ha edersen gözünü patlatırım. Kahvedekilere gelince, afallamıştı » lar. Ortalık tıasal.. İlkönce Medreseli mahalleden dok - tor Süleyman kalktı yerinden: — Vakit epeyi geç oldü, dedi. Ya -| rın sabah erkenden işim var. Hoşça kalın.. kargılaştım. — İstirabım e kadar çok ki hangi birini anlatayımı Göğsüm — daralıyor. kalbim birden duracak gibi çarpıyor. Yediğim yemekler beni daha çok ta- hatsız ediyor. Yemezsem açlıktan öle- ceğim. Çok ilâç kullandım, pek çok he- kim değiştirdim. Ne yapayım siz söy- leyin diyordu.. Ben muayene ettiğim bu hastaya yal- petrol bulundu Atina, 8 (Hususij — Dede- ağaç ile Ferecik arasında petrol | membaları bulunduğu hakkında gazetelerin verdiği haberler resmi membalarda teyit edilmektedir. Tetkikat yapan Alman müte- hassıslarının verdikleri raporlara — Evet, dedi. Romatizmadan muzta «|ra, Şehremini merhum Rıdvan paşadan ab rip olduğunuzu söylemişler. Velinimet e-|dık. Rıdvan paşa babamın en candan, fendimiz de kemali merhamet ve şefkat -| vefakâr dostlarından biriydi. Kardeş lerinden, bu habari alır almaz müteessir | sevişirlerdi. O, şehremini olduğu için mas olmuşlar.. beyne serbestçe girer, çıkar, orada unoı' — Allah ömürler versin! dolaplardan, entrikalardan haberdar olur- — Buyuruyorlar ki: «Bu nevi hastalık- | du. lar için deniz kenarında ve bitahsis deniz Bir gün, babam, paşanın daima teret üzerinde oturmak fevkalâde muzırdır. Ek-/han oturmakta olduğu Beyoğlunda, Altın rem Beyefendi isa, Boğaziçinde oturuyor- | ca dairesi belediyede kendirini ziyarete git mız şunü tavsiye ettim: — Siz şehri terkedecaksiniz. Orman içinde vesaiti ve gıdası ye- rtinde olan bir köyde oturacak ve geze- ceksiniz ilâç istemez dedim. Hasta bunu yaptı bir gün yolum o köye düşmüştü karşılaştık. Çok iyileş- tiği için bana teşakkür ediyordu.. (*) Ba notları kesip saklayınız, ya hat bir albüme yapıştirıp kollektiyon yapınız. Sıkıntı zamanmızda bu notlar bir doktor gibi imdadınıza yetişebilir. Bana döndü: — Allaha ısmarladık Nuri usta! de- di. — Yine buyurun, dedim, Gitti. 6 Onun peşinden, onun gibi bir ma- zeret uydurmağa lüzum görmeksizin, hiç bir şey demeden Ali ustayla Feyzi | kalfa çıktılar. Ali ustanın çırağı Hasanı arandım. Baktım o çoktan sıvışmış. Muhtar giderken Nuri Bey de pe - şine takıldı. Belliydi ki bir an önce s0- kağa çıkmak ve muhtarın nezdinde bu kepazeliği protesto etmek istiyor. İmam çıkarken seslendim. Yüzüme baktı. — Gelirim, dedi. Vazifemiz.. Senin anlıyacağım bütün mahalle- li bir ölü evinden çıkar gibi kahveyi boşalttılar. İçeride kahveci, çırağı, ben ve yorgancı Selim kaldık. Yorgancı Se- lim de dükkânının üstünde yatar. Kah- ve parasını verdim, çıkarken seslen - dim ona: — Selim, dedim, ben bu gece dük- kânın üstünde kalacağım. Gel istersen beraber gidelim. Parasımı 'verdi. Sokağa çıktık. Dışa- rıda bir ay ışığı var hocam, hani in - san, içine güneş vurmuş bir denizin di- bind- yürüyorum sanıyor. Bekçi kahvede olup bitenleri duy -| muş olacak ki Medreseli mahallenin köşesinde karşıladı beni: Yavrularınızı benim gibi tombul, neşeli, Sihhatil niz 30 — Yarın sabah geleyim mi? dedi.. — Gell dedim < Yorgancı Selimle Medreseli mahal- ÖZLÜ UNLARİLE leye saptık. Yanı başımda, elinden mtulup zorla mekteba götürülen tem -: besleyiniz HASAN | göre bu membalardan kâfi de- recede petrol istihsal edileceği tahakkuk etmiştir. Membaları iş- letecek grupa milli banka yar- dım edecektir. Grupa bir İngiliz bankerin de dahil olduğu söy- leniyor. Liberaller Metaksas kabinesin! düşürmiyecekler Atina, 8 (Hususi) — Liberal Partisi Lideri Sofülis, ne kendi- sinin ne de partisinin hükümeti | düşürmek akıllarından geçmedi- ni, Metaksasın Anti Venizelist- f:rle teşrikimesal — etmesine de ihtimal vermediğini gazetecilere söylemiştir. Rusyada kırk kişi boğuldu Moskova, 8 (A.A.) — İçinde 50 kişi bulunan bir kayık, Krasnador ya- kınından geçen bir nehirde batmıştır. Ancak on kişi kurtarılmıştır. zadan mes'ul olanlar tevkif edilmiştir. Güneş tutulması hâdisesini tetkik için Bursa, 8 (A.A.) — Güneş tutul - ma hâdisesini tetkik için Türk rasat - hanesi direktörü Fatin ve muavini Kâ- mil bugün şehrimize gelecekler . Bahreyn adaları Şeyhi Londra 8 (A. A.) — Basradan ildirildiğine göre Bahreyn ada- ları şeyhi İngiliz hükümetile mü- zakerelerde bulunmak üzere Lon- dra'ya hareket etmiştir. Ka - mahalle nakli hane etmeleri lâzımdır. Ekrem Bey atıdâi: — Aman, Beyefendi hazretlerit! İsöylüyorsunuz? Mümkün mü?. Bendeniz otuz seneye yakındır bu yalıda oturmakta- olurum? Şevketlâ —efendimiz merhamet niz.. Şifre kâtibi, tebliğ ettiği iradenin kat'i olduğunu bir jestle ifade etmek istedi ve sonra şu sözleri ilâve etti 1 Hâlen işgal buyurmakta olduğunuz yalı - yı, Boğaziçinde tabdili hava etmek ihti - dürü Hacı Mahmut Efendi satın almağa taliptir. Her kaç para istenecek olursa, zı âlilerine verilecektir. Zatıklileri de, müp- telâ olduğunuz romatizmasan kurtulmak ve lâyıkile tedavi görüp, devlete öteden - beri bersabık kudreti tamme ile devam edebil - mok için İstanbulun, Boğaziçinden dilediğiniz her hangi bir noktasında ika - met buyuracaksmız. Satın almak ve ya - hut ki isticar eylemek üzere beğeneceği - niz her hangi bir konağın bedelini tesvi - yeye, Hacı Mahmut Efendiden alacağınız para kifayet etmediği takdirde, aradaki far- kın hazinsi hassai şahanelarinden tesviyesi ayrıca Ohannes Paşa hazretlerine ferman buyurulmuştur. Zavallı Recaizadenin ağzı açık kalmış- tı. Ne diyeceğini bilemiyordu. İşin içinde fa edegeldiğiniz hidematı meşküreye, | nif paşn yalsını ve arkasındaki muş. Kendisinin orayı terkedip te yâbis bir | mişti. Paşa: — Ekrem Beyli dadi; senin yalı mese- Ne|lesinin içyüzü neymiş, biliyor musun? — Hayır, — Bak, ben tesadüfen muttali oldumi yım. Evimi, barkımı nasıl bozar da perişan İsana söyleyim. — Aman, söyleyin. Zira pek merak e buyursunlar! Lisanı münasiple —arzetse -| diyorum. Âdeta içime dert oldu. — Sen, Mısır Hidivi Abbas paşa ile muhabere ediyormuşsun! — Ne ediyormuşum? — Muhaberel Daha doğrusu; işaretle- — Arzuyu şahaneleri bu merkezdedir. | şiyormuşsunuz! — Na münasabet) Rıdvan paşa güldü. Önun münasebe- byacında bulunan bendegândan, Gidiş mü« | tini, seni curnal eden mel'un herilten sor. — Aman, allahaşkına tafsilât verini — Sizin Şörayı Devletteki N.. Beyi bi — Bilirim. Allah belâsını versin! — Âmin! İşte o habis, Çubukluda Mü- koruluğu satın alan Hidivin, tepede bir kule yaptır- gayri | dığını ve geceleri o kulenin tepesine çıkıp, karşidan karşıya seninle, ve lâmba ile işa- yetleştiğini, böylece, el birliğiyle — tertibatı mefsedetkâranede bulunduğunuzu — ballan- dıra, ballandıra ihbar etmiiş. Ekrem Bey hayretle — idinliyordu. Bu derece şeytanlığa akıl erdirmek kendisine güç geliyordu. diye sordu. bu! Hidive diş geçitemeyen Saray seni yplıdan çıkarmak ve öraya, tek, rar günün birinde dönmekliğin iAtimalin her hangi bir mel'anetin bulunduğunu iyi- | salbetmek seretiyle meseleyi halletmiş ol den iyiye farketmiş ve yalıdan — çıkmak mecburiyetinin de kat't olduğunu anlamış- tı; ©o kadarl O, ne cevap vereceğini düşünedur - sun, Kümil Bey, alay eder gibi, sordu: — Size hangi hekim bakıyor? Ekrem Bey işitmemezliğe geldi. — Şifre kâtibi ayağa kalktı, odadan çıktı. Yirmi, |du. Ayni zamanda da, senin yerine, Hidi vin tam karşısına bendegândan biri yerleş tirildi. Anladın mı? : Zavallı Ekrem Bey, neye — uğradığın gimdi hakikaten — anlamış, — Fakat iş işten geçmişti. Belânın daha büyüğüne uğrama- dığına teşekkür ederek Ridvan paşanın ya- nından ayrıldı. (Arkası var) l

Bu sayıdan diğer sayfalar: